26 Mayıs 2017 Cuma

KURAN -47- (26) ŞUARA SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

ŞU'ARA: Şairler
227 Ayet - /Kur'an'ın, kendi şiirleri gibi güya cinlerden öğrenilmiş şiir olduğunu iddia eden müşrik kahin / şairler/

---Meryem, Taha ve Vakıa surelerinin ardından vahyedilmiştir. Adını 224. ayette kahinlere / şairlere yapılan atıftan almıştır. Surede Hz. Peygamber'in müşriklerin ısrarlı inkarları karşısında hissettiği üzüntü halini gidermek üzere, geçmiş peygamberlerin benzer hayat hikayeleri ve mücadelelerinden örnekler verilmekte; onu şair, kahin, sihirbaz vb. vasıflarla niteleyen müşriklerin iddiaları reddedilmektedir.---
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

---Kur'an'da sözü geçen bu tür "şair"(ler) Türkçede bilinen anlamıyla "şair" değildir. O dönemde cinlerle irtibat kurduğunu ve cinlerden aldığını iddia ettiği bilgileri süslü püslü sözlerle söyleyip bundan çeşitli çıkarlar elde eden kimselere "şair" denirdi. Kur'an'ın mana ve bütünlüğüne dokunmamak için bazen Türkçede tam karşılığı bulunmayan böyle benzeş kelimelerden kaçınılamıyor maalesef--

Hz.PEYGAMBER'E MANEVİ DESTEK ve ZAFER VAADİ

1-Ta sin mim! (Huruf-ı mukattaa)

Ey Muhammed! Müşriklerin senin Allah'tan vahiy aldığına inanmamaları ve şair, kahin, sihirbaz diye nitelemeleri seni üzmesin.
2-Bunlar, insanlara tevhit ve hakikati açık seçik anlatan Kur'an ayetleridir.
3-Onlar inanmıyorlar diye üzüntüden neredeyse kendini helak edeceksin. Onların inanmaları için kendini paralama. Zira biz Kur'an'ı sana sıkıntı olsun diye vahyetmiyoruz!
4-İstesek onların tamamını iman etmeye zorlar, hepsinin senin mesajına inanmalarını sağlardık (bkz.Zübdetü't-tefsir). Ancak biz insanların özgür bir şekilde iman etmelerini istiyoruz (bkz.İbn Kesir)

5-O müşrikler, senin Allah'ın peygamberi, Kur'an'ın da vahiy kaynaklı olduğunu kabul etmemekte ve bu inkarlarının sonucunda karşılaşacakları azabı kendilerine hatırlattığında seni alaya almaktadırlar (bkz.Zübdetü't-tefsir).
6-Kendilerine tevhit hakikatini ve senin peygamberliğini açıkça gösteren o kadar ayet geldiği halde ısrarla hepsini reddetmektedirler. İşte şimdi onlara, daha önceki peygamberlere karşı benzer tutum içerisinde olanların nasıl bir hüsranla karşılaştıklarını anlatacağız.

TEVHİDİN KAİNATTAKİ DELİLLERİ 

Allah'tan başka varlıklardan medet umarak onları Allah'a ortak koşan, senin peygamberliğine karşı çıkan ve ahiret uyarılarını alaya alan müşrikler,
7-Allah'ın cansız topraktan nasıl türlü türlü bitkiler yetiştirdiğini görmezlar mi?
8-Aslında bu durum, düşünen ve ibret alanlar için tevhidi yeterince anlatan dersler içermektedir. Fakat Mekke'li müşriklerin çoğu bunları düşünüp iman etmezler.
9-Her şeye muktedir olan Allah, peygamberlerine bu şekilde davrananları cezasız bırakacak değildir. İman edenlere karşı ise son derece merhametlidir. Ayrıca merhameti sebebiyle inkarcıları derhal cezalandırmamakta, tövbe etmeleri için onlara süre ve fırsat vermektedir. 

MUSA PEYGAMBERİN TEVHİT MÜCADELESİ

Ey elçimiz Muhammed! Müşriklerin ısrarlı inkarları seni üzmesin! Bundan önce de nice toplumlar, gönderdiğimiz elçilere benzer şekilde davranmışlardı. Fakat elçilerimiz sabır ve kararlılıkla mücadelelerine devam ettiler ve sonuçta inkarcılar karşısında muzaffer oldular. İşte bu elçilerimizden biri, daha önce de sana kıssasını anlattığımız Musa idi.
10-Vaktiyle biz Musa'ya peygamberlik görevi vermiş ve halkını ezen zalim
11-Firavun'u ve erkanını uyarmak üzere görevlendirmiştik
12-Musa; "Rabbim, beni yalanlamalarından korkuyorum" dedi
13-"Ve göğsüm daralıyor, dilim dönmüyor. Bu nedenle Harun'a da elçilik gönder"
14-"Ve onlara göre ben günahkarım, beni öldürmelerinden korkuyorum"
15-(Allah): "Tamam, haydi ayetlerimizi ve uyarımızı götürün ve korkmayın. Sizi koruyacağız"
16-"Haydi, Firavun'a ikiniz birden gidin ve böylece ona "Muhakkak ki biz alemlerin Rabbinin elçileriyiz" deyin" dedik
17-"İsrailoğullarını serbest bırakıp bizimle birlikte gönder"

18-Musa, Firavun'un karşısına çıkıp ona mesajımızı iletince Firavun ona şöyle dedi: "Sen şu sarayda büyüttüğümüz çocuk değil misin? Yıllarca sarayda nimetler içinde yaşadın,
19-Sonra da nankörlük edip bizden birini öldürmüş ve kaçıp gitmiştin! Şimdi karşıma çıkıp peygamber olduğunu mu iddia ediyorsun?"

20-Musa buna şöyle cevap verdi: "O bahsettiğin olay bir kaza idi! Ben o adamı öldürmek istememiştim;
21-Fakat ölen kişi sizin adamlarınızdan olduğu için her halükarda beni öldüreceğinizi düşünmüş ve bu endişeyle kaçmıştım. Derken yıllar sonra rabbim beni peygamber olarak seçti, bana vahiy verdi ve seni uyarmak üzere gönderdi;
22-Başıma kakmaya çalıştığın o saray nimetleri ise senin kendi malın değildi. Onlar köleleştirdiğin mazlum İsrailoğulları'nın sırtından kazandığın servetten ibaretti. (bkz.Razi)

Musa'nın Allah'ın peygamberi olduğunu söylemesi üzerine Firavun ona
23-Şöyle dedi: "Bu 'alemlerin rabbi' diye nitelediğin ve seni elçi olarak gönderdiğini söylediğin ilah neyin nesidir?" 
24-Musa, "Beni elçi olarak gönderen Allah, şu muhteşem gökleri, yeryüzünü ve kainatta bulunan her şeyi bir düzen içerisinde yaratan yüce kudrettir. Yeter ki sizler kainata bu gözle bakmasını ve ondan ders almasını biliniz" diye cevap verdi.
25-Firavun çevresindekilere dönüp şaşkınlıkla, "Duyuyor musunuz şu adamın dediklerini?" diye söylendi.
26-Musa konuşmasına şöyle devam etti: "Beni elçi olarak gönderen Allah sizleri de, sizden önce yaşayan atalarınızı da mükemmel birer insan olarak yaratan kudrettir"
27-Bunun üzerine Firavun alaycı bir şekilde (bkz.Zübdetü't-tefsir) insanlara dönüp, "Bakın, size elçi olarak gönderilmiş şu adam olsa olsa aklını kaçırmış biridir" dedi. 
28-Musa ise, "Allah doğunun, batının ve ikisi arasında bulunan her şeyin mutlak hakimidir. İbadet edilmeye layık yegane kudrettir" diyerek mesajını tamamladı.
29-Firavun, Musa'nın bu etkili sözlerine verecek cevap bulamayınca öfkelendi (bkz.Razi) ve "Bana bak! Bu ülkede benim inandığımdan başka ilah yoktur! Eğer başka bir ilahtan söz edersen hapsedilirsin!" diye tehdit savurdu.
---Lafzan, "Bu ülkede benden başka ilah yoktur" ifadesi geçiyor. Burada Kur'an dilinin bir inceliği söz konusudur. Bilinmektedir ki Firavunlar Mısır'da kendilerini ilah olarak değil, ilahın temsilcileri olarak görmekteydiler. Bu durum Kur'an'ın ifadesiyle "kendini ilah olarak görmek" şeklinde anlatılmaktadır. Nitekim dini önderlik konusunda haddi aşan din adamlarının da "rab edinildiklerini" ifade eden Kur'an'ın bu ifade inceliği dikkate alınmalıdır. Firavun'un karşı çıktığı şey Allah'ın otoritesi değil, Musa'nın peygamberliğidir. Ona göre Mısır'da "ilah / rab" adına konuşabilecek yegane kişi kendisidir. Nitekim ilerleyen ayetlerde Firavun, Musa'nın Mısır'da yönetimi ele geçirecek olmasından, "dini bozmasından" endişe ettiğini ifade etmektedir. (Ayrıca bkz.Kassas suresi 28/36-37)---
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

30-Firavun'un bu tehdidi karşısında Musa şöyle dedi: "Allah'ın peygamberi olduğumu kanıtlayacak bir delil gösterirsem tavrın değişir mi?"
31-Firavun buna cevaben: "Göster bakalım neymiş delilin?" dedi.
32-Musa da, elindeki asayı yere attı ve asa birden bire yılana dönüşüverdi.
33-Ardından elini koynuna soktu, çıkardığında parlak bir ışık saçıyordu.
34-Firavun bunları görünce Musa'yı sihirbaz olmakla suçladı ve etrafındakilere dönüp, "Bu adam sihirbazın teki!;
35-Belli ki böyle sihir numaralarıyla insanları etkileyip çevresine toplamak ve bizi devirip ülkeyi ele geçirmek istiyor. Şimdi söyleyin bakalım, görüşünüz nedir? Ne yapalım bu adama karşı?" dedi.
36-Çevresindekiler, "Onu ve kardeşini tutukla! Bütün ülkeye haber salıp en usta sihirbazları topla;
37-Ve onun karşısına çıkar. Halk, onun yaptığının sıradan bir sihir olduğunu görsün!" diye görüş bildirdiler.

38-Böylece, Firavun'un emri ile ülkenin bütün sihirbazları, kararlaştırlan gün ve saatte Musa ile bir araya getirildiler
39-Bütün halk davet edildi
40-Firavun ve avanesi, sihirbazlar Musa'ya galip gelirlerse onun sıradan bir sihirbaz olduğu ortaya çıkacak ve kimsenin ona uymasına gerek kalmayacak (bkz.Zemahşeri) diye ümit etmekteydiler.

41-Sihirbazlar gelince Firavun’a dediler ki; “Galip gelen biz olursak elbette bir ödül verilir değil mi?” diye sordular.
42-Firavun da, "Elbette ödül alacaksınız. Üstelik onu yenerseniz sizleri yakın çevremdeki seçkinler arasına dahil ederim" diye vaat de bulundu.
43-Musa, "Haydi, siz başlayın" dedi
44-Bunun üzerine onlar: "Yüce Firavun adına, kesinlikle biz üstün geleceğiz" diyerek ellerindeki ipleri ve değnekleri ortaya attılar ve yaptıkları büyülerle insanları etkilediler.
45-Ancak Musa, asasını atınca birden asası devasa bir yılana dönüşüverdi ve onların ip ve değneklerle yaptıkları gözboyamalarını boşa çıkardı. (bkz.A'raf 7/117)
46-Sihirbazlar hemen secde ederek yere kapandılar.
47-"Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.
48-"Musa ve Harun'un peygamber olduklarına ve onların rabbine iman ettik"

49-Bunun üzerine Firavun, sihirbazlara dönüp şöyle dedi: "Benden izin almadan Musa'ya iman mı ettiniz? Anlaşılan Musa, sizin ustanızmış ve hep birlikte bu tuzağı kurmuş, ülkeyi ele geçirip bizi alaşağı etmeyi hedeflemişsiniz (bkz.A'raf 7/123). Bu isyankarlığınızın cezası olarak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hepinizi idam ettireceğim."  

50-Musa'nın peygamberliğine iman eden sihirbazlar Firavun'un bu tehditleri karşısında, "Senin tehditlerin bizi bu inancımızdan döndüremez. Elbet bir gün öleceğiz ve rabbimize döneceğiz ve kimin haklı olduğunu hesap gününde göreceksin (bkz.Zemahşeri).
51-Bizim için önemli olan senin tehditlerin değil; şirk, sihir ve diğer günahlarımızı Allah'ın affetmesidir ki Musa'ya ilk inananlar olmamız hasebiyle O'nun bizi bağışlayacağını umut ediyoruz" (bkz.Alusi) diye cevap verdiler.

Sihirbazlar Musa'ya iman edince İsrailoğulları da ona iman ettiler.
52-Biz de Musa'ya, "Kullarım İsrailoğulları ile gece yola çık. Muhakkak ki siz, cezalandırılmak için Firavun tarafından takip edilecek olanlarsınız" diye uyardık.
Böylece İsrailoğulları Firavun'un zulmünden kurtulmak için, Musa'nın önderliğinde yola koyuldular. 
53-Firavun ise hemen ordu toplamak için kentlere toplayıcılar gönderdi.
54-“Bakın, bunlar ülkede bozgunculuk çıkarmak isteyen bölük pörçük bir avuç isyankar!
55-Ama bize karşı kin ve nefretle dolular;
56-Biz tedbirli bir topluluğuz, gerekeni yapacağız” dedi.
57-Böylece Firavun’u ve yandaşlarını bahçelerden, pınarlardan ayırdık,
58-Hazinelerden ve değerli ikametgâhlardan da.
59-İsrailoğullarını onların yerine geçirecektik.
60-Gün doğarken İsrailoğullar'nın peşine düştüler.
Sabaha karşı Musa ve ona inanlar Nil kıyısına geldiğinde Firavun'un topladığı ordu onlara yetişmek üzereydi.
61-İki topluluk birbirini görünce Musa’nın yanındakiler : “kesin yakalandık” dediler.
62-“Asla” dedi Musa; “Rabbim benimledir, bana bir yol gösterecektir.”
63-Bunun üzerine Musa’ya “değneğinle denize vur” diye vahyettik. Hemen deniz yarıldı. Yarılan her parça koca bir dağ gibi oldu.
64-Firavun ve yandaşlarını o yerde onlara yaklaştırdık.
65-Musa’yı ve beraberinde olan herkesi kurtardık.
66-Sonra öbürlerini suda boğduk.
(bkz.Enfal 8/30, "Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır")
Böylece Mısır'da uzun zamandır İsrailoğulları'nı köleleştirmiş olan Firavun ve erkanının saltanatına son vermiş, ellerindeki hazineleri, sarayları, bağları ve bahçeleri İsrailoğulları'nın miras olarak almalarını sağlamış olduk (bkz.57-59 ayetler)

67-Bütün bunlar aslında aklını kullanan insanlar için, Allah'ın peygamberlerine iman etmemenin kötü sonunu gösteren birer ders niteliğindedir. Fakat Mekke müşriklerinin çoğu, bu ibretlere rağmen Muhammed'in peygamberliğine inanmamakta ısrar etmektedirler. 
68-Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Unutma ki rabbin o müşrikleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse cezasız bırakacak değildir. Fakat onlara merhametiyle muamele etmekte ve sana iman etmeleri için süre tanımaktadır. Tevhide ve senin peygamberliğine inananlar ise ilahi rahmet ve ödüle mazhar olacaklardır.

İBRAHİM PEYGAMBERİN TEVHİT MÜCADELESİ

69-Ey elçimiz! Senin peygamberliğini ısrarla inkar eden ve Allah'tan başka varlıklardan medet uman Mekke müşriklerine, tevhidin öncüsü büyük peygamber İbrahim'i anlat!

70-Bir gün İbrahim, babasına ve halkına; “Siz böyle nelere kulluk ediyorsunuz?” diye sordu.
71-Şirk inançları ile övünürcesine (bkz.Ahmed Mekki "el-Muin") dediler ki; “Putlara kulluk ediyoruz. Onlara bağlı kalmaya da devam edeceğiz.”
72-İbrahim, “Yardım istediğinizde sizi duyuyorlar mı;
73-Size bir faydaları veya zararları oluyor mu?” dedi.
74-“Hayır” dediler; biz atalarımızdan babalarımızdan böyle gördük. Atalarımızın inançlarını sürdürmemizde ne kötülük olabilir!”

75-İbrahim: “Peki, neye kulluk ettiğinizin fakında mısınız? 
76-Kendinizi ve gelmiş geçmiş ata ve babalarınızı sorguladınız mı? Atalarınız yanlış yapıyor diye siz de aynı yanlışı yapmak zorunda mısınız?
77-Kulluk ettiklerinizden, Âlemlerin Rabbi dışında kalanlar benim için birer düşmandır.
78-Çünkü beni yaratan, bana doğru yolu gösteren Âlemlerin Rabbidir.
79-Yarattığı nimet dolu şu muhteşem tabiatta bana ve bütün canlılara rızık veren de O'dur
80-Ve hastalandığım zaman sağlığıma kavuşma imkan ve istidadını lutfeden de (bkz.Razi) O'dur
81-Canımı alacak ve ahirette tekrar diriltecek olan da O'dur
82-Ahiret günü geldiğinde hatalarımı bağışlamasını ümit edeceğim yegane kudret de O'dur
Bütün bunları sağlayacak Allah'tan başka bir kudret var mıdır ki başka varlıklara dua edip onlardan medet umuyorsunuz? Bilesiniz ki ben bu varlıklara asla değer vermem, zira onlar ahiret günü hiç bir yarar sağlamayacaklardır." (bkz.Taberi)

İbrahim, halkına bu tevhit mesajını verdikten sonra şöyle dua etti;
83-"Rabbim! Bana ilim irfan bilgelik bahşet! Beni emir ve yasakların doğrultusunda yaşayan hayırlı kullarının arasına dahil et!
84-Benim, gelecek nesiller içinde hayırla anılmamı nasip eyle! 
85-Beni ahirette cennet nimetlerine erişecek hayırlı kullarından eyle!
86-Babama şirkten vazgeçip doğru yolu bulmasını nasip et!
87-Tekrar dirileceğimiz gün beni mahcup etme!"

88-O gün ne malın yararı olur ne oğulların!
89-Sadece Allah’a şirkten kurtulmuş bir kalple gelenler fayda görecektir!
90-O gün Cennet takva sahiplerine yakınlaştırılır,
91-Cehennem azgınlara bariz olarak gösterilir,
Cehenneme atılmak üzere olan müşrikler dünyada kendilerine ilahi mesajı getiren peygamberlere kulak vermediği için hayıflanır, eyvah ederler. 
92-Onlara şöyle denir: “Hani, Allah katında şefaatlerini umduğunuz varlıklar nerede kaldı?
93-Hani Allah ile aranıza koyduklarınız? Size yardım edebiliyorlar veya kendileri yardım görüyorlar mı?”
94-Putlar ve azgınlar yüzüstü süründürülerek cehenneme atılırlar,
95-Kısacası, İblis’in ordusuna katılmış bütün askerleri atılır
96-Müşrikler, dünyadayken medet umdukları varlıklara dönüp şöyle derler:
97-“Vallahi biz apaçık bir sapkınlık içindeydik.
98-Çünkü Âlemlerin Rabbi ile siz putları bir tutardık.
99-Bizi yoldan çıkaranlar, peşlerine takıldığımız bizden önce Allah'a şirk koşan şu günahkârlardan başkası değildir.
100-Artık bizi ne kayıracak biri var,
101-Ne de bir can dost.
102-Keşke bize fırsat verilse de tekrar dünya hayatına dönüp müminlerden olsak.” diye sızlanacaklardır.

103-Bütün bunlar aslında aklını kullanan insanlar için, Allah'ın peygamberlerine iman etmemenin kötü sonunu gösteren birer ders niteliğindedir. Fakat Mekke müşriklerinin çoğu, bu ibretlere rağmen Muhammed'in peygamberliğine inanmamakta ısrar etmektedirler.
104-Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Unutma ki rabbin o müşrikleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse cezasız bırakacak değildir. Fakat onlara merhametiyle muamele etmekte ve sana iman etmeleri için süre tanımaktadır. Tevhide ve senin peygamberliğine inananlar ise ilahi rahmet ve ödüle mazhar olacaklardır.

NUH PEYGAMBERİN TEVHİT MÜCADELESİ

105-Nuh'un kavmi de Nuh'u yalanladı
106-Bir gün kardeşleri Nuh onlara; "Allah'tan korkmalısınız
107-Ben sizlere gönderilmiş güvenmeniz gereken bir elçiyim
108-Öyleyse Allah'tan çekinin ve bana itaat edin
109-Ve bunun için sizden beş kuruş ücret talep etmiyorum. Bana karşılığını verecek olan alemlerin rabbidir.
110-Artık Allah'tan çekinin ve sözümü dinleyin" dedi

111-Onlar ise tıpkı Mekke müşriklerinin yaptıkları gibi davrandılar, (bkz.Zemahşeri) Nuh'a inanıp toplumun yoksul kesimleri ile aynı safta olmayı kabullenemediler ve "Senin peşinden gidenler hep işe yaramaz, aklı kıt zavallı kimseler iken nasıl olur da sana tabi olmamızı istersin?" diye çıkıştılar.

Nuh, onların kendisine inananları bu şekilde suçlamalarına şaşırdı
112-Ve, "Onların kalplerinde olanları bilemem. Ben ancak insanlar hakkında gördüğüm kadarını bilirim (bkz.Taberi, Zemahşeri). 
113-Bir kötülükleri varsa onu Allah bilir ve cezasını verecek olan O'dur. İman etmemenize onları niçin bahane ediyorsunuz? Ayrıca makam ve mevki sahibi olmayan yoksul kimseler olmalarına bakarak onları küçümsemeniz, kötü görmeniz çok büyük bir yanlıştır (bkz.Zemahşeri
114-Sizin bu bahanenize bakıp da onları çevremden uzaklaştıracak değilim! (bkz.Zemahşeri) Ben insanları makam ve mevkilerine göre değerlendiremem.
115-Ben sadece Allah'ın bana ilettiği mesajları sizlere duyuran bir elçiyim" diye cevapladı.

116-Bunun üzerine Nuh'u tehdit ettiler ve "Bak, eğer ilahlarımızı kınamaya, inançlarımızı eleştirmeye son vermezsen sonun kötü olur!" dediler.

117-Nuh da durumunu Allah'a arz ederek şöyle dedi: "Rabbim! Halkımın çoğu benim peygamber olduğuma inanmıyor.
118-Halimi sana arz ediyorum. Onlara karşı bana yardım et! Beni ve bana inananları, bunların elinden kurtar"

119-Nuh ve ona inananları içinde türlü erzaklar ve her canlı türünden birer çift aldıkları (bkz.İbn Kesir) gemi ile kurtardık.
120-Geride kalanları da tufan ile boğarak helak ettik.

121-Bütün bunlar aslında aklını kullanan insanlar için, Allah'ın peygamberlerine iman etmemenin kötü sonunu gösteren birer ders niteliğindedir. Fakat Mekke müşriklerinin çoğu, bu ibretlere rağmen Muhammed'in peygamberliğine inanmamakta ısrar etmektedirler.
122-Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Unutma ki rabbin o müşrikleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse cezasız bırakacak değildir. Fakat onlara merhametiyle muamele etmekte ve sana iman etmeleri için süre tanımaktadır. Tevhide ve senin peygamberliğine inananlar ise ilahi rahmet ve ödüle mazhar olacaklardır.

HUD PEYGAMBERİN TEVHİT MÜCADELESİ

Ey elçimiz! Ad kavminin kssasını da anlat!
123-Ad halkı da elçilerini yalancı yerine koydu
124-Bir gün kardeşleri Hud onlara; "Allah'tan korkmalısınız
125-Ben sizlere gönderilmiş güvenmeniz gereken bir elçiyim
126-Öyleyse Allah'tan çekinin ve bana itaat edin
127-Ve bunun için sizden beş kuruş ücret talep etmiyorum. Bana karşılığını verecek olan alemlerin rabbidir." dedi
Kurdukları muhkem yapılara güvenen ve kendilerini yenilmez sanan ey müşrikler!
128-"İhtiyacınız olmadığı halde, sırf gösteriş ve eğlence olsun diye devasa kuleler, sarnıçlar dikerek kibirli ve müsrif davranmakla son derece yanlış bir yola saplanmaktasınız
129-Bütün bunları yaparken sanki dünyada sonsuza kadar yaşayacakmış gibi hareket etmekte, ahirette Allah'ın karşısında vereceğiniz hesabı hiç aklınıza getirmemekte 
130-Ve, zayıf insanlara zorbalık ve haksızlık yapmaktasınız. 
131-Artık Allah'tan çekinin de sözümü dinleyin
132-Size bu nimetleri bol veren Allah'a karşı nankörlük etmeyin
133-Sizlere bol bol servet ve nesiller veriyor
134-Ve bahçelerle pınarlar, cennet gibi bir ülke
135-Ben sizin adınıza o büyük günün azabından korkuyorum" dedi

Hud'un bu öğütlerine karşılık, Ad halkının ileri gelenlerinin cevabı tıpkı Mekke müşriklerinin elçimiz Muhammed'e verdikleri cevap gibi idi (bkz.İbn Kesir). ona şöyle dediler:
136-"Ey Hud! Boşuna konuşuyorsun! Çünkü biz, senin Allah'ın peygamberi olduğuna inanmıyoruz (bkz.Taberi). Atalarımızın inancını sürdürüyor ve bu inancın doğruluğuna inanyoruz. Biz ilahlarımızı, bizi Allah'a yakınlaştırsınlar (bkz.Taberi) ve bize şefaatçi olsunlar diye yüceltiyoruz. 
137-Sen eskiler gibi bunları kendin uyduruyor ve bizim dinimizi bozmaya çalışıyorsun
138-Allah'ın bize inancımızdan dolayı azap edeceğine inanmıyoruz"

139-Onların elçimize karşı takındıkları bu tavırdan vazgeçmeyecekleri kesin olarak ortaya çıkınca, biz de kendilerini helak ettik. Onların bu tavırları ve başlarına gelen hazin son aslında aklını kullananlar için, Allah'ın peygamberlerine iman etmemenin kötü sonunu gösteren birer ders niteliğindedir. Fakat Mekke müşriklerinin çoğu, bu ibretlere rağmen Muhammed'in peygamber olduğuna inanmamakta ısrar etmektedirler. 
140-Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Unutma ki rabbin o müşrikleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse cezasız bırakacak değildir. Fakat onlara merhametiyle muamele etmekte ve sana iman etmeleri için süre tanımaktadır. Tevhide ve senin peygamberliğine inananlar ise ilahi rahmet ve ödüle mazhar olacaklardır.

SALİH PEYGAMBERİN TEVHİT MÜCADELESİ

Ey elçimiz! Semud kavmi kıssasını da anlat!
141-Semud halkı da elçilerini yalancı yerine koydu
142-Onların kardeşi Salih de onlara: "Allah'tan korkmalısınız
143-Ben sizlere gönderilmiş güvenmeniz gereken bir elçiyim
144-Öyleyse Allah'tan çekinin ve bana itaat edin
145-Ve bunun için sizden beş kuruş ücret talep etmiyorum. Bana karşılığını verecek olan alemlerin rabbidir." deyip

Ardından onlara şöyle öğüt vermişti;
146-"Sizlere bütün bu nimetleri, güç ve kudreti veren Allah'ın peygamberine iman etmediğiniz takdirde bu nimetler içerisinde sonsuza kadar güvenle yaşayabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
147-Bahçeler ve pınarlarda 
148-Ekinler ve çiçek açmış hurmalıklar arasında
149-Ve dağlara binbir maharetle oyduğunuz evlerinizde 
150-Artık Allah'tan çekinin ve bana itaat edin
151-Sizleri şirk inancına sürükleyen önderlerinizin peşine düşmeyin
152-Çünkü onlar, Allah'a ortak koşarak yeryüzünde hak dini bozup, ülkede huzursuzluğa sebep olanlardır"

Halkının Salih'e verdiği cevap tıpkı Mekke müşriklerinin elçimiz Muhammed'e verdikleri cevap gibiydi. Ona şöyle dediler;
153-"Peygamber olduğunu iddia ettiğine göre büyülenmiş olmalısın
154-Sen, bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Madem peygamber olduğunu söylüyorsun, o halde bunu kanıtlayacak bir mucize göster."

Salih, onların mucize isteklerini dikkate almadı ve eğer peygamber olup olmadığını sınamak istiyorlarsa, sahip deveyi göstererek;
155-“İşte size bir dişi deve! Su belli bir gün onun, diğer gün sizin olacak,
156-Ona bir kötülük yapmayın, yoksa çok zor bir günün azabına çarpılırsınız.” dedi. 
157-Ne var ki onlar Salih'in sözüne itibar etmeyip deveyi katlettiler. Ancak azap başlarına geldiğinde bu yaptıklarından çok pişman oldular.
158-O azap onları hemen yakaladı, helak oldular. Onların bu tavırları ve başlarına gelen hazin son aslında aklını kullananlar için, Allah'ın peygamberlerine iman etmemenin kötü sonunu gösteren birer ders niteliğindedir. Fakat Mekke müşriklerinin çoğu, bu ibretlere rağmen Muhammed'in peygamber olduğuna inanmamakta ısrar etmektedirler. 
159-Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Unutma ki rabbin o müşrikleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse cezasız bırakacak değildir. Fakat onlara merhametiyle muamele etmekte ve sana iman etmeleri için süre tanımaktadır. Tevhide ve senin peygamberliğine inananlar ise ilahi rahmet ve ödüle mazhar olacaklardır.

LUT PEYGAMBERİN TEVHİT MÜCADELESİ

160-Lut'un kavmi de Lut'u yalanladı
161-Bir gün kardeşleri Lut onlara; "Allah'tan korkmalısınız
162-Ben sizlere gönderilmiş güvenmeniz gereken bir elçiyim
163-Öyleyse Allah'tan çekinin ve bana itaat edin
164-Ve bunun için sizden beş kuruş ücret talep etmiyorum. Bana karşılığını verecek olan alemlerin rabbidir." deyip

Ardından onların ahlaki yönden bozuk bir toplum oluşlarını şöyle eleştirdi: 
165-"Ey halkım! Siz erkeklerle mi cinsel ilişkiye giriyorsunuz, 
166-Rabbinizin sizler için yarattığı kadınları bırakıp? Doğrusu siz iyiden iyiye yoldan çıkmış bir toplumsunuz"

Lut'un bu uyarılarına rağmen halkı ona kulak asmadı, hatta o çirkin işi yapanlar elçimiz Lut'u tehdit ettiler.
167-Ona, "Eğer inanç ve davranışlarımızı eleştirmeye son vermezsen seni bu ülkeden kovarız!" dediler. 
168-Bunun üzerine Lut onlara, "Yaptığınız bu çirkin iş beni tiksindiriyor" diye cevap verdi 
169-Ve Allah'a şöyle yakardı: ""Rabbim! Bunlar yaptıkları çirkin işe beni ve ailemi de alet etmek istiyorlar. Sen bizi bunların şerrinden koru!"

170-Biz de, Lut'a ailesini alıp şehirden çıkmasını emrettik. 
171-Yaşlı eşi dışında bütün ailesini alıp şehirden çıktı. 
172-Geride kalanları helak ettik
173-Feci bir taş yağmuru ile

174-Onların bu tavırları ve başlarına gelen hazin son aslında aklını kullananlar için, Allah'ın peygamberlerine iman etmemenin kötü sonunu gösteren birer ders niteliğindedir. Fakat Mekke müşriklerinin çoğu, bu ibretlere rağmen Muhammed'in peygamber olduğuna inanmamakta ısrar etmektedirler. 
175-Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Unutma ki rabbin o müşrikleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse cezasız bırakacak değildir. Fakat onlara merhametiyle muamele etmekte ve sana iman etmeleri için süre tanımaktadır. Tevhide ve senin peygamberliğine inananlar ise ilahi rahmet ve ödüle mazhar olacaklardır.

ŞUAYB PEYGAMBERİN TEVHİT MÜCADELESİ 

176-Eyke (Medyen halkı) halkı da elçisini yalanladı
---"eyke" = "çok sık ormanlık" demektir. Medyen ülkesi kastediliyor---
177-Bir gün Şuayb onlara, "Allahtan korkmalısınız
178-Ben sizlere gönderilmiş güvenmeniz gereken bir elçiyim
179-Öyleyse Allah'tan çekinin ve bana itaat edin
180-Ve bunun için sizden beş kuruş ücret talep etmiyorum. Bana karşılığını verecek olan alemlerin rabbidir" dedi.

Ardından onlara şöyle öğüt vermişti:
181-"Ölçeği tam yapın, eksik ölçenlerden olmayın. İnsanların haklarını yemeyin, alış verişlerinizde dürüst davranın
182-Doğru terazi ile tartın, adalete titizlikle riayet edin
183-İnsanların malını sinsice eksiltmeyin; bozgunculuk yaparak ortalığı karıştırmayın. Haksızlık yaparak ülkede dirlik ve düzenin bozulmasına sebebiyet vermeyin
184-Sizi de sizden öncekileri de yaratandan çekinin"

Şuayb'ın öğütlerine halkının verdiği cevap tıpkı Mekke müşriklerinin elçimiz Muhammed'e verdikleri cevap gibiydi. Ona şöyle dediler;
185-"Peygamber olduğunu iddia ettiğine göre büyülenmiş olmalısın
186-Biz senin peygamber olduğuna inanmıyoruz. Senin bizden bir farkın yok. Bir insan nasıl peygamber olabilir ki? (bkz.Razi)
187-Madem peygamber olduğunu söylüyorsun, o halde gökten başımıza azap yağdır!"

188-Şuayb onlara şöyle cevap verdi: "Ben sizler gibi bir insanım, sadece sizi uyarmakla görevliyim. Yaptıklarınızı rabbim görmektedir. Elbet karşılığını da verecektir. İstediğiniz azabı gönderip göndermemek de O'nun takdiridir."

189-Ancak onlar ısrarla elçimizi yalanladılar, onun peygamber olduğuna inanmadılar. Onu ve beraberindeki müminleri tehdit ettiler, "Ya dininizi değiştirir ve bizim inancımıza geri dönersiniz, ya da sizleri bu ülkeden kovarız" dediler (bkz.A'raf 7/88). Şuayb ise, "Rabbim! Bizi bu zalimlerin elinden kurtar!" diye yakardı (bkz.A'raf 7/89). Bunun üzerine biz de Eyke halkının inkarcılarını, ortalığın toza dumana karıştığı müthiş bir afet ile helak ettik.

190-Onların bu tavırları ve başlarına gelen hazin son aslında aklını kullananlar için, Allah'ın peygamberlerine iman etmemenin kötü sonunu gösteren birer ders niteliğindedir. Fakat Mekke müşriklerinin çoğu, bu ibretlere rağmen Muhammed'in peygamber olduğuna inanmamakta ısrar etmektedirler. 
191-Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu tavırlarına aldırma! Unutma ki rabbin o müşrikleri, yaptıklarından vazgeçmezlerse cezasız bırakacak değildir. Fakat onlara merhametiyle muamele etmekte ve sana iman etmeleri için süre tanımaktadır. Tevhide ve senin peygamberliğine inananlar ise ilahi rahmet ve ödüle mazhar olacaklardır.

İLAHİ VAHYİN HAKİKATİ ve SON PEYGAMBERE İNANMAYANLARA UYARI 

Ey Muhammed!
192-Sana vahyetmekte olduğumuz bu Kur'an alemlerin rabbi tarafından vahyedilmektedir
193-Onu Rûhu'l Emin aracılığı ile indirdik
194-Uyarıcılardan olasın diye senin kalbine
195-Kendi dilleri olan Arapça ile

196-Üstelik Kur'an'da anlattıklarımız daha önceki ilahi kitaplarda da yer almaktadır (bkz.Razi).
197-Nitekim Tevrat'ı bilen İsrailoğulları'nın bazı alimlerinin, Kur'an'ı dinledikleri zaman onun ilahi kelam olduğunu anlamaları Mekke müşriklerinin Kur'an'ın, Allah tarafından vahyedildiğine inanmaları için yeterli bir kanıt değil midir?

198-Eğer müşriklerin istediği gibi eğer bir meleği "melek peygamber" olarak yollasaydık (bkz.Fussılet 41/14)  
199-O zaman onu anlayamaz ve iman etmemek için bir bahaneye sahip olabilirlerdi. Oysa şimdi Kur'an'ı kendileri gibi bir beşer aracılığı ile ve rahatça anlayabilecekleri Arapça dilinde vahyetmekte ve bahanelerine imkan vermemekteyiz (bkz.Razi).

200-İşte Kur'an bütün bu açık kanıtlarla gözlerinin önüne konulmuş, inanmamalarına sebep olacak sebep olacak her türlü bahane ortadan kaldırılmış olmasına rağmen 
201-Belli ki başlarına gelecek azap vaktine kadar inanmamakta ısrar edecekler
202-O azap onları aniden yakaladığında ise
203-"Eyvah! Keşke biraz daha süre verilse" diye feryat edeceklerdir.
204-Yoksa onlar azabımızın çarçabuk gelmesini mi istiyorlar? 
205-Hiç düşündüler mi, onlara yıllarca nimet versek, 
206-Sonra tehdit edildikleri azap gelse, 
207-Kendilerine verilmiş olan onca nimet onların ne işine yarar? 

208-Biz hiç bir toplumu uyarmadan helak etmedik.
209-Başlangıçta kendilerine peygamber gönderip uyarı yapmadan hiç kimseyi cezalandırmayız. Çünkü biz asla haksızlık yapmayız. İşte Mekke müşriklerine de gerekli uyarıyı Kur'an ile yapıyoruz. Başlarına azap geldiğinde artık kendilerine ikinci bir süre tanınmayacaktır. Gerçek şu ki o durumda onlara yeniden süre verilecek olsa ve aynı uyarılar kendilerine tekrar yapılsa yine fayda etmezdi. 

PEYGAMBER ŞAİR ya da KAHİN DEĞİLDİR

Ey Mekke müşrikleri!
210-Muhammed'e vahyedilen bu Kur'an'ı güya şeytanların veya cinlerin şairlere ilham ettiği şiirlere benzetmeniz asılsız bir yakıştırmadır (bkz.Zemahşeri, Razi)
211-Sizin iddia ettiğiniz gibi cinlerin yahut şeytanların ilahi ilimden bir şey almaları ve onu bazı insanlara ulaştırmaları asla mümkün değildir.
212-Onlar, (âyetler ininceye kadar) onları dinlemekten engellenmişlerdir[*]. 
[*] Ayetler indikten sonra dinlemelerine engel kalmaz. Bu durumda bir müdahaleleri olmaması için bize şu emir verilmiştir: “Kur’ân okuyacağın zaman taşlanmış Şeytan’dan Allah’a sığın.” (Nahl 16/98) (bkz.Abdülaziz Bayındır)

213-Ey elçimizin muhatabı olan müşrikler! Sakın Allah'tan başka varlıklardan medet umup onları Allah'a ortak koşmayın! Aksi takdirde azaba müstehak olursunuz!

Ey elçimiz Muhammed!
214-Öncelikle yakın akrabalarını şirkten vazgeçmeleri için uyar. Eğer Allah'a ortak koşmaktan vazgeçmezlerse onlara Allah'ın huzurunda asla destek olamayacağını bildir (bkz.Zemahşeri)
---Ayet arap dili inceliğiyle, "Senin akraban oldukları için diriliş gününde ve ahiret hayatında torpil kullanabileceklerini ve azaptan kurtulabileceklerini düşünmelerini engelle" diyor (Attila Güven)---
215-Sana inananlara kol kanat ger
216-Seni dinlemezlerse de ki: “Ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım.”
217-Sen güçlü ve doğru karar veren Allah’a güven
218-Ayakta iken seni gören
219-Secde edenler arasında dolaşırken de gözü üstünde olana güven
220-Allah sana yardım edecek ve seni zafere ulaştıracaktır (bkz.Zemahşeri)

Ey elçimizin başına cinlerin, şeytanların üşüştüğünü iddia eden ve ona vahyedilen Kur'an'ı şeytandan gelen vesvese olarak niteleyen müşrikler!
221-Şeytanların kimlerin başına üşüştüğünü bilmek ister misiniz?
222-Gerçek şu ki şeytanlar işi gücü yalan dolan ve iftira olan günahkarların başına üşüşür.
223-Bunlar güya cinlerle, şeytanlarla irtibat kurduklarını iddia eder ve yalan yanlış iddialarını insanlara kabul ettirirler.
224-Kendilerini özel güçlere sahip şairler olarak takdim eder ve tıpkı kendileri gibi yoldan çıkmış kimseleri peşlerinden sürüklerler. Güya Kur'an'a benzer sözler söyleme gayretine girişip elçimiz Muhammed'e inanmayan müşrikleri etraflarına toplarlar (bkz.Zemahşeri
225-Görmez misiniz, şair geçinen o insanlar bir gün doğru dediklerine başka bir gün yanlış derler.
226-Sahip olmadıkları meziyetlerle övünüp dururlar.

227-Oysa gerçek şairler böyle değildirler. Allah'ın birliğine ve peygamberine iman eden, O'nun emirlerine ve yasaklarına uygun yaşayan, elçimize vahyedilen Kur'an'ı okuyan ve onun mesajını insanlara anlatacak şiirler söyleyen şairler elbette ki müşrik şairler gibi değillerdir. Bunlar Kur'an'a ve Muhammed'e yönelik alay ve hakaret içeren şiirlere kendi şiirleriyle karşılık verirler (bkz.İbn Kesir)

Ey Muhammed! Müşriklerin senin peygamberliğini ısrarla yalanlamaları seni üzmesin! İşte sana anlattığımız onca peygamber kıssasından da anlaşılacağı üzere sana karşı bu tavrı takınan müşrikler çok geçmeden alaşağı olacaklar, bugün sahip olduklar güç ve mevkilerini kaybedeceklerdir.

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)


Diğer sureler için link;