26 Mayıs 2017 Cuma

KURAN -50- (10) YUNUS SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

109 Ayet - /İman edip ilahi rahmete mazhar olan kavmin peygamberi/

----Mekke döneminin sonlarına doğru, Neml ve Kasas surelerinin ardından vahyedilmiştir. 98.Ayetinde Yunus peygambere atıf yapıldığı için Yunus adı verilmiştir. Tevhit ve ahiret vurgusunun yoğun olarak yer aldığı surede, bir beşere peygamberlik görevinin verilmesini yadırgayan müşriklerin tutumları eleştirilmekte, peygamberleri inkar eden toplumların helak edilişleri ve Yunus peygamberin toplumunun iman ederek kurtuluşa ermesi hatırlatılmaktadır. Bundan önce nazil olan ve hem uslup hem konu açısından benzerlik arzeden "tavasin" sureleri (Ta-sin harfleri ile başlayan Şuara, Neml ve Kasas Sureleri) gibi "elif lam ra" ile başlayan sureler (Yunus, Hud, Yusuf ve Hicr sureleri) de hem uslup hem içerik açısından benzerlik arzeder. (bkz.Cabiri) Bu surelerde ana konu, şirkin eleştirilmesi, ahiret inancının vurgulanması ve inananlara moral ve cesaret verilmesi gibi hususlardır.----
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)


BEŞER PEYGAMBER ve MÜŞRİKLERİN İTİRAZLARI

1-Elim lam ra! (Huruf-ı mukattaa) İşte size hikmetlerle dolu kitabın ayetleri!

2-Ey Muhammed'in peygamberliğine inanmayan, ona "Sen de bizim gibi bir insansın, Allah peygamber gönderecek olsaydı bir melek yahut Mekke veya Taif'in ileri gelenlerinden birini gönderirdi!" (bkz.Zemahşeri) diyen ve onu sihirbazlıkla itham eden Mekke müşrikleri! Allah'ın, içinizden birini seçip sizi uyarmak ve müminlerin Allah katında yüksek değer sahibi olduklarını bildirip müjdelemek üzere göndermesinde şaşılacak bir şey yoktur. Size bildirilen bu ayetler, iddia ettiğiniz gibi Muhammed'in kendi sözleri değil, bizim ona vahyetmekte olduğumuz Kur'an'ın ayetleridir. Allah bu kitap ile sizlere mesajlarını dosdoğru bir şekilde iletmekte ve açıklamaktadır. (bkz.Taberi

3-Ey müşrikler! Nasıl olur da Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi telakki edip O'na ortak koşarsınız? Oysa yaşamanız için yeryüzünü, dağları, ırmakları, bitkileri yaratan, gökyüzünü inşa ederek dünyayı mükemmel hale getiren ve istifadenize sunan Allah'tır.
4-Aklını kullanarak bu varlıkları inceleyenler, bu kainatı yaratıp insanın emrine veren Allah'tan başka, ilahi niteliklere sahip ve şefaat edebilecek hiçbir kudretin bulunmadığını anlarlar. (bkz.Zeccac, Razi) O halde sadece O'na kulluk edin. Çünkü herkes O'nun huzurunda hesaba çekilecek; elçilere iman eden ve Allah'ın emirlerine uygun yaşayanlar ödüllendirilirken onlara inanmayanlar, bu inkarlarının sonucu olarak, acı bir azap ile cezalandırılacaklardır. Aklınızı kullansanız tek doğrunun bu olduğunu göreceksiniz. (bkz.Zemahşeri)
5-Aydınlanmanız için güneşi, karanlık gecede yol bulabilmeniz, yıl ve zaman hesabı yapabilmeniz için ayı yaratmıştır. İşte Allah, bütün kainatı böylece yoktan yaratan, ölümden sonra sizleri tekrar diriltip hesaba çekecek olan ve bütün varlığa hükmeden kudrettir.
6-Gece ve gündüzün birbirini düzenli bir şekilde takip etmesinde ve bütün kainatın muazzam bir şekilde yaratılmasında aklını kullananlar için dersler vardır. 

7-Bütün bu ayetlere rağmen yine de elçimize inanmayan, ahirette hesaba çekileceklerini hiç düşünmeksizin sorumsuzca yaşayan, (bkz.Zemahşeri) ilahi emir ve yasakları umursamayanların (bkz.İbn Kesir
8-Ahirette varacakları yer cehennemdir. Çünkü onlar dünyada yaptıkları bu davranışlar neticesinde cehennem azabına müstehak olmuşlardır.

9-Allah'ın birliğine ve elçilerine iman eden ve O'nun emir ve yasaklarına uygun yaşayanlar (bkz.Taberi) ise bu iman ve amelleri neticesinde Allah tarafından ödüllendirilecek, içinde ırmakların çağıldadığı nimet dolu cennetlerde ağırlanacak, oradaki nimetlerden diledikleri gibi faydalanacaklardır. 
10-Orada "Allahım! Sen kulluk edilmeye layık yegane kudretsin, müşriklerin ilahlık atfettikleri varlıkların hiçbiri senin dengin ve kulluk edilmeye layık değildir." (bkz.Taberi) diyerek kendilerine bu muazzam nimetleri veren Allah'a şükredecekler, birbirlerine esenlik dileyecekler ve "Bütün övgüler tüm varlıkların yaratıcısı ve rabbi Allah'adır, kulluk edilmeye layık tek kudret O'dur" diyerek sözlerini bitireceklerdir.

ALLAH'IN ENGİN RAHMETİNE KARŞILIK MÜŞRİKLERİN NANKÖRLÜKLERİ

11-Ey elçimizi sihirbazlıkla suçlayan ve "Allahım! Eğer bu Muhammed gerçekten peygamber ise başımız gökten taş yağdır. Biz, onun peygamber olduğuna inanmıyoruz" (bkz.Enfal 8/32) diyen müşrikler! (bkz.Razi) Şunu bilin ki Allah insanlara karşı çok merhametlidir. Onlara sınırsız nimetler vermiştir. Fakat nankörlük edip şirk koştuklarında onları derhal cezalandırmamakta, tövbe etmeleri için süre tanımaktadır. Eğer bu süreyi tanımayıp tıpkı nimet verirken yaptığı gibi cezayı da hemen verecek olsaydı (bkz.Zemahşeri) onları derhal cezalandırırdı. Fakat onlara bütün nankörlüklerine rağmen nimetler ihsan etmekte ve tövbe etmelerini beklemektedir. Tövbe etmedikleri takdirde ahirette onları cezalandıracaktır. (bkz.Reşid Rıza

12-Ey elçimiz Muhammed! Senin peygamberliğine inanmayan ve "Madem peygamber olduğunu iddia ediyorsun, o halde şu bahsettiğin azabı getir de görelim" diyerek sana meydan okuyan müşrikler aslında yalancı (bkz.Razi) ve ikiyüzlüdürler. Başlarına bir sıkıntı geldiğinde, medet umdukları varlıkların kendilerine yardım edemeyeceğini gayet iyi bildikleri için, derhal Allah'a dua etmeye koyulurlar. İki büklüm olur ve türlü hallerde (bkz.Razi) Allah'a yalvarırlar. Ancak Allah başlarındaki sıkıntıyı giderince bütün bunları unutur ve tekrar şirke dönerler. (bkz.Taberi) Üstelik bu yaptıkları ile övünür, şirk inançları ile gurur duyarlar. "Şu bahsettiğin ilahi azabı getir de görelim!" diyerek elçimizle alay ederler. (bkz.Reşid Rıza
13-Oysa onlardan önce benzer şeyleri yapmış, elçilerimizi yalanlamış nice toplumları helak etmişizdir.
14-Şimdi onların ardından hüküm sürmekte olan bu Mekke müşriklerine elçi göndermiş ve aynı mesajı iletmiş bulunmaktayız. Elçimize karşı tavırlarına bakacak ve kendilerine ona göre muamele edeceğiz. 

15-Şirk inançlarının eleştirilmesine kızan, (bkz.Zemahşeri) elçimizin peygamber olduğuna inanmayan ve bu davranışlarının cezalandırılacağını akıllarına dahi getirmeyen ikiyüzlü müşrikler, "Ey Muhammed! Senin peygamber olduğuna inanmamızı istiyorsan ilahlarımızı eleştirmeyen (bkz.Zemahşeri) bir Kur'an getir ya da bu Kur'an'da bazı değişiklikler yap!" demektedirler. Ey Muhammed! Onlara de ki: "Benim bu Kur'an'ı kendi isteğime göre değiştirme yetkim yoktur. Zira o, bana Allah tarafından vahyedilmektedir. Benim görevim onu sizlere olduğu gibi duyurmaktır.
16-Allah emretmeseydi bu görevi yapmazdım. Eğer sizin isteklerinize uyup da onda değişiklik yapacak olursam ahirette Allah'ın azabına maruz kalırım. Siz benim peygamber olduğuma nasıl inanmazsınız? Aranızda o kadar yıl yaşadım! Böyle bir yalanı uydurmayacak biri olduğumu gayet iyi biliyorsunuz. (bkz.Zübde) Hiç aklınızı kullanmaz mısınız? Benim Allah adına vahiy uydurduğumu nasıl iddia edersiniz? İddia ettiğiniz şeyi, yani yalancı peygamberlik yapan kimseden daha zalim biri olabilir mi? Buna mukabil bu kadar kanıttan sonra hala benim peygamberliğime inanmayan sizin bu davranışınızdan daha zalimce bir davranış olabilir mi?
17-Bilesiniz ki Allah'ın elçilerini yalanlayanlar asla kurtuluşa eremeyeceklerdir."

18-Müşrikler, bazı varlıkları, geçmiş peygamberleri ve salih kulları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşmaktadırlar. (bkz.Razi) Ey Muhammed! O müşriklere şöyle seslen: "Sizler yerde ve gökte Allah'ın bilmediği bir şefaatçinin var olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Bu tutumunuzla Allah'a karşı bilgiçlik mi taslıyorsunuz? Hayır! Kesinlikle yanılıyorsunuz! Allah'tan başka hiçbir varlığın ilahi niteliği yoktur. İlahi niteliklere sahip ve kulluk edilmeye layık yegane kudret Allah'tır."

19-Aslında Mekke'li müşriklerin ataları, başlangıçta İbrahim'in dinine mensup tevhit ehli kimselerdi. Fakat sonradan şirke bulaşıp ayrılığa düştüler. Eğer Allah dünya hayatını imtihan için yaratmış ve cezayı ahirette vereceğine dair yasasını koymuş olmasaydı onları derhal cezalandırırdı. (bkz.Zemahşeri)

20-Ey elçimiz Muhammed! Senin peygamberliğine inanmayan, mucize göstermeni isteyen ve "Bizi tehdit ettiğin azabı getir de görelim" diyen müşriklere de ki: "Geleceği Allah bilir. Sizlere ne zaman azap edeceğini veya bir mucize gönderip göndermeyeceğini ben bilemem! Ben sadece bana verilen görevi yapıyor ve sizleri uyarıyorum. Ama madem inkarınızda o kadar ısrarcısınız, o halde bekleyin bakalım, bugün küçümsediğiniz bu tevhit dininin muzaffer olduğunu yakında göreceksiniz!" (bkz.Taberi)

21-Bütün kainatı yaratıp insanın hizmetine veren, onu karada ve denizde taşıyacak nice varlıkları yaratan Allah'tır. Müşrikler, başları sıkıştığında tapındıkları şeyleri bırakıp Allah'a dua ettikleri halde rahat ve bolluğa kavuşunca şirk koşmaya ve elçilerimizi yalanlamaya koyulurlar.
22-Nitekim onlar, hafifçe esen rüzgar eşliğinde deniz yolculuğu yaparlarken anında bir fırtına kopup dalgalar kendilerini çepeçevre kuşatınca sonlarının geldiğini düşünür ve o zamana kadar kendilerini şefaatçi kabul edip tazimde bulundukları varlıkların işe yaramadıklarını görür, Allah'a yalvarmaya başlarlar: "Allah'ım! Eğer bizi kurtarırsan bir daha asla şirk koşmayacağız" (bkz.Taberi) diye dua ederler.
23-Fakat Allah kendilerini kurtarıp rahata kavuşturunca yaptıkları duaları unutur ve Allah'ın istemediği şeyleri yapmaya, ona şirk koşmaya devam ederler. (bkz.Taberi) De ki: "Allah bu yaptığınızı cezasız bırakacak değildir. Bu geçici dünya hayatı eninde sonunda bitecek ve hepiniz O'nun huzurunda toplanıp hesaba çekileceksiniz. O gün bütün bu yaptıklarınız karşınıza çıkarılacaktır. 

24-Ey müşrikler! Bugün sahip olmakla övündüğünüz dünya nimetleri geçicidir. Tıpkı gökten indirdiğimiz yağmurla yeşeren; insanların ve hayvanların yiyeceği binbir çeşit bitki ile dolup taşan ve güzelleşen bir bahçenin sahiplerinin bütün bu nimetleri kendilerine bahşeden Allah'ı hiç düşünmeyip, bahçenin tamamen kendi mülkleri olduğunu sandıkları bir anda ansızın bir afetin gelip bahçedeki her şeyi, sanki daha düne kadar yemyeşil değilmişçesine tarumar etmesi gibi dünya hayatında sahip olunan her şey gelip geçici ve bir imtihan vesilesidir. (bkz.Kalem suresi/Bostan kıssası) İşte bütün bu nimetleri sizlere bahşeden Allah'a kulluk edesiniz ve ondan başka varlıklara tazimde bulunmayasanız diye, içinizden aklını kullananlar için böyle apaçık örneklerle tevhit inancını anlatıyoruz.
25-Bu şekilde sizleri dosdoğru yola çağırıyor, dünya ve ahirette bahtiyar olmaya davet ediyoruz. 
26-Bu çağrıya uyarak elçimize iman eden ve emirlerimize uygun yaşayan samimi müminler hak ettiklerinden fazlası ile ödüllendirileceklerdir. Hesap gününde korku ve kederden muaf olacak, sonsuza kadar kalacakları cennetlerde ağırlanacaklardır.

27-Allah'ın elçilerini yalanlayanlara ve emirlerine karşı gelenlere ise yaptıklarının tam karşılığı bir ceza verilecek, müstehak oldukları şekilde yüzlerinde zillet apaçık belli olacaktır. Dünyada kendilerinden şefaat umdukları varlıkların hiçbir yararını göremeyecekler, Allah'tan başka kimsenin onları kurtaramayacağını anlayacaklardır. Yüzleri gecenin zifiri karanlığı gibi kapkara kesilecektir. Cehenneme girecek ve orada sonsuza kadar kalacaklardır.

28-Hesap günü müşrikleri ve Allah katında şefaatçi kabul ettikleri varlıkları birlikte topladığımızda onlara, "Geçin bakalım şöyle! Şimdi hepiniz hesaba çekileceksiniz!" (bkz.Razi) diyeceğiz. Ardından kendilerinden şefaat ümit edilen o varlıkları onlardan ayıracağız. "Allahım! Bu müşrikler bize tapınmıyorlardı" diye mazeret bildirecekler, bunu duyan müşrikler ise "Hayır! Biz sizleri ilah bellemiş ve şefaatinizi ummuştuk" diyeceklerdir.
29-Bunun üzerine kendilerinden şefaat umulanlar, vallahi sizin bizi şefaatçi kabul edip tazimde bulunduğunuzdan haberimiz bile yoktu, söylediğimizin doğruluğunu Allah biliyor" diyeceklerdir. 
30-İşte o an herkes dünyada yaptığı şeylerin sorumluluğunun kendi üzerinde olduğunu, kimsenin kendisine şefaat edemeyeceğini, Allah'tan başka hiçbir varlığın kulluk edilmeye layık olmadığını ve şefaat yetkisine sahip olmadığını anlayacak ve herkes Allah'ın yegane ilah olduğunu kabul edecektir. (bkz.Razi)

31-Ey Muhammed! Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul eden müşriklere de ki: "Ey müşrikler! Şu muazzam kainatı yaratan, sizlere yerde ve gökte birçok rızık imkanı sağlayan, gören gözler, işiten kulaklar bahşeden, hayat veren ve can alan ve bütün varlığı hikmetle sevk ve idare eden kimdir?" Bu soruya karşılık onlar: "Elbette ki Allah'tır" diyeceklerdir. De ki: "O halde nasıl oluyor da başka varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşuyorsunuz? Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?
32-İlahi niteliklere sahip yegane kudretin Allah olduğu ayan beyan ortada iken artık başka varlıkları ona ortak koşmak sapkınlıktan başka nedir ki?"
33-Neticede onlar bütün bu delillere rağmen yine de iman etmemekte ısrar ettikleri için rabbinin kendilerini uyardığı azaba müstehak olmuşlardır. (bkz.Zemahşeri, Derveze)

34-Ey Muhammed! Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul eden müşriklere de ki: "Ey müşrikler! Biliyorsunuz ki Allah yoktan yaratma kudretine sahip olduğu gibi diriltme kudretine de sahiptir. Şimdi söyleyin bakalım! Kendilerinden medet umduğunuz ve Allah'a ortak koştuğunuz varlıklar içerisinde yoktan yaratmaya veya diriltmeye kadir olan var mıdır? İnsanı mükemmel bir şekilde yaratan ve ona doğruyu yanlıştan ayırma kudreti veren Allah'tır. (bkz.Zemahşeri)
35-Sizin ortak koştuğunuz varlıkların böyle bir şey vermeye kudretleri var mıdır? İnsana bütün bu nimetleri veren ve onu dosdoğru yola ileten Allah'a kulluk etmek mi daha makuldür, sıradan varlıklara mı? Gerçek apaçık ortada iken nasıl oluyor da bu kadar yanlış karar verebiliyorsunuz?"

36-Ey Muhammed! Gördüğün gibi, Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan bu müşrikler (bkz.Zemahşeri) asılsız inançlara sarılmakta ve bocalayıp durmaktadırlar. Fakat Allah onların bu yaptıklarını çok iyi bilmektedir, sana iman edip şirkten vazgeçmedikleri takdirde onlara gereken cezayı verecektir.

37-Ey elçimize inanmayan ve Kur'an'ı onun uydurduğunu iddia eden müşrikler! Bilesiniz ki kulumuz Muhammed gerçekten peygamberdir ve onun size getirdiği bu Kur'an, kendisinden önce vahyedilen ilahi kitapları doğrulayan, sizlere ilahi öğütleri, emirleri ve yasakları açıklayan bir kitap olup (bkz.Taberi) bütün varlıkların rabbi Allah tarafından vahyedilmektedir. 
38-Eğer bu kitabı Muhammed'in uydurduğunu iddia ediyorsanız ve bu iddianızda samimi iseniz o halde siz de onun gibi yapın, onun bir parçasına benzer bir şey uydurun da görelim! Hatta Allah'tan başka kendilerini şefaatçi kabul edip ortak koştuğunuz varlıklardan yardım isteyin. (bkz.Taberi) Gerçek şu ki elinizden gelen bütün gayreti gösterseniz dahi, yine de bir ilahi vahiy getiremezsiniz.

39-Ey Muhammed! Müşriklerin seni inkar etmekte ısrar etmelerine üzülme! Çünkü onlar aslında seni değil, ahirette hesap verecek olmalarını yalanlamaya çalışıyorlar. (bkz.Taberi) Ahiret gününün dehşetini, maruz kalacakları şiddetli azabı hesap edemedikleri için inanmak istemiyorlar. Geçmişte de benzer davranışları sergileyen toplumlar olmuştu, fakat hepsinin sonu helak olmuştu. Eğer Mekke'li müşrikler de aynı tavrı ısrarla sürdürecek olurlarsa, onların sonu da öncekiler gibi olacaktır.

40-Aslında müşriklerin bir kısmı Kur'an'ın ilahi kitap olduğuna içten içe inandıkları halde bunu bir türlü kabullenip itiraf etmemekte, kimileri ise onu tamamen inkar etmektedir. (bkz.Zemahşeri) Onların bu kötü niyetlerini çok iyi bilen Allah, kendilerine gereken cezayı verecektir. 

41-Ey elçimiz! Seni yalanlamakta ısrar ederlerse de ki: "Ben sizin iyiliğiniz için size uyarı yapıyorum. Fakat inanmamakta ısrar ederseniz bilin ki görevimi yaptım, bundan sonra sorumluluk size aittir. Yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz."

42-Nitekim içlerinden kimi seni dinler gibi gözükmekle birlikte söylediklerini anlamak istememekte, kimi ise anladığı halde inkarda ısrar etmektedir. (bkz.Zemahşeri)
43-Akıllarını kullanmayan ve hakikate kalpleri kapanmış, basiretleri bağlanmış  kimselere bir şey anlatabilmek ne mümkün!

44-Doğrusu, Allah insanlara karşı son derece merhametlidir. Dünyada ve ahirette huzura ermeleri için onlara elçiler göndermektedir. (bkz.Zemahşeri) Fakat onlar Allah'ın kendilerine sunduğu bu ilahi rahmeti kabul etmeyerek kendi kendilerine zulmetmektedirler.

MÜŞRİKLERİN MEYDAN OKUMALARINA CEVAP 

Ey Muhammed! Müşriklerin senin peygamberliğine inanmadıklarını ve "Bize vaat ettiğin ilahi azap ne zamanmış, gelsin de görelim!" dediklerini biliyoruz.
45-Onları hesap vermeleri için huzurumuza topladığımızda dünyada geçirdikleri süre kendilerine günün kısa bir vaktiymiş gibi gelecek ve uyarıları dikkate almamalarından dolayı tarifsiz bir pişmanlık duyacaklardır. 
46-Kaldı ki onlara bildirdiğimiz ilahi azabı dünyada senin gözünün önünde vermemiz, seni onlara karşı muzaffer kılmamız mümkün olduğu gibi ahirette vermemiz de mümkündür.
47-Nitekim ahirette her toplum kendisine gönderilen elçi ile birlikte Allah'ın huzuruna çıkarılacak ve elçiler kendilerini inkar eden toplumların aleyhine şahitlik edeceklerdir. O gün müşriklere, dünyada yaptıklarının tam karşılığı olan ceza verilecektir. İşte bu sebeple sen onların sözlerine üzülme. 
48-"Şu bize vaat ettiğin ilahi azap ne zamanmış, gelsin de görelim" demelerine,
49-Şöyle cevap ver: "Ben sadece Allah'ın elçisiyim. O'nun size ne zaman ceza vereceğini bilemem. Hatta Allah dilemedikçe kendime bile bir yararım yahut zararım olamaz. Fakat bilesiniz ki her toplum eninde sonunda Allah'ın huzuruna çıkıp hesap verecektir. Bugün sahip olduğunuz saltanat ilelebet devam etmeyecektir. Size verilecek azabın vakti bellidir. O gün geldiğinde artık erteleme şansınız olmayacaktır."
50-De ki “Düşünsenize, Allah’ın azabı size gece ya da gündüz gelse haliniz nice olur? Azabın nesini çarçabuk istiyorsunuz? 
51-Kaldı ki bugün şımarık bir şekilde benim ikazlarıma meydan okuyan sizler, yarın gerçekten ilahi azap gelecek olsa donup kalacak, çaresizlik içinde iman edeceksiniz. Fakat o zaman imanınıza itibar edilmeyecek, "Şimdi mi iman etmek aklınıza geldi?" denilecektir. Çünkü bugün elinizde fırsat varken inanmıyor, O'nun mesajına karşı cüretkarlık ediyorsunuz."
52-O gün sizlere, "Yaptıklarınıza karşılık girin sonsuza kadar kalacağınız cehennem ateşine!"denecektir. 
53-Senden haber almaya çalışıyorlar, “O gün gerçek mi?” diye. De ki "Rabbime yemin ederim ki gerçek olup olmadığını sorduğunuz o gün muhakkak gelecektir. İsteseniz de istemeseniz de gelecektir ve buna karşı yapabileceğiniz bir şey yoktur."
54-De ki: "Bugün benim peygamberliğime inanmayan ve Allah'ın birliğini kabul etmeyen herkes o gün geldiğinde öylesine pişmanlık duyacak ki varını yoğunu feda edip kendisini kurtarmak isteyecektir." Allah o gün adaletli bir şekilde hükmedecek ve kimseye zulmetmeyecektir.
55-O gün bütün hükümranlık Allah'a aittir, (bkz.Taberi) Allah'tan başka hiç bir varlığın herhangi bir gücü ve yetkisi yoktur. Ey Müşrikler! Allah'ın bu vaadi haktır, hesap günü mutlaka gelecektir. Ne yazık ki sizler bu durumun önemini kavramak istemiyorsunuz. 
56-Hayat veren de, can alan da O'dur. Hepiniz O'nun huzurunda toplanıp hesaba çekileceksiniz.

57- İşte size gönderdiğimiz bu Kur'an ile şirkten arınıp tevhide yönelmeniz için öğüt vermekte, açıkçası size merhamet etmekteyiz. Bu Kur'an sizlere Allah'ın rahmetidir. (bkz.Taberi)
58-Yapmanız gereken şey ondaki öğütlere kulak vermek ve böylesi bir rahmete mazhar olduğunuz için şükretmektir. Zira Kur'an'ın sizlere emrettiği tevhit ve islam dini, şu an mensup olduğunuz yanlış inançların tamamından hayırlıdır.

59-Ey Muhammed! Bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan ve onlar adına bazı şeyleri haram kılan müşriklere de ki; "Allah'ın sizlere bahşettiği helal rızıkları neye dayanarak haram kılıyorsunuz? Allah mı size bunu emretti, yoksa tamamen Allah'a iftira mı atıyorsunuz?
60-Bu şekilde Allah'a iftira atanlar kıyamette hallerinin ne olacağını hiç düşünmezler mi? Yoksa bu yaptıklarının görmezden gelineceğini mi sanıyorlar? (bkz.Taberi) Doğrusu Allah sizlere akıl vermiş, peygamber gönderme lutfunda bulunmuş, helal ve haramı bildirmiştir. (bkz.Zemahşeri) Ayrıca yaptıklarınızdan dolayı sizleri derha cezalndırmamakta, tövbe etmeniz için süre tanımaktadır. (bkz.Taberi) Ne var ki bütün bu nimetleri sizlere bahşettiği halde çoğunuz hala O'na ortak koşuyorsunuz!"

61-Ey elçimiz! Müşriklerin senin peygamberliğini ısrarla inkar etmelerine üzülme! (bkz.Razi) Rabbin senin onlara büyük bir şevk ile Kur'an'ı anlatmaya çalıştığını, çevrendeki müminlerin ve karşındaki müşriklerin her davranışını görüp değerlendirmektedir. Hiç bir şey O'ndan gizli kalamaz. Herkesi yaptıklarına göre değerlendirecek ve herkese hak ettiği karşılığı verecektir.

62-Allah'ın tekliğine ve peygamberine inanan ve O'nun emirlerine uygun yaşayan müminler (bkz."evliyaullah") (bkz.Taberi) (bkz.Abdülaziz Bayındır "Evliya, veli’nin çoğuludur. Allah ile arasına, başka birini koymayan herkes Allah’ın velisidir.") hesap gününde herhangi bir korku ve endişe hissetmeyeceklerdir.
63-Onlar dünyada da ahirette de huzur ve güven içerisinde olacaklardır.
64-Allah verdiği sözü değiştirmez. İşte Allah'ın bu müjdesine nail olanlar gerçek manada kazançlı çıkan kimselerdir. 

65-Ey elçimiz! Onların Allah'a şirk koşmaları, seni yalanlamaları ve "Söz ettiğin azabı getir de görelim" şeklindeki istihza ve tehditleri (bkz.Zemahşeri) seni üzmesin! Unutma ki yerde ve gökte bulunan her şey Allah'a aittir. Bütün güç ve kudret O'nun elindedir. Müşriklerin şefaatçi kabul edip Allah'a ortak koştukları varlıkların hiçbir gücü yoktur. Allah onların yaptıklarını ve söylediklerini çok iyi bilmektedir. Sana onlar karşısında zafer nasip edecektir. (bkz.Zemahşeri)

66-Allah kainatta bulunan bütün varlıkların maliki olduğu halde müşrikler, bazı asılsız inançlara dayanarak şirk koşmakta, melekleri Allah'ın çocukları / kızları olarak görmektedirler. (bkz.Taberi
67-İnsanların dinlenebilmeleri için geceyi, çalışıp kazanç sağlamaları için de gündüz vaktini  var eden, her şeyi muazzam bir ahenk içerisinde yaratan kudret Allah'tır. işte biz, aklını kullanacaklar için bu kadar açık ve net deliller ortaya koyuyoruz. 
68-Halbuki Allah hiç bir şeye muhtaç değildir. Müşriklerin iddia ettikleri gibi kendisine yardımcı olacak evlatlara / kızlara ihtiyacı yoktur. 
69-Buna rağmen ısrarla Allah'a iftira edip şirke devam edenlerin sonu çok kötü olacaktır.
70-Dünya hayatında bir süre eğlenip oyalanacaklar, fakat öldükten sonra hesaba çekilecek ve bu yaptıklarından dolayı şiddetli bir azaba maruz kalacaklardır. 

PEYGAMBER KISSALARINDAN MEKKE MÜŞRİKLERİNE UYARILAR 

71-Ey Muhammed! Senin peygamberliğine inanmayan ve seni tehdit eden müşriklere, geçmişte Nuh peygambere karşı aynı tavrı takınan Nuh kavminin kıssasını anlat! Bir vakit Nuh, kendisine inanmamakta ısrar eden ve onu yurdundan çıkarmakla tehdit eden halkına şöyle demişti: "Ey halkım! Bir beşerin Allah'ın elçisi olması ve size uyarılar yapmasını aklınız almıyorsa bu durumda benim yapabileceğim bir şey yoktur. Ben size Allah'ın mesajlarını açıkça anlatıyorum, O'na ortak koşmamanızı öğütlüyorum. Fakat inanmıyorsanız bildiğinizi yapın. Bütün gücünüzü toplayın, ortak koştuğunuz varlıkların yardımını isteyin, ne yaparsanız yapın, bilin ki eninde sonunda gücünüz tükenecek ve mağlup olacaksınız.
72-Oysa ben sizden herhangi bir karşılık beklemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan Allah'tır. O bana tevhit ehli müminlerin öncüsü olmamı emretti. Ben de bu doğrultuda hareket ediyorum."

73-Fakat Nuh kavminin müşrikleri tıpkı Mekke'li müşrikler gibi inatla onu inkar etmiş ve düşmanlık etmişlerdi. Neticede biz, Nuh'u ve ona inananları bir gemi ile kurtardık ve ülkenin sahipleri kıldık. İnkarcı müşrikleri ise tufan ile boğuverdik. Mekke'li müşrikler bu durumdan ibret almalıdırlar. (bkz.Taberi)

74-Daha sonraki dönemlerde de Hud, Salih, İbrahim, Lut ve Şuayb gibi nicelerini toplumlarına peygamber olarak gönderdik. Hepsi toplumlarına tevhit mesajını anlattılar. Fakat o toplumlardaki inkarcılar da tıpkı Nuh kavmindekiler gibi inat ettiler, (bkz.Zemahşeri) elçilerimize inanmadılar ve aynı hazin son ile karşılaştılar.

75-Onların ardından da elçilerimiz Musa ve Harun'u Firavun ve erkanını uyarmak için göndermiştik. Fakat Firavun ve erkanı, tıpkı Mekke müşrikleri gibi, elçilerimize büyüklük tasladılar. Zaten bunlar öteden beri tevhitten sapıp zorbalık yapan kimseler idiler. 
76-Elçilerimiz onlara tevhit ve adalet mesajını getirip İsrailoğulları'nı özgür bırakmalarını isteyince derhal kibre kapıldılar ve Musa'yı ve Harun'u sihirbazlıkla suçladılar.
77-Musa ise onlara, "Size açık seçik bir şekilde Allah'ın ayetlerini getirdiğimiz halde nasıl bizi sihirbazlıkla suçlarsınız. Sihir ile nereye varılabilir ki?" dedi.
78-Dediler ki: "Siz ikiniz de sihirbazlık yaparak insanları etkilemek, böylece atalarımızdan miras kalan dinimizi bozmak ve ülkede yönetimi ele geçirmek istiyorsunuz. Sizler peygamber değil sihirbazsınız. Bu yüzden size inanmayacağız"  

79-Firavun, Musa'nın sihirbaz olduğunu kanıtlayıp etkisini kırmak için ülkedeki bütün usta sihirbazları topladı ve Musa'nın karşısına çıkardı.
80-Sihirbazlar gelince Musa onlara önce tevhidi tebliğ etti ve ardından, "Gösterin bakalım hünerinizi!" dedi. 
81-Sihirbazlar gösterilerini yapınca Musa onlara, "Yaptığınız bu şeyler sihirden ibarettir. Oysa ben sihirbaz değil, Allah'ın elçisiyim. Allah benim elimle göstereceği mucize ile sizin sihirlerinizin etkisini yok edecektir. Şu bir gerçek ki Allah fesat peşinde koşan ve peygamberlere karşı koyanların işini hayra çıkarmaz.
82-Onlar istemese de kendi mesajını tamamlar ve elçilerini zafere ulaştırır" dedi

83-Neticede sihirbazlar Musa'nın sihirbaz olmadığını anladılar ve iman ettiler. Fakat halkın çoğu Firavun'un ve erkanının baskısından korktukları için iman etmedi. Zira Firavun çok zorba ve baskıcı bir zalimdi. (bkz.Zemahşeri)

84-Bunun üzerine Musa, kendisine iman eden ve Firavun'un baskılarına maruz kalanlara sabırlı ve dayanıklı olmalarını, Allah'a güvenmelerini öğütledi. 
85-İnananlar da Musa'nın tavsiyesine uydular ve bütün güçleri ile baskılara karşı dayandılar. "Rabbimiz! Bize dayanma gücü ver, zalim Firavun ve erkanının isteklerine boyun eğdirme, 
86-Rahmetinle ve lutfunla bizi bu zalimlerden kurtar" diye dua ettiler.
87-Biz, "Firavun ve erkanı tevhide inandığınız için size baskı yapıyorsa siz de tevhidi yaşayabileceğiniz mekanlar edininiz, baskılar karşısında yılmadan tevhitte sebat ediniz ve bu şekilde davranan müminleri zafer ve cennetle müjdeleyiniz" diye vahyettik.
88-Musa, "Ey rabbim! Firavun ve erkanına nasip ettiğin bu güç ve kudret onların bize baskı yapmasına imkan veriyor. Sana yalvarıyoruz, onların güçlerini yok et, kalplerine sıkıntı ver. Belli ki onlar senin acı azabını görmeden iman edecek değiller" diye dua etti.
89-Biz de onların dualarını kabul ettik ve onlara tevhitte sebat etmelerini, kesinlikle Firavun'un dinine dönmemelerini emrettik. 

90-Neticede Musa ve ona inananları Kızıldeniz'den karşı kıyıya sağ salim geçirip Firavun'un zulmünden kurtardık. Firavun ise zorbalığından bir türlü vazgeçmedi ve onları takip edip denizi geçmek istedi. Ancak sular kapanıp boğulmaya başlayınca çaresiz bir şekilde, "Tamam, şimdi İsrailoğulları'nın inandığı ilahın yegane ilah olduğuna inanıyorum, O'na teslim oluyorum" diye yakarmaya başladı.
91-Fakat biz onun bu samimiyetsiz imanını kabul etmedik ve "Şimdi mi aklına geldi iman etmek? Oysa bu zamana kadar inatla elçimize karşı çıkıyor ve inananlara eziyet ediyordun! Bugün senin kurtuluşun yok.
92-Cansız bedenin kıyıya vuracak. Böylece yıllardır baskı yaptığın, kendini ilahların temsilcisi diye takdim edip inandırdığın halk, senin herkes gibi sıradan bir ölümlü olduğunu görecek" (bkz.Zemahşeri, Razi) diye cevap verdik.

İşte bu olaydan, Allah'tan başka hiç kimsenin ilahi niteliklere sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Ne var ki Mekke müşriklerinin çoğu, bu kadar ayete rağmen yine de inanmamakta ısrar etmektedirler.

93-Biz İsrailoğulları'na güzel bir ülkede (bkz.Razi) nimetler içinde yaşama imkanı verdik, ancak onların çoğu ilahi kitabı bildikleri halde tevhide muhalefet ettiler. (bkz.Fahredin er-Razi, İbn Aşur) Allah onlara kıyamet gününde bu tutumlarının hesabını soracaktır.

94-Ey Mekke müşrikleri! Eğer Muhammed'e inzal ettiğimiz Kur'an'ın ilahi vahiy olduğundan şüphe ediyorsanız daha önce kendilerine kitap verilen yahudi ve hristiyanlara sorun. Doğrusu Rabbinizden size de aynı gerçek gelmiştir. Sakın şüpheye kapılanlardan olmayın. 
95-Allah’ın ayetleri karşısında yalana sarılanlardan da olmayın. Biliniz ki Allah'ın elçilerini ve ayetlerini yalanlayanların sonu hep hüsran olmuştur.

96-Ey Muhammed! Rabbinin, aleyhlerindeki sözünü hak etmiş olanlar sana inanıp güvenecek değiller.
97-Böyleleri, bütün delillere rağmen yine de iman etmemekte ısrar ettikleri için Allah'ın azap vaadine müstehak olanlardır. (bkz.Derveze)

YUNUS KAVMİNİN İMAN ile KURTULUŞA ERMESİ 

98-Ey Mekke müşrikleri! Sizden önce yaşamış bir çok halk, kendilerine gönderdiğimiz elçileri yalanladıkları için helak edildiler. İlahi azabı gördükleri anda inanmaları fayda etmedi. Oysa Yunus peygamberi gönderdiğimiz toplum  (Akdeniz kıyısında "Nineva" şehri) iş işten geçmeden iman edip ilahi azaptan kurtulmuştu. (bkz.Razi) İşte Mekke müşrikleri de Yunus kavmi gibi elçimize iman edip azaptan kurtulma ve ilahi rahmete nail olma imkanına sahiptirler.  

PEYGAMBERİN GÖREVİ ve MÜŞRİKLERE SON UYARILAR

99-Ey Muhammed! Mekke'li müşriklerin senin peygamberliğine inanmamalarına çok üzüldüğünü ve hepsinin inanmasını sağlamak için adeta kendini parçaladığını biliyoruz. Fakat unutma ki Allah insanları özgür bırakmıştır. Eğer onları zorlayacak olsaydı kimse inkar edemezdi. (bkz.Reşid Rıza) Herkes mecburen iman ederdi. 
100-Oysa Allah'ın insanlık üzerinde geçerli olan yasası böyle değildir. O insanlara hürriyet vermiş ve herkesin kendi iradesiyle inanmasını istemiştir. Şu halde sen insanları inanmaya zorlayacak değilsin.  Zaten Allah, iyi niyetle düşünüp aklını kullananlara iman etmeyi nasip eder. Körü körüne inkar eden ve inkara şartlanıp inat edenleri ise o rezil halleri içerisinde bırakıverir. (bkz.Zemahşeri)

101-Ey Muhammed! Tevhidi tebliğ eden bir peygamber olduğunu kanıtlaman için mucize göstermeni isteyen müşriklere, Allah'ın muazzam bir düzen içerisinde yarattığı kainata bakmalarını söyle! Zira kainatta Allah'ın birliğine delalet eden pek çok delil vardır. (bkz.Taberi) İbret almasını bilenler bunları görebilirler. Fakat aklını kullanmayanlar için hiçbir mucize yarar sağlamaz, onlar her türlü mucizeyi görseler yine de inanmazlar.

102-Belli ki onlar tıpkı kendilerinden önce yaşamış ve peygamberleri inkar ettikleri için helak edilmiş toplumların başına gelen ilahi azabı veya hezimeti beklemektedirler. De ki: "Bekleyin bakalım! Madem benim uyarılarıma kulak vermiyorsunuz, o halde başınıza gelecekleri hak edeceksiniz. Allah bana ve inananlara zafer nasip edecektir."

103-Biz elçilerimizi ve onlara iman edenleri zafere ulaştırır, düşmanlarının tuzaklarından kurtarırız. Onlar, Allah'ın mesajına iman etmelerinden dolayı bu kurtuluşu hak etmişlerdir.

104-Ey elçimiz! Sana inanmamakta ısrar eden müşriklere de ki: "Ey müşrikler! Bilesiniz ki ben, insana hayat veren ve onun canını alacak olan, hepinizi mahşer günü hesaba çekecek olan Allah'a kulluk eder ve O'ndan başkasından medet umup şirk koşmam. Rabbim bana bu inanç üzre yaşamamı, bu inancın öncüsü ve tebliğcisi olmamı emretti. Şimdi söyleyin bakalım! Benim bu mesajımda şüphe edilecek ne var? Sizin şirk inancınız mı daha güven vericidir, yoksa benim tevhit inancım mı? Sizin, görmeyen, duymayan ve hiç bir güce sahip olmayan varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşmanız mı daha makuldür, yoksa benim sadece Allah'a ibadet etmeye çağıran bir peygamber olmam mı?" (bkz.Taberi)

105-Ey elçimiz! Onların ısrarlı inkarları karşısında yılgınlık gösterme, dosdoğru din olan tevhitte sebat et! Sakın müşriklere meyledeyim deme!
106-Sana hiçbir yararı dokunmayacak varlıklara sakın şefaatçi gözüyle bakıp da ortak koşma! Eğer sen de onlar gibi şirke bulaşırsan onlardan bir farkın kalmaz, kendine yazık edenlerden olursun!

107-Unutma ki müşriklerin, Allah katında aracı kabul edip medet umdukları varlıkların herhangi bir yarar veya zarar vermeye kudreti yoktur. Buna karşılık, yegane ilah olan Allah, sonsuz kudret sahibidir. Vereceği nimet ve mükafatı engelleyebilecek bir güç bulunmadığı gibi vereceği cezayı bertaraf edebilecek bir güç de yoktur. Kimin cezaya, kimin nimet ve mükafata layık olduğunu en iyi bilen O'dur. Ayrıca O, çok engin merhamet sahibidir. Şirkten vazgeçip tövbe edenleri bağışlar.

Ey Muhammed! Müşriklerin sana ve müminlere yaptıkları eziyetler karşısında sakın yılgınlık gösterme! (bkz.Taberi) Allah onların cezasını verinceye yahut sana ve müminlere zafer nasip edinceye kadar sabret! Allah'ın en güzel şekilde hüküm verip sizin sıkıntınızı gidereceğini, tevhit davasının eninde sonunda muzaffer olacağını bil (bkz.Taberi)
108-Ve müşriklere şöyle haykır: "Ey müşrikler! Ben size, Allah tarafından vahyedilmiş apaçık hakikatleri anlatmaktayım. Artık bundan sonra bir mazeretiniz kalmamaktadır. (bkz.Zemahşeri) Kim benim peygamberliğime ve Kur'an'a iman ederse, kazançlı çıkar. Kim de beni inkar etmeye devam ederse zararlı çıkar. Seçim sizindir. Ben sizleri iman edesiniz diye zorlayacak değilim!" 
109-Sana gelen vahiy ne ise sen ona uy. Allah, hükmünü verinceye kadar da sabret sıkıntılara göğüs ger. O, en iyi karar verendir. O, kararları en doğru olandır.

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)


Diğer sureler için link;