26 Mayıs 2017 Cuma

KURAN -53- (15) HİCR SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

HİCR: Medine’nin kuzeyinde vaktiyle Semûd kavminin yaşadığı bir yerin adıdır.
99 Ayet - /Salih peygamberi inkar ettikleri için helak edilen Semud kavmi/

----Mekke döneminin sonlarına doğru, Yusuf suresinin ardından vahyedilmiştir. Bu dönemde müşriklerin müslümanlara baskıları iyice arttığı için, Kur'an da, Hz.Muhammed ve müslümanların sabır ve dirençlerini takviye etmek üzere, muhtevası Mekke'deki ortamı andıran peygamber kıssalarından bahsetmektedir. Şuara ile başlayan bu kıssaların tekraren anlatıldığı yedi surenin sonuncusu Hicr'dir. 
Tamamı ise; Şuara, Neml, Kasas, Yunus, Hud, Yusuf ve Hicr----
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

BEŞER PEYGAMBERİN DİLİYLE VAHYEDİLEN KUR'AN 

1-Elif lam ra! (Huruf-ı mukattaa)
Ey Müşrikler! Aranızdan biri olan Muhammed'in diliyle size ulaştırılan(*) bu Kur'an, iddia ettiğiniz gibi elçimizin kendi sözleri değil, tıpkı Musa'ya vahyedilen Tevrat ve İsa'ya vahyedilen İncil gibi (bkz.Taberi) Allah'ın ayetleridir. 

(*)Mübin vasfı "açık, apaçık" gibi anlamlarla değil, Kur'an'ın beşer bir peygamber aracılığı ile gönderilmiş olmasına vurgudur. Zira Kur'an'ın ilk muhatapları arasında, onun "anlaşılmaz" olduğunu söyleyen kimse yoktur; müşriklerin iddiaları Kur'an'ın anlaşılmazlığı üzerine değil, bir beşerin Allah tarafından görevlendirilmesinin imkansızlığı üzerine bina edilmiştir. Kur'an'ın Arapça oluşu, mübin oluşu ve Hz.Muhammed'in beşer oluşu bu yüzden defalarca vurgulanmaktadır. Böylelikle müşriklere, "Eğer bahane ettiğiniz gibi bir melek peygamber gelseydi, onu anlayamazdınız, Allah'ın sizlere mesajlarını iletmesinin tek yolu, sizin gibi bir beşere sizin dilinizle hitap etmektir" denilmektedir.
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

2-Ancak onun peygamber olduğuna inanmayan siz müşrikler, hesap gününde bu davranışınıza çok pişman olacak, onun çağrısının başarıya ulaştığını gördüğünüzde, "Keşke zamanında ona inansaydık" diye yakınacaksınız. 

PEYGAMBER'E MECNUN, KUR'AN'A KAHİN SÖZÜ DİYEN MÜŞRİKLERİN UYARILMASI 

3-Ey Muhammed! Senin peygamberliğini yalanlayan ve "Madem peygambersin, o halde bize bunu kanıtlamak için mucize göster. Bizi tehdit edip durduğun şu ilahi azabı getir!" diyen müşriklerin sözleri seni üzmesin! Biz ilahi azabı ne zaman göndereceğimizi biliriz. Onlara inanmaları için süre tanımaktayız. Bırak şu geçici saltanatlarının keyiflerini sürsünler.
4-Biz hiç bir kenti ve halkını belli bir kitabı olmadan etkisizleştirmedik.
5-Bilsinler ki kendilerinden önce bir çok toplum, bizim gönderdiğimiz peygamberlere karşı aynı tavrı gösterdikleri için helak edilmişti.
6-Onlara da, elçilerimiz mesajlarımızı iletmişti, fakat onlar da Mekke müşrikleri gibi elçilerimizi yalancılıkla suçlamışlardı. Onlara şair, kahin, mecnun demişlerdi.  
7-İşte şimdi Mekke müşrikleri de sana aynı şeyleri söylemektedirler. Peygamber olduğunu kanıtlaman için yanında bir melek olmasını istemekte, seni, güya cinlerden bilgi aldığını iddia eden şairlere ve kahinlere benzetmektedirler. Sana vahyettiğimiz Kur'an'ın, cinlerin fısıldadığı kahin sözlerinden ibaret olduğunu iddia etmektedirler. 
8-Biz melekleri gerçek bir iş (helak etmek için) [*sebebiyle göndeririz. Gönderdikten sonra da müşriklere artık süre tanınmaz. 
[*] Örneğin Lut Kavminin yok edilmesi işi için gönderilen melekler. O melekler hem gerçek bir iş sebebiyle geldiler, hem de o iş gerçekleri açıkça ortaya çıkarmış oldu. Arapçada EL HAKKI (الحَقِّ) kelimesinin bu çift anlamlı özelliği ne yazık ki Türkçe bakımından mümkün değildir. Örneğin Kur’an-ı Kerim hem bir gerçektir hem de gerçekleri gösterir. Bu nedenle çeviri genelinde EL HAKKI geçen ayetlere parantez veya dipnot ile açıklama getirme ihtiyacı oluşmuştur. (bkz.Abdülaziz Bayındır)
9-Allah'ın vahyine cinlerin müdahale edebilmeleri mümkün değildir. Bu vahyi sana lütfeden biz olduğumuza göre ona başka bir gücün müdahale etmesi mümkün değildir. 
10-Senden önceki insan topluluklarına da elçiler gönderdik
11-Onlara ne zaman bir elçi gelse mutlaka hafife aldılar.
12-Bu inkarcıların hepsi birbirine benzemektedir, hepsinin tavrı da aynıdır. 
13-Ama bilsinler ki Allah'ın böyle kimselere karşı uyguladığı ceza da değişmez. İnkarlarından vazgeçmeyecekleri kesinleşince cezaya müstehak olurlar. 

14-Aslında senden mucize istemeleri bahaneden ibarettir. Onlara her türlü mucizeyi göstersek, gökyüzüne dahi çıkmalarını sağlasak yine de inanmazlar
15-Gözlerimiz büyülendi derler. Cinlerle irtibatlı olduğunu iddia eden yalancılarla seni bir tutarlar. Oysa cinlerin ilahi alemden herhangi bir bilgi almaları imkansızdır. 

16-Ey Mekke müşrikleri! Biliniz ki bütün kainat Allah'ın egemenliği altındadır. Allah gökleri muazzam bir şekilde, seyrine doyulmaz muhteşem güzellikte yaratmıştır.  
17-Sandığınız gibi cinlerin, şeytanların oradan bilgi almaları mümkün değildir.
18-Kaldı ki öyle bir durum olsaydı, ilahi alemden kulak hırsızlığı yapmaya çalışanlar Allah'ın kudretiyle perişan edilirlerdi.
Durum böyleyken nasıl olur da cinlerin bazı kimselere gayba ilişkin bilgiler getirdiğine inanır, hatta elçimiz Muhammed'i de bu kimselerden sayarsınız. Bu düşünceniz Allah'ın kudretini takdir etmemekten başka nedir?

19-Oysa Allah, yeryüzünü sizler için yaşamaya en uygun şekilde yaratmış; dağları nehirleri, çeşit çeşit bitkilerle
20-Sizlere ve bütün canlılara yetecek rızıklarla doldurmuştur.
21-Bilesiniz ki sahip olduğunuz nimetlerin tamamı, Allah'ın sizlere birer lutfudur. Allah bunları belli bir ölçü ve düzen içerisinde sizlere sunmaktadır.
22-Onun yarattığı kainattaki muazzam düzen içerisinde rüzgarların nasıl esip bitkilere hayat verdiğini, yağmur yüklü bulutları sevkettiğini, (bkz.Taberi) gökten yağan yağmurun sizlere su sağladığını görmez misiniz? Allah bunları sizlere sağlamasaydı kendi imkanlarınızla bu nimetlere ulaşmanız mümkün müydü?

23-Şunu iyi biliniz ki hayat veren de, can alan da Allah'tır.
24-O herkesi yaptığına göre değerlendirecektir. O'nun iş ve emirleri insanların yararına en uygun olacak şekildedir. 
25-Geçmişte yaşayanlar gibi, şu anda yaşayanlar da,  gelecekte yaşayacak olanlar da ölecek ve herkes Allah'ın huzurunda hesaba çekilecektir. O herkesin yaptığını bilmektedir.
26-Bildiğiniz gibi atanız Adem'i topraktan (bkz.Zeccac)
27-Ona saygısızlık edip Allah'a itaat etmeyen şeytanı (bkz.Kurtubi, Rahman 14-15) ise ateşten yaratan O'dur.

ŞEYTANIN İLAHİ RAHMETTEN UZAKLAŞTIRILIŞI ÜZERİNDEN MÜŞRİKLERE UYARI 

Ey Muhammed! Senin peygamberliğini inkar eden ve senden mucizeler isteyen müşriklere, Allah'ın emrine karşı geldiği için ilahi rahmetten uzaklaştırılan şeytan'ın serüvenini anlat! 
28-Vaktiyle Allah meleklere, "Ben kurumuş balçık halindeki çamurdan bir insan yaratacağım
29-Onu yarattığım zaman hepinizden ona saygı ve hürmet göstermenizi istiyorum" buyurmuştu.

Nihayet Allah insanı yarattığı zaman ilahi mesaja icabet edip
30-Bütün melekler Adem'e secde ettiler
31-Ancak şeytan kibirlendi ve ona secde etmeye yanaşmadı 
32-Bunun üzerine Allah, "Sana ne oluyor! Diğerleriyle birlikte niçin ona saygı göstermiyorsun?" diye uyarmıştı 
33-O ise, "Ben ondan daha hayırlıyım. Çamurdan yaratılmış bir varlığa saygı gösterecek değilim" diye karşı çıkmış, tıpkı müşriklerin yaptığı gibi ilahi emre uymamıştı 

34-Bunun üzerine Allah ona, "Bu davranışın sebebiyle değerin düştü
35-Kıyamet gününe kadar ilahi rahmetten uzaklaştırıldın" dedi 
36-İblis dedi ki “Rabbim! Bunların tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre ver.”
37-Allah dedi ki “İstediğin süreyi verdim
38-Kıyamet gününün vakti gelinceye kadar.”

Nihayet şeytan, yaptığı hatadan dönmek ve tövbe etmek yerine  
39-Şöyle dedi: "Madem ki ben bu şekilde bedbaht bir duruma düştüm, öyleyse buna karşılık ben de insanları saptıracağım 
40-Allah'ın birliğine ve peygamberlerine iman eden samimi kullar dışında herkesi kendime uyduracak ve senin mesajlarına kulak vermelerini engelleyeceğim!"
41-Allah ise, "Herkes neticede benim huzuruma çıkıp hesap verecektir! (bkz.Taberi
42-Senin gücün benim samimi kullarıma yetmez, onları etkileyemezsin. Yanlışa saplanıp sana uyanlar başka.
43-Senin peşinden gidenleri cehenneme dolduracağım. Cehennem hepsinin buluşacağı yerdir.
44-Cehennem’in yedi kapısı vardır. Her kapıdan onların bir bölüğü girecek. Hepsini yaptıklarına uygun bir şekilde cezalandıracağım.
****Ayette geçen "cehennemin yedi kapısı" ifadesi Arap dil ve edebiyatı kullanılarak yaratılmış çoklukta kinayedir. Herkes için uygun bir cezanın bulunduğu, hiçbir davranışın karşılıksız kalmayacağını ifade etmektedir**** (bkz.Cabiri)

Daha sonra şeytana uymayanların alacağı ödülü şöyle açıkladı:
45-"Senin peşine düşmeyip peygamberlerin mesajlarına uyarak tevhit inancını yaşayan kullarımı cennetin yemyeşil bahçeleriyle ödüllendireceğim.
46-Dünya hayatında müşrikler gibi kin ve haset beslemeyen bu müminler, oraya saygı ile buyur edilecekler
47-Hiçbir sıkıntı çekmeden, kardeşler halinde karşılıklı sedirler üzerinde
48-Bitmez tükenmez nimetler içerisinde sonsuza kadar huzur içinde dostça yaşayacaklardır."

İBRAHİM ve LUT PEYGAMBERLERİN KISSALARINDAN DERSLER

49-Ey Muhammed! Mekkeli müşriklere, Allah'ın çok merhametli ve bağışlayıcı olduğunu, senin peygamberliğine inanmaları için kendilerine süre tanıdığını, inkarlarından vazgeçip tevhidi benimsedikleri takdirde onları affedeceğini
50-Fakat inkarda ısrar ederlerse cezalandırılacaklarını haber ver!
51-Onlara ilahi rahmetin ve müstehak olanlara karşı ilahi cezanın bir örneği olarak İbrahim ve Lut kıssalarını hatırlat!

52-Şöyle ki bir vakit meleklerimiz İbrahim'in yanına varıp ona selam verdiklerinde İbrahim onları tanımamış, selamlarına karşılık vermekle beraber içinde bir ürperti duymuştu.
53-Fakat meleklerimiz kendilerini ona tanıtmışlar ve bir çocuk müjdelemişlerdi.  
54-İbrahim ise "Bu yaştan sonra benim nasıl çocuğum olur?" diyerek şaşkınlığını ifade etmişti.
55-Bunun üzerine, "Şaşırma! Sana Allah'tan aldığımız bir müjdeyi iletiyoruz.
56-Ayrıca hiç bir zaman Allah'ın nimetinden ve rahmetinden ümidini kesme! dediler.
57-İbrahim de, "Elbette, zaten Allah'ın rahmetinden, ancak O'nun ne kadar merhametli olduğunu bilmeyenler ümit keser!" dedi ve "Peki, sizler başka hangi amaçla gönderildiniz?" diye sordu.

58-Melekler, "Bizler, Lut'un peygamberliğine inanmayan, türlü ahlaksızlıklar yapan ve ilahi mesaja bir türlü kulak vermeyen zalim Lut kavmini helak etmek üzere gönderildik
59-İçlerinden sadece Lut ve ona inananları kurtarıp geri kalanı helak edeceğiz
60-Ailesinden de karısı helak olacak, çünkü o da toplumun geri kalanı ile aynı durumdadır" diye cevap verdiler. 

61-Nihayet genç erkek kılığına girmiş melek elçilerimiz Lut'un yanına vardıklarında
62-Lut onları sıradan misafirler sandı
63-Dediler ki “Hayır, halkının inanmak istemedikleri azabı getirdik. 
64-Bunların hak ettiği şeyi getirdik. Bizler bu iş için seçilmiş kimseleriz
65-Gecenin bir bölümünde aileni ve sana inananları toplayıp yola çıkar; sen de arkalarından git. İçinizden kimse geriye dönüp bakmasın. Sizden istenen yere kadar geçip gidin.”
66-Şu kesin kararı Lut'a bildirdik: “Sabaha girdiklerinde bunların kökü kazınmış olacaktır.”
67-Bundan önce, öteden beri livata gibi bir fiili adet edinmiş Sodom halkı, iki genç erkek misafirin Lut'un evine geldiğini öğrenince o misafirleri çirkin emellerine alet etmek arzusuyla hemen koşup Lut'un kapısına dayandılar. 
68-Lut onları engellemek için kapıya çıktı ve "Ey halkım! Bunlar benim konuklarım; onların yanında beni utandırmayın.
69-Allah'tan korkun! Beni misafirlerime karşı rezil mi edeceksiniz?" dedi.
70-Bunun üzerine kapıya üşüşenler, "Bizim kadınlarla işimiz olmadığını, istediğimizin ne olduğunu gayet iyi biliyorsun, hem biz sana işimize, karışmamanı söylememiş miydik, zorluk çıkarma!" dediler.
71-Lut peygamber ise; "İçinizde hiç mi aklı başında kimse kalmadı? Karşı cins ile evlenip helal ilişki kurmak varken niçin bu çirkin işi yapıyorsunuz?" diye çıkıştı.
72-Ey Muhammed! Senin şu dünyadaki kıymetli varlığına yemin olsun ki Lut halkı gerçekten sapkınlığa iyice batmış, adeta gözleri körelmiş, akılları başlarından gitmişti. Hiçbir uyarıya kulak asmadılar ve nihayet helak edilmeye müstehak oldular.
73-Sabahın ilk ışıklarıyla elçilerimiz şehri ve içinde yaşayanları helak etti.
74-Üzerlerine yağmur misali yağan kızgın taşlar ile yaşadıkları şehir altüst edildi.
75-Bu durum iman etmek isteyenler için bir ibrettir. 
76-Orası bugün bir yol üzerinde durmaktadır.
77-Eğer elçimiz Muhammed'i inkar etmekte ısrar ederlerse müşriklerin aynı azaba uğramaları işten bile değildir.

EYKE ve HİCR HALKLARININ KISSALARINDAN DERSLER

78-Bir başka gerçek de Eyke ahalisinin zalimlikleridir
79-Onlara da hak ettikleri cezayı verdik. Bu ikisi Medine'nin kuzeyinde ki aynı ana yol üzerinde açıkça görülmektedir.

80-Hicr ahalisi de gönderdiğimiz elçileri yalanladılar.
81-Hâlbuki onlara da ayetler vermiştik ama yüz çevirmişlerdi. 
82-Dağları yontar, güven duydukları evler haline getirirlerdi. 
83-Onlar da sabah şafak vakti dehşetli bir sesle sarsılıp helak oldular
84-O çok güvendikleri varlıkları ve servetleri hiçbir işlerine yaramadı.

Bunlar, elçilerimizi yalanlayan Mekke müşrikleri için birer ders niteliğindedir.
85-Biz bu kainatı muazzam bir şekilde yaratıp insanların hizmetine vermekle amaçsız bir iş yapmış değiliz. Müşriklerin, kendilerine bu kadar nimet veren Allah'a şirk koşmaları apaçık haksızlıktır. Fakat kıyamet günü elbette gelecek ve o gün herkes yaptığının karşılığını alacaktır ey Muhammed! Onun için sen müşriklere şimdilik hoş görülü ve yumuşak davran!
86-Yaratan ve her şeyi bilen Rabbindir.

TEVHİDİN ÖNCÜSÜ PEYGAMBERE MANEVİ DESTEK 

87-Ey Muhammed! Biz sana, dünya ve ahirette huzurlu olabilmeniz için gerekli olan inançları, ilkeleri, öğütleri ve sizlere ders olmak üzere geçmiş toplumlara ve ahiret hayatına ilişkin haberleri anlatan bu Kur'an'ı bahşediyoruz. ([*] (ٱلْمَثَانِى) el-mesani) (bkz.Taberi
[*] (ٱلْمَثَانِى) el-mesani olarak ifade edilen bilenen mesani'dir.(Zümer 39/23)  "O mesani"  olarak türkçeye çevrilebilir. 
Burada mesânîlerden yedisine dikkat çekmiştir ki, onlar Fatiha’nın âyetleridir. Bu sebeple Fatiha, Kur’ân’dan süzülmüş bir öz ve surelerin en yücesi olmuştur. (bkz.Abdülaziz Bayındır
88-Müşriklerin servet ve bolluk içinde olmalarına aldırma! Onlar sahip oldukları bu dünya nimetleriyle imtihan edilmektedir. Sen sana inanıp güvenenlere kol kanat ger. 
89-De ki: "Ben atılan bütün iftiralardan uzağım. Ben Allah'ın peygamberiyim."
90-Nitekim daha önce dinlerini bölüp ayıranlara ceza öngördüğümüz gibi
91-İşlerine gelecek şekilde bu Kur'an'ı parça parça etmeye çalışanları da cezalandıracağız. 

92-Rabbine yemin olsun ki hepsini sorguya çekeceğiz
93-Yaptıkları bu işlerden dolayı
94-Sana ne emredildiyse başlarını çatlatırcasına onlara bildir. Müşriklere de aldırma
95-Seni inceden inceye alaya alanlara karşı bizim desteğimiz yeterli olur
96-Onlar, Allah ile birlikte başka bir ilah oluşturmuşlar; nasıl olsa yakında gerçeği görecekler. Rabbin bu yaptıklarını onların yanına bırakmayacak.
97-İyi biliyoruz ki müşriklerin sözlerinden dolayı için daralıyor
98-Her şeyi güzel yaptığından dolayı Rabbine ibadet et ve secde edenlerden ol
99-Sen son nefesine kadar Rabbine kul olmaya devam et



(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;