26 Mayıs 2017 Cuma

KURAN -54- (6) ENAM SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

EN'AM: Koyun, keçi, deve ve sığır cinsi ehli hayvanları ifade eden bir kelimedir.
165 Ayet /Müşriklerin Allah adına haram saydığı hayvanlar/

-----Mekke döneminin sonlarına doğru, müşriklerin müslümanlara karşı baskı ve eziyetlerini iyice arttığı, Hz.Muhammed'in kendilerine İslam'ı tebliğ ettiği Arap kabilelerinin birer birer çağrıyı reddettikleri, bir bakıma umutların tükenmeye başladığı bir dönemde vahyedilmiştir. Temel konuları, İslam inancının omurgasını oluşturan tevhit, nübüvvet ve ahirettir. Özellikle Arap kabilelerinin yakından bildiği Hz.İbrahim kıssası üzerinden anlatılan tevhit mesajı, surenin hemen tamamına hakim olan ana konudur. Müşriklerin kendilerini doğru yolda görüyor olmalarına, ataları tarafından konulmuş kuralları, ilahi helaller ve haramlar gibi görmelerine yönelik eleştiriler de ana konular arasında yer almaktadır. Nitekim bu konu surenin adının da belirleyicisi olmuştur-----
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

TEVHİT ve PEYGAMBERLİK KARŞISINDA MÜŞRİKLERİN İDDİALARI 

Ey Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a şirk koşan müşrikler!
1-Muhteşem göğü ve yeryüzünü yaratıp emrinize veren, çalışmanız ve dinlenmeniz için gece ve gündüzü var eden Allah'tır. Bu durumda, sadece Allah'a kulluk etmeniz gerekirken, sizler hiçbir şeye güç yetiremez bazı varlıkları Allah nezdinde şefaatçi kabul edip şirk koşmaktasınız. Doğrusu bu yaptığınız çok çirkin çok yakışıksızdır. (bkz.İbn Atıyye; Kurtubi)
2-Sizleri topraktan yaratıp mükemmel varlıklar haline getiren ve belli bir süre yaşadıktan sonra canınızı alacak olan, ardından diriltip hesaba çekecek ve herkese dünyada yaptıklarının karşılığını verecek olan Allah, övgüye ve kulluk edilmeye layık yegane yaratıcıdır. (bkz.Taberi)

3-Unutmayınız ki Allah, bütün kainatın yegane hakimidir, gizli veya açık bütün yaptıklarınızdan haberdardır.  Kıyamet günü bütün bu davranışlarınızın hesabını soracaktır. (bkz.Zemahşeri)

4-Zaten siz müşrikler, (bkz.Mukatil) ne zaman tevhide ve Muhammed'in peygamberliğine delalet eden bir kanıt görseniz, onu kabule yanaşmazsınız.
5-Bütün bunlar kanıtlayan apaçık deliller gelmiş olduğu halde yine de, "Toprakta çürüdükten sonra tekrar mı diriltileceğiz?" şeklinde alaylı ifadelerle peygamberi reddetmektesiniz. Ancak bugün alaya alıp reddettiğiniz tevhit inancı yakında size galip gelecektir. Ayrıca ahiret gününde de gerçeğin ne olduğunu açıkça göreceksiniz. (bkz.İbn Kesir)

6-Ey tevhidi ve Muhammed'in peygamberliğini kabul etmeyen Mekkeli müşrikler! Sizler daha önce yaşamış ve sizden çok daha güçlü olan, büyük medeniyetler kuran, fakat tevhidi ve peygamberleri inkar ettikleri için kendilerini helak ettiğimiz toplumları hiç duymadınız mı? Sizden daha güçlü olan o toplumları helak eden Allah'ın sizlere güç yetiremeyeceğini mi düşünüyorsunuz? (bkz.Beyzavi; Şevkani)

7-Ey Muhammed! Senin bir beşer olarak peygamber olmanı yadırgayan ve "Allah, peygamber göndermek isteseydi, melek şeklinde gönderirdi" diyen bu inkarcıların tavırları karşısında yılgınlık gösterme! Gerçek şu ki biz sana melek aracılığı ile vahyetmekte olduğumuz Kur'an'ı onların gözlerinin göreceği ve hatta dokunabilecekleri şekilde yazılı bir kitap olarak bile vahyetsek, yine de inatla inkar etmeye devam edecekler, tevhidi ve peygamberliği kabul etmeyecekler, gördükleri şeyin bir tür aldatmaca ve göz boyama olduğunu öne süreceklerdir. (bkz.Taberi, Kurtubi)

8-Onları ikna etmek için bütün delilleri ortaya koysan bile: "Senin gerçekten peygamber olduğunu doğrulamak için gökten bir melek inip şahitlik etse ya!" diyeceklerdir. (bkz.Taberi) Fakat istedikleri gibi seni doğrulamak üzere bir melek gönderirsek ve onlar yine de inanmazlarsa, o zaman artık durumlarını düzeltmek için kendilerine süre verilmez, derhal azaba uğrarlar.
9-Üstelik onların istediği meleği gönderecek olsak bile, insanlar meleği başka şekilde göremeyeceği için onu insan kılığında göndeririz. O zaman durum onlar için daha karışık hale gelecektir.

10-Ey Muhammed! Sen tevhidi yaşamaya ve anlatmaya kararlılıkla devam et, onların inkar ve alaylarına aldırma! İnkar ve alaylarında ısrar ederlerse, geçmiş toplumların başlarına gelmiş olan azap, onların da başlarına gelecek, (bkz.Taberi) alaya aldıkları tevhit inancı mutlaka galip gelecektir. (bkz.Ebüssuud)

11-Onlar daha önce kendileri gibi olup da helak edilmiş olan toplumların akıbetlerinden ibret alsınlar! İnkarlarından vazgeçmedikleri takdirde benzer şeylerin kendi başlarına geleceğini de anlasınlar!

ALLAH'IN EGEMENLİĞİ ve SONSUZ RAHMETİ 

12-Ey elçimiz Muhammed! Şefaatçi olacaklarına inandıkları varlıkları Allah'a ortak koşan müşriklere, "Şu muhteşem göğün ve yeryüzünün egemenliği kime aittir?" diye sor bakalım. Aslında gerçek son derece açık ve net olarak ortadadır, (bkz.Razi) yerler ve gökler, onların Allah nezdinde kendilerine şefaatçi olacaklarına inandıkları aciz ve zavallı putların değil, her şeyin yaratıcısı ve hakimi olan Allah'ın egemenliğindedir.

Onlar Allah'tan başka varlıklardan medet umup onları Allah'a ortak koşmak gibi bir yanlış yapmış olsalar da, Allah yine de çok merhametli ve affedicidir. Eğer yaptıklarından pişman olur ve senin peygamberliğini kabul ederlerse (bkz.Razi) onları affeder. Çünkü merhamet etmek, O'nun şanındandır. Peygamberler göndermesi de rahmetinin eseridir. İnkar edenleri derhal cezalandırmamakta, tevhide dönmeleri için süre tanımaktadır. Buna rağmen şirk inancında ısrar eden müşrikleri, muhakkak gelecek kıyamet günü huzurunda toplayacak ve müstehak oldukları cezayı verecektir. Doğrusu bu hale düşenler kendilerine yazık etmişlerdir. 

13-Müşrikler bütün varlıkların yegane sahibi olan, her şeyi insanın emrine veren Allah'a kulluk etmek yerine birtakım varlıklardan medet umarak onları Allah'a ortak koşmakta ve seni de tevhit yolundan döndürmek için dünya malı teklif etmektedirler. (bkz.Kurtubi) Oysa bütün varlığın sahibi olan Allah'ın, sana vereceği mükafat çok daha büyüktür. Şunu bilsinler ki Allah onların bu husustaki bütün sözlerini işitmekte, gizli ve açık bütün davranışlarını bilmekte olup müstehak oldukları cezayı muhakkak verecektir. (bkz.Taberi

14-Ey Muhammed! Bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan müşriklere şöyle de: "Yeri ve göğü yoktan yaratan, her varlığa rahmeti ile rızık veren ve hiç kimsenin rızkına muhtaç olmayan Allah'ı bırakıp da, kendileri de Allah'ın yaratmış olduğu şeyler olan aciz varlıklardan mı medet umayım? Hayır! Rabbim bana sadece kendisine kulluk etmemi, tevhit üzere kulluk edenlerin öncüsü olmamı (bkz.Ebüssuud) ve kesinlikle müşriklerden olmamamı emretti. 
15-Eğer O'nun bu emrine uymaz da sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylere tazimde bulunursam rabbimin azabının çok büyük olacağı kıyamet gününde ne yaparım?
16-Doğrusu kıyamet günü rabbimin azabına maruz kalmayacak olanlar, gerçekten onun merhametine ermiş yani tevhitte sebat etmiş kimselerdir. İşte açık ve kesin kazanç budur."


17-Ey Muhammed! Dünya hayatında başına gelebilecek herhangi bir sıkıntıyı Allah'tan başkasının gidermesi mümkün değildir. (bkz.Kurtubi) O, sana bir iyilik murat ettiğinde de, O'nu engelleyecek kimse yoktur. 
18-Zira Allah her şeye kadirdir, müşriklerin Allah nezdinde kendilerine şefaatçi olacaklarına inanıp ortak koştukları putlar ise aciz varlıklardır. Allah kullarının üzerinde egemendir, onların rabbidir, insanlar için en iyi şeyleri hikmetiyle yaratır ve yapar, neyin iyi neyin kötü olduğunu bilir. Durum böyle iken bu aciz varlıklardan medet ummanın ne alemi var? (bkz.Taberi)

19--Ey Muhammed! Müşriklere de ki: "Allah'ın, yegane yaratıcı kudret olduğunu bildiğiniz ve kabul ettiğiniz halde niçin O'ndan başka varlıklardan medet umuyor, onları Allah'a ortak koşuyorsunuz? (bkz.Matüridi) Aramızda Allah şahittir, O'nun varlığını kabul ettiğiniz halde, (bkz.Razi) tevhide davet etmek üzere bana vahyedilen Kur'an'a niçin iman etmiyorsunuz? O bana, sizlere ve ulaşabildiğim herkese uyarıda bulunmam için Kur'an'ı vahyetmektedir. Allah'ın vahyettiklerine inanmayan, onun emir ve yasaklarına uymayanları, davranışlarının sonuçları hakkında uyarmaktayım."

"Siz Allah'tan başka kendilerine tazim edilecek olağanüstü güçlere sahip varlıkların bulunduğunu (*) iddia ediyor ve buna şahitlik mi ediyorsunuz? Hayır! Ben sizin bu iddianızı reddediyorum. Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik ediyor ve sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden büsbütün uzak olduğumu ilan ediyorum!"
----(*)Müşriklerin putları, aslında aşırı ölçüde tazim edip kutsallık atfettikleri varlıklardı ve bunların çoğu, geçmişte yaşamış salih insanları simgeleyen heykellerdi. Onlar taştan ve tahtadan yontulmuş şeylere tapınmıyor, geçmişte yaşamış mübarek zatlara tazimde bulunarak Allah'a yakınlaşmak istiyorlardı. Maksatlarının bu olduğunu Kur'an açıklıkla ifade etmektedir. Onlar kendilerini müşrik olarak görmüyorlardı. Kur'an'ın onları müşrik olarak nitelemesi ise, bir tür "yorumlayıcı, değerlendirici ve suçlayıcı" ifade tarzıdır. Nitekim Kur'an, yahudilerin ve hristiyanların da "kafir" olduklarını söyler ki aslında yahudiler de hristiyanlar da kendilerini "kafir" olarak görmezler. Kur'an'ın onlara kafir demesi, tevhit düşüncesinin bir yorumudur. Müşrik nitelemesi de böyledir. Mekkeli Araplar, bir takım manevi değerleri tazim etmekte aşırı gitmişler, onlara tazimde bulunduklar takdirde Allah tarafından daha çok sevileceklerini düşünmüşlerdir. Nitekim bu surenin 21. ayetinde onların, "Bu yaptığımız şeyi Allah istiyor ve emrediyor" dediklerini öğreniyoruz. Onların, Allah'a isnat ederek yaptıkları şeyleri Kur'an, şirk olarak nitelemekte ve onları suçlamaktadır. Bu değerlendirmeyi gözardı edip müşriklerin adeta bir akıl tutulmasına yakalanmış gibi, taşlara ve tahtalara taptıklarını düşünmek, "şirk" olgusunun yanlış anlaşılmasına ve dolayısıyla tevhidin yerli yerine oturtulamamasına sebep olacaktır. Kur'an'ın dünyasında tevhit, insanın Allah ile olan bütün irtibatının doğrudan olması, Allah'tan başka hiç bir şeyden medet ummamasıdır.-----
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

KUR'AN'IN VAHİY OLDUĞUNU KABUL ETMEYEN YAHUDİ ve HRİSTİYANLARIN ELEŞTİRİSİ 

20-Daha önce kendilerine Tevrat ve İncil'i vahyettiğimiz yahudi ve hristiyanlar aslında tevhidi, Muhammed'in peygamberliğini ve ona vahyedilen Kur'an'ı evlatlarını tanıdıkları kadar iyi bilmelerine rağmen inkar etmekte, böylece kendilerine yazık etmekte, kendilerini cehenneme sürüklemektedirler. 

21-"Allah dilemeseydi başka varlıkları O'na ortak koşmazdık, biz ancak Allah'ın dileğini yerine getiriyoruz" deyip başka varlıkları O'na ortak koşmak suretiyle Allah'a iftira atan müşriklerin tavırları, gerçekten kudreti ve merhameti sonsuz Allah'a karşı nankörlüğün en ileri derecesidir. Fakat gerçek şu ki bu şekilde nankörlük edip Allah'a ortak koşan ya da O'nun elçisini yalanlayanlar hem dünyada hem ahirette perişan olacaklardır. (bkz.Taberi; Kurtubi
22-Bir gün onları toplayacağız ve o gün onlara, "Hani kendilerinden medet umduğunuz, Allah katında size şefaatçi olacaklarını düşündüğünüz ve ortak koştuğunuz tanrılarınız nerede kaldı? Madem onların Allah katında sizlere şefaat edecekleri konusunda doğru söylüyordunuz, o halde şimdi gelip size yardım etseler ya!" diyeceğiz. 

23-O gün müşrikler yaptıklarına mazeret bulamayacak ve Allah'ın şirki asla affetmeyeceğini anlayınca dünyada savundukları her şeyi unutacak ve "Rabbimiz! Vallahi biz müşrik değiliz" diyeceklerdir.

24-Dünyada Allah'a iftira atarak uydurdukları o ilahlar helak olup gidecek ve kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte o zaman "Vallahi biz müşrik değildik" demekten başka çare bulamayacaklardır. 

25-Müşriklerden bazıları senin okuduğun Kur'an'a kulak verirler ama sadece sesini duymakla yetinir, mesajı almaya yanaşmazlar. Dinlediklerini anlamak istemez, tevhide ve senin peygamberliğine ilişkin delilleri düşünmezler. Bu yüzden Allah onların kalplerini perdelemiş, kulaklarına ağırlık vurmuştur. Dinleseler de anlamazlar. Nitekim bütün kanıtları gördükleri halde, yanına geldiklerinde yine de seninle çekişmeye, tevhide ve senin peygamber olduğunu gösteren kanıtları inkara devam etmekte ve dinledikleri Kur'an için "eskilerin masalları" yakıştırması yapmaktadırlar. 
26-Üstelik kendileri inanmadıkları gibi diğer insanları da Kur'an'dan uzak tutmaya, onun mesajından alıkoymaya çalışırlar. Ancak onlar böyle yaptıkça farkında olmadan kendilerine zarar vermektedirler. Çünkü bu davranışları, Allah'ın onları acı bir şekilde azaba uğratmasına sebep olmaktadır. 

27-Ey Muhammed! O müşriklerin cehennem ateşinin başında durdurulacakları günü bir görsen! O gün onlar, "Keşke tekrar dünyaya döndürülsek de orada Allah'ın emrine itaat edip O'na tövbe etsek, onun ayetlerini yalanlamasak, peygamberlerine inananlardan olsak!" diyerek yakınacaklardır. 
28-Çünkü dünyada gizlice yaptıkları kötülükler o gün ortaya çıkarılacak ve müstehak olacakları cezayı bulacaklardır. Aslında onlara istedikleri fırsat tekrar verilse ve tekrar dünyaya gönderilseler, yine aynı şeyleri yapacaklar, yine aynı inkara devam edeceklerdir. Dolayısıyla ateşi gördüklerinde söyleyecekleri pişmanlık sözleri yalandan ibarettir. 

29-Müşrikler, elçimizin ahiret inancına ilişkin uyarılarını alaya alıp, "Hayat, şu dünya hayatında yaşadığımızdan ibarettir" derler. 
30-Fakat gün gelip de Allah'ın huzuruna çıkarıldıkları zaman onlara şöyle denilir: "Dünyada iken ahiret uyarılarını alaya alıyordunuz, yaptıklarınızın cezasız kalacağını, hatta ödül alacağınızı iddia ediyordunuz! Şimdi söyleyin bakalım, sizin söyledikleriniz mi gerçekmiş, yoksa elçimizin söyledikleri mi?" Onlar da "Evet, maalesef onun söyledikleri doğruymuş" diye yakınırlar. Bunun üzerine onlara denilir ki: "Alaya aldığınız azabı şimdi tadın bakalım!"

31-Elçimiz Muhammed'in uyarılarını kabul etmeyen müşrikler gerçekten büyük bir ziyan içindedirler, çünkü elçimize iman edip Allah'ın rızasını ve cenneti kazanmak yerine inkarı tercih etmişlerdir. (bkz.Taberi) Böyleleri bir yığın günah ve kötülüğe batmış halde öldüklerinde ya da alaya aldıkları hesap günü geldiğinde yanıldıklarını görecekler ve dünyada sorumsuzca yaşamak suretiyle ahirette neler kaybettiklerini anlayıp, "Eyvah! Meğer ne büyük hata etmişiz!" diyecekler.,

32-Ey Müşrikler! Sizlere nimet olarak verilen dünyevi güç ve kudrete aldanıp da kendinizi doğru yolda görmeyiniz! Eğer sahip olduğunuz konuma aldanır ve peygamberin mesajını reddederseniz sonunda pişman olursunuz. (bkz.Taberi) Şunu biliniz ki elçimize iman edenlerin ahirette alacakları ödüller, dünya nimetlerinden daha hayırlı ve kalıcıdır. Durum böyle iken, hala peygamberi inkar eden müşrikler hiç akıl etmezler mi? Dünyanın geçici olduğunu, oradaki her türlü nimetin sonlu olduğunu, her canlının öldüğünü gördükleri halde niçin hala peygamberin mesajından yüz çevirir ve ona düşmanlık ederler?

Hz.PEYGAMBERE ve MÜMİNLERE MANEVİ DESTEK  

33-Ey Muhammed! Müşriklerin yalanlamaları karşısında yılgınlık gösterme, çünkü onlar aslında senin yalancı olmadığını gayet iyi biliyorlar. Doğrusu onlar, bir beşerin Allah tarafından peygamber olarak gönderilmiş olamayacağını düşünüyor (bkz.Fussılet 41/14) ve bu yüzden Kur'an'ın ilahi vahiy olduğunu kabul etmiyorlar!

34-Onların bu inkar ve inatları karşısında sakın üzüntüye ve yılgınlığa kapılma! Allah'ın yardımıyla zafere erişinceye kadar sabret! Allah'ın sana ve müminlere vaat ettiği başarı muhakkak gerçekleşecektir. Nitekim senden önceki dönemlerde de birçok peygamber, toplumları tarafından yalanlanmış ve çeşitli sıkıntılara maruz kalmışlardı. Ancak onlar Allah'ın yardımıyla zafere erişinceye kadar sabrettiler. kaldı ki sana bu peygamberlerin kıssalarından bir kısmını daha önce anlatmıştık.

35-Fakat yine de seni yalanlamalarına katlanamıyor, inkar ve inatları karşısında sabredemiyor ve bizim gönderdiğimiz ayetler dışında onlara kendini kanıtlayacak bir destek arıyorsan; o zaman yapabiliyorsan bir yolunu bul ve yerin dibine in yahut gökyüzüne yüksel de onlara bir mucize getir! Bunları yapamayacağına göre, tek yapman gereken şey Allah'ın emirlerini onlara anlatman ve karşılaştığın inkar ve inat karşısında sabırlı olmandır. Şunu iyi bil ki eğer Allah tercihini zorlayıcı bir düzen kurmak yönünde kullansaydı herkesin iman etmesini sağlardı.  Ancak O, dileyenin inanmasına, dileyenin de inkar etmesine fırsat vermiştir. Şu halde sakın bu hikmeti anlamayan cahiller gibi davranma. (bkz.Taberi, İbn Atıyye)

36-Doğrusu, senin tevhit davetini ancak canı gönülden dinleyip düşünenler kabul eder. Bu yüzden müşriklerin seni yalanlamalarına üzülme! Zaten onlar, kulakları işitmeyen, gözleri görmeyen ve hiçbir şeye akıl erdiremeyen ölüler gibidir. Kalpleri katılaşmış ve mühürlenmiştir. Allah onları elbette diriltecek ve hesaba çekecektir. 

37-Müşrikler, peygamberi yalanlamakta ve "Bu nasıl peygamber! Bizim gibi çarşı pazar geziyor, yiyip içiyor, halbuki onun gerçekten peygamber olduğunu kanıtlayacak bir mucize getirse ya! Beraberinde bir melek inse yahut devasa hazineler getirse ya!" demektedirler.

Ey Muhammed! Onlara de ki: "Bu tür mucizeleri gerçekleştirmek Allah için kolaydır. Allah'ın her şeye gücü yeter. Fakat O, insanları denemek için süre vermekte, kesin mucizelerle herkesi iman etmeye zorlamamaktadır. Eğer istedikleri mucizeler gerçekleşecek olsa, o zaman inkar edenlerin derhal helak edilmeleri gerekecektir. İşte bu sebeple onlara böyle mucizeler gönderilmemekte ve kendilerine mühlet verilmektedir. Ne var ki çoğu bu durumun bilincinde değildir." (bkz.Taberi, Razi)

38-Ey Muhammed! Allah'a ortak koşanlara de ki: "Allah yaptıklarınızdan haberdardır, hatta O, yeryüzünde yaşayan en küçük canlıdan gökyüzünde kanatlanıp uçan kuşlara kadar büyük ve küçük her mahlukun yapıp ettiğinden haberdardır. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Her şey Allah'ın bilgisi dahilindedir. Hepiniz ölümden sonra diriltilecek ve ve dünyada yaptıklarınızın hesabını vermek üzere Allah'ın huzurunda toplanacaksınız. (bkz.Taberi, Zemahşeri)

39-Gerçek şu ki Allah'ın birliğini ve peygamberin hak olduğunu gösteren onca delili görmezden gelip, şirk ve inatlarını sürdürenler tıpkı karanlıkta şaşkın bir şekilde kalmış sağır ve dilsiz kimseler gibidirler. (bkz.Kasımi) Çünkü onlar, kendilerini en güzel şekilde yaratan, rahmetiyle bütün varlığı insanın hizmetine veren ve ondan kendisine itaat etmesini isteyen Allah'ın mesajına karşı kayıtsız kalmaktadırlar. Doğrusu Allah layık olanın gönlünü İslama ısındırır ve dosdoğru yol üzere yürümesini sağlar, müstehak olanı ise şaşkınlık ve sapkınlığı ile baş başa bırakır.

TEVHİDİ REDDETMENİN VAHİM SONUÇLARI 

40-De ki: Allah'tan başka, kendilerinden medet umduğunuz varlıkların size hiçbir yararı olmaz. Sizden önce birçok toplumu; peygamberleri inkar etmeleri ve şirk koşmaları yüzünden helak eden Allah, aynı şekilde sizi de helak edecek olsa yahut aniden kıyamet vakti gelip de Allah'ın huzuruna hesap vermeye çıkarılsanız, içine düştüğünüz kötü durumdan kurtulmak için Allah'tan başkasına yani  size bir yararı olacağına inandığınız o varlıklara mı dua edeceksiniz?
41-Hayır, doğrusu böyle bir durumda, kendilerine tazimde bulunduğunuz her şeyi unutacak ve derhal Allah'a yalvarmaya başlayacaksınız. Bu durumda içine düştüğünüz sıkıntıyı giderebilecek yegane kudret O'dur. İstediğiniz şeyi ancak O verebilir, başınıza gelen musibeti, eğer uygun görürse ancak o kaldırabilir. 

42-Ey Mekke müşrikleri! Gerçek şu ki biz sizden önceki toplumlara da, tıpkı size gönderdiğimiz gibi elçiler gönderdik. Onlar, elçilerimizi yalanladıklarında ise, belki Allah'ın tekliğini kabul edip peygamberlere inanırlar diye kendilerini yoksulluk ve hastalık gibi sıkıntılarla imtihan ettik.
43-Keşke bu sıkıntılardan dersler çıkarıp iman etselerdi. Fakat kaskatı kesilmiş kalpleri hiç yumuşamadı, kibir ve inatlarından vazgeçmediler ve Allah'ın azabını hafife aldılar. Israrla peygamberleri inkar etmeye devam ettiler. Şeytan kendilerini aldatmakta ve bütün yaptıklarını onlara güzel göstermekteydi. 
44-Onlara yaşattığımız sıkıntılar iman etmelerini sağlamayınca bu sefer kendilerine her şeyi kolaylaştırdık, bolluk ve refah içinde yaşama imkanı verdik. (bkz.Taberi) Fakat yine de gerçeği görmemekte ısrar ettiler ve böylece cezaya müstehak oldular. Kendilerinden emin bir şekilde bolluk ve refah içinde yaşarlar ve elçilerimizi inkar ederlerken azabımız hiç beklemedikleri bir şekilde başlarına geldi. Şımarık ve kibirli iken birden çaresiz ve zavallı duruma düşüverdiler. 
45-İşte bu şekilde, Allah'ın peygamberlerini yalanlayan ve O'nun emirlerine karşı çıkan o zalimleri yok ettik. Ey Mekke müşrikleri! Eğer siz tevhidi ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğunu inkar etmekte ısrar ederseniz Allah size de aynı azabı gönderebilir. Biliniz ki Allah bütün varlığın yaratıcısıdır, rahmeti ve nimetleri ile her şeyi gözetmektedir. Hamd ve şükre layık olan yalnız O'dur. O'nun yarattığı mahluklardan medet ummayınız, bizzat O'na hamd, şükür ve kulluk ediniz. 

Ey Muhammed! Şefaatçi olacaklarına inandıkları putları Allah'a ortak koşanlara de ki: "Sizin Allah ile aranızda aracı olsunlar diye umut bağlayıp değer verdiğiniz putların hiç bir güç ve kudreti yoktur. Bütün güç ve kudret Allah'ın elindedir. Her şeyi yaratan insanın emrine veren O'dur. Dolayısıyla kulluk edilmeye layık olan yegane kudret O'dur.
46-Bir düşününüz! Allah sizin görme ve işitme yeteneklerinizi yok edip sizleri hiçbir şey anlamayan varlıklara dönüştürse, bunları size tekrar verebilecek olan O'ndan başka bir varlık var mıdır? Size bütün bunları veren Allah'a niçin ortaklar koşuyorsunuz?
47-Allah ansızın yahut göz göre göre bir azap gönderse, bu azapta helak olacaklar O'na ortak koşan zalim müşriklerden başkası olmayacaktır." İşte biz onlara, gerçeği görmeleri için bütün bu delilleri sunuyoruz. Ancak onlar buna rağmen hala ısrar ve inatla peygamberi yalanlamaya ve Allah'a ortak koşmaya devam ediyorlar. 

48-Doğrusu biz peygamberleri Allah'a ortak koşmayan ve bizim emirlerimize uyan kimseleri cennetle müjdelemek ve emirlerimize karşı çıkanları da uyarmak maksadıyla göndermekteyiz. Kim peygamberlerin mesajlarına uyar ve ona göre yaşarsa ahiret hayatında hiçbir korku ve sıkıntı yaşamaz. 
49-Peygamberleri ve onların getirdiği mesajları reddedenler ise bu davranışlarının karşılığı olarak cehennem azabına maruz kalırlar.

50-Ey Muhammed! Senin peygamberliğini reddeden ve senden mucizeler isteyen müşriklere de ki: "Ben yeryüzünün ve gökyüzünün mülküne ve hazinelerine sahip bir ilah olduğumu, yalnızca Allah'ın bileceği gizli hakikatlere vakıf olduğumu iddia etmiyorum ki sizler benden bu tür taleplerde bulunuyorsunuz. Üstelik bir melek olduğumu da iddia etmiyorum. Ben sadece rabbimden bana vahyedilen Kur'an'a uymakta ve onu sizlere anlatmaktayım. Size anlattığım şeylerde ne bir olağanüstülük ne de inanılmayacak bir yön bulunmadığı halde nasıl olur da inkar edersiniz. Durum böyleyken; benim Allah'ın elçisi olduğumu kabul edip tevhide uyanlar ile Kur'an'ın ilahi kelam olduğunu inkar eden ve gözleri körelmişçesine bütün kanıtları görmezden gelen inkarcılar nasıl bir olur? Bütün bu söylenenleri düşünüp benim peygamberliğimin doğruluğunu anlayacak ve içerisinde bulunduğunuz şirk inancının yanlışlığını fark edecek kadar düşünmez misiniz?"

51-Ey Muhammed! Mahşerde Allah'ın huzurunda verecekleri hesabın korkusuyla bir takım varlıklardan medet umup onları şefaatçi edinen müşrikleri uyar! Bu beklentilerinin yanlış olduğunu, hesap günü kendilerine yardım edecek hiçbir gücün olmadığını anlat! Belki bu akıbetten korkar da Allah'tan başka varlıkları şefaatçi kabul etmeye son verip tevhide iman ederler. Onların İslam'a girmeleri ümidiyle her istediklerini yerine getirme! 
52-Sözlerine bakıp da yoksul müminleri yanından uzaklaştırma! Zira onlar sırf Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için sabah akşam Allah'a dua eder, sadece Allah'a kulluk ederler. Hal böyle iken, varlıklı ve kibirli müşrikler onlarla bir arada bulunmak istemiyorlar diye, onların sana tabi olacaklarını umarak o yoksul ve zayıf, fakat inançlı ve samimi kimseleri sakın yanından uzaklaştırayım deme! (bkz.Taberi) Müşrikler senin peygamber olduğunu ister kabul etsinler ister etmesinler, bundan sen sorumlu değilsin. Ne senin iyi amellerin onların hesabına yazılır, ne de onların kötü amelleri senin hesabına! Dolayısıyla sana hiçbir zararı dokunmayan ve sırf hakikati öğrenmek için senin yanına gelen bu kimseleri, müşriklerin sözüne bakarak yanından uzaklaştırırsan büyük bir haksızlık etmiş olursun.

53-Doğrusu İslam'a girmek, Allah'ın birliğine ve O'nun son peygamberine iman etmek insan için büyük bir nimettir. Fakat sen bu gerçeği o kibirli müşriklere anlattığın zaman, onlar yoksul ve zayıf müslümanlara bakıp, "Allah, aramızdan bu insanlara mı senin sözünü ettiğin nimeti verdi?" diyerek onları küçümsemektedir. Oysa Allah bu şekilde onları, kibirlerini yenip yenemeyecekleri hususunda imtihan etmektedir. Çünkü iman etmek yoksulluk ve zenginlikle ilgili değildir. Kimin bu nimete daha layık olduğunu en iyi Allah bilir. Önemli olan insanın zenginlik veya fakirliği değil, iman edip etmemesidir. (bkz.Taberi)

54-İşte bu yüzden, çeşitli hatalar işlemiş fakat daha sonra sana iman etmiş kimseleri, yoksulluklarına ya da önceden yaptıkları kötülüklere bakarak sakın uzaklaştırma! Onları ümitsizliğe sevk etme! Onlara de ki: "Selam olsun size, müjdeler olsun! Rabbiniz çok merhametlidir. O yarattıklarına merhamet etmeyi kendisi için ilke edinmiştir. Sizler inanıp, eski kötülüklerinden pişmanlık duyup tövbe ettikten sonra Allah sizleri affedecektir. Çünkü O'nun bağışlaması ve merhameti sonsuzdur."

55-İşte böylece tevhidin delillerini ve batıl yollara sapanların gidişatını ortaya koymaktayız. 
56-Buna rağmen sana inanmamakta ısrar eden müşriklere de ki: "Allah bana, sizin adeta tapınırcasına tazimde bulunduğunuz şeylere iltifat etmemi kesin olarak yasaklamıştır. Bu kadar delilden sonra, Allah'ın bana vahyettiğini bırakıp sizin isteklerinize uyacak değilim. Çünkü böyle bir şey yapacak olursam, sizler gibi yanlış yola sapmış biri olurum.
57-Oysa ben, rabbimden gelen vahye dayanmaktayım. Dolayısıyla ben sizin iddia ettiğiniz gibi şair, sihirbaz ya da kahin değilim. (bkz.Taberi) Oysa sizler bu gerçeği reddetmekte, Allah'a ortak koşmakta ve bana inanmak için olağanüstü mucizeler yahut benim elimle gerçekleşecek bir azap beklemektesiniz. Ancak küstahça istediğiniz azabı vermek benim elimde değil, Allah'ın kudretindedir. Ben sadece O'nun elçisiyim ve O'nun mesajını tebliğ etmekle görevliyim. İstediğiniz mucizeleri ya da azabı gönderip göndermeme hususunda kararı verecek olan Allah'tır."

MÜŞRİKLERE HESAP GÜNÜ UYARISI 

58-Benim peygamber, Kur'an'ın da ilahi kelam olduğuna dair istediğiniz mucizeleri ya da inanmadığınız takdirde sözlerimin doğruluğunun ispatı olarak istediğiniz azabı gerçekleştirme gücüm olsaydı, bunu bir an önce yapardım.
59-Sizler her ne kadar benim yanlış yolda olduğumu iddia ediyor olsanız da; karada ve denizde, görünen ve görünmeyen her şeyi bilen Allah, kimin doğru yolda olduğunu ve kimin yanlış inançlara saptığını en iyi bilendir. Dalından düşen yapraktan tutun da yerin derinliklerindeki küçücük bir tohum tanesine kadar her şey O'nun bilgisi dahilindedir. 

60-Ey müşrikler! Biliniz ki Allah hepinizin canını alacak ve dünyada yapmış olduklarınızın hesabını ahirette soracaktır. (bkz.Zemahşeri)
61-Kullarının üzerinde mutlak hükümranlık sahibidir. Ölüm vaktiniz geldiğinde, kendilerine verilen görevi yapmak üzere melekler gelip canlarınızı alacaktır.
62-Ardından Allah'ın huzurunda toplanıp hesaba çekileceksiniz. Dünyada yaptığınız her şey orada karşınıza çıkarılacak, iyi ve kötü bütün amellerinizin karşılığını alacaksınız.

63-Ey Muhammed! Allah'tan başka varlıklardan medet uman, onları şefaatçi kabul edip Allah'a ortak koşan müşriklere de ki: "Denizlerin ortasında yahut karaların ıssız bölgelerinde yolunuzu şaşırıp kalacak olursanız, sizi kim kurtarabilir? Böyle bir durumda ilahi kudret atfettiğiniz varlıkları unutup korku ve ürperti içinde Allah'a dua etmez misiniz?
64-Ey Allahım! Bizi bu durumdan kurtarırsan artık sadece sana kulluk edeceğiz, hep sana ibadet ve şükür edeceğiz diye yalvarıp yakarmaz mısınız? Elbette Allah'tan başka sizi bu tür sıkıntılardan kurtaracak hiç kimse yoktur. Fakat ne yazık ki sizler yine de size hiç bir yarar sağlayamayacak olan şeylerden medet umuyorsunuz."

65-Onlara de ki: "Ey müşrikler! Kendilerinden medet umduğunuz ve korktuğunuz varlıkların hiçbir kudreti yoktur; aksine size yerden ve gökten sayısız nimetler ihsan eden ve şirkte ısrar ettiğiniz takdirde sizi helak etme kudretine sahip olan yegane mabut Allah'tır. (bkz.İbn Aşur) Tevhide iman etmediğiniz takdirde, tevhit ehli müminler Allah'ın yardımıyla sizlere galip geleceklerdir. (bkz.İbn Aşur) Bütün bu uyarı ve nasihatler sizin gerçeği kavramanız ve şirki terk edip tevhide dönmeniz içindir. (bkz.Taberi)

66-Ey Muhammed! Sana gönderilen ve tevhide çağıran bu Kur'an hak olduğu halde müşrikler yine de şirkten vazgeçmemektedirler.
67-Onlara de ki: "Sizi uyardığım azap, muhakkak gerçekleşecektir ve sizi bu azaptan kurtaracak tek şey tevhide iman etmenizdir. Aksi takdirde ben sizi koruyamam, ben sadece tebliğciyim." (bkz.Taberi)

MÜŞRİKLERİN ALAYCI TAVIRLARI KARŞISINDA MÜSLÜMANLARIN TUTUMU 

68-Müşrikler, sana vahyettiğimiz Kur'an ayetleriyle alay edercesine konuştuklarında bu tavırlarına seyirci kalma! Olur da dalgınlıkla onlarla birlikte oturmaya devam edersen, bu emrimizi hatırlar hatırlamaz derhal onları terket!
69-Müşriklere tevhidi tekrar tekrar tebliğ etme gayretine girip de onların bu tür alay ve hakaretlerine tahammül etmek zorunda değilsin! Zira sen tebliğ görevini yapmış bulunmaktasın, dolayısı ile onların hesabı senden sorulmayacaktır. O inkarcıların müstehak oldukları azabı Allah verecektir. 

70-Ey Muhammed! Dünya hayatına aldanıp dinlerini oyun ve eğlence haline getirenleri bırak. (bkz.Maturudi, Tevilat) Senin peygamberliğine ve Kuran'ın ilahi vahiy olduğuna inanmayan, onun mesajını kendilerince alay konusu yapanların hesabını Allah'a bırak! Çünkü onlar, bu yaptıklarının karşılığını cehennemde göreceklerdir. Bu yüzden o acınası insanlara Kur'an ile öğüt ver ki Allah'ın tekliğine ve senin peygamberliğine inansın ve ona göre yaşasınlar da, kendilerine hiçbir yardımcı, dost ve destek bulamayacakları hesap gününde, bu yaptıkları yüzünden halleri harap olmasın. Zira hesap gününde bu dünyadaki şirk ve kötülüklerinin cezasından kurtulmak için dünyalar dolusu mal ve mülk feda etseler yine de işe yaramayacaktır. Senin davetine kulak vermeyen ve Kur'an'dan yüz çevirmekte ısrar edenler için o gün, bu yaptıklarının cezası olarak kaynar su ve acı bir azap vardır.

71-Ey Muhammed! Seni şirke tabi olmaya çağıran müşrik kavmine de ki: (bkz.Taberi) "Her şeyin sahibi ve yaratıcısı Allah dururken, bizlere hiçbir yararı dokunmayacak zavallı varlıklara tazimde bulunup da yolunu şaşırmış biçare gibi hüsrana uğramamızı mı istiyorsunuz? Allah bizi İslam ile şereflendirdikten sonra, doğru yola çağıran dostlarını dinlemeyip şeytanın ve yoldan çıkaranların peşine takılanlar gibi tekrar şirke dönmemizi mi bekliyorsunuz? Doğrusu Allah, vahyettiği Kur'an ve gönderdiği son peygamber ile insanlara doğru yolu göstermektedir. Doğru yol Allah'ın yoludur. Biz, varlıkların Rabbine teslim [*] olma emri aldık.
[*] Arapça’da teslim olana müslüm, Türkçe’de müslüman denir.

72-O, bu şekilde bize hidayet etmiş ve alemlerin rabbinden başkasına asla kulluk etmememizi, sadece O'na teslim olmamızı, O'nun emrettiği gibi tevhide uygun bir şekilde ibadet etmemizi, emirlerine uyup yasaklarından kaçınmamızı emretmiştir. Neticede herkes hesap gününde O'nun huzurunda toplanacak ve yaptıklarının hesabını verecektir. Namazı düzgün ve sürekli kılın ve Allah’a saygılı olun; huzurunda toplanacağınız O’dur." (bkz.Taberi)

73-Yine onlara de ki: "Sizler işitmeyen, görmeyen ve hiçbir faydası dokunmayacak olan putları Allah nezdinde şefaatçi ediniyorsunuz, ancak bizler, yeri göğü belli bir düzen içerisinde yaratıp insanın emrine veren, sura üflenip de herkesin yeniden diriltileceği ve mahşerde toplanacağı hesap gününün tek hakimi, gördüğünüz ve göremediğiniz her şeyi bilen, sonsuz bilgi ve hikmet sahibi Allah'a teslim olmakta ve sadece O'na kulluk etmekteyiz. O'nun gönderdiği kitaba iman etmekte ve O'nun emirlerine göre yaşamaktayız."

İBRAHİM PEYGAMBERİN HAYATINDAN TEVHİT MESAJLARI 

Ey Muhammed! Bazı varlıkları şefaatçi edinen ve onları Allah'a ortak koşan müşriklere, çok iyi bildikleri İbrahim'in nasıl tevhit inancına sahip olduğunu hatırlat! Onlara, İbrahim'in putperest halkına karşı nasıl Allah'ın tekliğini kanıtladığını anlat!
74-Nitekim İbrahim, babası Azer'e, "Seni yaratan ve mükemmel bir insan haline getiren Allah'ı bırakıp da şu zavallı putları tanrı mı ediniyorsun? Görüyorum ki sen de, Halkın da böyle yapmakla apaçık bir sapkınlık içine girmiş bulunmaktasınız" demişti.

75-Biz İbrahim'e yer ve göklerdeki egemenliğin Allah'a ait olduğunu, güneş, ay, yıldızlar ve diğer bütün varlıkların Allah tarafından yaratıldığını ve insanın emrine verildiğini, dolayısı ile bütün bu kainatı yaratan Allah'a ortak koşmanın yanlış olduğunu anlama ve anlatma imkanı vermiştik. Bu sayede o, tevhit inancı hususunda hiçbir kuşku taşımayan bir mümin olmuştu.

76-Böylece o, toplumunun Allah'a ortak koşmasını eleştirmek ve onların akıllarını çalıştırmalarını sağlamak üzere şöyle bir yol denemişti: Geceleyin karanlık çöküp yıldızlar çıktığında bir yıldıza işaret edip, "Diyelim ki bu yıldızı Rab edindim, fakat görüyorsunuz ki bir süre sonra gözden kaybolup gitmektedir. Şu halde onun Rab olması söz konusu değildir" demişti. 
77-Ardından gökyüzünde parlak bir şekilde doğmuş olan aya işaret edip, "Rabbimin ay olduğunu var sayalım. Fakat o da yıldızlar gibi bir süre sonra gözden kaybolmuyor mu? Anlaşılan o ki, alemlerin yaratıcısı olan Allah'ın yol göstericiliği olmazsa, yolu şaşırıp sapkın inançlara düşmekten kurtulmak çok zordur" dedi.
78-Gündüz vakti ise güneşi gösterip, "İşte gökyüzündeki en büyük varlık bu!  Olsa olsa, rab edinmek için en uygun varlık bu olabilir. Fakat gördüğünüz gibi güneş de, tıpkı yıldız ve ay gibi batıp gözden kaybolmaktadır. 
79-O halde ey halkım! Allah'ı bırakıp O'nun yarattığı şeyleri O'na ortak koşmanın hiçbir anlamı yoktur. Ben Allah'a ortak koşmaktan daima uzak duracağım. Gökyüzünde bir görünüp bir kaybolan varlıkları yahut kendi elinizle yaptığınız diğer şeyleri asla ortak koşmayacağım. Aksine şu muhteşem gökleri ve yeri en güzel şekilde yaratan Allah'a yönelip yalnızca O'na kulluk edeceğim" demişti.

80-Ancak bu açık kanıtlamaya rağmen İbrahim'in halkı da tıpkı Mekke müşrikleri gibi yine şirkte ısrar etmiş ve onunla mücadeleye girmişlerdi. Neticede İbrahim onlara, "Sizler benimle Allah hakkında tartışmaya mı giriyorsunuz? Oysa Allah benim yolumu aydınlatmış ve şirkten uzak durup sadece kendisine ibadet etmemi sağlamıştır. Durum böyleyken tevhidi bırakıp sizin şirk inancınızı kabul edeceğimi mi sanıyorsunuz?" demişti.
81-Onlar ise, tanrılarını inkar ederse başına kötü şeyler gelebileceğini söylemişlerdi. Bunun üzerine İbrahim, "Allah dilemedikçe şu zavallı putlar bana hiçbir zarar veremez. Onlardan korkum yok. Oysa benim rabbim sonsuz güç ve ilim sahibidir. Dolayısı ile asıl korkması gereken sizlersiniz. Çünkü sizler, Allah'tan gelen herhangi bir bilgiye/vahye dayanmaksızın başka varlıkları O'na ortak koşmaktasınız. Bu yaptığınız şeyleri elbetteki Allah görmektedir. Şu halde düşünün bakalım, siz mi daha güvendesiniz yoksa ben mi? Size bu kadar kanıt gösterdim. Eğer bunlar anladıysanız söyleyin bakalım, korkması gereken ben miyim yoksa sizler misiniz? Ben bu konudaki hakikati sizlere apaçık ifade ediyorum.
82-Ancak Allah'ın birliğine ve onun gönderdiği peygamberlere iman eden ve inancına hiç bir şekilde şirk bulaştırmayıp imanlarına zulüm karıştırmayanlar güven içindedirler. Bu kimseler dosdoğru bir yol üzere olup kıyamet günü, azaba maruz kalmayacaklardır" diye cevap vermişti.

83-Ey Peygamber! İşte biz İbrahim'i tıpkı sana gönderdiğimiz gibi vahiyle aydınlattık ve putperest halkına karşı bu kanıtları ortaya koymasını sağladık. (bkz.Taberi) Tevhide bağlılığından dolayı onu dünyada da ahirette de üstün nitelik ve nimetlere ulaştırdık. Doğrusu rabbin insanlara son derece hikmetli muamele etmekte ve tevhit uğruna mücadele eden peygamber ve müminlerin sonuçta muzaffer olacaklarını bilmektedir. (bkz.Taberi)

84-Bize olan bağlılığından ve tevhitteki sadakatinden dolayı İbrahim'e, her ikisi de tarafımızdan tevhit yoluna yönlendirilmiş olan İshak ve Yakub'u (İsrail peygamber) bahşettik. Daha önce de Nuh'u  bu yola yönlendirmiş ve ona da bu nimeti vermiştik. Biz güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz. Nitekim Nuh'un soyundan gelen Davut, Süleyman, Eyyüb, Yusuf, Musa, Harun, 
85-Zekeriyya, Yahya, İsa, İlyas,
86-İsmail, Elyesa, Yunus, Lut gibi tevhit yolunun öncüsü nice elçiler gönderdik. Bunların hepsi iyilerdendi. Bunların hepsini çağdaşlarından üstün kıldık. 
87-Yine bunların atalarından, kardeşlerinden ve soylarından birçoğunu da dosdoğru yol olan tevhit yoluna ilettik.
Bütün bu kimseler bizim yolumuzda sabır ve kararlılıkla yürüdüler ve tevhit inancını yaşattılar. Biz de bu yüzden onları hem dünyada hem ahirette ödüllendirdik.

88-İşte bu Allah'ın nimetidir. Allah, dosdoğru yola yönlendirmiş olduğu bu kullarına tevhide uyma ve Allah'ın mesajına göre yaşama nimeti vermiş, kitaplar göndermiş, kitabı ve içindeki mesajları en doğru şekilde anlamalarını sağlamış ve bu mesajı insanlara iletmeleri için onları peygamber olarak görevlendirmiştir. Ancak şirke bulaşmak onların bile bütün güzel davranışlarını boşa çıkarırdı. Eğer Allah'a ortak koşmuş olsalardı ahirette perişan olurlardı. 
89-Neticede Allah her şeyin hakimidir ve insanlar için en iyi olanı istemektedir. O'nun insanlara ihtiyacı yoktur. Aksine insan, tevhide ve ilahi mesajlara muhtaçtır. Dolayısıyla müşrikler peygamberi inkar etmekle Allah'a değil, kendilerine zarar verirler, çünkü bu durumda Allah bu mesajları yüklenme işini bir başka topluma verir ve neticede tevhit davası yoluna devam eder. 

90-Ey Muhammed! İşte sen bu saydığımız peygamberlerin yolunu izle! Tevhit yolunda sabır ve kararlılıkla devam et! Çünkü bu kimseler kendilerine Allah'ın yol gösterdiği örnek insanlardır. Onları bırakıp da müşriklerin arzu ve isteklerine uyma! Mal, mülk vb. şeyler karşılığında senden davanı terk etmeni isteyen o müşriklere de ki: "Ben sizden bu görev karşılığında bir ücret talep etmiyorum! Benim ödülümü, bütün varlığın sahibi olan Allah verecektir. O hiçbir şeye muhtaç değildir ve bu mesajı sizlere ve bütün insanlara bir lutuf olarak göndermektedir."

TEVHİT ve PEYGAMBERLİK 

91-Müşrikler (bkz.Taberi) çevrelerinde kutsal kitap sahibi milletleri görmelerine rağmen, sana Kur'an'ın vahyedilmiş olmasını mümkün görmemekte ve senin peygamber, Kur'an'ın da ilahi vahiy olmadığını kastederek "Allah herhangi bir insana kitap vahyetmiş değildir" diyen yahudilerin sözlerine itibar etmektedirler. 
(Aslında yahudiler peygamberliği veya kitap vahyini değil, inançları ve beklentileri gereğince Muhammed'in peygamberliğini kabul etmemektedir. (bkz.Zemahşeri))
De ki: "O halde Musa peygamberin getirdiği insanlara yol gösterici kitabı vahyeden kimdir? Nitekim siz Medine Yahudileri özel nüshalar halinde yazdığınız Tevrat'ı halkınızdan gizliyor, sadece istediğiniz bölümleri anlatıyorsunuz." (bkz.İbnü'l-Cevzi)
(İncil'de Hz.İsa'nın da böyle bir iddiası var
Halbuki Allah şimdi sizlere vahyettiği kitap ile daha önce sizlerin de atalarınızın da bilmediği bir çok şeyi öğretmektedir. Bu sayede tevhit ve ahiret inancıyla ilgili hakikatleri öğrenmektesiniz. Doğrusu Musa'ya da Muhammed'e de kitabı vahyeden Allah'tır. Onlara bu mesajı açıkça ilet ve daha sonra onları kendi hallerine bırak! İster iman etsinler, ister bu mesajı alaya alıp reddetsinler! Bu uyarıları dikkate almaksızın yaşamaya devam ederlerse, hüsrana uğrayacak ve Allah'ın azabını tadacaklardır. 

92-Ey Muhammed! "Allah herhangi bir insana vahyetmiş değildir" diyen müşriklerin sözlerine aldırma! Bil ki, sana vahyettiğimiz ve Tevrat ve İncil'i doğrulayan bu yüce kitabı, Mekke ve çevresindeki inatçı müşrikleri ilahi azap konusunda uyarman, buna karşılık tevhide ve senin peygamberliğine iman edenleri ilahi emirler doğrultusunda yaşamaya, bu kitabın sonsuz hayır ve bereketinden istifade etmeye (bkz.Zemahşeri) çağırman için vahyetmekteyiz. Ahirette hesaba çekileceğine inanan ve davranışlarının sorumluluğunun farkında olan müminler tevhide, senin peygamberliğine ve Kur'an'a inanıp ilahi emirlere uygun bir şekilde kulluk ederler. (Alusi, buradaki "salat" kelimesinin "itaat" anlamında kullanıldığını ifade ediyor)

93-Ey müşrikler! Aranızda yıllardır yaşayan ve çok iyi tanıdığınız Muhammed'in Allah'a yalan isnat edecek kadar insafsız biri olmadığını bildiğiniz halde niçin onun Allah'tan vahiy aldığını kabul etmiyorsunuz? Açıkça Allah'a iftira eden ve kendisine hiçbir vahiy gelmediği halde peygamberlik iddiasında bulunan yahut Allah'ın gönderdiği kitap gibi bir kitabı ben de oluşturabilirim diyerek Muhammed'in peygamberliğini reddedenden daha insafsız ve zalim kim vardır? Zira Allah hem Muhammed'i hem de göndermiş olduğu bütün peygamberleri böyle bir günahtan muhafaza etmiştir. 
94-Doğrusu elçimizi reddedenler, ölüm anı geldiğinde çok zor durumda kalacaklardır. Melekler ölüm anında onlara, "Verin bakalım canlarınızı, hayatınız boyunca Allah'ın mesajına karşı çıkmanız, onun emri altına girme hususunda büyüklük taslamanız ve onun elçisine inanmamanız sebebiyle bugün çok alçaltıcı bir azaba maruz kalacaksınız" dediklerinde çok acınacak bir durumda olacaklardır. O gün müşriklerin şefaat umdukları varlıklar kendilerine fayda vermeyecek ve onlar Allah'ın huzurunda yapayalnız kalacaklardır. Kendilerine "Hani nerede şefaatlerini umduğunuz varlıklar? Gördüğünüz gibi bugün onların size hiçbir yararları yok" denilecektir.

KAİNATIN YARATILIŞ ve DÜZENİNDEN ÇIKARILACAK DERSLER 

95-Ey müşrikler! Sizlere hiçbir yararı dokunmayacak olan şeylerden neden medet umuyorsunuz! Oysa medet umulmaya, kulluk edilmeye layık yegane varlık Allah'tır. Nitekim küçücük tane ve çekirdekleri yaratıp onlardan çeşit çeşit bitkiler üreten, kupkuru tohumdan canlı bitkiler ve o canlı bitkilerden kuru tohumlar çıkaran O'dur. (bkz.Taberi)
96-Dinlenmeniz için geceyi, çalışıp kazanmanız için gündüzü var eden, güneşi ve ayı belirli düzen içinde hareket edecek şekilde yaratan, bütün kainatı muazzam bir ahenk içerisinde düzenleyip sizin hizmetinize veren O'dur. Allah bütün varlığa can veren, hayatın ve ölümün sahibi olan yüce varlıktır. Gerçek bu iken nasıl olur da O'nu bırakıp kendi icat ettiğiniz zavallı varlıklardan medet umarsınız?

97-Allah her yönüyle muhteşem olan gökyüzünü yaratmış ve onu, karada yahut denizde yolculuk yaptığınızda sizlere yol gösteren yıldızlarla donatmıştır. Tevhit inancını açıkça ortaya koyan delilleri önünüze koymaktayız. Ancak bunları dikkatlice düşünüp gereken dersleri almak, inatçı ve peşin hükümlü kimselerin yapabileceği bir şey değildir. 
98-Ayrıca, kendi yaratılışınızda birçok delil vardır. Zira Allah sizleri, bütün insanlığı tek bir nefisten, Adem'in soyu olarak yaratmıştır. Şu an yaşamakta olanlarınız, henüz doğmamış olanlarınız ve kıyamet günü yeniden diriltileceği güne kadar kabir hayatı yaşamakta olanlarınız hep Allah tarafından yaratılmışlardır. 
99-Gökyüzünden yağdırdığı yağmur suları sayesinde yeryüzünü yeşertip canlanmasını, orada her türlü bitkinin yetişmesini sağlamıştır. Nitekim yağmurun ardından birbiri üstüne binmiş şekilde yeşeren tomurcuk tanelerini, tane tane yetişen hurma tomurcuklarını, dalından sarkmış üzüm salkımlarını, zeytin ve nar bahçelerini bizzat görmektesiniz. Bu meyvelerin nasıl yetiştiklerine, nasıl olgunlaşıp ürün verdiklerine bir bakınız. Kainattaki bütün bu ayetleri inceleyiniz. Tevhide inanmak isteyen ve şirkte ısrar etmeyen insaf sahibi kimseler için bütün kainat Allah'ın tekliğine ve kudretine ilişkin delillerle doludur. 

100-Fakat bütün bu delillere rağmen müşrikler birtakım ruhani varlıkları O'na ortak koşmakta, ilahi bilgi sahibi olmadıkları halde meleklerin Allah'ın oğulları ve kızları olduğunu; diğer taraftan bazı yahudiler Üzeyir'in, bazı hristiyanlar ise İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu iddia etmektedirler.
101-Oysa Allah, bu iddiaları ortaya atanların bizzat kendileri de dahil olmak üzere bütün varlığı yaratan, yeri ve göğü yoktan var edip muhteşem bir şekilde düzenleyen eşsiz kudrettir. Bütün bu varlıkları sadece ve sadece Allah yaratmış olduğuna ve bu hususta O'nun eşi ve ortağı olmadığına göre, O'nun çocuğu olduğunu nasıl iddia edersiniz? O bütün bu iftiralardan beridir ve yarattıklarının yaptığı her şeyi bilmektedir. Bütün bu iftiralarınızdan haberdardır ve hepinizin yaptıklarının karşılığını verecektir. 

102-Ey müşrikler! İşte kendisine kulluk edilmeye layık olan yegane varlık, bütün bu özelliklere sahip olan ve her şeyi bilen Allah'tır. O her şeyin yaratıcısıdır. Her şeyin rızkını ve idaresini elinde bulundurur. 
103-Bütün varlıkları görüp gözetir ve kuşatır. Her şeyden haberdardır. Medet umup ortak koştuğunuz varlıklar gibi gözle görülebilecek yahut çepçevre kuşatılabilecek bir varlık değildir. Aşkın ve yücedir. Bu yüzden, size bir yararı dokunmayacak olan zavallı mahluklara tazim etmeyi bırakın ve sadece Allah'a kulluk edin!

104-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklere şöyle söyle: İşte sizlere gerçeği anlayabilmenizi ve şirkten uzaklaşıp tevhide yönelmenizi sağlayacak delilleri sayıp dökmekteyiz. Bunlar üzerinde düşünüp tevhit hakikatini kabul edenler dünyada da ahirette de kazançlı çıkacaklardır. Bütün bu delilleri göz ardı edip adeta kör gibi davranan ve şirkte ısrar edenler ise hem dünyada hem ahirette zararlı çıkacaklardır. Benim görevim sadece sizlere Allah'ın mesajını iletmek ve yaptıklarınızın sonucunda karşılaşacağınız şeyi hatırlatmaktır. Sizleri iman etmeye zorlayacak değilim. Bütün yetki Allah'a aittir ve O, bütün yaptıklarınızı bilmektedir. 

105-Ey Muhammed! Biz sana vahyettiğimiz Kur'an'da Allah'ın birliğine ve senin peygamberliğine yönelik bu kadar açık seçik delilleri sayıp dökmemize rağmen müşrikler bunlar üzerine düşünmek yerine senin bu kitabı yahudi ve hristiyanlardan öğrendiğini ileri sürerler. Fakat onlar bu körlüklerinde ısrar etseler bile, bizim ayetlerimiz üzerinde düşünüp dersler alacak bilginler de elbet vardır. 
106-Bu yüzden sen onların iftiralarını ve inatlarını umursama! Onlarla tartışmaya girme ve sadece rabbinden sana vahyedilmekte olan Kur'an'a uy! Çünkü Allah yerlerin ve göklerin yaratıcısı, gecenin ve gündüzün var edicisi, ayın ve güneşin sahibi ve bütün kainatın maliki yegane ilahtır. 
107-Eğer müşriklerin zorla iman etmelerini isteseydi bunu yapardı (bkz.Zemahşeri, Cabiri) ve seni peygamber olarak görevlendirmezdi. O halde sen sadece görevini yap, onlara sana vahyedileni anlat! (bkz.Taberi)

108-Ey peygambere iman edenler! Müşriklerin Allah nezdinde kendilerine şefaatçi olacaklarına inandıkları şeylere yönelik kötü sözler söylemeyiniz, onlara hakaret etmeyiniz. Çünkü bu durumda onlar da Allah hakkında cahil ve düşmanca bir tavır takınıp kötü sözler söylerler. Esasen herkes dünyada yaptığı davranışları kendince doğru görmektedir. Müşrikler Allah'a ortak koşmayı kendi zanlarınca haklı görmektedirler. Ancak eninde sonunda herkes Allah'ın huzurunda toplanacak ve kimin doğru, kimin de yanlış yolda olduğunu o zaman anlayacaktır.

MÜŞRİKLERİN BAŞLICA İTİRAZLARI 

109-Ey Muhammed! O müşrikler senden mucize istemekte ve o takdirde senin peygamber olduğuna  inanacaklarına yemin etmektedirler. Onlara de ki: Mucize sadece Allah'ın yapabileceği bir şeydir. Ayrıca sana inananlara da, müşriklerin mucize isteklerinde samimi olmadıklarını ve istedikleri mucizeler gelse dahi inanmayacaklarını söyle (bkz.Taberi)
110-Çünkü onlar başından beri senin peygamberliğine karşı çıkmakta, adeta gözleri kör ve gönülleri kapalı bir şekilde senin mesajını reddetmektedirler.
111-Mucize istekleri bahanedir. Üzerlerine gökten melekler indirsek, gözlerinin önünde ölüleri diriltip konuştursak, bütün canlıları önlerine toplayıp hepsinin senin peygamberliğini tasdik ettiklerini göstersek bile yine iman etmeyeceklerdir. Onların iman etmeleri için tek yol, Allah'ın kendilerini zorlaması, iradelerine müdahale etmesidir. Ancak Allah'ın olağan dışı bir müdahale ile onları inandırmasını beklememeniz gerekir. (bkz.Mevdudi

112-Ey Muhammed! Müşriklerin senin peygamberliğini kabul etmeyişlerine üzülme. Onları uydurdukları ile baş başa bırak. Zira bu durum senin için de onlar için de bir imtihandır. Nitekim senden önce göndermiş olduğumuz elçilerin de daima gizli-açık azılı düşmanları olagelmiştir. Bu azılı düşmanlar her dönemde birbirleriyle ittifak içerisinde hareket etmişler ve her türlü imkanı kullanarak peygamberlerin mesajlarına muhalefet etmişlerdir. Unutma ki eğer Allah zorlayacak olsaydı herkesi müslüman yapabilirdi.
113-Ancak o zaman insanların iradeleri yok sayılacak ve imtihan söz konusu olmayacaktı. Allah'a hesap vermeyeceklerini sanıp dünyada sorumsuzca yaşayan kimseler onlara kulak verecek ve tevhit mesajına karşı türlü düşmanlıklar yapacaklardır. Ancak sen sabırlı ve kararlı ol, düşmanlıklarına aldırmadan yoluna devam et.

114-Ey Muhammed! Senden ısrarla mucize isteyen ve inkarları için bunu bahane eden müşriklere de ki: "Allah, tevhit inancının hakikatini ayrıntılı bir şekilde ortaya koyan apaçık bir kitap vahyettiği halde başka bir mucizeyi niçin istiyorsunuz? Üstelik benim peygamber olduğumun bir diğer delili de, yahudi ve hristiyan alimlerinin, kendi kitaplarını tasdik etmesi sebebiyle bu Kur'an'ın Allah'ın vahyi olduğunu biliyor olmalarıdır. O halde bu Kur'an'ın ilahi vahiy olduğundan şüphelenmeniz yersizdir. 

115-Sana rabbinden vahyedilmekte olan bu Kur'an, her yönüyle dosdoğru bir kitap olup müşriklerin ortaya attıkları şüphelerden beridir. (bkz.Razi) Allah, onların inkarlarına bahane olsun diye mucize istemelerini işitmekte, yaptıklarını bilmektedir. 

MÜŞRİKLERİN BATIL İNANÇLARI ve KURBAN İBADETLERİ 

116-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklerin haram saydıkları şeylere itibar etme, onların isteklerine uyma! Eğer onlara uyacak olursan seni tevhitten alıkoyarlar. (bkz.Taberi, İbnü'l-Cevzi) Çünkü onlar Allah hakkında gerçek bir bilgiye sahip olmaksızın hareket etmekte, kendi arzularına uyarak O'na ortak koşmaktadırlar.
117-Oysa senin onlara uymanı yasaklayan Allah, hanginizin yolunun doğru ve hanginizinkinin yanlış olduğunu en iyi bilendir. Dolayısı ile sen onları bırak ve Allah'ın göstermiş olduğu yolda sebat et.

118-Ey müminler! Allah'ın adı anılarak kesilenlerden yiyin! Tabii eğer O‘nun ayetlerine inanıyorsanız.
119-Helal ve haram kılma yetkisinin sadece kendisine ait olduğuna inandığınız Allah, sizlere -zaruret halleri dışında- hangi hayvanların etlerini yemenizi haram kıldığını hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde açıklamıştır. (bkz.Maide 5/3) Bunların dışında müşriklerin bazı hayvanlara çeşitli nitelikler atfederek (bkz.Maide 5/103) Allah'ın bu hayvanların kesilip yenmesini haram kıldığı şeklindeki iddialarına asla itibar etmeyin, bunlar da dahil olmak üzere, -domuz hariç- Allah adına kesilen bütün hayvanların etlerini gönül rahatlığı ile yiyiniz. Müşrikler Allah adına haramlar uydurarak birçok insanı yanıltmaktadır. Ancak doğruyu-yanlışı, helali-haramı en iyi bilen Allah'tır.
120-Bu sebeple Allah'ın yasaklamış olduğu şeyleri yapmaktan onun haram kıldığı yiyecekleri yemekten ve her türlü gizli-açık günahtan kaçınınız. Zira Allah'ın emir ve yasaklarını dinlemeyenler ahirette günahlarının karşılığında gerekli cezayı göreceklerdir. 

121-Ey müminler! Siz asıl putlara kurban olarak kesilmiş ve murdar hayvanların etinden yemeyiniz. (bkz.Zeccac, Maverdi, İbn Atıyye, Zemahşeri) Bazı Medine yahudileri şeytanlık yaparak müşriklere güya akıl vermektedirler. Onlardan akıl alan müşrikler de, "İnsanın kestiği hayvan helal sayılıyor da tabii ölümle ölen hayvan niçin haram sayılıyor?" diyerek (bkz.Taberi, İbnü'l-Cevzi) sizi kuşkuya düşürmeye çalışmaktadır. Halbuki Allah açıkça yasakladığı halde onları yemeniz gerçekten büyük bir günahtır, O'nun yasağına karşı koymaktır. Dikkatli olunuz, eğer bu yasağa uymaz ve müşriklere itaat edip Allah'ın haram kıldığı şeyleri helal sayarsanız siz de onlar gibi olursunuz.
[*Allah'ın adının anılmadan kesildiğinden şüphelenilen durumlarda yenebilir. Çünkü hiçbir helal, şüphe ile haram olmaz. Bir grup sahabî Resûlullâh’a: “Ey Allah’ın Resulü! Bazıları bize et getiriyor. Üzerine Allah’ın adını anıp anmadıklarını bilmiyoruz. Ondan yiyelim mi, yemeyelim mi?” diye sordular, dedi ki: “Siz Allah’ın adını anın ve yiyin!” (Buhârî, Zebâih, 21; Ebû Dâvûd, Edâhî, 13–19; İbn Mâce, Zebâih, 4.) (bkz.Abdülaziz Bayındır)

122-Peygambere inananlar Allah'ın haram kıldığı şeylerden uzak dururken müşrikler bunları helal saymaktadır. Şirkten arındırıp tevhit ile ihya ettiğimiz müminlerle şirk karanlığında bocalamaya devam eden müşrikler elbette ki aynı kefede değildir. (bkz.Taberi) Müminler Allah'ın haramlarına uyarken, müşrikler haramlarını çiğnemektedir. Dolayısıyla doğru yolda olanlar müminlerdir. Ne var ki müşriklerin ileri gelenleri Allah'ın haram kıldığı şeyleri helal sayma, O'nun tekliğine ve peygamberine inanmama konusundaki tutumlarını kendilerince doğru görmektedirler.

123-Tıpkı Mekkeli bu müşrikler gibi, her toplumda kibirli ve kendini her şeyden üstün gören birtakım ileri gelen kişiler çıkar, işledikleri suçlarla orada hile ve aldatmacaya dayalı bir düzen kurarlar. Fakat bu kimseler dünyada ve ahirette kendilerini beklemekte olan kötü sonun farkında değillerdir. Kurdukları hile düzeni esasında kendi aleyhlerine işlemektedir, zira Allah onlar için acı bir azap hazırlamıştır. (bkz.Taberi)

124-Bunlar Muhammed'in peygamberliğini kabul etmemekte ve onun tebliğ ettiği haramlara kulak vermemektedirler. (bkz.Taberi) Bu tutumlarına bahane olarak da şöyle demektedirler, "Allah madem bizlere birşeyler emretmek istiyor, o halde niçin peygamberlere gönderdiği vahyi bize de göndermiyor? Muhammed'in peygamberliğine iman etmemiz ancak aynı şeylerin bize de gönderilmesi ile mümkündür." (bkz.Taberi) Oysa Allah kime peygamberlik görevi vereceğini gayet iyi bilmekte ve her konuda olduğu gibi bu konuda da sonsuz bilgi ve hikmeti ile iş yapmaktadır.
Ey elçimiz Muhammed! Sen onların bu bahanelerine üzülme! Çünkü onlar nihayetinde perişan duruma düşecekler, kurdukları bu tezgahlar sebebiyle Allah katında çok çetin bir azap ile karşılaşacaklardır.

125-Ey Muhammed! Müşriklerin tevhit dinini kabul etmemeleri senin suçun değil, onların inat, gurur ve kibirlerinin sonucudur. Allah doğru yolu göstermek istediği kişinin zihninden ve kalbinden İslam hakkındaki her türlü kuşku, tereddüt ve kararsızlığı gidererek, onun gönlünü İslam'a açar. Yanlış yolda kalmakta ısrar eden ve hiçbir öğüde kulak vermeyen kişinin ise adeta içini daraltır. Böylece Allah bu kimseleri, ısrarla içine düştükleri o bataklıkta şeytanları ile baş başa bırakır. 

126-Halbuki Allah işte dosdoğru olan tevhidi açıkça anlatmakta Muhammed'e ve ondan önceki peygamberlere gönderdiği mesajlarla bu dosdoğru yolu düşünüp ders alacak kimseler için ortaya koymaktadır. Ey Muhammed! Sen onların senin peygamberliğini ve tebliğ ettiğin haramları kabul etmemelerine aldırma ve rabbin tarafından ortaya konulan bu dosdoğru yola uy!
127-Çünkü Allah'ın gönderdiği vahye uyan ve O'nun emir ve yasaklarına riayet edenler ahirette sonsuz barış ve mutluluk yurdu olan cennete gireceklerdir. Üstelik hem dünyada hem ahirette Allah bu kimselerin dostu ve yardımcısıdır. 

MAHŞERDE MÜŞRİKLERİN DURUMU 

128-Allah hesap sormak üzere müşrikleri ve onlara akıl verenleri topladığında, insanları yanlış yola sevk edenlere, "Ey şeytanın yolundan gidenler! İnsanları yoldan çıkaranlar sizlerdiniz değil mi?" diye hesap soracaktır.
Onların ayartmalarına kapılan ve Allah'a ortak koşanlar ise pişmanlık içinde şöyle diyeceklerdir: "Rabbimiz! Biz dünyada birbirimize aldandık, ancak şimdi hatalarımızı anladık."
Bunun üzerine Allah onlara, "Artık varacağınız yer cehennemdir" diyecek ve O, başka türlü takdir etmediği sürece sonsuza kadar orada kalacaklardır.  
129-Tevhide ve peygamberlere inanmayan zalimler, birbirlerinin dostudurlar ve birbirlerini yoldan çıkarırlar. Bu yaptıkları sebebiyle ahiret gününde de cezalandırılacaklardır.

130-O gün onlara denilecektir ki: "Ey birbirini aldatan ve Allah'a ortak koşan, O'nun peygamberine inanmayanlar! Sizlere kendi içinizden seçilmiş peygamberler gönderip mesajlarımızı iletmedik mi? Böyle bir günde karşımıza çıkarılıp hesap vereceğinize dair sizleri uyarmadık mı?" Bunun üzerine, dünya hayatının geçici menfaatlerine aldanarak Allah'ın mesajlarını reddeden o kimseler, "Evet, doğrusu bize peygamberler geldi ve bütün bu hususları anlattılar. Ancak biz onları yalanladık, peygamber olduklarına inanmadık" diyecek ve hatalarını itiraf edip bizzat kendi aleyhlerine tanıklık edeceklerdir. Böylece kendilerine verilecek cezanın haksız olmadığını açıkça kabul etmiş olacaklardır. 
131-Doğrusu Allah insanlara peygamber gönderip onları şirk konusunda uyarmadıkça helak etmez.
132-İnkarcıların cezalandırılmasının sebebi, uyarılara rağmen inkarda ısrar etmeleridir. Herkes kasıtlı olarak yaptıklarından sorumlu olacak, davranışının derecesine göre muamele görecektir. Allah herkesin yaptığını bilmektedir. 

İLAHİ EMİR ve YASAKLARIN İNSANLARIN YARARINA YÖNELİK OLUŞU 

133-Ey Muhammed! Doğrusu senin rabbin insanlara birtakım şeyleri emretmekte veya yasaklamakta, bu emir ve yasaklarına uyanlara ödül, uymayanlara ise ceza vereceğini söylemektedir. Ancak rabbin sizin itaatinize de ibadetlerinize de muhtaç değildir. Sizi tamamen yok edip yerinize bambaşka bir nesil inşa etme kudretine de sahiptir. Sizi var etmesi de, size peygamber gönderip emir ve yasaklarını bildirmesi de tamamen sizlere olan şefkat ve merhametinden kaynaklanmaktadır. (bkz.Taberi)

134-Ey müşrikler! Allah sizlere hiçbir ihtiyacı olmadığı halde, sırf sizin yararınıza öğüt vermekte iken sizler O'nun elçisini inkar etmekte ve uyarılarını dikkate almamaktasınız. Peygamber size ahiretten ve hesaptan bahsettiğinde, "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyerek onunla alay etmektesiniz. Biliniz ki peygamberin size uyarıda bulunduğu ahiret günü gelip çatacaktır. (bkz.Taberi) Bu konuda Allah'a karşı elinizden bir şey gelmeyeceğini bilesiniz.

135-Ey Muhammed! Allah'ın tekliğini ve senin peygamberliğini kabul etmeyen ve yeniden diriltilip hesap vereceklerini söylediğin zaman seninle alay eden müşriklere de ki: "Madem benim peygamberliğime inanmıyor, uyarılarımı dikkate almıyorsunuz, o halde bildiğiniz yolda devam edin bakalım. Ben sizlere bu mesajımı anlatmaya devam edeceğim. Israrla beni reddederseniz sonuçta kimin haklı olduğunu göreceksiniz. Yakında hem dünyadaki haksız saltanatınız sona erecek hem de ahirette Allah'ın huzurunda hesaba çekilip cezanızı göreceksiniz. Zira Allah'ın elçisini inkar edenler dünyada da ahirette de iflah olmazlar. (bkz.Taberi)

MÜŞRİKLERİN ÖZELLİKLE KURBAN KONUSUNDAKİ BATIL İNANÇLARI 

136-Müşrikler sadece Allah'a kulluk etmek yerine, O'na ortak koşup birtakım varlıkların kendilerini Allah'a yaklaştıracağına ve ahirette kendilerine şefaat edeceğine inanmaktadırlar. Sahip oldukları her türlü rızkın Allah'tan geldiğini biliyor olmalarına rağmen yine de o putlara değer atfetmektedirler. Mesela ziraat ürünlerinden ve hayvanlardan elde ettikleri gelirin bir kısmını sadaka olarak Allah için ayırıp yoksul ve muhtaçlara dağıtırken (ki bu doğru bir davranıştır) bir diğer kısmını putlar için yapılan törenlere ayırmakta, onlar için kurban kesmekte (bkz.Zemahşeri) ve onlara hizmet eden kahinlere ayırmakta, böylece o putların Allah katında kendilerine yarar sağlayacağını düşünmektedirler. Üstelik bunu yaparken bile adil davranmamakta, Allah için ayırdıkları payı her zaman yoksullara dağıtmayıp bazen putlara aktarmakta, fakat putlara ayırdıkları payı hiçbir zaman yoksullara dağıtmamaktadırlar. Allah'ın payı yoksul ve muhtaçlara dağıtıldığı için onu gerektiğinde ihlal etmekte, fakat putların payı onlara hizmetle görevli kahinlere gittiği için ona hiç dokunmamaktadırlar. (bkz.Taberi) Bu şekilde hüküm vermeleri ne kadar da kötüdür!

137-Dahası, şeytani rol üstlenmiş put hizmetçisi kahinler, şirk inancına mahkum ettikleri zavallı müşrik halka, çocuklarını putlar için kurban etmeyi (bkz.Zemahşeri) güzel bir dini gelenek olarak göstermektedirler. (*) Böylece onların maddi ve manevi yönden harap olmalarına, tevhidi iyice bozup yanlış inançlara sapmalarına sebep olmaktaydılar. Esasen Allah onlara bu tür kötülükleri yaptırmayabilir, onları tevhide zorlayabilirdi. (bkz.Maverdi) Fakat O, herkesi kendi iradesiyle baş başa bırakmış ve yaptıklarından sorumlu tutmuştur. Şu halde onlar bu yanlış yolda ısrarla devam etmek istiyorlarsa senin yapacağın şey sadece onları uyarmaktır. 
(*)Müşriklerin, putlarına ibadet maksadıyla kurban kesmeleri hususunda bilgi için bkz.Muhammed b. Saib el-Kelbi, Kitabü'l-Esnam. Kimi ayetlerde "yoksulluk endişesi" şeklinde ifade edilen bu durum, esas itibariyle müşriklerin kuraklık ve bereketsizlik gibi hususları gidermenin bir yolu olarak (geçmişten gelen etkilerle henüz bakire oldukları için özellikle) kız çocuklarını kurban etmenin gerekliliğine inanıyor olmalarıdır. Nitekim Zemahşeri bu adetin müşrik din adamları (bkz.Sedenetü'l-Esnam) tarafından teşvik edilen bir ibadet olduğunu ifade etmiştir. Diğer taraftan bu geleneğin ardından aşırı kıskançlık ve iffet gibi dindarlık kisvesi altındaki bazı düşünceler de yer almaktadır (bkz.İbn Aşur). Yine müşriklerin, melekleri Allah'ın kızları olarak gördükleri ve "kızların Allah'a ulaştırılması gerekir" diyerek kurban sundukları da bilinmektedir (bkz.Alusi). Nitekim Ebüssuud Efendi de kız çocukların diri diri toprağa gömülmesinin "putlara kurban sunumu" olduğunu ısrarla belirtmiştir. Dolayısı ile müşriklerin çocukları sadece "geçim sıkıntısı" ile öldürdüklerini düşünmek hem meselenin müşrikler açısından ehemmiyetinin anlaşılmamasına ve dolayısı ile esas tenkit edilen hususun gözden kaçırılmasına sebep olacak, hem de bu ifadelerden günümüzde tartışılan kürtaj, doğum kontrolü vb konularda hükümler çıkarmak gibi aşırı yorumlara kapı açılacaktır ki, bu da, Kur'an'a söylemediğini söyletmek olur.
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)


138-Müşrikler, hayvanlar ve ekinler konusunda daha başka birçok hurafe uydurmuşlardır. Hayvanlardan ve ekinlerden Allah için ve putlar için ayırdıkları payların kendilerinin izin verdiği kimseler dışında herkes için dokunulmaz kabul edilmesi ve bazı hayvanların binek olarak kullanılmasının yasaklanması şeklindeki inanç ve adetleri de bu hurafelerdendir.   
139-Ayrıca putlar için ayırdıkları hayvanların yavrularının canlı doğdukları takdirde sadece erkeklere helal olup kadınlara haram sayılması, ölü doğmaları yahut doğar doğmaz ölmeleri durumunda ise hem erkek hem de kadınlara helal sayılması gibi batıl inançları da vardır. Yine putlar için kurban edilen hayvanların (Bahîre, Sâibe, Hâm, Vasîle vb. adlar verilmiş bu hayvanlarla ilgili bilgi için bkz.Taberi) kesimi esnasında Allah'ın adını değil putların adını anmaları da böyledir. Bütün bu yasaklar Allah tarafından değil, müşriklerin cahil ataları tarafından konmuştur. 
140-Dahası bu cehalet ve karanlık içerisinde boğulan müşrikler Allah'ın helal olarak insanların istifadesine sunduğu nimetleri haram saymakla kalmayıp kendi çocuklarını dahi, putlara kurban maksadıyla rızık ve bereket endişesiyle öldürmektedirler. Bütün bu sapkın inanç ve davranışları neticesinde dosdoğru yol olan tevhit yolundan sapmışlardır. Allah onların bu yaptıklarını elbette ki cezasız bırakmayacaktır. (bkz.Taberi)

141-Halbuki Allah, engin rahmetiyle insanlara sayısız nimetler bahşetmiş ve onlardan yararlanmayı helal saymıştır. Nitekim kendi kendine yetişen bahçelerin yanı sıra kendi çabanızla ekip biçtiğiniz bostanlar, bağlar, hurmalıklar, çeşitli ürünler veren tarlalar; aynı toprakta yetişip aynı sudan beslendikleri halde tatları kâh birbirine benzeyen, kâh farklı olan zeytin, nar ve daha nice yiyecekler hep O'nun sizlere lutuf ve nimetleridir. 
142-Yine kimi yük taşımaya, yününden ve tüyünden faydalanmaya elverişli, kimi de henüz yük taşıyamayan kesimlik hayvanları da sizlere rızık ve nimet olarak veren O'dur. Koyun, keçi, deve ve sığır hayvanlarını size erkekli dişili olarak veren de O'dur. (bkz.Taberi) Bunları Allah'ın bir nimeti olarak bilin ve ürün verdiklerinde onlardan yiyin, ayrıca bu nimetleri yoksullarla da paylaşın. Allah'ın size verdiği nimetlerde yoksulların da pay sahibi olduğunu unutmayın. Bütün bu nimetlere rağmen sakın O'na ortak koşarak nankörlük etmeyin. Zira Allah nankör müşrikleri sevmez. (bkz.Maverdi, İbnü'l-Cevzi, Alusi)

143-Ey Muhammed! Allah'ın insanların istifadesi için yarattığı ve helal kıldığı nimetleri haram sayan müşriklere de ki: "Allah sizlere koyun, keçi, deve ve sığır gibi hayvanları erkekli dişili olarak çifter çifter vermiştir. Bunların içerisinden bazılarını haram saymanız doğru değildir. Çünkü bu konuda sizlere Allah'tan gelmiş olan bir bilgi söz konusu değildir. Eğer bu haramların Allah'tan geldiğini iddia ediyorsanız o halde bu hayvanların erkek olanlarının mı, dişi olanlarının mı, yoksa dişi hayvanların karnında taşıdıkları yavruların mı haram kılındığını da bildirin bakalım. Bunlardan herhangi birini Allah'ın haram kıldığına dair bir bilginiz mi var? Allah'tan herhangi bir peygambere bu şekilde bir vahiy geldiğine mi şahit oldunuz yoksa?   
144-Gerçek şu ki Allah'tan gelen bir bilgiye dayanmaksızın O'nun adına bazı şeyleri haram ilan ederek O'na iftira atan müşriklerin bu davranışları insanları yoldan çıkarmaya ve tevhitten uzaklaştırmaya yönelik bir tutum olup haksızlığın en ileri derecesini temsil etmektedir. (bkz.Taberi, Zemahşeri) Doğrusu Allah, kendisi adına iftira atan ve helal şeyleri haram kılan müşrikleri emellerine ulaştırmaz."

HARAM YİYECEKLER

145-Ey Muhammed! Allah adına bazı haramlar uydurup bu şekilde güya daha dindar olduklarını sanan müşriklere de ki: "Allah'ın bana vahyettiği bilgiler içerisinde sizin uydurduğunuz haramlar yer almamaktadır. Allah bütün nimetleri insanların istifadesi için yaratmıştır. O'nun insana yönelik rahmet ve şefkati çok engindir. Koyduğu haramlar da insanın yararı içindir. Nitekim Allah insanlara boğularak, vurularak, düşerek ya da başka bir hayvan tarafından darbe yiyerek ölen ve leş haline gelmiş olan hayvanın, akan kanının ve murdar olan domuzun yenilmesini haram kılmıştır. Ayrıca Allah'tan başkasına kurban olarak kesilen hayvanın etini de haram kılmıştır. Çünkü Allah'tan başkası adına hayvan kesmek açıkça Allah'ın emrine karşı gelmek ve O'na ortak koşmak demektir. Gördüğünüz gibi Allah hiçbir şeyi sebepsiz ve hikmetsiz haram kılmaz. O'nun size verdiği nimetler gibi, yasaklarında da sizin için yarar vardır. 
Ayrıca Allah'ın haram kıldığı bu şeyleri darda kaldığı için yiyen kimse aşırıya gidip bu ruhsatı suistimal etmedikçe sorumlu tutulmaz. Çünkü Allah insanlara çok merhametlidir, onlara birçok helal nimet vermiştir, ayrıca onlara karşı çok bağışlayıcıdır, onları zor şeylerle imtihan edip cezalandırmaz. (bkz.Taberi)

146-Allah'ın peygamberi olan Musa'ya karşı gelmeleri, bazı peygamberleri öldürmeleri, tefecilik yapıp insanların mallarını haksız yere yemeleri gibi sebeplerden dolayı yahudilere tırnaklı hayvanların etleri ve inek ve koyunların sırt, bağırsak ve kemik yağları dışında kalan iç yağlarını haram kıldık. Doğrusu Allah'ın sizlere bildirdiği bütün bilgiler doğrudur.
[*] Yahudiler, karada yaşayan hayvanlardan sadece çatal ve yarık tırnaklı olup geviş getirenleri yiyebilirler. [Levililer, 11:1–3; Tesniye, 14:6.] Bu kurala göre sığır, koyun, keçi, geyik, ceylan, karaca, yaban keçisi, gazal, ahu, dağ koyunu gibi hayvanları yemek helal [Tesniye, 14:4–5.], geviş getirmelerine rağmen çatal tırnaklı olmayan deve, yaban faresi ve tavşan ile çatal tırnaklı olmasına rağmen geviş getirmeyen domuz haramdır. [Levililer, 11:4–8; Tesniye, 14:7–8.] Yine karada yaşayan gelincik, fare, kara kurbağası türleri (keler ve kaplumbağa), kirpi, bukalemun, bütün kertenkele türleri, salyangoz ve köstebek gibi küçük canlılar da yasaklanmıştır.[Levililer, 11:29–31]...

147-Ey Muhammed! Eğer müşrikler senin Allah'ın peygamberi olduğunu kabul etmemekte ısrar ederlerse onlara de ki: "Bilin ki rabbiniz olan Allah çok merhametlidir. O'nun merhameti bu kadar engin olmasaydı sizin bu inkarlarınızı derhal cezalandırırdı. Ancak sizlere süre vermekte, iman etmeniz için fırsat tanımaktadır. Eğer bu fırsatı değerlendirip iman ederseniz sizleri bağışlayacaktır. (bkz.Mevdudi) Fakat onun bu merhametine bakarak, sizler gibi tevhidi ve peygamberi reddeden kimseleri cezasız bırakacağını sanmayınız."

148-Müşrikler kendilerini Allah'a yakınlaştırsın diye birtakım varlıkları şefaatçi edinip onlara yakarmalarını ve o putlara yaranmak maksadıyla birtakım şeyleri haram ilan etmelerini savunmak için "Bunları bize Allah emretti, eğer Allah dilemeseydi biz böyle yapamazdık!" demekte, yaptıkları kötülükleri Allah'a isnat etmektedirler. Oysa Allah'ın onlardan bir takım putları aracı ve şefaatçi edinmeyi istemesi söz konusu değildir. Nitekim daha önceki toplumlar da benzer gerekçelerle peygamberleri reddetmişler, onların getirdikleri kitapların ilahi vahiy olduğunu kabul etmemişlerdi. Fakat bu şekilde inkarda ısrar etmeleri neticesinde tarafımızdan helak edildiler.
149-Mekkeli müşrikler de aynı şekilde ısrar ettikleri takdirde benzer bir son ile karşılaşacaklarını unutmamalıdırlar. 
150-Ey Muhammed! Bu iddiaları savunan müşriklere de ki: "Elinizde Allah'a ortak koşmayı emreden ve saydığınız haramları onaylayan bir ilahi vahiy varsa getirin görelim! Yahut bütün bu dediklerinizi Allah'ın onayladığı hususunda size şahitlik edecek, iddianızı destekleyecek bir bilgi ya da delil varsa ortaya koyunuz. Doğrusu sizler ilahi bilgiye değil, kendi kuruntularınıza uymaktasınız. Oysa gerçek bilgi Allah'ın elindedir ve vahiy yoluyla göndermektedir. Ancak O'nun gönderdiği vahye sizler inanamamaktasınız. Allah ise sizleri inanmaya zorlamamaktadır."
Ey Muhammed! Eğer müşrikler bu iddialarına destek olmak üzere bir takım yalancı şahitler bulurlarsa sakın onların şahitliklerine kanma! Kur'an'ın ilahi vahiy olduğuna inanmayan, ahiret uyarılarını alaya alan ve Allah katında kendilerine yardım ve şefaat etmek üzere birtakım putlara inanan müşriklere itiraz etme, uydurdukları haramlara itibar etme!

HAYATA YÖN VERECEK İLAHİ KURALLAR 

151-De ki: Ey putlar için çeşitli haramlar icat eden müşrikler! Gelin sizlere Allah'ın neleri emrettiğini, neleri yasakladığını sayayım; 
Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın
Sizi O'na yakınlaştırması için aracılar ve şefaatçiler edinmeyin, doğrudan ve sadece Allah'a kulluk edin
Ana babaya iyi davranın
(Müşriklerin Muhammed peygambere yönelttikleri "evladı babasına düşman etti, aileleri parçaladı" suçlamalarına nispettir aynı zamanda)
Putlara kurban olsun ve bereket getirsin diye çocuklarınıza kıymayın (bkz.137. ayet ve açıklaması) Çünkü sizlere de çocuklarınıza da rızık veren Allah'tır. 
Zina gibi çirkin ve utanç verici davranışların gizlisinden de aşikarından da uzak durun.
Allah'ın saygın ve şerefli olarak yarattığı insan canına haksız yere kıymayın
152-Yetimlerin mallarına onlar erişkinlik çağına gelinceye kadar sakın el uzatmayın. Ancak onların iyiliği için, malın değerini koruma yahut arttırmaya yönelik tasarruflarda bulunabilirsiniz. Ergenlik çağına gelip kendi mallarına sahip olabilecek düzeye ulaştıklarında onlara mallarını eksiksiz teslim edin. 
Dürüstlükten şaşmayın.
Alım-satım işlerinizde çok titiz ve hakkaniyetli hareket edin
İnsanlar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklarda tanıklığınıza başvurulduğunda kesinlikle doğruyu söyleyin. Böyle bir durumda, akrabalarınızın ve dostlarınızın yararına da olsa, sakın yalan söylemeyin.
Bu ilahi emirlerin hiçbiri yapamayacağınız şeyler değildir. Aksine O sizlerin yararı için bu hususları önemle emretmektedir. 
153-Dolayısıyla Allah'ın emirlerine titizlikle uyun, inancınıza sadakat gösterin. İşte Allah bu şekilde sizlere nasihat vermekte ve sizin bu nasihatleri dinleyip erdemli bir şekilde yaşamanızı istemektedir. Şirke bulaşmayın, zira elçimizin tebliğ ettiği tevhit inancı, ilahi vahye dayanan dosdoğru yolu temsil etmektedir. İşte iyice düşünüp gerçeği kavrayasınız diye Allah sizlere  bu hususları bildirmektedir.

154-Bir zamanlar, Allah'ın birliğine ve onun gönderdiği peygamberlere inanıp ilahi emir ve yasaklara uyarak yaşayanlara nimetimizi tamamlamak ve İsrailoğulları'nın doğru yola girmeleri için gereken her şeyi açıklamak üzere bir rahmet ve rehberlik kaynağı olarak Musa'ya Tevrat'ı vahyetmiştik.
155-Şimdi de elçimiz Muhammed'e, ilahi nimet ve rahmet kaynağı bu mübarek Kur'an'ı vahyetmekteyiz. Şu halde dosdoğru tevhit yoluna girmek ve ilahi rahmete ulaşmak için yapmanız gereken şey, bu kitaba iman etmek ve içindeki öğütleri dikkate almaktır. 

156-Ey müşrikler! Artık size bu kitap lutfedildikten sonra Allah'a şirk koşma hususunda bahaneler uydurma şansınız kalmamıştır. Bundan böyle "Bize de yahudi ve hristiyanlara verilen kutsal kitaplar gibi bir kitap verilseydi biz de onlar gibi iman ederdik, hatta doğru yola onlardan daha çok sadık olurduk, oysa şimdi böyle bir kitaba sahip olmadığımız için Allah'ın mesajlarından habersiz kaldık" deme hakkınız yoktur.
157-Zira işte size, içinizden biri olan Muhammed vasıtasıyla Allah'ın birliğini ve emirlerini açıkça anlatan, size kılavuzluk edecek Kur'an vahyedilmektedir. Bu Allah'ın sizlere olan rahmetinin eseridir. Durum böyle iken elçimiz Muhammed'in peygamberliğini inkar eden müşriklerden daha zalim kim vardır? (bkz.Taberi) Doğrusu biz böyle kimseleri şiddetli bir azap ile cezalandıracağız. 

158-Müşrikler bu kadar açık delilleri gördükleri halde Muhammed'in gerçekten peygamber olduğuna iman etmek için illa da başlarına Allah'tan bir felaket gelmesini, müminlerle savaştıklarında meleklerin kendilerine azap getirmesini yahut başlarına ölüm anının gelip çatmasını mı bekliyorlar? Halbuki böyle bir an geldiğinde artık dünya hayatındaki imtihan bitmiş olacak ve o güne kadar iman edip Allah'ın emir ve yasaklarına uygun yaşamamış olanlar için, (bkz:Süddî, Maverdi) iş işten geçmiş olacaktır. Çünkü o son anda iman etmenin bir anlamı yoktur.
Ey Muhammed! Senin peygamberliğine inanmayan ve ahiret uyarılarını alaya alan müşriklere de ki: "Bekleyin bakalım! Hesap günü geldiğinde kimin doğru söylediğini anlayacaksınız." (bkz.Taberi)

159-Ey Muhammed! Allah'ın bütün peygamberlere gönderdiği tek ilahi din olan tevhitten ayrılıp çeşit çeşit gruplara bölünen yahudi, hristiyan, müşrik vb. kimselere aldırma! Onların bu durumda olmalarından sen sorumlu değilsin. Hepsi sonunda Allah'ın huzurunda toplanıp hesaba çekilecektir. 
160-O gün, tevhide ve peygamberlere iman etmiş ve Allah'ın emir ve yasaklarına uygun yaşamış olanlar (bkz.Maturidi) katbekat (bkz.Maturidi, Alusi) ödüllendirileceklerdir. Müşrikler ise şirkin tam karşılığı bir ceza olarak sonsuza dek kalmak üzere cehenneme atılacaklardır. (bkz.Maturidi

161-Ey Muhammed! Bazı varlıkları şefaatçi edinip Allah'a ortak koşan müşriklere de ki: "Rabbim beni, gönderdiği vahiy ile tevhide yönlendirmiştir. Bu din aynı zamanda Allah'ın gönderdiği bütün peygamberlerin dinidir. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi İbrahim peygamberin dini de budur. Çünkü İbrahim hiçbir zaman sizler gibi Allah'a ortak koşmamıştır.
162-Bundan dolayı benim namazım, kurbanım, diğer ibadetlerim, hayatım, ölümüm, kısacası her şeyim, bütün varlığın yaratıcısı ve rabbi olan Allah'a yöneliktir. 
163-Hiç bir şeyi O'na ortak koşmam söz konusu değildir. İşte bana Allah tarafından vahyedilen dosdoğru yol budur. O bana, içinizden gönderilmiş bir peygamber olarak sizlere öncü ve örnek olmamı emretti."

164-De ki: Her şeyi yaratan ve bütün varlığın mutlak egemenliğini elinde bulunduran Allah olduğu halde ben başka varlıkları nasıl şefaatçi kabul edip O'na ortak koşabilirim? Allah'a ortak koşmakta ısrar ederseniz sorumlusu kendiniz olursunuz. Çünkü herkes sadece kendi yaptığından sorumludur. Nitekim O, hesap günü geldiğinde herkesi huzurunda toplayacak ve son derece adil bir şekilde herkesin davranışını değerlendirecektir. Kimin haklı kimin haksız olduğunu bugün anlamayanlar o gün net olarak anlayacaklardır.

165-Ey insanlar! Sizleri yaratan ve yeryüzündeki her şeyi emrinize veren Allah'tır. İçinizden kiminin zengin, kiminin yoksul, kiminin güçlü, kiminin zayıf olması da Allah'ın sizleri, sahip olduğunuz mal ve konumu nasıl kullandığınız hususunda (bkz.Zemahşeri) denemesinden ibarettir. Önemli olan zenginlik-fakirlik ya da güçlülük-zayıflık değil, iman ve erdem ile yaşamaktır. Kişi her ne durumda olursa olsun, sahip olduklarını kendisine bahşeden Allah'a şükretmeli ve O'nun dinine uyup emirlerine itaat etmelidir. Şunu unutmayınız ki Allah insanlara karşı çok merhametlidir, yanlış inanç ve davranışlarda bulunanlar eğer gerçeği görüp peygambere iman ederlerse Allah onları affedecektir. Israrla Kur'an'ın ilahi vahiy olduğunu reddeden ve Allah'tan başka varlıkları aracı ve şefaatçi olarak benimseyip adeta O'na ortak koşan kimseleri ise muhakkak (bkz.Zemahşeri, Maverdi, İbnü'l-Cevzi) cezalandıracaktır.

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;