29 Mayıs 2017 Pazartesi

KURAN -57- (34) SEBE SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

54 Ayet - /Allah'a nankörlük eden halk/

----- Mekke döneminin ortalarında Lokman suresinin ardından vahyedilmiştir. Yemen tarafında bulunan ve vaktiyle sel sularıyla helak edilen Sebe şehrinden söz ettiği için bu adı almıştır. Mekkeli müşriklere açık uyarılar vardır. Ayrıca Davud ve Süleyman peygamberlerin kıssalarına da yer verilmekte, tevhit ve ahiret inancından bahsedilmektedir. İnsanları şirke sevkeden elebaşları ile onlara körü körüne uyanların ahiretteki halleri gözler önüne serilmektedir -----
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, İndirildiği dönemin ışığında Kur'an tefsiri)

KULLUK EDİLMEYE LAYIK YEGANE KUDRET 

1-Ey müşrikler! Bilesiniz ki kulluk edilmeye layık yegane kudret Allah'tır. Çünkü Allah, içerisinde yaşadığınız şu muhteşem kainatı en mükemmel şekilde yaratıp sahip olduğunuz bütün nimetleri sizlere bahşetmiştir. (bkz.Taberi) Bütün varlık onun mülküdür. Sizin şefaatçi kabul edip Allah'a ortak koştuğunuz varlıklar ise hiçbir şey yaratmış değildir. Üstelik onların sizlere dünyada da ahirette de herhangi bir faydası olmaz.
2-Oysa Allah, yarattığı bütün varlıkları gözetmekte ve nimetleriyle donatmaktadır. Buna rağmen yine de o varlıkları şefaatçi kabul edip Allah'a ortak koşan siz müşriklerin yaptığını da gayet iyi bilmektedir. Kainatta O'ndan gizli kalabilecek hiçbir şey yoktur. (bkz.Taberi) Bu yüzden yapmanız gereken şey derhal şirki bırakıp tövbe etmek ve elçimiz Muhammed'e iman etmektir. Eğer böyle yaparsanız O, sizleri engin merhametiyle affedecektir.

MÜŞRİKLERE UYARILAR 

3-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklerin senin uyarılarına kulak vermediklerini ve sana "Madem peygamber olduğunu iddia ediyorsun,  o halde seni yalanladığımız için başımıza geleceğini söylediğin azabı getir de görelim!" diye meydan okuduklarını ve kendilerince seninle alay ettiklerini biliyoruz. (bkz.Taberi) Onlara de ki: "Rabbime yemin olsun ki eğer bu inkarcılığınızdan vazgeçmezseniz, alay ettiğiniz azap başınıza gelecektir. Fakat bunun ne zaman olacağını ben bilemem. Çünkü gaybı sadece Allah bilir. Gizli saklı olduğunu düşündüğünüz en küçük şeyleri dahi bilen Allah, şüphesiz sizin bu davranışlarınızı da görür.
4-Hesap günü geldiğinde benim peygamberliğime iman eden, Allah'ın emir ve yasaklarına uygun yaşayanları en güzel şekilde ödüllendirecek (bkz.Taberi)
5- Sizler gibi Allah'ın peygamberlerini inkar etmiş, diğer insanları bu mesaja inanmaktan alıkoymuş (bkz.Cabiri) ve onların uyarılarını alaya almış olanları acı ve alçaltıcı bir azaba uğratarak bu davranışlarınızın cezasını verecektir.
6-Aslında daha önce vahyedilen ilahi kitaplardan haberdar olan aklı başında kimseler, sana vahyettiğimiz kitabın Allah tarafından gönderildiğini ve insanları dosdoğru yola yönlendirdiğini hemen anlarlar. (bkz.Zemahşeri)

7-Ey elçimiz Muhammed! Sen tevhidi anlatırken bazı elebaşı müşriklerin seni takip ettiklerini, insanları seni dinlemekten alıkoymak için, "Baksanıza! Toprakta çürüdükten sonra tekrar diriltileceğimizi söylüyor! O da yetmezmiş gibi peygamberliğini iddia ediyor! bakmayın siz bunun söylediklerine
8-Düpedüz Allah'a iftira ediyor! Cinlerin etkisine girmiş delilik hali var!" diyerek seni halk arasında itibarsızlaştırmaya çalıştıklarını biliyoruz. Fakat sen onların bu tavırları karşısında sakın yılgınlık gösterme! Çünkü sana yakıştırdıkları şeyler tamamen iftiradan ibarettir. Tersine, sapkınlık içerisinde olanlar kendileridir.
9-İnanmadıkları takdirde başlarına geleceği uyarısında bulunduğun azabı derhal isteme küstahlığı gösterirken Allah'ın gücünü hiç düşünmezler mi? Allah'ın peygamberine böyle davrandıkları takdirde feci bir azapla karşılaşabileceklerini hiç hesaba katmazlar mı? Doğrusu Allah onları cezalandırmaya, istedikleri gibi gökyüzünü başlarına indirmeye yahut hepsini yerin dibine geçirmeye kadirdir. Ancak onlara süre tanımakta, yaptıklarından pişman olup tövbe etmeleri için fırsat vermektedir. Aklını kullananlar, bu durumdan ders alır, Allah'ın rahmetine nail olmak için tövbe edip peygamberlere inanır.

DAVUD ve SÜLEYMAN PEYGAMBERLERİN KISSALARINDAN DERSLER 

10-Ey Muhammed! Senin peygamberliğine inanmayan ve kendilerine uyarıda bulunduğun ilahi azabı bir an önce getirmeni isteyen küstah müşriklere, daha önce Davud'a peygamberlik verdiğimizi hatırlat! Üstelik peygamberliğin yanı sıra ona hükümranlık nimetini de vermiştik. Öyle ki kâinatta Allah'a kulluk görevini yerine getiren birçok varlık onun tasarrufu altında bulunuyordu. Egemenliği, dağlar, kuşlar ve daha birçok varlık üzerinde geçerli hale gelmişti.
11-Krallığında demir işletmeciliği yapılıyor, demirden sağlam zırhlar inşa ediliyordu. Ona ve inananlarına, "İnsanlar için yararlı işler yapınız, Allah'ın emirlerinden çıkmayınız. O, sizleri her an gözetmektedir" diye uyarıda bulunmuştuk. Hal böyleyken Allah'ın, kulu Muhammed'e peygamberlik vermesini niçin yadırgıyorsunuz?

12-Davut'tan sonra peygamberlik verdiğimiz Süleyman'a da benzer bir hükümranlık bahşetmiştik. Bir aylık yolu bir sabahta gidip bir akşamda dönen rüzgarı ve iş gören ruhani varlıkları Süleyman'ın emrine verdik. Onlardan hangisi emrimizden çıksa ona en ağır alevli azabımızı tattırırdık. 
13-Görkemli saraylar ve sanat harikası mabetler inşa edilir, dillere destan ziyafetler verilirdi.  İşte biz Davud'a da Süleyman'a da böyle büyük bir hükümranlık verip bunun karşılığında Allah'a kulluk etmelerini emretmiştik. Ne var ki Allah'ın bütün bu nimetlerine hakkıyla şükreden ve sadece O'na kulluk eden Süleyman ve Davut gibi kullar çok azdır. Nitekim siz Mekke müşrikleri, Allah'ın içinizden bir peygamber göndermiş olmasına ve bahşettiği onca nimete nankörlük ediyorsunuz!

14-Emri altındakiler Süleyman'ın hükmüne o kadar itaat etmekteydiler ki bir kurt asasını kemirip yıkılmasına sebep olmasaydı onun öldüğünü bile anlamayacaklardı. Aslında Süleyman'ın uzun süre önce öldüğünü anlamış olsalardı o kadar süre bu ağır işlerde çalışmazlardı. 

SEBE KISSASINDAN MÜŞRİKLERE DERSLER 

15-Vaktiyle Yemen bölgesinde yaşayan Sebe halkı da, tıpkı Mekkeli müşrikler gibi büyük nimetlere sahiptiler. Sağlı sollu bahçelerin uzayıp gittiği yemyeşil bir beldede yaşıyorlardı. Gönderdiğimiz peygamberler (bkz.Taberi) onlara, "İçinde yaşadığınız bu güzel ülkeyi, bu nimetleri size bahşeden Allah'a şükredin, O'na gereği gibi kulluk edin" diye öğüt vermişlerdi.
16-Ne var ki Sebe halkı bu öğütlere kulak vermemişti. Bunun üzerine setleri yıkan büyük bir sel baskının altında kaldılar ve o cennet gibi bağları, bahçeleri viraneye döndü. 
17-Sahip oldukları nimetleri kendilerine veren Allah'a karşı nankörlük ve O'nun elçisini inkar ettikleri için onları işte böyle cezalandırdık.

18-Oysa kendilerine bahşettiğimiz nimetler sonucunda o kadar sık ticaret yolculukları yapmaktaydılar ki Yemen'den Şam bölgesine kadar uzanan topraklar adeta avuçlarının içi gibiydi. Bütün bu bölgede gece ve gündüz güven içerisinde ticaret yapabiliyorlardı. (bkz.Zemahşeri
19-Fakat onlar, bu nimetin değerini bilip Allah'a şükretmek yerine nankörlük ettiler. O'nun elçilerine iman etmeyip bir de "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzat" diyerek tamahkarlıkta bulundular. (Razi, bunu "küfrün lisan-ı hal ile ifadesi" olarak tanımlıyor) Bunun üzerine biz de onları helak edip sonraki nesillere sadece hikayelerinin kalmasını sağladık. Medeniyetleri dağıldı, sahip oldukları nimetler ellerinden kayıp gitti. 
20-Böylece, içlerinden iman edenlerin dışındakiler, vaktiyle şeytanın, "Ben de senin kullarını kendime uyduracağım, elçilerine iman etmene engel olacağım" şeklindeki temennisini haklı çıkardılar.
21-Esasında şeytanın, onlar üzerinde herhangi bir gücü söz konusu değildi. Fakat onlar kendi istekleriyle ona uydular ve böylece gerçek iman sahipleriyle kuşku duyanlar ortaya çıkmış oldu.

ŞEFAAT DÜŞÜNCESİNE DAYALI ŞİRK İNANCININ ELEŞTİRİSİ 

22-Ey elçimiz Muhammed! Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onlardan medet uman müşriklere de ki: "Allah kainatta bulunan her şeyin mutlak hakimidir. Her şeyi yaratan O'dur. Sizin şefaatçi olduklarını sandığınız varlıklar ise hiçbir güç ve kudrete sahip değildir. Allah'ın herhangi bir yardımcıya da ihtiyacı yoktur. 
23-Ahiret gününde sizlere şefaat etsinler diye kendilerine tazimde bulunduğunuz melekler ve diğer varlıklar kesinlikle böyle bir güce sahip değildir. (bkz.Razi) Kaldı ki hesap günü geldiğinde, şefaatçi olduklarını sandığınız melekler dahil herkes, dehşet içerisinde kendinden geçmiş olacaktır. Nihayet o korku anı geçince, Allah meleklere konuşma izni verecek ve onlar da peygamberlerin hakikati anlattıklarını ikrar etmekten başka bir şey söylemeyeceklerdir. Zaten O'nun huzurunda kimsenin hiçbir gücü ve yetkisi söz konusu değildir. Bütün kudret ve yetki O'nundur."

24-Ey elçimiz Muhammed! Allah'ın nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onlardan medet uman varlıklara şöyle söyle: "Ey müşrikler! Gökyüzünden yağan yağmurlar ve bu sayede yeryüzünde yetişen rızık sizlere hangi kudret sayesinde ulaşıyor? Allah'a ortak koşup medet umduğunuz varlıklar sayesinde mi? Hayır, bütün bunları size sağlayan kudretin Allah olduğunu pekala biliyorsunuz! O halde düşünün! Rızkı veren ve her şeyin mutlak hakimi olan Allah'a kulluk eden bizler mi doğru yoldayız, yoksa O'na ortak koşan sizler mi?
25-Bakın, sizlere sırf kendi iyiliğiniz için bu uyarıları yapıyoruz. Yoksa sizin şirkinizden biz sorumlu olmayacağız. Ayrıca bizim inancımızın yanlış olduğunu düşünüyorsanız merak etmeyin, sizler de bizim inancımızdan sorumlu olmayacaksınız.
26-Hangimizin haklı olduğu hesap gününde ortaya çıkacaktır. Allah o gün, iman edenleri cennete, inkar edenleri ise cehenneme sevk edecek ve böylece herkese layık olduğu karşılığı verecektir." (bkz.Zemahşeri)
27-Ortaklığa dahil ettiğiniz, Allah'ın seviyesine çıkarıp O'na şirk koştuğunuz putlar şimdi neredeler, gösterin bana!" Asla gösteremeyecekler.

28-Ey Muhammed! Biz seni insanlara işte bu mesajları ulaştırasın diye peygamber olarak görevlendirmiş bulunuyoruz. Sana iman edenleri dünya ve ahirette kazançlı çıkmakla müjdeliyor, seni inkar edenleri ise cehennem azabı ile uyarıyoruz. 
29-Fakat ne yazık ki müşriklerin çoğu senin peygamberliğine inanmamakta ve kendilerine yaptığın uyarıyı alaya alırcasına, "Sana inanmadığımız takdirde uğrayacağımızı söylediğin şu azap ne zaman gelecekmiş, görelim" demektedirler. 
30-Onlara de ki: "Ey müşrikler! Vaktiniz varken iman edin, çünkü ilahi azapla yüzleştiğiniz gün artık iş işten geçmiş olacaktır. O gün ne tövbeniz kabul edilecek, ne de size ikinci bir şans verilecektir!"

MÜŞRİKLERİN HESAP GÜNÜNDEKİ PİŞMANLIKLARI 

31-Muhammed'in peygamberliğine inanmayan müşrikler, "Ne Muhammed'in Allah'tan aldığını söylediği Kur'an'a, ne de onun söz ettiği uyarılara inanacağız! Biz atalarımızın dinine uyarız" demektedirler. Doğrusu onlar hesap günü Allah'ın huzuruna çıkarıldıklarında böyle söyleyemeyeceklerdir. O gün hesap verirken hepsi birbirini suçlamaya başlayacak, elebaşılarının sözlerine uyup şirke bulaşan ve elçimizi inkar edenler, kendilerini şirke sevkeden elebaşılarına dönüp, "Sizin yüzünüzden bu hale düştük! Siz olmasaydınız biz Muhammed'e iman ederdik" diyeceklerdir.
32-Elebaşıları ise bu suçlamaları kabul etmeyecek ve "Biz mi sizi saptırdık? Siz ona iman ediyordunuz da biz mi engel olduk?" diyeceklerdir.
33-Onlara uyup elçimizi inkar edenler ise, "Tabi! Gece gündüz bizi şirk inancına bağlı tutmak için çaba gösteriyor ve peygamberi inkar etmemiz için elinizden geleni yapıyordunuz!" diyeceklerdir. Neticede cehennem azabını gördüklerinde dünyada onu yalanlamalarından dolayı derin bir pişmanlık duyacaklardır. Dünyadaki bu kibirli tavırlarına karşılık o gün onları zincirlere vurulmuş halde cehenneme sürükleyeceğiz.

ZENGİNLİK ve NÜFUZLARINA GÜVENEN MÜŞRİKLER 

Ey elçimiz Muhammed! Senin soylu ve varlıklı olmadığını, sade bir insan olduğun için peygamber olamayacağını söyleyen müşriklerin bu tavırları seni yıldırmasın!
34-Çünkü biz daha önce hangi topluma peygamber gönderdiysek o toplumun refah içinde yaşayan kibirli önderleri çıkıp elçilerimizi küçümsediler. "Seninle gönderilen mesajı umursamıyoruz
35-Biz o kadar varlıklı ve soylu iken peygamberlik sana mı kaldı? Eğer biz yanlış yolda olsaydık, Allah bize bu kadar mal, servet ve evlat vermezdi" (bkz.Taberi) dediler ve onları yalanladılar. İlahi azaba ilişkin uyarıları dikkate almadılar. İşte o toplumların sonları Mekkeli müşrikler için bir ders olmalıdır. 

36-Ey elçimiz Muhammed! Sana iman etmemelerini işte bu gerekçeye dayandıran müşriklere şöyle de: "Rabbim peygamberlik görevini kime vereceğini en iyi bilendir.
37-Üstelik sahip olduğunuz mal ve servet de Allah'ın sizlere bahşettiği nimetlerdendir. Fakat O'nun elçisine iman etmezseniz bu sahip olduğunuz mal ve nüfuz sizi Allah'a yakınlaştıracak değildir. Biliniz ki sizleri Allah'a yakınlaştıracak tek şey, O'nun peygamberine iman etmeniz ve emirlerine uygun yaşamanızdır. Bu şekilde davranan müminler Allah tarafından, fazlasıyla ödüllendirileceklerdir.
38-Sizler gibi peygamberleri inkar eden ve insanların tevhide inanmalarını engellemeye çalışanlar ise hesap günü ilahi azaba maruz kalacaklardır.
39-Rızkı dilediği gibi bahşeden Allah'tır. Sahip olduğunuz mal ve servetle sizi imtihan etmektedir. Eğer sizlere verilen mallardan bir kısmını muhtaç insanlara yardım için kullanırsanız bu imtihanı kazanırsınız." (bkz.İbn Kesir)

40-Mahşerde Allah müşriklerin hepsini huzurunda toplayacak ve meleklere, "Bunlar sizi Allah'a ortak koşup tâzim mi ediyorlardı?" diye soracaktır. 
41-Melekler ise, "Haşa! Bizim kulluk edilmeye layık bir vasfımız olmadığı gibi, onların şirk inançlarıyla da bir ilgimiz yoktur. Bizler senin tekliğini tasdik ederiz. Senin kudretin eşsizdir. Aslında bu müşrikler düpedüz şeytanın yolundan gitmekteydiler" diye cevap vereceklerdir.
42-Bunun üzerine Allah müşriklere şöyle buyuracaktır: "Dünyada kendilerinden şefaat umduğunuz varlıkların bugün asla yararını göremeyeceksiniz. Bugün hepiniz kendi sorumluluğunuzu taşıyacak ve elçimizi yalanlamanızdan dolayı cehennem azabına maruz kalacaksınız!"

43-Çünkü müşrikler, elçimiz kendilerine ayetlerimizi tebliğ ettiği zaman ona inanmamış ve "Bu adam peygamber değil, yalan konuşuyor, Allah'a iftira ediyor! Bizi atalarımızın dininden soğutmak istiyor. Büyülü ve etkileyici sözlerle bizleri kandırmaya, dinimizden döndürmeye çalışıyor" diyerek ona karşı çıkmışlardı.

44-Oysa kendilerine uyduklarını söyledikleri ataları, şirk koşarken vahye dayalı bilgi ile hareket etmiyorlardı. (bkz.Zemahşeri) Senin peygamberliğini reddederken de Allah tarafından vahyedilmiş herhangi bir bilgiye dayanmamaktadırlar. 
45-Tıpkı kendilerinden önceki toplumlar gibi elçilerimizi inatla yalanlamaya devam etmektedirler. Halbuki onlar daha önce helak ettiğimiz inkarcı toplumların sahip olduğu güç ve kuvvetin onda birine bile sahip değiller. (bkz.Taberi) Durum böyleyken niçin geçmişten ibret almamakta, peygamberleri inkar etmenin sonun kötü olduğunu görmemektedirler?

Ey elçimiz Muhammed! Seni körü körüne ve inatla yalanlayan müşriklere 
46-Şunu açıkça ilan et: "Ey müşrikler! Aklınızı kullanın, iyi düşünün! Ben sizden kendim için bir şey istemiyorum. Üstelik gayet iyi biliyorsunuz ki cinlerden haber aldığını iddia eden yalancılardan da değilim. Sizlere Allah'ın mesajlarını iletiyorum, şirk inancını sürdürdüğünüz takdirde başınıza büyük bir azabın geleceği konusunda sizleri uyarıyorum. 
47-İnanırsanız siz kazançlı çıkacaksınız. Benim sizden beklediğim hiçbir kazanç yoktur. Yaptığım görevin mükafatını Allah verecektir. Rabbim yaptıklarınızı görmektedir.
48-İşte böyle açık bir şekilde doğruları size anlatmaktadır. O, sizin bildiğiniz ve bilmediğiniz her şeyden haberdardır. Eninde sonunda inananlara zafer nasip edecektir.
49-Bana rabbimden vahiy gelmekte ve ben sizleri O'nun gösterdiği doğru yola davet etmekteyim.
50-Nasıl olur da sapkın olduğumu düşünürsünüz! Sapkınlık asıl sizin yaptığınızdır. Nefislerinize uymanızdır. (bkz.İbn Kesir) O, hepinizin yaptıklarını çok iyi bilmektedir ve gerekli cezayı da verecektir."

Ey elçimiz Muhammed! Onların ısrarlı inkarları seni üzmesin
51-Kıskıvrak yakalandıkları ve kaçma imkanlarının kalmadığı o ahiret gününde, onların nasıl tir tir titrediğini göreceksin.
52-Kıyamet günü pişman olacaklar, iman ettiklerini söyleyecekler, fakat bu pişmanlıkları kendilerine fayda vermeyecektir. Çünkü artık iş işten geçmiş olacaktır. 
53-Oysa daha önce gözlerini gerçeklere kapatarak, uzakça bir yerden karanlığa taş atıyorlardı.
54-Dünya hayatında ellerinde fırsat varken iman etmedikleri, senin peygamberliğini kabul etmedikleri, sana "yalancı, mecnun ve kahin" gibi yakıştırmalarda bulundukları için cezalandırılacaklar, kaçacak yer bulamayacaklardır. Tıpkı kendilerinden önce peygamberleri yalanlayanlar gibi onlar da umduklarını bulamayacaklar, hüsrana uğrayacaklardır. 

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR