1 Temmuz 2017 Cumartesi

KURAN -88- (29) ANKEBUT SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

ANKEBUT = Dişi örümcek
69 Ayet - /Allah'a ortak koşulan varlıklar ancak örümcek ağı kadar fayda sağlayabilirler/

------ Mekke döneminin sonlarına doğru, Rum suresinin ardından vahyedilmiştir. Müşriklerin baskılarına karşı müslümanların dayanmaları yönündeki telkinler özellikle dikkat çekmektedir. Peygamber kıssalarına yer verilmekte ve Allah'tan başka varlıklardan medet ummanın bir örümcek ağından medet ummak kadar anlamsız olduğu ifade edilmektedir. ------  
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

BASKILAR KARŞISINDA İNANCINDA SEBAT EDENLER

1-Elif lam mim (Huruf-ı mukattaa)

2-Ey müşriklerin baskıları karşısında metanetlerini kaybeden ve "Allah neden bize yardım etmiyor?" diye hayıflanan müminler! Yoksa siz tevhide (bkz.Mukatil) ve elçimiz Muhammed'e (bkz.Maturidi) iman etmiş olduğunuzu söylemekle nihai kurtuluşa ereceğinizi, bu uğurda bir takım sıkıntılara katlanmadan gerçekten mümin olabileceğinizi mi zannettiniz?
3-Biliniz ki geçmişte gönderdiğimiz peygamberlere inananlar nice sıkıntılara göğüs gerip nice fedakarlıklarda bulunmuşlardı. Bu sayede Allah, kimin gerçekten iman ettiğini ve kimin yalancı olduğunu dost ve düşman herkese göstermektedir. 

MÜMİNLERE BASKI YAPAN MÜŞRİKLER

4-Diğer taraftan müminlere baskı yapan müşrikler (bkz.Mukatil, Taberi) bütün bu yaptıklarından sonra cezasız kalacaklarını düşünüyorlarsa çok yanılıyorlar. Bu çok yanlış bir düşünce biçimi.  
5-Gerçek şu ki kim ahirette Allah tarafından ödüllendirilmeyi ümit ediyorsa (bkz.İbn Atıyye) bu emeline ulaşmak için elçimize iman edip ilahi emirlere göre hareket etmesi gerekir. Böyle yaptığı takdirde bilsin ki Allah onu muhakkak ödüllendirecektir. Zira Allah onun her yaptığını bilmekte ve her söylediğini işitmektedir.   

6-Elçimize inanıp müşriklerin baskılarına sabredenler ise kazançlı çıkacaktır; çünkü Allah onların bu mücadelelerine muhtaç değildir. Zaten Allah bütün evreni insanın maslahatı için yaratıp her şeyi onun emrine vermiştir. (bkz.Maturidi

7-Elçimiz Muhammed'e inanan ve müşriklerin baskılarından dolayı dininden dönmeyen kararlı müminlerin, geçmişte müşrik iken yaptıklarını elbette affedeceğiz. Gerek müşrik gerek müslüman iken yaptıkları güzel davranışları ise en güzel şekilde ödüllendireceğiz. (bkz.Kurtubi)  

8-Ey Muhammed'in peygamberliğine iman ettikleri için başta aileleri olmak üzere bütün çevrelerinden baskı gören müminler! Evet, biz insanın ebeveynine karşı iyi davranmasını emrettik, fakat ebeveyniniz sizleri elçimiz Muhammed'e iman etmekten vazgeçirmeye ve şirke döndürmeye çalışıyorsa bu durumda onlara itaat etmeyiniz. Unutmayınız ki hepiniz öldükten sonra diriltilecek ve Allah'ın huzuruna çıkarılıp hesaba çekileceksiniz. İşte o zaman dünyadaki bütün davranışlarınızın karşılığını bulacaksınız. 
9-O gün, dünyada elçimiz Muhammed'e inanmış ve ilahi emirlere göre yaşamış olanlar cennete gireceklerdir. 
-Ayetin, sahabeden Sa'd b. Ebu Vakkas hakkında inzal edildiği rivayet edilir. Buna göre Sa'd müslüman olunca annesi onu dinden döndürmeye çalışmış, dönemediği takdirde açlık grevi yapacağını söyleyerek onu baskı altına almıştır. (bkz.Taberi)- 

İNANÇLARINDA SEBAT GÖSTERMEYENLER

10-Biliyoruz ki içinizden bazıları tevhide inandıklarını söyledikleri halde, müşriklerden gördükleri baskılar karşısında yılgınlık göstermekte, bu baskıları, eski dinlerini terkettikleri için gördükleri bir ilahi ceza olarak değerlendirmekte (bkz.İbn Kesir) ve İslam'dam dönmektedirler. Doğrusu bunlar samimiyetsiz kimselerdir. Nitekim Allah'ın yardımıyla müminler müşriklere karşı üstünlük sağladıkları zaman bu kimseler müminlere yakınlaşmaya çalışacak ve "Biz öteden beri sizin tarafınızdaydık" diyeceklerdir. 
11-Fakat şunu unutmasınlar ki Allah onların gizli saklı bütün düşüncelerinden  haberdardır. Bu gibi ikiyüzlüleri çeşitli şekillerde imtihan edecek ve gerçek yüzlerini herkes görecektir. 

12-Kendilerini kesinlikle doğru yolda gören Kureyşli müşrikler, elçimiz Muhammed'e iman edenleri inançlarından döndürmek için onlara güya güvence verip, "Dininizden dönün, bize uyun, günahı varsa bizim boynumuza olsun!" demektedirler. Oysa bu büsbütün boş bir söz ve gerçek dışı bir vaattir. Zira onların böyle bir hak ve yetkileri yoktur. 
13-Üstelik onlar kendi yaptıklarının cezasını çekecekleri gibi, böyle yalanlarla bazı insanları tevhitten alıkoymaya çalışmanın günahını da yükleneceklerdir. Kıyamet günü geldiğinde bütün bu yaptıklarından hesaba çekilecek ve gerekli cezayı göreceklerdir.

PEYGAMBER KISSALARINDAN MÜŞRİKLERE DERSLER

14-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklerin bu tavırları seni üzmesin! Şunu bil ki onlar da geçmişte helak ettiğimiz müşrik toplumlar gibi hezimete uğrayacaklardır. Sen ve müminler ise muzaffer olacaksınız (bkz.Taberi) Nitekim Nuh peygamber, halkına çok uzun bir müddet tevhidi tebliğ etmiş, fakat onlar ısrarla inkar etmişlerdi.
15-Bunun üzerine biz de onları tufan ile boğduk ve Nuh ile birlikte inananları bir gemiyle kurtardık. Onların bu halini herkes için ders alınacak bir ibret yaptık. 
-Hz.Nuh'un ömrü hakkında alimlerin değişik görüşleri vardır. Ayette Nuh peygamberin halka tebliğ çalışması için, "binden elli eksik" ifadesi kullanılmıştır. Bu da Nuh peygamber'in 950 yıl tebliğ çalışması yapmış olduğu olarak yorumlanır. 1000 sayısı klasik Arapça'da "re'sü'l-aded" denilen büyük sayıların en büyüğüdür ve ondan büyük sayı yoktur. Eskiler sayıları bu biçimde ifade ederlerdi. Rahmetli hafız dedem okul numaralarımızı vs bu biçimde telafuz ederdi. Bu nedenle unutulmaz, lakap gibi üstümüzde gezinirdi. Amcalarımdan birinin lakabı ölene kadar "İki binden dört eksik" olarak kaldı. 
Özet olarak; Bu tarz Arapça ve Aramca'nın söz ve belagat oyunlarındandır. Diğer ilahi metinlerde de bu tür şimdi bizlere abartılı gelen rakamlar verilir ama örneğin burada Hz.Nuh'un yaşı değil "olabilecek en uzun sürede" tebliğ yaptığı ve çok uzun bir süre sabrettiği vurgulanmaktadır. O 50 sene eksiltme, Arap ve Aram dil ve edebiyatı özelinde "peygamber olsa bile insanın 50 sene daha dayanamayacağını" anlatmaktadır. Tüm ilahi metinlerde bu tarz abartılı rakamlarla karşılaşıldığında, aslında ne anlatılmak istendiğine bakılmalıdır.-  

16-Aynı şekilde vaktiyle İbrahim'i de halkına elçi gönderdik, Bir gün halkına şöyle demişti; "Sadece Allah'a kulluk edin ve O'ndan çekinin. Sizler için hayırlı olan budur. Bunu bir farkedebilseniz!
17-Hurafe üreterek, Allah ile aranıza koyduğunuz putlara kulluk ediyorsunuz. Allah ile aranıza koyup kulluk ettikleriniz, size rızık verecek güçte değillerdir. Siz rızkı Allah katında arayın, O'na kul olun, O'na teşekkür edin, çünkü O'na döndürüleceksiniz. 
18-Eğer inkar ederseniz zararı size olur. Geçmişte nice toplumlar peygamberleri inkar etmiş ve kendileri zarara uğramışlardır. Zira peygamberlerin görevi sadece tebliğ etmektir."

19-Ey müşrikler! İçerisinde yaşadığınız şu muazzam evrene bakıp da Allah'ın bütün bu varlıkları nasıl yoktan var ettiğini hiç düşünmez misiniz? Allah'ın yaratıcı kudreti gözlerinizin önündeyken nasıl olur da elçimizin ahiret uyarılarını alaya alırsınız? 
20-Tabiata bakın ve her bir varlığın Allah tarafından nasıl muhteşem bir şekilde yaratıldığını görün! Kurumuş toprağın nasıl canlandığını, sararmış ağaçların nasıl yeşerdiğini inceleyin. Evet, Allah evrende nasıl bir hayat bahşediyorsa sizi de o şekilde diriltecek ve hesaba çekecektir. 
21-Eğer hayatınız boyunca elçimizi ve tevhidi inkar etmekte ısrar ederseniz O'nun azabına müstehak olacaksınız. (bkz.Zemahşeri) Tövbe edip inanan kullarını ise O affeder!
22-Neticede hepiniz diriltilip hesaba çekileceksiniz ve ne yaparsanız yapın, neye sığınırsanız sığının, O'nun huzurunda hesap vermekten kurtulamayacaksınız. (bkz.Zemahşeri
23-Gönderdiğimiz elçimize ve ayetlerimize iman etmediğiniz için ahirette ilahi rahmetten mahrum olacak ve acı bir azaba maruz kalacaksınız.

24-Müşrik halkının İbrahim'e cevabı ise şu olmuştu: "İbrahim'i öldürün ya da yakın" Ne var ki Allah onu, onların elinden kurtardı. İşte bunda inanan toplumlar için ibretlik dersler vardır. 

25-İbrahim demişti ki: "Sizin bu putlara bağlılığınız, dünya hayatında korkudan sığınacak bir liman arama amaçlıdır. Ahirette size hiçbir faydası olmayacak, sizi tanımayacaklardır bile! O gün bunların faydasızlığını anlayacak ve pişman olacaksınız! Sonra da hep birlikte cehenneme atılacaksınız. Güvendiğiniz ve şefaat beklediğiniz kapılar kapanacak ve çaresiz kalacaksınız. işte bu sebeple gelin bana iman edin! 
26-İlk olarak kendisine akrabası Lut iman etti. Daha sonra halkının kendisine inanmamakta ısrarlı olduğunu görünce, "Ben bu diyarı terkedip rabbimin işaret ettiği yere hicret edeceğim, şüphe yok ki bana her zaman en doğru ve en iyi olanı emreden rabbim beni düşmanlarımdan koruyacaktır" (bkz.Zemahşeri) dedi.  
27-İbrahim'in bu hicretinin ardından biz de kendisine destek olmak üzere evlat olarak İshak'ı, torun olarak da Yakub'u bahşettik. Onun soyundan peygamberler gönderdik. Neticede İbrahim, tevhit düşmanlarına karşı muzaffer oldu. Ayrıca ahirette de en güzel şekilde ödüllendirilecek kullardan olacak.    

28-Lut kavmine de Lut'u peygamber olarak gönderdik. Onlar livata gibi çirkin bir işi adet edinmişlerdi. Lut, onları bu konuda uyardı ve daha önce hiç kimsenin yapmadığı bu rezillikten vazgeçmelerini öğütledi. 
29-Üstelik bununla da kalmıyor, kendileri gibi olmayan insanları, hatta yabancıları bile bu çirkin fiillerine alet etmek istiyorlardı. Allah'ın haram kıldığı bu ilişki biçiminden uzak durmalarını söyledi (bkz.Taberi) Onlar ise bu uyarılara kulak vermediler, tıpkı siz Mekke müşrikleri gibi elçimizle alay ettiler ve küstahça, "Madem doğru söylüyorsun, madem gerçek bir peygambersin, o halde şu bizi uyarıp durduğun azabı getir de görelim!" dediler. 
30-Lut ise onların bu inatları karşısında çaresiz bir şekilde Allah'a yalvarmış, "Rabbim! Bu zalimlere karşı bana yardım et!" diye dua etmişti.  

31-Onlar, yaptıkları bu ahlaksızlıkları terketmeyip elçimizi inkarda ısrar edince, kendilerine ilahi azabı uygulayacak olan elçilerimizi göndermiştik. Elçilerimiz, Lut'a varmadan önce İbrahim'e uğrayıp ona ileride bilge bir insan olacak olan bir evlat müjdelemişlerdi. İbrahim onlara, "peki, Allah sizi hangi görevle gönderdi?" diye sormuş, onlar ise, "Bizler şu iflah olmaz Lut kavminin inkarcılarını cezalandırmak, başlarına taş yağdırarak onları helak etmek üzere gönderildik" diye cevap verdiler
32-İbrahim, meleklerin Lut kavmini helak edeceklerini duyunca, "ama Lut da orada yaşıyor" dedi. Melekler ona şöyle cevap verdiler: "Ey İbrahim! Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Elbette Lut'u ve karısı dışındaki aile fertlerini azaptan kurtaracağız. Ama eşi de diğerleri gibi çirkin işlere bulaştığı için helak edilecek!" 

33-Ardından elçilerimiz, Lut'un yanına gittiler. Lut onları görünce melek olduklarını anlamadı, misafir olduklarını sandı ve ahlaksız kavimin onlara bir kötülük yapacağını düşünerek (bkz.Taberi) içi daraldı ve kendi kendine, "Bugün çok sıkıntılı geçecek!" diye söylendi. Elçilerimiz onun bu hüzünlü ve çaresiz halini görünce, "Korkma ey Lut! Onlar sana ilişemezler, biz rabbinin gönderdiği elçileriz. Artık onların helak edilme vakti gelmiş bulunuyor. Şimdi eşin dışında bütün aile ferlerini al ve geceleyin şehri terket, gözünüz arkada kalmasın! Eşine gelince, o diğerleriyle birlikte helak olacak.
34-Yaptıkları bu çirkinliklerden  ve seni inkar etmelerinden dolayı onlara azap yağdıracağız" dediler.
35-Böylece onlar, aklını kullanan herkese ibret olacak şekilde helak edilmiş oldular. 

36-Medyen halkına da içlerinden biri olan Şuayb'ı seçip peygamber olarak gönderdik. Şuayb onlara, şirk koşmamalarını, kendilerine gönderilen vahye inanmalarını, insanlara haksızlık etmemelerini, alışveriş ve ticarette dürüst davranmalarını, peygamberlerin ardından tekrar şirke bulaşarak tevhidi bozmamalarını, bozgunculuk yapmamalarını, kendisine inananları tehdit etmek ve onlara baskı yapmak suretiyle tevhitten döndürmeye çalışmamalarını öğütledi.
37-Ancak Medyen'in ileri gelenlerinden bazı küstah kimseler Şuayb'ın bu öğütlerine kulak vermek bir yana, onu ve ona inananları şehirden kovmakla tehdit ettiler, "Ya bu tevhitten vazgeçer ve bizim işlerimize karışmayı bırakırsınız ya da sizleri kovarız" dediler. Ancak Allah onlara bu fırsatı vermedi ve bir sarsıntı ile hepsini helak etti. Vaktiyle güçlerine çok güvenen ve inananları tehdit eden Medyen'in kendini beğenmiş ileri gelenleri ilahi azabın sonunda yerle bir oldular.    

38-Aynı şekilde Ad ve Semud kavimlerinin sonu da helak olmuştu ki bunların harabe halindeki yurtlarını halâ görebiliyorsunuz. Onlar da şeytanın aldatmasına kapılmışlardı. Tıpkı siz Mekke müşrikleri gibi, yaptıklarını doğru görmekte, elçilerimizi sapkın olarak nitelemekteydiler. Oysa elçimizin mesajlarını gayet iyi anlayabilecek durumdaydılar.  

39-Aynı şekilde elçimiz Musa'yı inkar eden ve ülkede diktatörlük kurmuş olan Firavun, Karun ve Haman da ilahi cezaya maruz kalmış
40-Hepsi de yaptıklarının bedelini ödemişti. Kimi depremle helak edildi kimi tufanla, kiminin üzerine taş yağdıran kasırgalar gönderildi, kiminin ülkesi altüst edildi. Bütün bunlar tamamen kendi yaptıkları şeylerin sonucunda verilmiş adil bir ceza idi, yoksa Allah kimseyi gereksiz yere cezalandıracak değildir.

MÜŞRİKLERİN İLAHLARINDAN BEKLENTİLERİ ve ÖRÜMCEK AĞINDAN MEDET UMMAK 

41-Ey bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan müşrikler! Şunu iyi bilin ki kendilerinden şefaat beklediğiniz o varlıkların size hiçbir faydası olmayacak, onlar müstehak olduğunuz azaptan sizi kurtaramayacaklardır; tıpkı zayıf ve dayanıksız bir örümcek ağının örümceği koruyamadığı gibi!
42-Allah sizin o sıradan varlıkları kendisine ortak koştuğunuzu ve onlardan medet umduğunuzu bilmektedir, fakat siz de şunu bilin ki eğer bu şekilde şirk koşmaya devam ederseniz, tıpkı geçmişte helak edilen toplumlar gibi sizin de sonunuz ilahi azaba maruz kalmaktır.
43-Böyle bir durumda, medet umduğunuz varlıklar size hiçbir yarar sağlamayacaktır (bkz.Taberi) İşte size bütün bu hakikatleri çeşitli örneklerle böyle açıkça anlatıyoruz ki şirkten vazgeçip iman edesiniz. Ne var ki bütün bunları ancak Allah'tan başkasına kulluk edilmeyeceğini bilen müminler anlamaktadır. 
44-Çünkü onlar, Allah'ın yeri ve göğü, bütün evreni yaratan yegane kudret olduğunu bilir ve sadece O'na kulluk ederler. Keşke siz de aklınızı kullansanız ve Allah'tan başka hiçbir kudretin size yardım edemeyeceğini anlasanız! 

45-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklerin bu tavırları karşısında yılgınlık gösterme ve sana vahyetmekte olduğumuz ilahi kitabı okumaya, tebliğ etmeye devam et! Doğrusu sana vahyetmekte olduğumuz bu Kur'an (bkz.İbnü'l-Cevzi)  şirki yasaklamakta ve tevhidi emretmektedir. Nitekim Allah'ın sizlere olan rahmet ve nimeti sizin O'na yaptığınız ibadet ve itaatten çok büyüktür. (bkz.İbn Abbas, Zemahşeri) Allah yaptıklarınızı bilmektedir.

YAHUDİ ve HRİSTİYANLARLA İLİŞKİLER

46-Ey Allah'ın birliğine ve elçimiz Muhammed'e iman edenler! Sizden önce kendilerine ilahi kitap verilen yahudi ve hristiyanlar içerisinde Allah'a ortak koşmayan ve size düşmanlık etmeyenlerle (bkz.Razi) iyi ilişkiler kurunuz, kendilerine tevhidi anlatınız. Onlara şöyle deyiniz: "Bizler hem Kur'an'a hem de geçmişte atalarınıza verilmiş olan ilahi kitaplara inanıyoruz. Bizim inandığımız Allah ile sizin inandığınız Allah aynıdır. Hepimiz bir Allah'a inanıyoruz, O'nun dinine uyuyoruz."  

47-İşte sana vahyettiğimiz ve önceki kitapları tasdik eden (bkz.Zemahşeri) Kur'an'da, bundan önceki peygamberlere gönderdiğimiz kitaplar gibi ilahi vahiy kaynaklıdır. O halde o kitaplara inananların Kur'an'a da inanmaları gerekir. Nitekim yahudi ve hristiyanlar içerisinde bu kitaba inananlar olduğu gibi müşrik olan Mekkeliler'den sana inananlar da vardır. Fakat inkarda iyice ısrar eden inatçı kimseler Kur'an'ın ilahi vahiy olduğuna inanmamaya devam edeceklerdir.  

48-Gerçek şu ki sen, Kur'an vahyedilmeden önce ilahi kitap hakkında herhangi bir bilgiye sahip değildin! Zaten öyle olsaydı, şimdi bile sana inanmayan o inatçı inkarcılar bunu dillerine dolarlar, "Muhammed bunları daha önce okuduğu kutsal kitaplardan öğrenmiş" derlerdi. 
49-Oysa bu, sana Allah tarafından verilmiş vahiydir ve geçmişte ilahi vahye muhatap olmuş kimseler bunu gayet iyi anlayacaklardır. Bu kadar açık ilahi ayetleri ancak kendilerine yazık eden kimseler inkar eder (bkz.Taberi)  

MÜŞRİKLERİN MUCİZE İSTEĞİ

50-Bütün bunlara rağmen müşrikler yine de senin peygamberliğine inanmamakta ve senden mucize istemektedirler. O zaman onlara şöyle de: "Ben sadece bir elçiyim, mucize yaratmak yalnızca Allah'ın yapabileceği bir şeydir."
51-İçlerinden bir insana, katımızdan vahiy göndermemizden daha büyük bir mucize mi olur? Bu onlar için yeterli değil midir? Doğrusu bu ilahi vahyin inzal edilmesi inananlar için (bkz.Taberi, Mukatil) bir rahmet ve öğüttür. 
52-De ki: "Madem benim peygamberliğime inanmıyorsunuz, o halde benim görevim sizlere şu uyarıyı yapmaktan ibarettir: Allah hepimizi görmektedir ve kimin haklı olduğunu bilmektedir. Şunu bilin ki kıyamet günü diriltilecek ve hesaba çekileceksiniz ve o gün, bana inanmadığınız için kaybedenlerden olacaksınız."

53-Ey elçimiz Muhammed'in ahiret uyarılarını alaya alan ve "Şu bizi tehdit ettiğin azabı getir de görelim" diyen müşrikler! Şunu bilin ki Allah sizlere derhal azap göndermemekle merhamet etmekte, inanıp kurtulmanız için süre tanımaktadır. 
54-Fakat bu süre dolduğunda, inanmadığınız o ilahi azap elbette gelecektir. O gün artık iş işten geçmiş olacak ve cehennem ateşi sizleri her tarafınızdan kuşatacaktır.  
55-O gün Allah sizlere, "Dünyada yaptıklarınızın cezası olarak şimdi tadına bakın bakalım azabın!" diyecektir. 

MÜMİNLERE SABIR ve HİCRET TAVSİYESİ

56-Ey elçimize inanan ve müşriklerin baskısı altında kalan mümin kullarım! Sakın baskılar karşısında yılgınlık gösterip de inancınızdan vazgeçmeyin! Her ne olursa olsun tevhitten dönmeyin. Mekke'de sizlere baskı yapılıyor olsa bile yeryüzünde özgürce yaşayabileceğiniz yerler elbette vardır. O halde artık Mekke'yi terkedin ve inancınızı özgürce yaşayacağınız Medine'ye hicret edin (bkz.Taberi)   
57-Unutmayın ki hepiniz ölecek ve hesap vermek üzere benim huzuruma çıkacaksınız
58-İçinizden sabreden, inancında sebat eden ve Allah'a güvenip bu uğurda hicret etme fedakarlığını gösterenler, içlerinde ırmakların çağıldadığı ve sonsuza kadar kalacakları cennetle ödüllendirileceklerdir.  
59-Bu sebeple baskılar karşısında yılmayın ve hicret edeceğiniz diyarda rızık bulamama endişesi taşımayın
60-Unutmayın ki evrende bulunan her canlının rızkını veren, sahip olduğunuz bütün nimetleri ihsan eden Allah'tır. O, kendi rızkını kazanmaktan aciz nice varlıkların bile rızkını vermektedir. O halde Allah'a güvenin ve O'nun yolunda hicret edin. Bu fedakarlığınız sonucunda Allah, ileride sizin zafere ulaşacağınızı müjdelemekte, düşmanlarınızın da hezimete uğrayacağını bildirmektedir. (bkz.Taberi, Mukatil)

TEVHİDİN GEREKÇESİ ve MÜŞRİKLERİN NANKÖRLÜKLERİ

61-Ey elçimiz Muhammed! Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onlardan medet uman ve onları Allah'a ortak koşan müşrikler aslında bilerek nankörlük etmektedirler. Çünkü onlar yeri, göğü, bütün evreni yaratanın, güneşi, ayı ve her şeyi mükemmel bir şekilde var edip insanın hizmetine sunan kudretin Allah olduğunu bilmektedirler.  
62-Allah kullarından dilediğinin rızkını bol verir veya daraltır. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. 
63-Kuruyup çoraklaşmış toprağa can veren rahmet yağmurunu O'nun yağdırdığını pekala bilmektedirler. Kendilerine bütün bu nimetleri Allah'ın verdiğini bilmelerine rağmen sadece O'na kulluk etmek yerine nankörce davranmakta ve kendilerine hiçbir fayda sağlamayacak olan varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşmaktadırlar. Doğrusu onlar akıllarını hiç kullanmamaktadırlar. 
64-Zira sahip oldukları ve övündükleri her şey gelip geçicidir. Kalıcı olan ise ahiret hayatıdır (bkz.İbn Atıyye) Akıllarını kullanıp bunu düşünecek olsalar şirkten elbette vazgeçerlerdi. (bkz.Taberi

65-Bu müşrikler bir gemi seyahatinde azgın dalgalar arasında kalacak olsalar medet umdukları varlıkların hiçbir faydası olmayacağını görür ve derhal Allah'a dua etmeye başlarlar. Ne var ki bir süre sonra sağ sağlim karaya çıkınca yine aynı nankörlüğe, şirke geri dönerler.
66-Ama unutmasınlar ki bir taraftan bizim verdiğimiz nimetlerden faydalanarak yaşayıp diğer taraftan bize ortak koşmaları uzun sürmeyecektir. Nihayetinde öldükleri zaman onları hesaba çekecek ve bu yaptıklarının cezasını müstehak oldukları şekilde vereceğiz.

67-Çevrelerindeki bölgelerde savaş ve yoksulluk hüküm sürerken Mekke'yi ticaretle zenginleştirip Kabe'nin saygınlığı ile güvenli bir şehir haline getirdiğimizi görmezler de halla Allah'ın elçisinden mucize isterler! (bkz.Taberi) Bütün bu nimetlere nankörlük eder ve kendilerini tevhide çağıran elçimize cevap olarak, "Biz atalarımızın dinine uyuyoruz, Allah'ın emirlerini uyguluyoruz" derler
68-Ve Muhammed'in peygamberliğine inanmaz, onu yalancı olarak nitelerler (bkz.Taberi) Oysa Allah onlara asla şirk koşmayı emretmemiştir. Söyledikleri apaçık iftiradır. Elçimize inanmayan ve Allah'a iftira eden bu zalim müşriklerin sonları cehennemden başka ne olabilir ki?

MÜMİNLERE ZAFER ve CENNET MÜJDESİ

69-Elçimiz Muhammed'in peygamberliğine inanan ve müşriklerin baskıları karşısında yılmayıp sabreden ve hicret edenleri ise ahirette cennet nimetleriyle (bkz.Dahhak => İbn Atıyye) dünyada da zaferle (bkz.Zemahşeri) ödüllendireceğiz.

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;