4 Temmuz 2017 Salı

KURAN -90- (22) HAC SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

78 Ayet - /Tevhit sembolü ibadet/

----- Mekke döneminde vahyedilmiştir. Hz.İbrahim'in tevhit mesajı ve müşriklerin tevhit akidesinden uzaklaştırdıkları hac ibadeti ele alınmaktadır. Savaş izni veren 39. ayet, ilk etapta Medine'de vahyedilmiş izlenimi vermektedir. Ancak Akabe biatlarının ardından müminlerin birçoğunun peyderpey hicret ettikleri ve Hz.Muhammed'in henüz hicret etmediği son demlerde vahyedilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü surede müşriklere yönelik hitaplar bariz bir şekilde kendini göstermektedir. ----- 
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

KIYAMET GÜNÜNÜN ve İLAHİ AZABIN DEHŞETİ

1-Ey Muhammed'in peygamberliğini kabul etmeyen ve onun ahiretle ilgili uyarılarını dikkate almayan müşrikler! Bu umursamaz tavrınıza derhal son verin; elçimize iman edip ilahi emirlere itaat edin, çünkü umursamadığınız o kıyamet günü sizler için o kadar dehşetli olacaktır ki
2-Sanki (bkz.Teşbih-i temsili) anneler süt emzirdikleri çocuklarını bırakıp kendi derdine düşecek, hamile kadınlar bebeklerini düşürecek, herkes ilahi azabın dehşetiyle kendinden geçip adeta sarhoş gibi hareket edecektir.  

3-Ne var ki tevhide düşmanlıkta iyice aşırı giden müşrikler, şeytan karakterli ve inatçı kimselere uyarlar ve hiçbir bilgiye dayanmaksızın tevhit inancına muhalefet ederler, elçimize inzal edilen vahye "eskilerin masalları" derler. (bkz.Zemahşeri)
4-Halbuki o şeytan tabiatlı kişinin kendisine uyanları saptıracağı ve cehenneme giden yola sevkedeceği açık ve kesindir.
-Rivayetlere göre bu ayetlerde sözü edilen kişi Nadr b Haris'tir (bkz.Mukatil, Taberi)-

5-Ey elçimiz Muhammed'in ahiret uyarılarını alaya alan ve "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyen müşrikler! Hiç düşünmez misiniz ki Allah sizin atanızı topraktan, sizleri de ana rahmindeki bir damlacık kan pıhtısından yaratmıştır. Sizler ana rahminde bir damla sıvı iken sizi orada belli belirsiz bir şekle sahip küçücük bir canlı olarak yaratmış, kiminizin doğmadan düşük olmasını, kiminizin ise orada bir süre yaşayıp geliştikten sonra bebek olarak dünyaya gelmesini sağlamış (bkz.Taberi) sonra da gitgide büyüyüp gelişmenize, güç ve kuvvet kazanmanıza imkan tanımıştır. Bundan sonra kiminiz çocukluk veya gençlik yıllarında can verirken kiminiz iyice yaşlanıp güçten düşünceye kadar yaşamakta, tekrar bir bebek gibi güçsüz ve geçmişe dair hiçbir şeyi hatırlayamaz hale gelmektedir. Bu durum size ilahi kudretin ne kadar büyük olduğunu göstermez mi? Ayrıca kuruyup çoraklaşmış toprağın rahmet yağmurlarıyla yeniden canlanıp dirilmesi ve içerisinde türlü türlü muhteşem bitkilerin yetişmeye başlaması da ilahi kudretin bir eseridir. Bütün bunları müşahade ettikten sonra nasıl olur da, "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diye sorarsınız, onları elbette her şeye gücü yeten Allah diriltecektir.

6-İşte sizden kulluk etmenizi istememizin ve kendilerini şefaatçi kabul edip ortak koştuğunuz varlıkların buna layık olmayışlarının sebebi budur. Zira bütün bunlara güç yetiren, yaratan ve sahip olduğunuz bütün nimetleri ihsan eden Allah'tır. (bkz.Taberi
7-Şu halde elçimiz Muhammed'in ahiret uyarılarını alaya almaya bir son verin. Çünkü her şeye kadir olan Allah sizleri yeniden diriltmeye de kadirdir, kıyamet günü hepinizi diriltecek ve hesap soracaktır.

MÜŞRİKLERİN İFLAH OLMAZ İNATLARI

8-Bütün bu gerçeklere rağmen içinizden kimileri tevhide ısrarla karşı çıkmakta (bkz.Taberi) Allah'tan başka varlıklardan şefaat bekleyip medet ummakta, elinde bu hususta hiçbir ilahi bilgi veya kitap bulunmadığı halde bu yaptığı şeyin doğru olduğunu savunmakta
9-Elçimiz Muhammed'e burun kıvırıp onu reddetmekte ve böylece insanları ona iman etmekten alıkoymaktadır. Böyleleri hem dünyada rezil rüsva olacak, hem de ahirette yakıcı cehennem azabına maruz kalacaktır.  
10-Bu ceza onun tam da müstehak olduğu bir cezadır, yaptıklarının karşılığıdır, yoksa Allah kullarına sebepsiz yere ceza verecek değildir. 

MÜŞRİKLERİN NANKÖRLÜKLERİ

11-Müşriklerin Allah'a kullukları, dosdoğru inanç olan tevhide yakışmayacak şekildedir. (bkz.İbn Atıyye) Çünkü onlar bazı varlıkları Allah'a yakınlaşmak için aracı kılarlar. Allah'ın nimetlerinden istifade ederek rahat bir şekilde yaşarlarken sadece O'na şükretmek yerine o varlıklara tazimde bulunur, onlara dua ederler; ancak başları sıkışıp zor duruma düştüklerinde geri döner ve Allah'tan başka ilah olmadığını kabul ederler. Bu nankörlükleri sebebiyle hem dünyada hem ahirette kaybedeceklerdir.  

12-Bunlar sadece ve sadece Allah'a kulluk etmek yerine başka varlıklardan medet umar, onları Allah ile aralarına aracı kılarlar. Oysa o varlıkların onlara hiçbir faydası dokunmayacaktır.
13-Hatta bu davranışları onlara faydadan ziyade zarar getirecek, medet umdukları varlıklar hesap gününde onları yalnız bırakacaktır. 
14-Onlar bu şirk inançları yüzünden cehenneme girecekler, tevhide inanan ve Muhammed'in peygamberliğini kabul edip ilahi emirlere uygun yaşayanlar (bkz.Taberi) ise Allah tarafından, içlerinde ırmakların çağıldadığı cennetlere dahil edileceklerdir. Evet, Allah her şeye kadirdir ve O'nun bu vaadini gerçekleştirmesini engelleyebilecek hiçbir güç yoktur. 

ALLAH'IN MÜMİNLERE ZAFER MÜJDESİ

15-Allah, elçisi Muhammed'i ve ona iman edenleri dünyada zafere, ahirette cennete ulaştırmayı vaat etmiştir. Her kim Muhammed'in Allah'ın yardımıyla zafere ulaşacağına ihtimal vermiyorsa şunu iyi bilsin ki onun ve müminlerin destekçisi Allah'tır. Elçimizin ve müminlerin zaferini engellemek isteyen kimse elinden geleni yapsın, ama elçimize gelen ilahi vahyi ve desteği kesemedikçe bunu başaramayacağını da unutmasın! (bzk. İbn Zeyd, => Taberi, İbn Ebû Hatim, Suyuti, Maturidi

16-Evet, Allah nasıl müminlere zafer ve cennet vaat etmekte ve onlara sabır tavsiye etmekte ise müşriklerin gerçeği görüp anlamaları için bütün kanıtları böyle açık bir şekilde gözler önüne sermektedir (bkz.İbn Atıyye) Gerçek şu ki Allah, iman edenlerin kararlılıklarını arttıracak (bkz.Zemahşeri) ve tevhidi kabul etmek isteyenlere doğru yolu bu şekilde gösterecektir.  

17-Doğrusu elçimiz Muhammed'e iman edenler, yahudiler, Sabiiler, hristiyanlar, Mecusiler ve müşrikler yani hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar bütün insanlar hesap gününde Allah'ın huzuruna çıkarılacak ve hesaba çekileceklerdir. Zaten Allah dünyada bunların hangisinin nasıl işler yaptığını görmektedir. İşte o gün Allah nihai hükmünü verecek ve tevhide ve Muhammed'e iman edenleri cennetine koyacak, müşrikleri ve Muhammed'i inkar edenleri ise cehenneme sokacaktır. (bkz.Taberi

TEVHİT İNANCININ TABİİ DELİLLERİ

18-Ey müşrikler! Kainatta bulunan her şeyin Allah'ın mutlak egemenliği altında olduğunu; güneşin ayın, yıldızların, dağların, ağaçların ve hayvanların sadece O'nun hükümranlığı altında olduklarını bilmez misiniz? Bunu bildiğiniz halde niçin hiçbir gücü olmayan varlıklardan medet umar, onları Allah'a ortak koşarsınız? Aranızda birçok insan şirk inancından vazgeçmiş ve tevhide yönelmiş bulunmaktadır. Eğer siz de onlar gibi şirkten vazgeçmezseniz ilahi azaba müstehak olacaksınız. Şunu unutmayın ki ilahi azaba müstehak olduğunuz vakit, kendilerinden şefaat beklediğiniz varlıkların size hiçbir yararı dokunmayacaktır, çünkü Allah'ın azap ettiğini kimse kurtaramaz. Allah sonsuz kudret sahibidir, O'nun iradesinin önüne geçebilecek güç yoktur.  

MÜŞRİKLERİN HAZİN SONU

19-Gerçek şu ki tevhit ile şirk, Allah hakkında mücadele içinde olan iki karşıt inançtır (bkz.İbn Atıyye) Bunun gibi tevhide iman edenler ile Allah'tan başka varlıkları şefaatçi kabul eden müşrikler de birbirlerine bu konuda karşıttırlar. Her grup kendini Allah'a daha iyi kul olarak görmektedir (bkz.Taberi) Ancak hesap günü geldiğinde bu iki grup arasında hüküm verilecek ve neticede Allah'tan başka varlıklardan şefaat ve medet uman müşrikler için ateşten gömlekler biçilecek, başlarından aşağı kaynar sular dökülecektir  
20-Bu suretle iç organları ve derileri yakıp kavrulacaktır. 
21-Bununla da kalmayacak, onlar demir topuzlarla cezalandırılacaktır
22-Oradan çıkmaya çalışacaklar, fakat buna kalkıştıklarında geri püskürtülecek ve "Kaçışınız yok, tadın bakalım azabı!" denilecektir. 

MÜMİNLERİN ÖDÜLÜ

23-Diğer taraftan tevhide ve Muhammed'in peygamberliğine iman eden ve ilahi emirlere göre yaşayanlar Allah tarafından, içlerinde ırmakların çağıldadığı cennetlere dahil edilecek, orada altın ve inciden takılar takınıp ipek giysiler giyeceklerdir. 
24-Çünkü onlar dünyada tevhide inanmış ve Allah'ın emirlerine göre yaşamış, sözün en güzelini söylemiş, davranışın en güzelini sergilemişlerdir. 

İBRAHİM PEYGAMBER'DEN BERİ TEVHİT SEMBOLÜ OLAN HAC İBADETİ ve MÜŞRİKLERİN TAHRİFLERİ

25-Allah'a ortak koşan ve onun nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul eden, insanları tevhitten alıkoymaya çalışan ve dahası, yerli yabancı (bkz.Taberi) herkesin özgürce ibadet edebileceği ortak mabed Mescid-i Haram'dan tevhit ehli müminleri uzaklaştırmaya çalışan müşrikler bilsinler ki müntesibi oldukları şirk inancı ve Mekke'de işledikleri bu zulüm ilelebet devam etmeyecektir. Orada şirk ve zulüm peşinde olanlar nihayetinde hezimete uğrayacaklar ve ahirette de acı bir azaba maruz kalacaklardır.  

26-Ey Muhammed'e iman etmeyen ve tevhidin sembolü olan Mescid-i Haram'ı şirk inancına alet eden müşrikler! Şunu bilin ki atanız İbrahim'e Kabe'nin yerini gösterdiğimiz zaman, biz ona yol gösterip Allah'a asla şirk koşmamasını, bu mabedi şirkten uzak tutmasını, burayı sadece ve sadece Allah'a kulluk edenlerin ibadet mekanı olarak düzenlemesini (bkz.İbn Kesir
27-Civardan gerek yaya gerek uzun yolda bitkin düşmüş binekler üzerinde diyar diyar yollar kat ederek gelecek insanları burada hac yapması için çağırmasını emretmiştik. 
28-Böylece insanların gelip orada tevhit inancı doğrultusunda Allah'a ibadet etmelerini, hem dünyevi hem uhrevi yönden birçok yarar görmelerini dilemiştik. Ayrıca oraya gelen hacılar kurban için belirlenen günlerde, Allah'ın kendilerine verdiği rızkın şükrünü yerine getirmek üzere O'nun adını anarak kurban kesecekler, başka varlıklara değil, kendilerine rızık veren Allah'a şükredeceklerdir. Sonra da kestikleri kurbanın etinden hem kendileri yiyecek, hem de yoksul ve muhtaç insanlara yedirecektir. 
29-Bunun ardından, uzun yollar kat ederek oraya gelmiş ve yorgun düştükleri için temizlenip dinlenecekler, sonra diğer hac görevlerini yerine getirecek ve o kadim mabedi tavaf edeceklerdir. 

30-İşte bizim İbrahim'e emrettiğimiz tevhit ve bu inancın sembolü olan hac ibadeti böyle idi. Oysa siz müşrikler Allah'ın belirlediği bu temel kurallara uymayıp, O'na ortak koşuyorsunuz. Şunu bilin ki Allah'ın belirlediği kurallara uyan ve O'ndan başkasına kulluk etmeyenler Allah katında kazançlı çıkacaklardır. Diğer taraftan hac ibadeti esnasında birtakım haramlar uyduruyor, Allah adına haram belirliyorsunuz ki bu çok yanlıştır. Allah'ın sizlere haram olduğunu bildirdiği hayvanların dışındakiler helaldir, onları kendi kafanıza göre haram kılmayın, yalan yere haram uydurup da bunları Allah emretti diyerek Allah'a iftira atmayın. (bkz.Zemahşeri)
31-O'na ortak koşmayın ve şu çirkin şirk adetinden (bkz.Taberi, Razi, Zemahşeri) uzaklaşın. O'na hiçbir şeyi ortak koşmaksızın doğrudan ibadet edin. Şunu bilin ki Allah'a şirk koşanlar, adeta gökten düşüp can vermiş ve cesedi leş kargaları tarafından parçalanmış yahut rüzgarlar tarafından savrulmuş kimseler gibi perişan durumdadırlar, bunlar dosdoğru inanç olan tevhitten işte bu kadar uzak ve helak olmaya bu kadar yakındırlar. (bkz.Taberi)

32-Evet, tevhide ve Allah'ın belirlediği bütün bu ilkelere (bkz.Taberi) hakkıyla uyanlar, ilahi emir ve yasaklara samimiyetle itaat etmiş olurlar. Böyle kimselerin kalpleri tevhit inancının gereği olarak Allah'a saygı ile doludur, bunlar Allah'a şirk koşmanın cezasını da bilir ve ondan uzak dururlar. (bkz.Taberi)  

33-Nitekim türlü meşakkate katlanarak yerine getirdiğiniz birçok Tanrı buyruğuna uymaktan oluşan ve neticede kadim mabed olan Kabe'yi tavaf ile son bulan hac ibadetinin ve bütün bu Tanrı buyruklarına uymanın sizlere pek çok maddi-manevi faydası vardır. (bkz.Taberi)

34-Biz her dönemde tevhit ehli müminler için, Allah'ın verdiği rızkın şükrü olarak bazı ibadetleri yerine getirmelerini emrettik. Ne var ki siz müşrikler, bu ibadetleri, mesela kurban ibadetini şirke bulaştırıyor, putlara kurban olarak çeşitli ibadetler uyduruyorsunuz. Oysa gerçek şu ki hepiniz tek bir ilahın, Allah'ın kullarısınız, şu halde O'na ortak koşmayın. O'ndan başkası adına kurban kesmeyin (bkz.Razi) sadece Allah'a kulluk edin, O'na teslim olun. 
35-İşte bu buyrukları dikkate alıp tevhide iman eden, elçimiz Muhammed'e vahyettiğimiz Kur'an karşısında gönülleri titreyen, tevhit inancı uğrunda müşriklerin baskılarına katlanan, kendilerine verdiğimiz rızıktan yoksulları faydalandıran müminlere müjdeler olsun! 

36-Biz İbrahim'den beri hac ve kurban ibadetini tevhit inancının temel sembolleri olarak emretmiştik. Siz ise bunları şirke bulaştırıyorsunuz. Halbuki yapmanız gereken, kurbanı sadece Allah'a kulluk için sunmanız, O'nun adına kesmeniz ve kestikten sonra da kendiniz yediğiniz gibi ondan isteyen istemeyen yoksullara yedirmenizdir. Unutmayın ki bu hayvanları sizin emrinize veren Allah'tır. Sizden istediği de bu şuurla hareket etmeniz ve tevhide bağlı kalmanızdır.   
37-Kurbanlarınızın kabul edilmesi için, kestiğiniz hayvanların kanlarını kabe duvarlarına sürmeniz gerekmez (bkz:Mukatil, Ferra) Şunu unutmayın ki kestiğiniz kurbanların etleri veya kanları Allah'a ulaşacak değildir. Allah'a ulaşacak olan sizin, O'nun nimetlerine karşı şükür borcunuzu eda etmeniz ve kulluğunuzu tevhide göre dosdoğru bir şekilde yerine getirme samimiyetinizdir. İlahi emirlere itaat edenlere müjdeler olsun!

MÜMİNLER GÜCE KAVUŞACAK ve ZAFERE ULAŞACAKLAR

38-Allah, tevhide ve elçisi Muhammed'e iman edenleri müşriklerin baskılarından kurtarıp zafere ulaştıracaktır. Zira O, nimetlerine nankörlük edip tevhidi bozan müşrikleri sevmez. (bkz.Taberi

39-Allah, tevhide ve elçisi Muhammed'e iman eden ve sırf bu inançları sebebiyle, haksız bir şekilde yerlerinden yurtlarından çıkmak zorunda bırakılan müminlere, müşrikler karşısında uğramış oldukları onca baskı ve zulümden sonra hicret ettikleri Medine'de güç ve kuvvet nasip edecek, savaş izni ve gücü verecektir. Çok yakında müminler onların baskısından kurtulup savaşabilecek güce kavuşacaklardır.    
40-Hiç şüphe yok ki Allah onlara zafer kazandırmaya muktedirdir. Şayet Allah iman edenlere bu şekilde yardım edip onları müşriklere üstün kılmayacak olsaydı, yani bugüne kadar Allah bir kısım insanları diğer bir kısımla defedecek meşru savaşı desteklemeseydi, yeryüzünde küçüğünden büyüğüne ne filiz, ne tomurcuk, ne ağaçtaki meyve, ne toplanmış tahıl, ne bakliyat, ne kıraç arazide diken, ne yapılı bina, ne varsa hepsi, tüm alışveriş yerleri, tüm Salat; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) ve içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan mescitler kalır, her şey yerlebir olurdu. Bu sebeple Allah, tevhide iman edip elçisi Muhammed'e destek verenleri zafere ulaştıracaktır; O, sonsuz güç ve kudret sahibidir. 
------
 صوامعSAVAMİU 
Ayette geçen “ صوامعsavamiu” kelimesi klasik kabulle “manastırlar”, “ بيعbiyeu” kelimesi de “kiliseler” şeklinde tercüme edilmiştir.  Sözcüklerin “lam-ı tarifsiz nekre olarak gelişi ve صلوات salavâtü sözcüğünün klasik anlayışta İbraniceden arapçalaştırılmış olduğunun kabul edilişi, bizi de herkes gibi gaflete düşürdü. Bu nedenle صوامع savâmiu,  بيعbiyeu,  ifadeleri üzerinde araştırma yapmamıştık.

Ne var ki dostlarımızın uyarması nedeniyle yaptığımız araştırmalar sonucu söz konusu kelimeler ile ilgili bazı bulgular elde edip sözcüğün Arapça olduğunu tespit edip ayetteki sözcüklerin de gerçek anlamlarına ulaştık.

“ صوامعSavâmiu” sözcüğünün kökü, “ صمعsamea”dır. Yani kök harfler “ صsad   مmim ve  عayn”dır. Bu sözcük, “küçük kulak”, “küçük topuk”,  “keskin zeka” anlamlarındadır. Bu sözcüğün türevlerinden olan “ صماءsamâe” ve صومة savme’nin  şu anlamları vardır:
Dikenli bitki (kediotu),
Bitkilerin filizi,
Olgunlaşmış, toplanmış, saklanmış bakla (baklagiller),
Ağacın en tepesindeki meyve, açılmamış tomurcuk, gonca (Ebu Hanifeye göre),
Heybe (yolculukta, özellikle de hayvan üzerinde yapılan yolculukta içine öteberi konulan iki gözlü torba).
 “ صs مm  عa” kökünün türevlerinden olan ismi tafdili ( أصمعesma’u” kalıbı) şöyle kullanılmaktadır:
 الكعب لأصمعEl ka’bül esma, Güzel düzgün topuk
 النبت الأصمعEl nebtül essma’, meyve veren, sökülmeyen bitki, meyvesi olgunlaşan, toplanıp saklanan bitki
 الريش الأصمعEr Riyşü esma’,  yeni, güzel, açılmış uzunca yatak
 القلب الأصمعEl kalbül esama’, zeki, uyanık kalp.
 صومةSavma, hıristiyanların evi, rahiplerin fener kulesi.
صومة Birbirine yapışık olan her türlü bina.
İbn-i Ali, “Savamiu” papazların külahı” demiştir. (LİSAN, TAC ve MÜFREDAT صs مm عa mad)
Görülüyor ki Araplar, bu sözcüğün türevlerini farklı şeylere ad yapmışlardır. Bu anlamların alakası; ana ekseni, “küçük bir şeyin büyük bir şeye yapışıklığı”dır. Başa kulak, kulağa küpe; binaya kule, baca; başa külah, şapka, ağaca tomurcuk, meyve, toprağa bitki; … gibi.
صوامعSavâmiu” sözcüğünü,  صماءsamâe”nin, صومة savme’nin çoğulu olarak ele aldığımızda, sözcüğün nekreliğini de dikkate alarak sözcüğün anlamını “filiz, tomurcuk, ağaçtaki meyve, toplanmış tahıl, bakliyat, kıraç arazide diken, yapılı bina ne varsa hepsi” diye ifade edebiliriz.

بيعBiyeu
Bu sözcük de klasik anlayışta, “ بيعةbiyat” ın çoğulu olarak ele alınmış ve Hıristiyanların “kiliseler”i olarak kabul görmüştür. Hatta bazılarına göre de Yahudilerinin kiliseleridir (Havraları). (Tac ve Lisan)
Haddizatında yine kadim lügatlarda “ بيعbiyeun” sözcüğünün tekili olan “ بيعةbiat” sözcüğünün “ هيئة البيعhey’tül bey’ı (alış- verişin şekli)” olduğu da yer alır. (Lisan ve TAC). Sözcüğün Arapça kökenli olduğu kesin olduğuna göre “kilise” ile “alış- veriş” ifadesinin arasında bir alaka da bulunmamaktadır.
“ بيعBiyeu” sözcüğü, ezdattan (karşıt anlamın ikisini de ifade eden sözcüklerden) olan, “satın alma ve satma; alış-veriş” anlamındaki “ بb ىy عa”nın türevlerinden olup, halliyet (bir mekan içinde bulunan şeyi zikredip mekanını kastetme) mecazı mürseliyle ve sözcüğün nekreliğiyle “tüm alış veriş yerleri; çarşı-pazar” demektir.

صلواتSalavât
Klasik kaynaklar ayetteki “Salavât” sözcünü Arapçadaki “salât” sözcüğünün çoğulu olan “salavât” olmayıp ibraniceden gelme “Saluta” sözcüğünden arapçalaşmış bir sözcük olduğunu yazdılar. Birçok yerde açıkladığımız gibi “salavât”, “salât”ın çoğuludur. Burada da Halliyet mecazi mürseliyle “tüm Salât; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) demektir.
Durum bu olunca bir de Rabbimizin Bakara/ 251’deki  savaşın gerekçelerinde beyan buyurduğu “Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savması olmasaydı, yeryüzü kesinlikle bozulur giderdi. ” ifadesi dikkate alındığında ayetteki sözcüklerin gerçek Arapça anlamlarının dikkate alınması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Böylece Rabbimizin Bakara/251’deki “yeryüzü kesinlikle bozulur giderdi” ifadesi Hacc/40 ta “ …. Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak sûrette, filiz, tomurcuk, ağaçtaki meyve, toplanmış tahıl, bakliyat, kıraç arazide diken, yapılı bina ne varsa hepsi, tüm alış-veriş yerleri; çarşı-pazar, tüm Salat; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) ve içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan mescitler yerle bir edilirdi.” şekliyle bizzat Allah tarafından açıkça tefsir edilmiş bulunmaktadır.

Bu açıklamalardan sonra kesin olarak diye biliriz ki konumuz olan ayetteki “  يذكر فيها yüzkerü…. “cümlesi, sadece ayetteki “ مساجدMesacidü” sözcüğünün sıfatı olup “ فيهاfiha” zamiri de “ مساجدmesacid”e râci olup sıfat cümlenin anlamı “içinde Allah’ın zikredildiği mescitler” şeklindedir.. (bkz.Hakkı Yılmaz------
(Her ne kadar ayet "içinde Allah'ın zikredildiği mescitler" cümlesinin geçmiş zaman kipiyle müslümanlığa kadar olan kilise ve havraları kastediyor olsa bile yine de anlam düşüklüğü nedeni ile  yıllardır kafa karıştıran ve anlam kargaşasına yol açan bu ayete ilişkin Sayın Hakkı Yılmaz hocamızın ilmine minnettarım)

41-Kaldı ki tevhit ehli müminler, Allah'ın izni ve yardımıyla müşriklere galip geldiği zaman (bkz.Taberi) onlar gibi Allah'tan başka varlıklara ibadet etmeyecek, sadece Allah'a kulluk edip dosdoğru bir şekilde namaz kılacak, sahip oldukları mallardan yoksullara zekat olarak verecek ve insanları tevhide çağıracaklardır. (bkz.Taberi)

GEÇMİŞ PEYGAMBERLERDEN DERSLER

42-Ey elçimiz Muhammed! Müşriklerin yaptıkları baskılar seni yıldırmasın. Sabır ve kararlılıkla tebliğ görevine devam et! Unutma ki senden önce gönderdiğimiz peygamberler de, tıpkı senin gibi toplumları tarafından yalanlanmışlardı. Mesela Nuh kavmi, Ad ve Semud kavimlerinde olduğu gibi peygamberlerin hepsi aynı tavırla karşılaşmışlar
43-İbrahim'in halkı ile Lut'un halkı da böyle davranmıştı
44-Medyenliler de öyleydi. Musa da senin gibi yalancı sayılmıştı, fakat sonunda Allah'ın verdiği süre bitince o peygamber düşmanları helak edilmişlerdi. 
45-Eğer Mekkeli müşrikler de bu inkarcı tavırlarını sürdürmekte ısrar ederlerse onların sonu da aynı şekilde olacaktır. Bu sebeple, kendilerinden önce helak edilmiş toplumlardan ibret alsınlar 
46-Bir zamanlar görkemli medeniyetler kurdukları halde Allah'a ortak koştukları ve peygamberleri yalanladıkları için yerle bir edilmiş ve yurtları viraneye çevrilmiş olan milletlerden kendilerine ders çıkarsınlar! Yoksa bunları düşünüp de ibret alacak kadar akılları, basiretleri yok mudur? Anlaşılan o ki bu müşriklerin gözleri maddi olarak görür olduğu halde kalpleri taş gibi katılaşmış, hiçbir şekilde gerçeği göremez hale gelmiştir.

47-Zaten böylesine basiretsiz ve inatçı oldukları için senin ahiretle ilgili uyarılarına kulak asmamakta, hatta daha da ileri giderek sana meydan okumakta, "Şu bizi tehdit ettiğin azabı bir an önce getir de görelim" demektedirler. Şunu iyi bilsinler ki Allah verdiği sözde durur, eğer iman etmemekte ısrar eder ve sana karşı düşmanca tutumlarını sürdürürlerse elbette gerekli cezayı göreceklerdir. Ayrıca şunu da bilsinler ki, o pek aceleyle istedikleri azap geldiği zaman, sanki bir günü bin yıla denkmiş gibi (bkz.Zemahşeri) ağır bir azap görecekler ve bu küstahlıklarından pişman olacaklardır. 

48-Geçmişte de benzer şekilde elçilerimize küstahlık eden, onlardan bir an önce ilahi azabı getirmelerini isteyenler olmuştu ama kendilerine verilen süre dolduğunda hala inkarda ısrar ettikleri için helak edildiler ve ahirette de huzurumuza çıkıp hesap vereceklerdir.  

SAKIN YILGINLIK GÖSTERME EY MUHAMMED!

49-Ey Muhammed! İşte bu sebeplerden dolayı sen onların tavırları karşısında sakın yılgınlık gösterme, tebliğ ve uyarı görevine devam et!
50-Doğrusu senin peygamberliğine iman edenler Allah'ın mağrifetine nail olacaklar ve cennet nimetlerine erişeceklerdir. 
51-Senin peygamberliğine ve tevhide karşı mücadele eden müşrikler ise cehennemliklerin ta kendileridir.

MÜŞRİKLERİN TEVHİT İNANCINI ÇARPITMA GAYRETLERİ

52-Ey Muhammed! Sen tevhit mesajını dosdoğru bir şekilde anlatmaya çalışırken, müşriklerin (bkz.Ebu Hayyan) senin mesajını bozmaya, şeytanca planlar yaparak müminlerin akıllarını çelmeye çalıştıklarını biliyoruz. (bkz.Maturidi) Bunlar senin ve müminlerin kararlılığını sakın bozmasın! Nitekim benzer şeyler, geçmişte göndermiş olduğumuz bütün peygamberlerin başına gelmiştir. Kaldı ki Allah onların gayretlerini boşa çıkaracak, tevhit mesajını muhkem bir şekilde yerleştirecektir.
53-Müşriklerin bu tür kampanyaları, olsa olsa henüz iman etmemiş bazı kimseler üzerinde etkili olabilir (bkz.İbn Cüzey) kalpleri taş kesilmiş inatçı müşrikleri sevindirebilir. Gerçek müminler ise bu tür iddialardan etkilenmez
54-Sana gönderdiğimiz bu Kur'an'ın ilahi vahiy olduğundan hiçbir zaman kuşku duymaz, ona bütün kalpleriyle iman ederler. İşte bu müminleri Allah dünyada da ahirette de en güzel şekilde mükafatlandıracaktır. 

55-Zaten bu müşrikler sana inzal etmekte olduğumuz bu Kur'an'ın ilahi vahiy olduğundan hep şüphe duyacak, canları çıkıp Allah'ın huzuruna varıncaya kadar bu inatçı ve inkarcı tavırlarını sürdüreceklerdir. 

56-Kıyamet kopup da hesap günü geldiği vakit, şefaat umdukları varlıkların hiçbir hükmünün olmadığını anlayacaklardır. O gün Allah müminlerle müşrikler arasındaki yargısını ortaya koyacak, bunun sonucunda tevhide iman edenler nimet dolu cennetlere gideceklerdir. 
57-Elçimiz Muhammed'i inkar eden ve Kur'an'ın ilahi vahiy olduğuna inanmayanlar ise, müstehak oldukları zillete düşürücü (bkz.Alusi) acı azaba maruz kalacaklardır.

BASKILAR KARŞISINDA SABREDEN MÜMİNLERE MÜJDE

58-Muhammed'in peygamberliğine iman ettikleri için müşriklerin baskılarına maruz kalan ve bu sebeple yurtlarını terketmek, canlarını ve haklarını korumak için savaşmak durumunda kalan,  bu uğurda can veren müminler, Allah tarafından en güzel şekilde ödüllendirilecek 
59-İlahi rızaya nail olmuş bir şekilde cennete gireceklerdir. Çünkü bunlar kendilerine yapılan haksızlığa karşı kendilerini müdafaa etmişlerdir.
60-Bu sebeple Allah onlara dünyada zafer, ahirette de cennet ödülü verecektir. 

61-Allah'ın, müminleri zafere erdireceğinden kuşkusu olan varsa şunu bilsin ki (bkz.Zemahşeri) Allah, kainatta var olan her şeyi yaratan yüce kudrettir, geceyi gündüzü uzatıp kısaltan, şu muhteşem kainat düzenini var eden O'dur. O'nun gücü ve kudreti her şeye yeter. Ayrıca O, müşriklerin de müminlerin de söylediklerini duymakta, yaptıklarını görmektedir. Hepsine gereken karşılığı verecektir. 

TEVHİDİN KAİNATTAKİ İŞARETLERİ

62-İşte bu sınırsız kudreti ve yaratıcılığı sebebiyledir ki kulluk edilmeye layık olan tek kudret O'dur. Müşriklerin şefaatçi kabul edip ortak koştukları varlıkların ise ne kudretleri ne de yaratıcılıkları vardır. Dolayısıyla onlar kulluğa layık değillerdir.

63-Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip O'na ortak koşan müşrikler çevrelerindeki tabiata bakıp Allah'ın onu nasıl mükemmel bir şekilde yarattığını, bu kudret ve yaratıcılığı sebebiyle kulluk edilmeye layık yegane mabut olduğunu niçin anlamazlar? O'nun yarattığı şu muhteşem kainat düzeni içerisinde yağan yağmur ile toprağın nasıl yemyeşil hale geldiğini 
64-O'nun yerde ve gökte olan her şeyin yaratıcısı ve maliki olduğunu, insanların kulluklarına ihtiyaç duymadığını, verdiği sınırsız nimetler sebebiyle şükre layık olduğunu 
65-Denizlerde yüzen gemilerden, üzerlerinde uzayıp giden şu devasa gökyüzüne kadar bütün kainatın O'nun emriyle muazzam bir düzen içerisinde işlediğini, bütün nimetleri insanlara bahşetmiş olmakla onlara son derece rahmet ve şefkat ile davrandığını
66-Her varlığa hayat veren O olduğu gibi ecel takdir edip canlarını alan ve sonra diriltip hesaba çekecek olanın da O olduğunu, buna rağmen O'na şirk koşanların büyük bir nankörlük içerisinde olduklarını hiç düşünmezler mi?

67-Ey Muhammed!  Biz senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere tevhidi emretmiştik. Dolayısıyla müşriklerin bu hususta seninle tartışmalarına aldırma ve tevhit çağrılarını sürdürmeye devam et! Doğru yolda olduğundan asla kuşku duyma! (bkz.Maturidi
68-Eğer çağrına kulak tıkamak ve sana karşı koymakta ısrar ederlerse (bkz.Zemahşeri)  
69-Onlara şöyle de: "Allah yaptıklarınızı görmektedir, ahirette elbette adil hükmünü verecek ve bunların hesabını size soracaktır."

70-Ey Allah nezdinde bazı varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşan müşrikler! Gayet iyi biliyorsunuz ki Allah yerde ve gökte olup biten her şeyi bilir ve bu O'nun için hiç de zor değildir. Çünkü O sonsuz kudret sahibidir.
71-Oysa sizler sadece O'na kulluk etmek dururken, elinizde herhangi bir delil veya bilgi olmadığı halde, O'ndan başka varlıkları şefaatçi kabul edip onları Allah'a ortak koşuyorsunuz. Şunu unutmayın ki Allah'a karşı böylesine nankörce şirk koşanların kurtuluşu olmayacak, kendilerinden şefaat bekledikleri varlıklar onları kurtaramayacaktır. 

MÜŞRİKLERİN HIRS ve DÜŞMANLIKLARI

72-Ey elçimiz Muhammed! Şu müşriklerin sana ve tevhide karşı ne kadar hırslı olduklarını görüyorsun! Kendilerine mesajlarımızı tebliğ ettiğin zaman düşmanca tavırları derhal yüzlerine yansıyıverir, sana ve iman edenlere saldırmamak için kendilerini zor tutarlar. Onlara şöyle de: Ey müşrikler! Size daha da öfkeleneceğiniz bir haber vereyim mi? Eğer bu inkarınızda ısrar ederseniz varacağınız yer cehennem ateşi olacaktır. Evet, Allah'ın açık ve net sözüdür bu! Ne fena bir sondur cehennem, bir bilseniz!  

SİNEK KADAR ACİZ VARLIKLARDAN MEDET UMAN MÜŞRİKLER

73-Ey Allah'tan başka varlıklardan medet uman müşrikler! Allah bu şirk inancınızın yanlışlığını açıkça anlamanızı sağlayacak bir örnek veriyor; iyi dinleyin: Sizin kendilerinden medet umduğunuz, şefaatlerini bekleyip Allah'a ortak koştuğunuz varlıklar bütün güçlerini birleştirseler sinek dahi yaratamazlar. Bırakınız yaratmayı, sinek onların üzerlerindeki bir şeyi kapacak olsa onu bile geri almaya güçleri yetmez. Küçücük ve zavallı bir sinek kadar dahi gücü ve sizden bir üstünlüğü olmayan varlıklardan nasıl medet umarsınız? (bkz.İbnü'l-Cevzi
74-Allah'ın gücünü, sınırsız kudretini ve kulluk edilmeye layık yegane kudret olduğunu niçin idrak etmezsiniz? (bkz.Zemahşeri) Şunu unutmayın ki Allah sonsuz kudret sahibidir, elçisi Muhammed'i zafere ulaştıracak (bkz.Maturidi) ve şirkte ısrar ettiğiniz takdirde cezanızı verecektir. 

"BEŞER PEYGAMBER OLUR MU?" İTİRAZINA CEVAP

75-Bir beşer olan Muhammed'in peygamber seçilmesini yadırgayan ve "Allah peygamber gönderecek olsaydı melek gönderirdi" gibi bahaneler uyduran müşrikler! (bkz.Zemahşeri) Şunu bilin ki Allah, sizin medet umduğunuz melekleri (bkz.Razi) elçi olarak seçip onlarla peygamberlerine vahiy göndermekte ve peygamberlerini de insanlara elçi olarak göndermektedir. 
76-Elçileri daima O'nun gözetimi altındadır. O, sizin Muhammed'e karşı söylediğiniz sözleri işitmekte, yaptıklarınızı görmektedir ve müstehak olduğunuz cezayı da verecektir. 

Hz.İBRAHİM'İN ve Hz.MUHAMMED'İN ORTAK ÇİZGİSİ : TEVHİT

77-Ey Muhammed'e iman edenler! Sadece Allah'a kulluk etmeye (bkz.Maturidi) O'nun huzurunda rûku ve secde etmeye ve O'nun emirlerini yerine getirmeye devam ediniz ki sonunda kurtuluşa eresiniz.
78-Müşriklerin baskıları karşısında yılmayınız ve tevhidi sürdürme uğrunda elinizden gelen bütün gayreti gösteriniz! Zira O, içinizden biri olan Muhammed'i seçip tevhit mesajını iletmekle sizlere rahmet etmiştir. Üstelik bu tevhidi yaşamanızda sizi herhangi bir şekilde zora da koşmamıştır. Bu din, atanız İbrahim'in dini olan tevhit dinidir ve Allah gerek daha önce gönderdiği ilahi kitaplarda gerekse elçisi Muhammed'e gönderdiği Kur'an'da sizleri "müslümanlar" olarak isimlendirmiştir. O'nun elçisi Muhammed sizlere tevhidi tebliğ edecek, sizler de diğer insanlara tebliğ edeceksiniz (bkz.Maverdi, İbn Atıyye) Bu görev ve sorumluluğunuzu yerine getirmek üzere ibadetlerinizi tevhit esası üzerine yapınız, kendinizi şirkten büsbütün arındırınız ve müşriklerin baskılarına aldırmadan yolunuza devam ediniz. Allah'ın size olan zafer ve cennet vaadini gerçekleştireceğinden kuşku duymayınız. Sizin sahibiniz, dostunuz, koruyucunuz Allah'tır. O, ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır! 

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;