17 Temmuz 2017 Pazartesi

KURAN -93- (8) ENFAL SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

ENFAL = Savaş ganimetleri 
75 Ayet - /Bedir Savaşı'ndan sonra paylaşımında ihtilaf çıkan ganimetler/

----- Kaynaklarda yer alan bilgilere göre Medine döneminde, Bedir zaferinin ardından vahyedilmiştir. Surede savaş sonrası ganimet paylaşımında çıkan anlaşmazlıklar giderilmekte, savaş öncesinde orduya katılmaktan geri duranlar tenkit edilmekte, Hz.Muhammed'e bağlılığın önemi hatırlatılmakta, müşriklere, yahudilere ve münafıklara yönelik eleştiriler yapılmakta, gerçek müminlerin dostlukları vurgulanmakta, Medine'de teşekkül eden İslam toplumunun kimleri korumak durumunda olduğu belirlenerek bir tür vatandaşlık tanımı yapılmaktadır. ----- 
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

BEDİR SAVAŞI

Medîne’nin güney-batısında şehre 120 km. uzaklıkta, Kızıldeniz’e 20 km. mesafede bulunan Bedir, Baharat Yolu konak yerlerinden biriydi. Halkı, gelip geçen yolculara verdikleri hizmet ve kurulan panayırdan elde ettikleri kazanç ile geçinirlerdi.

Söz konusu savaş bu yerleşim birimi sınırları içerisinde cereyan ettiği için târihe “Bedir savaşı” olarak geçmiştir.

Mekke müşrikleri, Mekke’den ayrılıp Medîne’ye yerleşen Rasûlullah ve arkadaşlarının konumlarından rahatsızlık duydukları, geleceklerinden korktukları için zaman zaman bazı çeteler yollayıp onlara zarar vermekteydiler.

Ayrıca, Medîne’de Rasûlullah ve mü’minlerden rahatsız olan bir kesim vardı. Bunlar Rasûlullah ve mü’minlerin Medîne’ye gelişinden hiç memnun olmamışlardı. Bunların başında, –Rasûlullah’ın Medîne’ye davet edildiği günlerde taç giyip kral olmak üzere olan– Abdullah b. Übey b. Selül vardı. Rasûlullah’ın Medîne’ye gelişi bu planı altüst etmişti. Zira Medîne halkı Abdullah b. Übey b. Selül yerine Rasûlullah’ı devlet başkanı yapmışlardı.

Halkın bu tercihi ve akrabalarından birçoğunun müslüman olması nedeniyle Abdullah b. Übey b. Selül, Müslümanlara katılmanın kendisi ve yandaşları daha uygun olacağına karar vererek görünürde müslüman oldu. Böylece Medîne’de münâfıklık hareketi başladı.

Abdullah b. Übey b. Selül, aynı zamanda Mekke ileri gelenlerinin de dostuydu. Mekke yönetimindeki kinci müşrikler, Medîne’deki dostları Abdullah b. Selül ile işbirliği yaparak Rasûlullah ve arkadaşlarını Medîne’den çıkarmayı, hatta onları yok etmeyi planladılar ve Abdullah b. Übey b. Selül’e şu mektubu yazdılar: “Siz bizimkileri barındırdınız. Siz Muhammed’i ya öldürür ya yurdunuzdan çıkarırsınız; yahut biz topluca üzerinize saldırır, erkeklerinizi öldürüp kadınlarınızı esir alırız.”

Bu mektuptan sonra Mekke müşrikleri ile Medîne münâfıkları işbirliği yaptılar. Buna göre Rasûlullah ve mü’minler öldürülecek veya Medîne’den sürüleceklerdi.

Rasûlullah ve mü’minler bu planı öğrendiler ve karşı tedbir almaya başladılar; Medîne çevresindeki kabileleri ziyaret ediyor, onlarla dostluklar kuruyor ve barış sözleşmeleri yapıyorlar; böylece kendilerini, kentlerini ve devletlerini güvenceye alıyorlardı. Bir taraftan da çevreyi gözetleyip denetlemeyi sürdürüyorlar, fakat kan dökmekten uzak duruyorlardı. Zira henüz savaş izni verilmemişti.

Bu esnada Mekkeli müşrikler müslümanları tehdit ediyor, Medîne yakınlarına kadar gönderdikleri çapulcu birlikler yoluyla onlara zararlar veriyorlardı. Son olarak da Mekke müşriklerinin ortaklığıyla oluşturulan ve Ebû Süfyân tarafından idare edilen bir ticaret kervanını Sûriye’ye gönderdiler; amaçları bundan elde edilen kâr ile Müslümanlara karşı hazırlık yapmak ve onlara son darbeyi indirmekti.

Bunu haber alan Rasûlullah (s.a), durumu ashâbıyla istişare etti. Bu kervanın Mekke’ye ulaşmasına engel olunması kararı alındı. Bunun üzerine 305 kişiden oluşan bir ordu hazırlandı. Bu ordunun 83′ü Muhâcirlerden, 61′i Evs’den, geri kalanları da Hazrec kabilesinden idiler. 3 atları ve 70 develeri vardı.

Rasûlullah müşriklerle karşılaşmak üzere Bedir kuyuları mevkiine doğru yola koyuldu.

Kervanın idarecisi Ebû Süfyân, casusları aracılığıyla Rasûlullah’ın bu hazırlığını öğrendi ve hemen Mekke’ye haberci yollayıp yardım istedi. Ebû Cehl gibi ileri gelenlerin öncülüğünde 100′ü atlı, 700′ü develi, geri kalanı da piyade olmak üzere yaklaşık 1.000 kişilik bir ordu hazırlanarak Müslümanların üzerine gönderildi.

Ebû Süfyân, Müslümanların Bedir’e gelmekte olduğunu öğrenince kervanın yönünü değiştirdi. Deniz tarafından Mekke’ye yollandı. Müslümanlar Bedir’e geldiğinde, kervan çoktan uzaklaşmıştı.

Müslümanlar, Zefiran denilen yere geldiklerinde Mekkeli müşriklerin büyük bir ordu ile üzerlerine gelmekte olduklarını öğrendiler. Biraz duraklayıp tereddüt ettiler. Çünkü onların Mekke ordusuna karşı koyacak kadar güçleri yoktu. Zaten hazırlık ve hesaplarını da kervan üzerine yapmışlardı.

Rasûlullah ashâbıyla yeniden istişare etti. Kervanın peşine mi düşülmeliydi; yoksa müşrik ordusuna karşı mı durulmalıydı. Rasûlullah ve Muhâcirler ordunun karşısına çıkılması taraftarıydılar. Ensâr, Akabe beyatında Rasûlullah’ı Medîne’de korumak üzere söz verdikleri, şimdi ise Medîne dışında oldukları için Rasûlullah onlara düşüncelerini sordu. Görüşmelerden sonra onlar da Muhâcirlerle birlikte savaşmaya karar verdiler.

Bu sırada Ebû Süfyân’ın başında bulunduğu kervan Mekke’ye ulaştı. Ebû Süfyân müşriklere, “Siz kervanınızı korumak için harekete geçtiniz. Kervanınız güvende olduğuna göre savaşmanıza lüzum kalmadı, geri dönün” diye haber gönderdi. Ancak çoğunluk savaşma taraftarıydı. Ebû Cehl, “Müslümanları öldürmeye bile lüzum yoktur. Ellerini bağlayıp onları tekrar Mekke’ye götüreceğiz ve böylece İslâm da bitecek” diyordu.

Nihâyet 17 Ramazân [13 Mart 624] Cuma günü sabahleyin iki ordu Bedir kuyularının bulunduğu yerde karşılaştı.


Mekke müşriklerinin çokluğuna rağmen Allah’ın yardımıyla zafer inananların oldu. Mekkeli müşriklerin elebaşılarının bir kısmı öldürüldü, bir kısmı esir alındı, birçok da ganimetler elde edildi. Bu zafer, Müslümanları siyasî, askerî ve iktisadî açıdan çok güçlendirdi.
(Hakkı YILMAZ)

---------------------

GANİMET PAYLAŞIMINDA İHTİLAF

1-Ey elçimiz Muhammed! Kazandığınız büyük Bedir zaferinden sonra elde edilen ganimetlerin paylaşılması konusunda müminler arasında ihtilaf yaşandığını biliyoruz. (bkz.Mukatil, Taberi) Her şeyden önce müminlere şunu söyle: "Bu ganimetleri kazanmanız Allah'ın bir lutfudur ve dağıtımında da Allah'ın elçisi yetkilidir. (bkz.Zemahşeri, Razi) Bu sebeple hepiniz ilahi emir ve yasaklara titizlikle uyunuz ve ganimet sebebiyle birbirinize düşmeyiniz. (bkz.Razi) Bu olay ortaya çıkmadan önce nasıl birbirinizle kardeş idiyseniz aynı kardeşliği devam ettiriniz. Madem Allah'ın birliğine ve Muhammed'in O'nun peygamberi olduğuna iman ediyorsunuz, o halde bu hususta çekişmeyi bırakıp Allah tarafından bana verilen emirlere itaat ediniz!" 

PEYGAMBERE İTAAT EDEN MÜMİNLERİN VASIFLARI ve ÖDÜLLERİ

2-Gerçek müminler (bkz.Zemahşeri) Allah'ın peygamberine muhalefet edip onun hükümlerine rıza göstermeyen kimseler değil; (bkz.Taberi) bu ilahi emirleri işitir işitmez gönülleri huşû ile dolup itaat eden, daha önceki ayetlere inandıkları gibi bunlara da iman eden (bkz.Mukatil) ilahi emirlerin tamamının doğruluğuna itimat eden (bkz.Razi
3-Namazı tevhit ilkesine uygun bir şekilde dosdoğru kılan, sahip oldukları mallardan Allah'ın emrettiği yerlere (bkz.Taberi) infak edenlerdir. 
4-İşte hakiki müminler bunlardır, her fırsatta Allah'ın peygamberine karşı çıkan münafıklar değil! Bunların Allah katında dereceleri yüksektir, O'nun affına ve mağrifetine nail olup cennetle ödüllendirileceklerdir. 

5-Ey Muhammed! Ganimet paylaşımında ortaya çıkan ihtilafın çözümünde atacağın adım bazı müminlerin pek hoşuna gitmeyecek de olsa, sen bu hususta ilahi emirleri uygula! (bkz.Razi, Cabiri) Nitekim onlar düşmanla karşılaşmaya da pek sıcak bakmamışlardı (bkz.Zemahşeri)
6-İlahi yardım ve zafer vaadini bildikleri halde (bkz.Zemahşeri) seninle tartışmaya girişmişler, Kureyşliler'in ticaret kafilesine yönelmek istemiş ve orduları ile karşılaşmayı göz göre göre ölüme atılmak olarak değerlendirmişlerdi. Buna rağmen Allah seni o savaşa hazırlanmaya ve neticesinde zafere muvaffak kılmıştı. 

BEDİR'DE İLAHİ DESTEK

7-Ey müminler! Allah sizlere savaş öncesinde düşmana ait ticaret kervanının elinize geçeceğini ya da ordusunu mağlup edeceğinizi müjdelemişti. Sizler bu ikisinden daha kolay olanını, yani kervanı ele geçirmeyi istemiştiniz, ancak Allah bu vesileyle müşrik orduyu bozguna uğratmak ve tevhit inancını muzaffer kılmak istemişti (bkz.Taberi)
8-Böylece Mekke müşriklerinin size ve dolayısıyla tevhit inancına karşı mukavemetleri kırılacaktı.

9-Nihayet savaş meydanında düşmanla karşılaştığınızda Allah'a yalvarıp yardım istemiştiniz. Bunun üzerine Allah, elçisi Muhammed'in diliyle size yardım müjdesini iletmiş, gerekirse size akın akın gelen bin melek ile yardım (*) edeceğini müjdelemişti. (*) Bin sayısı klasik Arapça'da "re'sü'l-aded" denilen büyük sayıların en büyüğüdür ve ondan büyük sayı yoktur. Edebi metinlerde verilen bin ve binli sayılar adet vermekten öte Arapça ve Aramca'nın söz ve belagat oyunlarındandır. Ayet, "Tüm gücümüzle sizi destekledik" diyor. 
10-Böylece kalbinizdeki korkuyu yatıştırmış, cesaret ve özgüven sahibi olmanızı sağlamıştı. Unutmayınız ki kazandığınız bu zafer sizlere Allah'ın bir lutfudur, O'nun yardımı sayesinde gerçekleşmiştir.  

11-Savaşın öncesindeki gece sayınızın azlığına, hazırlıksızlığınıza ve düşmanın kalabalık ve teçhizatlı oluşuna bakıp ürpermiş, korkuya kapılmıştınız. Korkudan gözünüze uyku girmez olmuştu (bkz.Mukatil) Üstelik mevzilendiğiniz nokta Bedir kuyularından uzak kaldı diye susuz kalacağınızdan da endişe edip vesveye kapılmıştınız (bkz.Mukatil) İşte tam o anda Allah sizlere yağmur lütfetmiş, su ihtiyacınızı gidermenizi sağlamış, şeytanın içinize doldurduğu bu tür korku ve vesveselerden sizi arındırmış (bkz.Mukatil) kalplerinizi pekiştirip cesaretinizi toplamanıza vesile olmuştu.  

12-Yine o sırada Allah, müminleri müjdelemeleri için meleklere şöyle nida etmişti: "Müminleri cesaretlendiriniz, onlara benim kendileriyle birlikte olduğumu bildiriniz. Şunu bilsinler ki ben müşriklerin kalplerine korku salacağım. Bu yüzden hiç korkmadan savaşsınlar ve düşman askerlerinin boyunlarını vurup ellerini kessinler.
13-Çünkü o müşrikler Allah'ın birliğine ve elçisi Muhammed'e iman etmemişler ve peygambere karşı muhalefet etmiş (bkz.Mukatil, Taberi) müminlere türlü baskıları reva görmüşlerdir. Böyle yapanlar Allah'ın vereceği cezanın pek çetin olduğunu bilmelidirler."

14-Ey müşrikler! İşte vaktiyle Muhammed'e ve ona iman edenlere karşı yaptığınız ve halâ yapmaya çalıştığınız baskılar sebebiyle şimdi tadın bakalım yenilginin acısını! Şunu da biliniz ki sizin gibi müşrikler için bir de ahirette hazırlanmış cehennem azabı vardır. 

SAVAŞTA DÜŞMAN KARŞISINDA CESARET ve KARARLILIK

15-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Müşriklerin (bkz.Mukatil) karşınıza çıkardıkları kalabalık orduyla karşılaştığınızda sakın arkanızı dönüp kaçmayınız
16-Şunu biliniz ki böyle bir durumda, yeniden saldırmak üzere taktik gereği (bkz.Mukatil) dönüp kaçmak veya bir başka birliğe iltihak etmek üzere geriye doğru çekilmek gibi durumlar dışında, düşmandan korkup kaçan ve elçimiz Muhammed'i düşman karşısında terkedenler Allah tarafından şiddetli bir şekilde cezalandırılacak, cehenneme atılacaklardır. Ne kötü bir sondur cehennem! 

BEDİR ZAFERİ SONRASINDA GANİMET PAYLAŞIMI KONUSUNDA PEYGAMBERE İTAAT TAVSİYESİ 

17-Ey elçimize iman edenler! Bedir Savaşı'nın ardından ganimetten daha fazla pay almak için savaşta yaptıklarınızı sayıp dökmeyiniz. Çünkü bu savaşı kazanmanız Allah'ın yardımı sayesinde mümkün olmuştur. Allah böylece sizi hem savaş öncesinde ve savaşta hem de savaş sonrasında ilahi emirlere bağlılık konusunda imtihan etmiştir. Gerçek şu ki Allah yaptığınız her şeyi bilmekte ve duymaktadır, bu konuda takındığınız tavırdan haberdardır. 
18-Zafer elde etmenizin nedeni Allah'ın o kafirlerin hilelerini boşa çıkartmasıdır. O ganimetleri Allah'ın yardımıyla elde ettiniz, bu sebeple peygamberinizin ganimet dağıtımına razı olun.

KENDİLERİNİ HAKLI ve DİNDAR, MÜMİNLERİ İSE SAPKIN GÖREN MÜŞRİKLERE CEVAP 

19-Ey elçimiz Muhammed'i dinden çıkmış biri olarak gören ve Bedir Savaşı öncesinde Kabe'nin örtüsüne sarılarak, "Allahım! Hangimiz senin dinine uyuyorsak, rızana layık isek ona zafer nasip et!" (bkz.Mukatil) diye dua eden müşrikler! (bkz.Taberi, İbn Kesir) İşte bu savaşın sonucu, Allah'ın yardımını sizin değil, Muhammed'in ve ona inananların hak ettiğini, dolayısıyla onların doğru yolda olduklarını göstermiştir. Eğer bundan ders alır ve tevhide yönelik saldırılarınıza son verirseniz sizler için iyi olur, ancak tekrar saldırırsanız, sayısal üstünlüğünüz size fayda vermeyecek ve benzer hezimetler yaşayacaksınız. Çünkü Allah, sandığınız gibi sizin değil, Muhammed'in ve ona inananların yardımcısıdır. 

PEYGAMBER'E İTAAT ve SADAKAT

20-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Sizlere bu büyük zaferi kazanmanız konusunda yardım eden Allah'ın emirlerine itaat ediniz, yani Muhammed'in ganimet taksimine razı olunuz.
21-İlahi vahyi dinleyip anladıkları halde, sırf inkarlarına bahane olsun diye peygamberden sürekli mucize isteyen müşrikler gibi olmayınız. 
22-Peygamberlere karşı bu tavrı gösterenlerin Allah nezdinde insanların en kötüsü olarak telakki edildiğini biliniz. 
23-Kaldı ki onlar peygambere yönelik bu isteklerinde samimi olsaydılar, Allah isteklerine cevap verip onlara mucizeler gösterirdi. Onlar samimi olmadıkları için, Allah bu isteklere karşılık verip mucizeler gösterecek de olsa yine fayda etmeyecekti. (bkz.İbn Abbas, Maturidi)  

24-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Sizleri ve yurdunuzu muhafaza etmek üzere düşmanla savaşmaya çağırdığı zaman (bkz.Mukatil) peygamberin çağrısına icabet ediniz. Sayınızın ve teçhizatınızın azlığına bakmayınız. Unutmayınız ki Allah sayıca az olan müminlere cesaret verip onları muzaffer kılmaya, sayıca üstün olan müşrikleri korku ve endişeye düşürüp perişan etmeye kadirdir. (bkz.Maturidi) O halde hiçbir endişeye kapılmayınız ve peygamberin çağrısına uyunuz! Peygambere itaatsizlik eder vaziyette, ölümün gelip sizi yakalayıvermesinden sakınınız! (bkz.Maturidi) Peygamberin bu emrini bir fırsat biliniz ve Allah'a olan itaat ve bağlılığınızı ortaya koyunuz! (bkz.Zemahşeri)     
25-Şunu biliniz ki eğer elçimizin emrine uyup düşmana karşı topluca savaşa çıkmazsanız birliğiniz bozulur, gücünüz yok olur, yurdunuz istila edilir ve böylece hepiniz mağdur olursunuz! (bkz.Maturidi) Ayrıca şunu da biliniz ki peygamberin emrini dinlemeyenlere karşı Allah'ın azabı çok çetin olacaktır. 

26-Daha düne kadar Mekke'de müşrikler karşısında güçsüz, çaresiz ve savunmasız olduğunuzu, fakat Allah'ın yardımıyla güç-kuvvet kazanıp Medine'de birlik ve dirlik sağladığınızı, ganimetlere (bkz.Taberi) ve diğer imkanlara kavuştuğunuzu unutmayınız! O zor günlerin ardından, peygambere itaat etmiş olmanın mükafatı olarak (bkz.Taberi) sizlere bu günleri gösteren Allah'a şükrediniz, yani O'nun peygamberine itaat ediniz!
27-Sakın tevhit inancına olan imanınıza ve elçimiz Muhammed'e olan bağlılığınıza uymayacak şeyler yapmayınız, dünyevi çıkarlar peşine düşüp de müminlerle ilgili bilgileri düşmana sızdırmayınız! (bkz.Taberi, Razi
28-Ayrıca evlatlarınız ve mallarınız dahil olmak üzere dünyada sahip olduğunuz veya olacağınız her şeyin bir imtihan vesilesi olduğunu unutmayınız! Dünya malına tamah ederek veya çoluk çocuğunuzu düşünerek peygambere ihanet etmeyiniz! Peygambere sadakat gösterdiğiniz takdirde ahirette Allah'ın size vereceği mükafatın, dünyevi kazanç ile kıyaslanmayacak kadar büyük olduğunu biliniz!

29-Ey elçimize iman edenler! Eğer ilahi emir ve yasaklara uyar, peygambere itaat eder ve ona ihanetten uzak durursanız (bkz.Taberi) Allah size yardım eder, düşmanlarınıza karşı muzaffer olmanızı sağlar (bkz.İbn Atıyye) geçmişte işlediğiniz hataları bağışlar, affeder. Çünkü Allah, elçisine itaat eden müminlere karşı çok lutufkar ve bağışlayıcıdır. 

MÜŞRİKLERE ELEŞTİRİ

30-Ey elçimiz Muhammed! Bildiğin gibi Allah, vaktiyle seni hapsetmek, öldürmek ya da yurdundan sürgün etmek gibi planlar kuran Mekke müşriklerinin planlarını boşa çıkarmış (bkz.İbn Atıyye, Razi) seni onlardan korumuştu. Allah elbette ki onlardan daha güçlüdür (bkz.İbn Atıyye) O halde müşrik düşmanlara karşı mücadele etmeye devam et! Onların sayıca üstünlüğüne bakıp da çekinme! Geçmişte sana yardım eden Allah gelecekte de yardım edecektir. 

31-Müşrikler, Muhammed'e vahyettiklerimizi duyduklarında, onun ilahi vahiy olduğunu inkar edip, "Sen peygamber değilsin, bu söylediklerini öteden beri biliyoruz. Geçmişe dair hikayeler, masallar işte! Üstelik Allah sözü diye bize okuduğun bu sözlerin herhangi bir üstünlüğü de yok. İstesek biz de benzerini söyleyebiliriz" demişler
32-Ve kendi inançlarından son derece emin bir şekilde, "Allahım! Eğer Muhammed gerçekten peygamber ise, O'nu inkar ettiğimiz için başımıza taş yağdır ya da başka bir şekilde bizi cezalandır!" diyerek onunla alay etmişlerdi. 

33-Fakat sen onlara tebliğ görevini henüz sürdürüyorken Allah onları cezalandıracak değildi elbette! Ayrıca şirkten tövbe edip tevhide ve senin peygamberliğine iman edecek olsalar, Allah onları elbette bağışlayacak ve kendilerine azap etmeyecektir. 
34-Ne var ki onlar şirkten bir türlü vazgeçmemektedirler, dolayısıyla azaba müstehak olmaktadırlar (bkz.Taberi) Kaldı ki onlar kendilerini Mescid-i Haram'ın ve Hak dinin biricik sahipleri olarak gördükleri için, elçimiz Muhammed'e ve ona iman edenlere türlü baskılar yapıp, onları Mescid-i Haram'dan ve Mekke'den çıkmaya zorlamışlardır. Oysa onlar hiç de Mescid-i Haram'a layık ve Hak dine mensup değildirler, tam aksine gerçek Hak din mensupları ve Mescid-i Haram'a layık olanlar, Muhammed'e iman eden tevhit ehlidir. Ne var ki müşrikler bunun farkında değildirler.

35-Kendilerini yegane Hak din mensubu ve Mescid-i Haram'da Allah'a ibadet etmeye ehil gören bu müşriklerin Mescid-i Haram'da yaptıkları ibadetler şirke bulaşmış olup el çırpmak ve ıslık çalmak gibi birkaç şekil ve görüntüden öteye geçmemektedir. (Bu ayetten, müşriklerin Kabe'de öteden beri ıslık çalıp el çırparak ibadet ettiklerini öğreniyoruz)  Elçimiz Muhammed'i inkar etmeleri ve ona karşı mücadele etmeleri sebebiyle şimdi tatsınlar bakalım Bedir yenilgisinin acısını. 

36-Mekkeli müşrikler elçimiz Muhammed'e ve ona inananlara karşı ordu hazırlamak üzere mallarını harcamakta, tevhit inancını engellemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. (bkz.Taberi) Ama şunu iyi bilsinler ki bütün bu harcamaları onları hezimetten kurtaramayacaktır. Emellerine ulaşamayacak, tevhit ışığını söndüremeyeceklerdir. (bkz.Taberi) Müslümanlar karşısında yine mağlup olacaklar ve ahirette de cehenneme atılacaklardır. 
37-Allah insanları diriltip mahşerde hesaba çektiğinde o müşrikleri müminlerden ayırıp bir araya toplayacak ve bütün müşrikleri cehenneme dolduracaktır. Neticede asıl hüsrana uğrayanlar, Muhammed'i ve ona inananları sapkın ve hüsrana uğramış olarak gören bu müşriklerin ta kendileri olacaktır.    

38-Ey Muhammed! Tevhidi yok etmek için bütün güçleriyle çabalayan müşriklere söyle! Eğer bu tutumlarından vazgeçer ve senin peygamberliğine iman ederlerse, geçmişte yaptıkları affedilecektir. Eğer Bedir yenilgisinden gerekli dersi almayarak aynı tavrı sürdürüp tekrar müminlere saldıracak olurlarsa, tıpkı Bedir'de olduğu ve geçmişte peygamberlere düşmanlık edenlerin başına geldiği gibi onların da başına hezimet ve azap gelecektir. 

39-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Bütün güçleriyle size düşmanlık eden, her türlü işkenceyi reva görerek yurdunuzu terketmeye zorlayan (bkz.Razi) müşriklere karşı, onların gücü kırılıp baskıları ortadan kalkıncaya kadar sabır ve kararlılıkla savaşınız! Eğer bu düşmanca tavırlarına son verirlerse artık savaşı bırakınız. Unutmayınız ki Allah, müşriklerin yaptığı her şeyden haberdardır ve onlara ahirette gerekli cezayı verecektir.  

40-Size saldıracak olurlarsa onlardan çekinmeyiniz, Allah'ın sizi muzaffer kılacağını unutmayınız. Şunu biliniz ki Allah, en güzel yar ve yardımcıdır.

GANİMETLERİN PAYLAŞIMI

41-Ey müminler! Savaşta elde ettiğiniz ganimetlerin beşte biri Peygamber'e aittir. (Ayet lafzan "Allah ve peygambere aittir" diyor. Burada "Allah" ifadesi "miftahu kelam" yani "anlama katkısı olmayan başlangıç". Özellikle ilahi metinlerde, metnin doğası gereği mecburen kullanılan bir edebi türdür) Peygamber, bu meblağı kendisi ve yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara sarfeder. Geri kalan beşte dördünü ise müminler arasında adaletle taksim eder. Allah'ın birliğine ve Muhammed'in peygamberliğine iman ettiğinize ve Bedir savaşı'nda Allah'ın Muhammed'e ve ona inananlara destek olup zafer kazandırdığına şahit olduğunuza göre, artık ganimet konusunu tartışmayı bırakınız ve bu dağıtıma rıza gösteriniz. Sizlere zafer bahşeden Allah'ın her şeye kadir olduğunu unutmayınız.  

İLAHİ YARDIM

42-Ey müminler! Savaşta Allah'ın sizlere nasıl yardım ettiğini hatırlayınız; hani siz savaş alanının bulunduğu vadinin Medine tarafında konuşlanmıştınız, düşman kuvvetleri de vadinin Mekke tarafında konuşlanmıştı. Kureyş'in ticaret kervanı ise düşmana göre daha uzağınızda, sahil tarafında kalmıştı. Böylece siz de düşmanlarınız da, pek ummadığınız bir şekilde karşı karşıya kalıvermiştiniz. Eğer müşriklerle bu şekilde savaşmak üzere yola çıkmış olsaydınız muhtemelen sayınızın azlığına ve düşmanın çokluğuna bakıp savaş kararından vazgeçip planı değiştirecektiniz. (bkz.Taberi) İşte durum böyleyken Allah, müşriklerin tevhit inancı karşısında hezimete uğrayacaklarına dair vaadini gerçekleştirmek (bkz.Taberi) müminlerin zaferinin ilahi yardımın, müşriklerin hezimetinin de ilahi cezanın kanıtı olmasını sağlamak üzere, sizleri tam o şartlar altında karşı karşıya getirdi. Şüphesiz ki Allah, sizin yararınıza olan şeyleri bilir ve gerçekleşmesini sağlar. (bkz.Zemahşeri)  

43-Ey peygamber! Allah, düşmanı sana uykunda az göstermek suretiyle hepinizi cesaretlendirdi. Allah böyle yapmasaydı sizler onların sayısal üstünlüğüne bakıp korkuya kapılacak, aranızda tartışmaya başlayacaktınız. Ama Allah, işte bu şekilde yardım etmek suretiyle sizi bu durumdan kurtardı. Doğrusu Allah hepinizin içinden geçenlerden haberdardır ve her şeye hükümrandır.  
44-Allah, onları sizin gözünüzde az gösterdiği gibi, sizi de düşmanın gözünde az göstererek gevşemelerini, sizleri hafife almalarını sağlamış ve böylece size yardım ederek; vaktiyle müşriklere uyarısını yaptığı hezimeti tattırmış ve müminlere vaat ettiği zaferi gerçekleştirmiş oldu. Her işin, Allah ile bağlantısı vardır.  

45-Ey Muhammed'e iman edenler! Bütün bu anlatılanlardan ders alınız ve düşmanla karşılaştığınız zaman cesaretinizi toplayınız, kararlı olunuz. Her an sadece Allah'a kulluk etme bilinciyle hareket ediniz ki dünyada da ahirette de kurtuluşa eresiniz. 

46-Ey müminler! Allah'a ve peygambere itaat ediniz, ganimet ve benzeri konularda peygambere itaatsizlik edip de birbirinize düşmeyiniz. Eğer bu uyarıyı dikkate almaz ve Muhammed'e isyan ederseniz gücünüz yok olur ve perişan olursunuz. O yüzden elçimize itaat ediniz ve karşılaştığınız sıkıntılara sabrediniz, unutmayınız ki Allah, elçisine iman eden ve düşmana karşı sabırla mücadele eden müminlerin yardımcısıdır. 

47-Allah'ın peygamberine itaat ediniz! Yıllarca tevhide karşı mücadele ettikleri ve müminlere baskı yaptıkları yetmezmiş gibi, bir de Mekke'de topladıkları ordularıyla gururlu bir şekilde Bedir'de karşınıza çıkan, kervanları tehlikeyi atlattığı halde sırf, "Araplar şanımızı duysun" diyerek sizinle savaşmaya can atan, içlerinden kendini bilmezlerin dolduruşuna gelen müşrikler gibi olmayınız! Nitekim onlar kervanlarının emniyeti için çıktıkları yolculukta, aralarında zaten husumet bulunan bir kabilenin arkadan saldırmasından korkuyorlardı. 
48-Tam o sırada kervanın emniyette olduğu haberini alınca dönmeye karar verdiler. Fakat onlar bu kararı vermek üzereyken şeytan onlara güvence verdi ve şöyle dedi: "Bu kadar güçlü bir orduya sahipken ve müslümanları bu kadar zayıf yakalamışken geri dönmeyiniz. Savaşınız ve onların kökünü kazıyınız! Ben de yanınızdayım" Bunun zerine müşrikler geri dönmekten vazgeçip savaşmaya karar verdiler. Ancak iki ordu savaş meydanında karşı karşıya gelince şeytan müminlerin cesaret ve kararlılığını görmüş ve "Bu savaşın gidişatı iyi değil, ben yokum, üstelik korkarım ki Allah bu savaşta Muhammed'i destekleyecek ve sizleri şiddetle cezalandıracaktır" demiş ve kaçmıştı.  

49-Diğer taraftan sizler Medine'de savaş hazırlığı yaparken münafıklar hayret ediyor, "Bunlar çıldırmış olmalı, koskocaman ordunun karşısına çıkmaya çalışıyorlar! İnançları akıllarını başlarından almış besbelli!" diyorlardı. Bilmedikleri şey şuydu ki Allah'a güvenen ve kararlı bir şekilde hareket edenler muzaffer olurlar, çünkü Allah, haksızlığa uğradıkları için savaşan müminlerin destekçisidir ve O, sonsuz kudret sahibidir.     

50-Doğrusu tevhidi ve elçimizi inkar eden, müminlere baskı yapan, sonra da ordularıyla müminlerin karşısına çıkan müşrikler sadece Bedir hezimeti ile kurtulamayacaklardır. Ölüm vakitleri geldiğinde melekler onların canını, tarifi imkansız bir eziyetle (bkz.Maturidi) alacak ve onlara, "Girin bakalım ateşe!
51-Ama şunu da biliniz ki bu cezaya kendi yaptıklarınız neticesinde müstehak oldunuz, yoksa Allah kullarına zulmedecek değildir" diyeceklerdir. 

52-Evet, tıpkı vaktiyle elçimiz Musa'yı inkar eden Firavun ve ondan önce yaşamış diğer inkarcılar gibi Mekke müşriklerinin sonu da böyle olacaktır. Çünkü onlar Allah'ın peygamberlerini inkar etmişler ve inananlara baskı yapmışlardır. Bu yüzden de Allah onları müstehak oldukları şekilde cezalandırmıştır.  
53-Doğrusu Allah hiçbir toplumu, böylesine inkar ve zulüm batağına saplanmadıkça, nimetlerinden mahrum etmez. Eğer Mekkeli müşrikler de peygambere iman eder ve şirkten vazgeçerlerse, bu zamana kadar Allah'ın kendilerine sağladığı nimetlerden yararlanacaklar, ticari zenginlik ve güven içinde olan Mekke'de yaşamaya devam edeceklerdir. (bkz.Mukatil) Fakat bu inkar ve baskıda inat ederlerse helak edileceklerdir. Çünkü Allah, onların yaptığı her şeyi bilmekte ve söylediklerini işitmektedir. 
54-Firavun hanedanının durumu da böyle olmuştur. Allah vaktiyle onlara bol nimetler vermiş, ama onlar Allah'ın peygamberi Musa'yı inkar etmişler ve iman edenlere baskı yapmışlardır. Bu yüzden de helak edilmişlerdir. Firavun ve ordusu sulara gömülüp boğulmuştur. 

ALLAH KATINDA İNSANLARIN EN KÖTÜLERİ

55-Ey elçimiz Muhammed! Doğrusu, Allah katında müşriklerden ve peygamberi yalanlayan Medine yahudilerinden daha kötü kimse yoktur.  
56-Zira müşrikler tevhit ehli ile açıkça savaşmakta, Medineli yahudiler ise seninle saldırmazlık anlaşması yapmalarına rağmen ihanet etmekte, Mekkeli müşriklere yardım etmekte ve size arkadan saldırmaktadırlar.
57-Bunlar savaşta karşına çıkıp da eline düşerse, kendilerine unutulmayacak bir ders ver ki bu durum, onlar gibi yapmaya yeltenenlere de ibret olsun!
58-Eğer diğer yahudi grupların da anlaşmayı bozacağını sezer, bu yönde somut kanıtlar elde edersen (bkz.Taberi, Razi) onlardan önce davran ve anlaşmayı bozduğunu kendilerine açıkça ilan et! Çünkü Allah, verdiği sözde durmayan hainleri sevmez.  
59-Bu gibi hainler, emellerine ulaşacaklarını sanmasınlar; planları boşa çıkacak, ahiret azabından da kurtulamayacaklardır. 

DÜŞMANA KARŞI ASKERİ HAZIRLIK

60-Ey Muhammed'e iman edenler! Allah'ın peygamberine ve size düşmanlık eden şu Mekke müşriklerine, Medine yahudilerine ve henüz karşılaşmadığınız muhtemel düşmanlarınıza (bkz.Teysir) karşı hazırlıklı olunuz, onlara gözdağı vermek ve her türlü saldırı karşısında caydırıcılık için elinizden geldiğince kuvvet ve teçhizat edininiz, savaş atları besleyiniz. Şunu biliniz ki bu uğurda yaptığınız her türlü mali harcama size hem dünyada hem ahirette hayırlar getirecektir. Harcadığınız her kuruşun karşılığı verilecektir.   

61-Ey elçimiz Muhammed! Düşmana karşı sürekli hazır ve güçlü ol, fakat onlar barışa yanaşırlarsa sen de barıştan yana ol!
62-Savaşta da barışta da Allah'ın yardımına ve desteğine güven, onların seni aldatıp tuzağa düşürmeye çalışmalarından korkma, tedbirini al ve Allah'a güven! Seni ve müminleri Allah'ın desteklediğini, sizi birbirinize kenetlediğini unutma! 
63-Nitekim sen dünyaları harcasan, yıllardır birbirine düşman olan Medineli kabileleri (bkz.Taberi) bir araya getiremezdin ama Allah onların gönüllerini birbirlerine kenetledi. 
64-Gördüğün gibi Allah'ın yardımı sana da müminlere de yeter (bkz.Zemahşeri) bu yüzden sakın düşmanının sayısal üstünlüğü ve kurduğu komplolar seni yıldırmasın.   

65-Ey peygamber! İşte bu bilinçle hareket et ve müminleri, kendilerine saldıran düşmana karşı cesurca savaşmaları için teşvik et, sayılarının azlığı sebebiyle cepheyi terketmesinler. Daha önce müşrikler karşısında sayı olarak katbekat daha azken sabır ve metanetle mücadele etmiş, sayısal üstünlüğüne güvenen ve yüce gayelerden yoksun düşmanın baskısı karşısında yılmamıştınız. 
66-Şimdi Allah, sizi lutfuyla kuvvetlendirmiş, sayınızın artmasını nasip etmiş, böylece yükünüzü hafifletmiştir. Artık sayısal olarak müşriklerin karşısında eskiden olduğu kadar zayıf değilsiniz. Allah'ın bu yardımına, O'na güvenerek ve peygamberine itaat ederek nail oldunuz. Eğer bu güven ve itaatinizi devam ettirirseniz zafer sizin olacaktır. (bkz.Hasan Elik ve Muhammed Coşkun
(Ayetlerde kullanılan sayılar "çoklukta kinaye"dir. bkz.Tefsirü'l-menar

ESİRLER

67-Doğrusu, Henüz düşmanın gücünü yok edip belini kırmadığınız halde onlardan ele geçirdiklerinizi fidye karşılığında salıvermeniz yanlış bir davranış olmuştur. Sizler onlardan kazanacağınız fidyelerin peşindeyken Allah, sizin düşmanı iyice zayıflatmanızı ve bu uğurda gerekirse dünyevi kazançlarınızdan fedakarlık edip ahiret kazancı sağlamanızı istemektedir. Eğer bu fedakarlığı gösterirseniz Allah'ın yardımı sayesinde artık kimse size galip gelemez (Bkz.Taberi) Allah sonsuz kudret sahibidir ve sizler için en hayırlısını murat etmektedir.     
68-Nitekim eğer Allah, Bedir'de fedakarca savaşmanızdan dolayı sizleri bağışlama sözü vermiş olmasaydı, bu davranışınızın bedelini ağır bir şekilde öderdiniz.  
69-Şu halde Allah'ın af ve merhametine şükredin ve elde ettiğiniz ganimetlerden istifade ediniz ama her ne olursa olsun, ilahi emirlere itaatten ayrılmayınız. Allah, böyle yapan müminlere karşı merhametli ve bağışlayıcıdır. 

70-Ey elçimiz Muhammed! Bedir savaşında elinize düşen ve esaretten kurtulmak için müslüman olduğunu söyleyerek fidye vermek istemeyen esirlere şöyle de: "Eğer gerçekten şirkten vazgeçip iman ettiyseniz Allah sizleri affeder ve bu durumda kazancınız, ödeyeceğiniz fidyeden çok daha büyük olur. Unutmayınız ki Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır."

71-Eğer bu esir müşrikler sırf esaretten kurtulmak için inanmış gibi davranırlarsa da, buna hiç şaşırma, çünkü hıyanet onların zaten öteden beri alıştıkları şeydir. Ama tevhidi bozup şirke çevirmek suretiyle Allah'a hıyanet etmelerinin cezasının, Bedir'deki gibi hezimet olduğunu da unutmasınlar. Doğrusu Allah onların içindeki düşüncelerini dahi bilmektedir ve her konuda en isabetli hükmü vermektedir.  

VATANDAŞLIK BAĞI

72-Ey Muhammed! Senin peygamberliğine iman eden ve Mekkeli müşriklerin baskılarına seninle birlikte dayanıp yine seninle birlikte yurtlarını terkederek Medine'ye hicret edenler ve sizleri Medine'de kardeş bilip kucak açan ensar, gerçek anlamda birbirlerinin dostlarıdırlar. İşte bu müslümanlar birbirlerini koruyup kollamakla yükümlüdürler. Ancak iman ettikleri halde seninle birlikte Mekke'den hicret etmeyen müslümanları, hicret edip Medine vatandaşı olmadıkları sürece, koruyup kollamak gibi bir yükümlülüğünüz yoktur. Fakat inançları sebebiyle zulme uğrayıp darda kalır da sizden yardım isterlerse ve onlara düşmanlık eden toplum sizinle anlaşmış bir toplum değilse, o durumda onlara yardım etmeniz gerekir. Unutmayınız ki Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir. 

73-Sizinle savaşan Mekke müşrikleri ve onlara arka çıkan Medine yahudileri de birbirlerinin dostudurlar. Eğer onlara karşı birlik ve beraberlik içerisinde kararlı bir şekilde mücadele etmezseniz size galip gelirler ve size ülkeyi dar ederler. 

74-Şunu biliniz ki Allah katında gerçek müminler, size karşı inanmış görünen münafıklar değil, elçimiz Muhammed'e iman ettikleri için Mekke'de baskı gören ve hicret etmek zorunda kalan müslümanlarla, onlara Medine'de kucak açan müslüman ensardır. Onlar bu güzel davranışlarına karşılık Allah'ın af ve mağrifetine nail olacak ve ahirette muhteşem bir şekilde ödüllendirileceklerdir. 

75-Bununla birlikte, vaktiyle elçimize inanmamış olsalar dahi, sonradan iman edip Mekke'yi terk edip hicret ederek sizin yanınıza gelen müminler de sizin dostlarınızdır, onları koruyup kollamanız gerekir. Elbette bu kardeşlik, miras konularında akrabalık bağının yerini tutmaz, çünkü bu konularda akrabalık bağları daha önceliklidir. Doğrusu kimin hangi konuda öncelikli olduğunu en iyi Allah bilir. 

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;