31 Temmuz 2017 Pazartesi

KURAN -96- (60) MÜMTEHİNE SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
(Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir)

MÜMTEHİNE = İmtihan eden
13 Ayet - /Sonradan hicret edip Medine'ye gelen kadınların kabulünden önce alınan güvenlik önlemleri/

Medine döneminde Ahzab suresinden sonra vahyedilmiştir. Rivayetlere göre Hatıb b. Ebu Beltea adlı bir sahabi, Hz.Muhammed'in Mekke'nin fethi ile ilgili hazırlıklar yaptığını, akrabası olan müşriklerin zarar görmemeleri düşüncesiyle Mekke'deki akrabalarına haber veren bir mektup yazıp Mekke'den gelen bir kadınla müşriklere göndermişti.(1) İlk bölümde bu ve benzeri faaliyetler eleştirilmektedir. 
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

DÜŞMANA BİLGİ SIZDIRAN MÜMİNLERE UYARILAR

1-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû aduvvî ve aduvvekum evliyâe, tulkûne ileyhim bil meveddeti ve kad keferû bi mâ câekum minel hakkı, yuhricûner resûle ve iyyâkum en tu’minû billâhi rabbikum, in kuntum haractum cihâden fî sebîlî vebtigâe merdâtî tusirrûne ileyhim bil meveddeti ve ene a’lemu bi mâ ahfeytum ve mâ a’lentum, ve men yef’alhu minkum fe kad dalle sevâes sebîl
*Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû* 
-eyyy* amenü olanlar 
(elçimiz Muhammed'e iman edip ona sadakat sözü verenler)
*lâ tettehızû* aduvvî* ve aduvve-kum* evliyâe, 
-edinmeyin* düşmanlarımızı* ve sizin düşmanlarınızı* dost
(Kur'an'a inanmayan, sırf peygambere inandığınız için vaktiyle size olmadık eziyetler yapan ve sizi hicret etmeye zorlayan Mekke müşrikleri ile dostluk kurmayın)
*tulkûne* ileyhim* bi el meveddeti* ve kad* keferû* bi mâ câe-kum* min el hakkı, 
-muhabbet besliyorsunuz*onlara*sevgi ile*ve olmuştu*inkâr ettiler*size geleni* haktan
(Hakk’tan size geleni inkâr etmiş oldukları halde onlara sevgi ile muhabbet besliyorsunuz)
(Mekke'deki yakınlarınızı düşünerek müşriklere elçimizin Mekke'ye gidiş hazırlıkları hakkında bilgi sızdırmayın)
*yuhricûne* er resûle* ve iyyâ-kum* en tu’minû* bi allâhi* rabbikum, 
-çıkardılar* resulü* ve sizleri* inanmanızdan dolayı* Allah'a* rabbiniz olan
(Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkardılar)
*in kuntum* haractum* cihâden* fî sebîlî* ve ibtigâe* merdâtî* tusirrûne* ileyhim* bi el meveddeti 
-şayet siz* çıktı iseniz* cihada* benim yolumda* aramak için* benim rızamı*nasıl sır verirsiniz* onlara* sevgi ve muhabbet ile  
(Sizler müşriklerin baskıları karşısında sırf Allah rızasını kazanmak amacıyla yurdunuzu terkedip hicret etmiş müminler olarak (bkz.Taberi) şimdi o müşriklere sevgi ve muhabbet duyup nasıl bilgi sızdırırsınız)
*ve ene* a’lemu* bi mâ ahfeytum* ve mâ a’lentum, 
-ve ben* bilirim* gizlediklerinizi de* açığa vurduklarınız da 
(Unutmayınız ki yaptığınız gizli ve açık her şey Allah tarafından bilinir)
*ve men* yef’al-hu* min-kum* fe* kad dalle* sevâes sebîl
-ve kimler* böyle davranışlarda bulunursa* sizden* o takdirde* sapmış olur* doğru yoldan
(Ayrıca böyle davranışlarda bulunanlar doğru yoldan tamamen sapmış, elçimize ihanet etmiş olurlar)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
1-Ey elçimiz Muhammed'e iman edip ona sadakat sözü verenler! Elçinizin peygamberliğini kabul etmeyen, ona vahyettiğimiz Kur'an'a inanmayan, sırf peygambere inandığınız için vaktiyle size olmadık eziyetler yapan ve sizi hicret etmeye zorlayan Mekke müşrikleri ile dostluk kurmayın! Hakk’tan size geleni inkâr etmiş oldukları halde onlara sevgi ile muhabbet besliyorsunuz. Mekke'deki yakınlarınızı düşünerek müşriklere elçimizin Mekke'ye gidiş hazırlıkları hakkında bilgi sızdırmayın! Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkardılar. Sizler müşriklerin baskıları karşısında sırf Allah rızasını kazanmak amacıyla yurdunuzu terkedip hicret etmiş müminler olarak (*) (bkz.Taberi) şimdi o müşriklere nasıl bilgi sızdırırsınız! Unutmayınız ki yaptığınız gizli ve açık her şey Allah tarafından bilinir. Ayrıca böyle davranışlarda bulunanlar doğru yoldan tamamen sapmış, elçimize ihanet etmiş olurlar.

2-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KELİME KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
İn yeskafûkum yekûnû lekum a’dâen ve yebsutû ileykum eydiyehum ve elsinetehum bis sûi ve veddû lev tekfurûn
*İn* yeskafû-kum* yekûnû* lekum* a’dâen* 
-şayet* sizi yenecek* olurlarsa* size* düşmanlık ederler*
(Bilin ki müşrikler size karşı zafer kazanacak olsalar her türlü düşmanlığı reva görürler) 
 *ve yebsutû* ileykum* eydiye-hum* ve elsinete-hum* bi es sûi* 
-ve uzatırlar* size* ellerini* ve dillerini* kötülük ile* 
(sözlü ve fiili olarak her türlü kötülüğü yaparlar)
*ve veddû* lev tekfurûn
-ve isterler* inkâr etmenizi
(ve tevhidi inkâr etmenizi isterler)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
2-Ey Mekke'deki akrabalarının selametini düşünüp müşriklerin gözünde iyi intiba bırakmak için onlara bilgi sızdıran müminler! Bilin ki müşrikler size karşı zafer kazanacak olsalar (*) (bkz.Zemahşeri) bu yaptıklarınıza minnettar olup size dostça davranmayacak, bilakis sözlü ve fiili olarak her türlü kötülüğü yapıp düşmanlığı reva görecek, sizi tevhitten vazgeçirmek için ellerinden geleni yapacaklardır.

3-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KELİME KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Len tenfeakum erhâmukum ve lâ evlâdukum, yevmel kıyâmeti yefsılu beynekum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr
*Len tenfea-kum* erhâmu-kum* ve lâ* evlâdu-kum,* yevmel kıyâmeti*  *yefsılu* beyne-kum,* 
-size fayda sağlamaz* akrabalarınız* ve dahi* evlâtlarınız* kıyamet günü* ayırırken* iyilerle kötüleri
(akrabalarınız ve evlâtlarınız dahi kıyamet gününde bu davranışınızın hesabını vereceğiniz zaman siz hiçbir fayda sağlayamayacaklardır)
*ve allâhu* bi mâ* ta’melûne* basîr
-ve allah* yaptıklarınızı* en iyi görendir
(Unutmayın ki Allah yaptıklarınızın hepsini görmektedir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
3-Kaldı ki kendilerini korumak için elçimize ve müminlere ihanet etmeyi dahi göze aldığınız akrabalarınız ve evlâtlarınız dahi kıyamet gününde bu davranışınızın hesabını vereceğiniz zaman siz hiçbir fayda sağlayamayacaklardır. Unutmayın ki Allah yaptıklarınızın hepsini görmektedir.

4-)  AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meahu, iz kâlû li kavmihim innâ buraâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum, ve bedâ beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tu’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfiranne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’in, rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr
*Kad* kânet* lekum* usvetun* hasenetun* fî ibrâhîme* ve ellezîne* mea*hu* iz* 
-olmuş* idi* sizin için* örnek* güzel bir* ibrahim'in yaptıkları* ve onlar* onunla beraber olanların*
(Benzer bir durumu yaşamış olan İbrahim peygamberin, ona iman edenlerin ve ondan sonra gelen peygamberlerin davranışlarından ders alın)
*kâlû* li kavmi-him* innâ* buraâu* min-kum* ve mimmâ* ta’budûne* min dûni allâhi*  
-onlar demişlerdi*kavmine*"muhakkak ki biz* uzağız* size* ve o şeylerden* sizin taptığınız* allah'tan başka
(İbrahim'e tabi olanlar ve ondan sonra gelen peygamberler de müşrik yakınlarıyla ilişkilerini kesmişler ve onlara karşı tavır takınıp kavimlerine şöyle demişlerdi: “Muhakkak ki biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptığınız şeylerden, şirk inancından uzağız)
*kefernâ* bikum,* ve bedâ* beyne-nâ* ve beyne-kum* el adâvetu* ve el bagdâu
biz sizinle tüm irtibatımızı koparıyoruz* sizi* ve başladı* bizim ile*ve sizin aranızda* düşmanlık* ve öfke
(Biz sizinle tüm irtibatımızı koparıyoruz ve sizinle bizim aramızda ebediyyen düşmanlık ve öfke başladı)
*ebeden* hattâ* tu’minû* bi allâhi* vahdehû*  illâ
-ebediyen* oluncaya kadar* siz iman edene kadar* allah'ın* tek oluşuna*hariç
(siz Allah'ın tek olduğuna iman edinceye kadar aramızdaki bu düşmanlık ve öfke sürecektir)
* kavle* ibrâhîme* li ebî-hi* 
-dedi* ibrahim* babasına
(Nitekim İbrahim, tevhide açıkça cephe almadan önce babasını hidayete ulaştırması için Allah'a dua etmiş, ancak babası şirket ısrar edince ona dedi ki,)
*le estagfiranne* leke
-mutlaka istiğfar eyleyeceğim* senin için
(Senin için yapabileceğim bir şey yok, sadece bağışlanmanı dileyebilirim
* ve mâ emliku* leke* min allâhi* min şey’in,
-ve önlemeye gücüm yetmez* sana* allah'tan* gelecek bir şeyi
(ve sana Allah'tan gelecek bir şeyi önlemeye gücüm yetmez)
* rabbe-nâ* aleyke* tevekkelnâ* ve ileyke* enebnâ* ve ileyke el masîr
-(ve devamla) rabbimiz* sana* biz tevekkül ettik* ve sana* yöneldik* ve sonunda dönüş mutlaka sanadır.
(Rabbimiz, biz sana tevekkül edip sana yöneldik, muhakkak sonunda dönüş sanadır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
4-Benzer bir durumu yaşamış olan İbrahim peygamberin, ona iman edenlerin ve ondan sonra gelen peygamberlerin davranışlarından ders alın.
İbrahim'e tabi olanlar ve ondan sonra gelen peygamberler de müşrik yakınlarıyla ilişkilerini kesmişler ve onlara karşı tavır takınıp kavimlerine şöyle demişlerdi“Muhakkak ki biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptığınız şeylerden, şirk inancından uzağız, tevhide baskı yapan müşriklerin yanında yer aldığınız ve onlarla beraber olduğunuz sürece sizinle tüm irtibatımızı koparıyoruz ve siz Allah’ın tek oluşuna inanıp tevhidi kabul ederek baskıya son verinceye kadar sizinle bizim aramızdaki bu düşmanlık ve öfke sürecektir"
Nitekim İbrahim, tevhide açıkça cephe almadan önce babasını hidayete ulaştırması için Allah'a dua etmiş, ancak babası şirkte ısrar edince ona, "Senin için yapabileceğim bir şey yok, (*) (bkz.Zemahşeri) sadece bağışlanmanı dileyebilirim ve sana Allah'tan gelecek bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" diyerek onunla ilişkisini tamamen kesmişti. 
Devamla; "Rabbimiz, biz sana tevekkül edip sana yöneldik, muhakkak sonunda dönüş sanadır

5-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm
*Rabbe-nâ* lâ tec’al-nâ* fitneten* li ellezîne
-rabbimiz* bizi yapma* fitne konusu* onlara* inkarcılara* keferû
(rabbimiz, bizi o inkarcılara fitne konusu yapma)
* ve igfir* lenâ* rabbe-nâ,
-ve mağrifet et* bize* rabbimiz* 
(ve bize mağrifet et rabbimiz)
* inne-ke*  ente* el azîzu* el hakîm
- muhakkak sen* sen* aziz* ve hakimsin
(Doğrusu sen her şeyi en hikmetle yapan sonsuz kudret sahibisin)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
5-Rabbimiz! Bu zalim müşriklere karşı bize yardım et! Bizler senin peygamberine iman ettik, sana güvendik. Huzurunda hesaba çıkacağımız zaman bizi mahçup etme! Bizi bu müşriklerin karşısında güçsüz bırakıp ellerine düşürme! Hatalarımızı bağışla! Doğrusu sen her şeyi en hikmetle yapan sonsuz kudret sahibisin!" demişti.

6-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Lekad kâne lekum fîhim usvetun hasenetun li men kâne yercûllâhe vel yevmel âhira ve men yetevelle fe innallâhe huvel ganiyyul hamîd
*Lekad* kâne* lekum* fî-him* usvetun* hasenetun
-andolsun* ki* sizin için* onlarda vardır* örnekler* güzel
 (andolsunki onlarda güzel örnekler vardır
*li* men* kâne* yercû allâhe* ve el yevme el âhira
-için* kimseler* olan* allah'a ulaşmayı dile(yen)* ve ahiret gününe 
(Allah'a ve ahiret gününe ulaşmayı dileyen kimseler için)
* ve men* yetevelle* fe* inne allâhe* huve* el ganiyyu* el hamîd
-ve kim* müşriklere yüz verirse* o takdirde* muhakkak ki allah* o* muhtaç değildir* ve övülmeye lâyık olandır
(bilsinler ki kim müşriklere yüz verirse Allah onların kulluğuna da, peygambere ve müminlere verecekleri desteğe de muhtaç değildir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
6-İşte İbrahim ve beraberindeki müminlerin bu tavırları, Allah'a ve hesap gününe inanan siz müminler için ideal bir örnektir. Buna rağmen halâ müşriklerle dostluk kurmaya ve onlara bilgi sızdırmaya devam edenler bilsinler ki Allah onların kulluğuna da, peygambere ve müminlere verecekleri desteğe de muhtaç değildir. 

7-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Asâllâhu en yec’ale beynekum ve beynellezîne âdeytum minhum meveddeten, vallâhu kadîrun, vallâhu gafûrun rahîm
*Asâ allâhu* en yec’ale* beyne-kum* ve beyne* ellezîne âdeytum* minhum* meveddeten,
-umulur ki allah* yaratır* sizinle* arasında* düşmanlarınızın* onlarla* dostluk 
(Umulur ki Allah sizinle ve onlardan düşman olduğunuz kimseler arasında dostluk yaratır)
*  ve allâhu* kadîrun,* ve allâhu* gafûrun* rahîm
-ve allah* kadirdir* ve allah gaffurdur* rahimdir 
(Unutmayın, Allah kadirdir ve allah gafurdur, rahimdir
TÜRKÇE ÖZÜ
7-Ey elçimiz Muhammed'e inanıp ona sadakat sözü veren müminler! İlahi emirlere uyun ve sizlere düşmanlık eden müşriklere bilgi sızdırmayın. Mekke'de yaşayan ve düşman saflarında yer alan akrabalarınız konusuna gelince; onlardan ümidinizi kesmeyin, çünkü belki bir gün onların da kalpleri tevhide ısınır ve aranızda yeniden bir bağ oluşur. Allah her şeye kadirdir. Şirkten tövbe edip elçisine iman edenlere karşı da çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

8-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Lâ yenhâkumullâhu anillezîne lem yukâtilûkum fîd dîni ve lem yuhricûkum min diyârikum en teberrûhum ve tuksitû ileyhim, innallâhe yuhıbbul muksitîn
*Lâ yenhâ-kum* allâhu* an ellezîne* lem yukâtilû-kum* fî ed dîni
-size yasaklamaz* allah* o kimselerle* sizinle savaşmayan* din konusunda
(Allah yasaklamaz din konusunda sizinle savaşmayanlarla)
* ve lem yuhricû-kum* min diyâri-kum* en teberrû-hum* ve tuksitû* ileyhim,
-ve sizi çıkarmayan* yurtlarınızdan* onlara iyilik yapmak* ve adaletli davranmaktan*onlara 
(sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve adaletli davranmanızı)
* inne* allâhe* yuhıbbu* el muksitîn
-muhakkak ki* Allah* sever* adil olanları
(muhakkak ki Allah adil davrananları sever
TÜRKÇE ÖZÜ: 
8-Başka bir inanca mensup olup da size din konusunda baskı yapmayan, sizi inancınızdan dolayı yurdunuzdan çıkmak zorunda bırakmayan ve sizinle savaşmayan kimselere iyilik etmeniz, onlarla güzel ilişkiler kurmanız elbette Allah tarafından yasaklanmış değildir. Kaldı ki Allah, insanlara adil ve iyi davranan kullarını sever.

9-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
İnnemâ yenhâkumullâhu anillezîne kâtelûkum fîd dîni ve ahracûkum min diyârikum ve zâherû alâ ıhrâcikum en tevellevhum, ve men yetevellehum fe ulâike humuz zâlimûn
*İnnemâ* yenhâkumu allâhu* ani ellezîne* kâtelû-kum* fî ed dîni
-sadece* allah size yasaklar* o kimselerden* sizinle savaşanları* din hakkında
(Allah sadece yasaklar size o kimselerden din için sizlerle savaşanlarla
* ve ahracû-kum* min diyâri-kum* ve zâherû* alâ ıhrâci-kum* en tevellev-hum,
-sizi çıkaranları* yurdunuzdan* ve arka çıkanlarla* sizin çıkarılmanıza* dost olmanızı
(ve sizi yurdunuzdan çıkartan veya çıkaranlara destek olanlarla dost olmanızı)
* ve men* yetevelle-hum* fe* ulâike* humu* ez zâlimûn
ve kim* onlardan dost edinirse* o takdirde* işte onlar* onlar* zalimlerdendir
(Kim o düşmanlardan dost edinirse işte onlar tevhidin düşmanı olan zalimlerdir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
9-O'nun size yasakladığı şey; size din konusunda baskı yapan, sizinle savaşan, sizi inancınızdan dolayı yurdunuzdan çıkmak zorunda bırakan ya da böyle yapanlara destek verenlerle dostluk kurmanızdır. Şunu bilin ki böyle düşmanları dost edinen ve müminlere ihanet edenler, tevhidin düşmanı olan zalimlerdir. 

MEKKE'YE HİCRET EDEN KADINLARIN GERÇEK NİYETLERİNİN ARAŞTIRILMASI

10-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ câekumul mu’minâtu muhâcirâtin emtehınûhunn(femtehınûhunne), allâhu a’lemu bi îmânihinn(îmânihinne), fe in alimtimûhunne mu’minâtin fe lâ terciûhunne ilâl kuffâr(kuffâri), lâ hunne hıllun lehum ve lâ hum yehıllûne lehunn(lehunne), ve âtûhum mâ enfekû, ve lâ cunâha aleykum en tenkıhûhunne izâ âteytumûhunne ucûrahunn(ucûrahunne), ve lâ tumsikû bi isamil kevâfiri ves’elû mâ enfaktum velyes’elû mâ enfekû, zâlikum hukmullâh(hukmullâhi), yahkumu beynekum, vallâhu alîmun hakîm
*Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû
-eyy* amenü olanlar* 
(Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler!)
* izâ* câe-kumu* el mu’minâtu* muhâcirâtin* emtehınûhunn
-...ği zaman* geldi(ği zaman)* mümin* muhacir kadınlar* imtihan edin* 
(Hicret etmiş olan mü’min kadınlar size geldikleri zaman onları imtihan edin
* allâhu* a’lemu* bi îmânihinn,
 -allah*bilir*onların imanlarını
(Allah onların imanlarını çok iyi biliyor
* fe* in alimtim* hunne* mu’minâtin
-bundan sonra* eğer anlarsanız* onların* mümin kadınlardan olduğunu
(bundan sonra onların mümin kadınlardan olduğunu anlarsanız
* fe* lâ terciû* hunne* ilâ el kuffâr,
-artık* geri yollamayınız* onları* kâfirlere
(artık onları kafir(müşrik) erkeklere geri yollamayınız
* lâ* hunne* hıllun* lehum* ve lâ* hum* yehıllûne* lehunn,
-değildir* onlar* helal* onlara(müşrik erkeklere)* ve değildir* onlar(mümin kadınlar)* helal* onlara(müşrik erkeklere)  
(Zira mümin kadınlar artık müşrik kocalarına helal olmadıkları gibi müşrik kocaları da bu mümin kadınlara layık değildirler)
* ve âtû-hum* mâ* enfekû,
-ve onlara verin* şeyi* infak ettikleri* 
(ve onlara verin infak ettikleri şeyi /müşrik kocalarına, evlenirken eşlerine verdikleri mehir bedelini iade edin/)
* ve lâ* cunâha* aleykum* en tenkıhû hunne* izâ* âteytumûhunne* ucûrahunne, 
-ve yoktur* günah* sizin üzerinize* onları nikahlamanızda* takdirde* onlara vermeniz* mehirlerini
(Bundan sonra, mehir bedellerini ödemek kaydıyla o kadınları mümin erkeklerin nikahlamasında artık bir sakınca yoktur)
*ve lâ tumsikû* bi isami* el kevâfiri
-ve tutmayın* nikahınızın altında* kafir(müşrik) kadınları
(Diğer taraftan halâ müşrik olan ve sizinle birlikte hicret etmemiş olan eşlerinizi nikah altında tutmayın)
* ve is’elû* mâ* enfaktum
-ve geri isyteyin* ne* infak ettiyseniz
(ve mehir olarak ne verdiyseniz geri isteyin)
* ve li yes’elû* mâ* enfekû,
-ve onlar da istesinler* ne* infak ettiyseler
(Buna karşılık müşrikler de Medine'ye gelen ve mümin erkeklerle evlenen eski hanımlarına verdikleri mehir bedelini, o hanımların yeni eşlerinden talep etme hakkına sahiptirler)
* zâlikum* hukmu allâh,* yahkumu* beyne-kum,* 
-işte bu* allah'n hükmü* allah hükmeder* aranızda
(işte aranızdaki hukuk hakkında Allah'ın hükmü budur)
*ve allâhu* alîmun* hakîm
-ve allah* alimdir* hakimdir
(Kuşkusuz Allah, sınırsız ilim sahibidir ve sizler için en isabetli hükümleri vermektedir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
10-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Mekkeliler'e elçimizin planlarını göndermek isteyen kişinin haberci olarak kullandığı kadının durumundan ders alın ve Mekke'den hicret edip Medine'ye gelen kadınların gerçek niyetlerini öğrenmek için onları test edin. Gerçi onların gerçekten iman edip etmediklerini ve ne maksatla geldiklerini en doğru bir şekilde ancak Allah bilir ama siz yine de tedbirinizi alın ve onları sınayın. Eğer gerçekten mümin olduklarına kanaat getirirseniz artık onları müşriklere geri göndermeyin. Zira mümin kadınlar artık müşrik kocalarına helal olmadıkları gibi müşrik kocaları da bu mümin kadınlara layık değildirler. Dolayısıyla onlar boşanmış sayılırlar. Böyle olduğu için de, müşrik kocalarına, evlenirken eşlerine verdikleri mehir bedelini iade edin. Bundan sonra, mehir bedellerini ödemek kaydıyla o kadınları mümin erkeklerin nikahlamasında artık bir sakınca yoktur. Diğer taraftan halâ müşrik olan ve sizinle birlikte hicret etmemiş olan eşlerinizi nikah altında tutmayın. Onları boşayın ve kendilerine vermiş olduğunuz mehir bedelini, evlenecekleri müşriklerden isteyin. Buna karşılık müşrikler de, Medine'ye gelen ve mümin erkeklerle evlenen eski hanımlarına verdikleri mehir bedelini, o hanımların yeni eşlerinden talep etme hakkına sahiptirler. İşte Allah'ın bu tür durumlar için belirlediği hüküm budur. Kuşkusuz Allah, sınırsız ilim sahibidir ve sizler için en isabetli hükümleri vermektedir. 

11-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve in fâtekum şey’un min ezvâcikum ilâl kuffâri fe âkabtum fe âtûllezîne zehebet ezvâcuhum misle mâ enfekû, vettekûllâhellezî entum bihî mu’minûn
*Ve in* fâte-kum* şey’un* min ezvâci-kum* ilâ el kuffâri
-ve eğer* elinizden çıkıp giderse* bir şey(mehir)* eşlerinizden dolayı*  kafirlere(müşriklere) Ve eğer sizin zevcelerinizden dolayı bir şey (mehir) sizin elinizden çıkıp kâfirlere geçtiyse
(kâfirler, sizden kendilerine gelen kadınların mehirlerini, bıraktıkları eşlerine geri ödemezlerse)
* fe* âkabtum* fe* âtû* ellezîne zehebet* ezvâcu-hum* misle* mâ enfekû,
-sonra* ödeme sırası size gelince* o zaman* verin* gitmiş olanlara* eşleri* misli kadar* şey(mehir) verin
( sonra da (kâfirlerden size gelip îmân eden kadınların bıraktıkları eşlerine mehirlerini geri) ödeme sırası size gelince, o zaman eşleri (kâfir erkeklere) gitmiş olanlara, infâk ettikleri kadar (mehri) siz (elinize geçen ganimetten) verin)
* ve ittekû allâhe* ellezî* entum* bi-hî mu’minûn
-ve Allah'a karşı takva sahibi olun* ki o* siz* O'na iman edenlerdensiniz
(ve siz, kendisine îmân etmiş olduğunuz Allah’a karşı takva sahibi olun)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
11-Eğer şirke dönüp Mekke'ye kaçan ve müşriklerle evlenen eski eşlerin evlendikleri müşrik kocalarından vaktiyle verdikleri mehir bedelini geri alamayanlar olursa, savaşta müşriklere galip gelip onlardan ganimet elde ettiğinizde bu ganimetten, eşleri kaçıp gitmiş olanlara söz konusu bedeli ödeyin. Kendisine îmân etmiş olduğunuz Allah’a karşı takva sahibi olun ve ilahi emirlere uyma konusunda titiz davranın.

12-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyyuhân nebiyyu izâ câekel mu'minâtu yubâyi'neke alâ en lâ yuşrikne billâhi şey'en ve lâ yesrikne ve lâ yeznîne ve lâ yaktulne evlâdehunne ve lâ ye'tîne bi buhtânin yefterînehu beyne eydîhinne ve erculihinne ve lâ ya'sîneke fî ma'rûfin fe bâyı'hunne vestagfir lehunnallâhe, innallâhe gafûrun rahîm
*Yâ eyyuhâ* en nebiyyu
-eyyy* nebi(peygamber)* 
(Ey nebî (peygamber)
* izâ câe-ke* el mu'minâtu* yubâyi'ne-ke
-geldiği zaman* mümin kadınlar* sana tabi olmak için*
(mümin kadınlar sana tâbî olmak için geldikleri zaman)
* alâ* en lâ yuşrikne* bi allâhi* şey'en
-üzerinde* ortak koşmayacaklarına* Allah'a* hiçbir şeyi
(hiçbir şeyi Allah'ın üzerine ortak(şirk) koşmayacaklarına)
* ve lâ yesrikne* ve lâ yeznîne
-ve hırsızlık yapmayacaklarına* ve zinada bulunmayacaklarına* 
(hırsızlık yapmayacaklarına* zinada bulunmayacaklarına)
* ve lâ yaktulne* evlâdehunne
-öldürmeyeceklerine* evlâtlarını
(Cahiliye dönemindeki gibi kız çocuklarını öldürmeyeceklerine)
* ve lâ ye'tîne* bi buhtânin* yefterîne-hu* beyne* eydîhinne* ve erculihinne
-yapmayacaklarını* çirkin yalanla* iftira uydurmayı* arasında* elleri* ayakları
(elleri ve ayakları arasında çirkin yalanlarla bir iftira uydurmamak işini yapmayacaklarına - gayri meşru ilişki sonucu doğurdukları çocukları yalan dolan ile kocalarına maletmeyeceklerine)
* ve lâ ya'sîne-ke* fî ma'rûfin
-sana asi olmayacaklarını*maruf bir iş konusunda
(ilahi emirlere uyma hususunda sana asla karşı gelmeyeceklerine
* fe* bâyı'hunne* ve istagfir* lehunne
-artık* onların biatlerini kabul et* ve mağrifet dile* onlar için
(onların bu sözlerini kabul et ve daha önce işledikleri hatalarının affedileceğini bildir)
* allâhe,* inne allâhe* gafûrun* rahîm
-Allah* muhakkak ki Allah* gafurdur* rahimdir* 
(Zira Allah, şirkten tövbe edip iman edenler için çok merhametli ve affedicidir
TÜRKÇE ÖZÜ: 
12-Ey elçimiz Muhammed! Mekke'den hicret edip Medine'ye gelen ve artık Allah'a şirk koşmayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, zina etmeyeceklerine, Cahiliye dönemindeki gibi kız çocuklarını öldürmeyeceklerine, gayri meşru ilişki sonucu doğurdukları çocukları yalan dolan ile kocalarına maletmeyeceklerine (*) (bkz.Taberi) ilahi emirlere uyma hususunda sana asla karşı gelmeyeceklerine dair söz verip bağlılık yemini ederlerse onların bu sözlerini kabul et ve daha önce işledikleri hatalarının affedileceğini bildir! Zira Allah, şirkten tövbe edip iman edenler için çok merhametli ve affedicidir. 

13-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tetevellev kavmen gadıballâhu aleyhim kad yeisû minel âhirati kemâ yeisel kuffâru min ashâbil kubûr
*Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû
-eyyy* iman edenler
(Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler)
* lâ tetevellev* kavmen* gadıbe* allâhu
-yüz vermeyin* kavime* gadaplandığı* allah'ın
(Allah'ın gazap duyup rahmetinden terk ettiği bir kavim olan yahudilere yüz vermeyin
* aleyhim* kad* yeisû* min el âhirati
-onlar* olmuştur* ümidi* kesenler* ahiretten
(onlar ahiretlerinden ümidi kesenlerden oldu)
* yeise* el kuffâru* min ashâbil kubûr* kemâ
-gibi* ümidi kesmeleri* kafirlerin* kabire girdikten sonra hesap gününden 
(Kafirlerin(müşriklerin), yeniden dirilişe inanmayıp ahiretlerinden ümitsiz olmaları gibi)
13-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Sizinle savaşan müşrikleri dost edinmemeniz gerektiği gibi, size her fırsatta düşmanlık eden Allah'ın gazap duyup rahmetinden terk ettiği bir kavim olan Medine yahudilerine de yüz verip dost edinmeyiniz. Çünkü onlar kendilerini doğru yolda, sizleri ise sapkın olarak görmektedirler. Müşriklerin, kabire girdikten sonra hesap gününe ve yeniden dirilişe inanmayıp ahiretlerinden ümitsiz olmaları gibi o yahudiler de ahiretlerinden ümidi kesenlerden oldular. Sonları perişan ve ümitsizdir. 

(1) (bkz.İbnü'l-Cevzi)

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed Coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;