11 Ağustos 2017 Cuma

KURAN -100- (65) TALAK SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
(Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir)

TALAK = Boşanma
12 Ayet - /Boşanmış kadınların hakları/

Medine döneminde vahyedilmiştir. Boşanma konusunun, gelişigüzel ve keyfi bir davranış olmaktan çıkarılıp, belli sorumluluklar çerçevesinde gerçekleştirilmesi ve boşanmış kadınların mağdur edilmemesi istenir. Ayrıca tevhit ve ahiret uyarıları da yer alır.
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

BOŞANMANIN USULÜ ve BOŞANMIŞ KADINLARIN HAKLARI
1-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ya eyyühaenNebîyyu iza tallaktumunnisae fetallikuhünne li'ıddetihinne ve ahsul'ıddete, vettekullahe Rabbeküm* la tuhricuhünne min buyutihinne ve la yahrucne illâ en ye'tiyne Bifahışetin mübeyyinetin, ve tilke hududullah* ve men yete'adde hududallahi fekad zaleme nefseh* la tedriy le'allellahe yuhdisu ba'de zâlike emra;
*Yâ eyyuhâ* en nebiyyu
-eyyy* nebi(peygamber)
(eyyy elçimiz Muhammed!)
* izâ tallaktumu* en nisâe
-boşadığınız zaman* kadınları
(kadınları boşadığınız zaman)
* fe tallikû-hunne* li* iddeti-hinne* ve ahsû* el iddete,* 
-o takdirde onları boşadığınızda* içinde* üç adet iddet müddeti* ve bekleyin* günlerin sayısını
(bu kararı açıkladıktan sonra, kararınızı gözden geçirmek için de gerekli olan iddet süresini sabır ve olgunlukla bekleyiniz)
*ve ittekû* allâhe* rabbe-kum,
-ve takva sahibi olun* allah* sizin rabbinizdir
(rabbinize olan inancınıza yakışacak şekilde ahlâklı olunuz
* lâ tuhricû-hunne* min buyûti-hinne* ve lâ yahrucne* illâ* en ye’tîne* bi fâhişetin* mubeyyinetin,
-onları çıkarmayın* evlerinizden* ve çıkmasınlar* ...ten başka* gelmedik(ten başka)* fahişelikle* açıkça
(Aile haysiyetine yakışmayacak tavırlar sergilemedikleri, açıkça fahişelikten başka kusurla gelmedikleri sürece onları evlerinizden çıkmaya zorlayarak mağdur da etmeyiniz)
* ve tilke* hudûdu* allâhi,* ve men* yeteadde* hudûde* allâhi* fe* kad* zaleme* nefse-hu,
-ve bu* sınırlarını* allah'ın* kim* aşarsa* hududunu* allah'ın* o takdirde* olur* zulmetmiş* kendi nefsine
(Bunlar Allah'ın hükümleridir. Biliniz ki Allah'ın belirlediği bu hükümleri çiğneyenler, kendilerine yazık etmiş olurlar)
* lâ tedrî* lealle* allâhe* yuhdısu* ba’de zâlike* emrâ
-bilemezsin* belki* allah* meydana getirir* bundan sonra* yeni bir durum
(Bilemezsiniz, belki bu bekleme süresi içerisinde taraflar konuyu tekrar düşünüp kararlarını değiştirme imkanı elde edecekler, belki de boşanmaktan vazgeçerler
TÜRKÇE ÖZÜ: 
1-Ey elçimiz Muhammed! Boşanma konusuyla ilgili aşağıdaki hükümleri müminlere bildir ve uygulanmasına titizlikle riayet et! Evliliği sürdürme imkanının kalmadığı durumlarda eşlerinizden ayrılacağınız zaman, bu kararı açıklamanın eşlerinizin adet günlerinin dışında gerçekleşmesine dikkat ediniz. Ayrıca bu kararı açıkladıktan sonra, kararınızı gözden geçirmek için de gerekli olan iddet süresini sabır ve olgunlukla bekleyiniz. Rabbinize olan inancınıza yakışacak şekilde ahlâklı olunuz. Bu süre zarfında eşlerinize yaklaşmayınız. Aile haysiyetine yakışmayacak tavırlar sergilemedikleri sürece onları evlerinizden çıkmaya zorlayarak mağdur da etmeyiniz. Bunlar Allah'ın hükümleridir. Biliniz ki Allah'ın belirlediği bu hükümleri çiğneyenler, kendilerine yazık etmiş olurlar. Kaldı ki Allah'ın bildirdiği bu hükümler tamamen sizin yararınız için olup aile yuvasını korumaya yöneliktir; zira bu bekleme süresi içerisinde taraflar konuyu tekrar düşünüp kararlarını değiştirme imkanı elde edecekler, belki de boşanmaktan vazgeçeceklerdir. (*) (bkz.Taberi)

2-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Feiza belağne ecelehünne feemsikûhünne Bima'rufin ev farikuhünne Bima'rufin ve eşhidu zevey 'adlin minküm ve ekıymuşşehadete Lillah* zâliküm yu'azu Bihi men kâne yu'minu Billahi velyevmil'ahır* ve men yettekıllahe yec'al lehu mahreca;
*Fe izâ* belagne* ecele-hunne
-böylece* tamamlandığında* bekleme süresi* 
(bekleme süresi tamamlandığında)
* fe emsikû-hunne* bi ma’rûfin* ev fârikû-hunne* bi ma’rûfin
-ya o kadınlarla barışıp bir arada durun* örfe uygun olarak* veya onlardan boşanın* örfe uygun olarak 
(ya o kadınlarla barışıp örfe uygun olarak bir arada durun veya onlardan örfe uygun olarak boşanın
* ve eşhidû* zevey* adlin* min-kum* ve ekîmû* eş şehâdete* li allâh,
-ve şahitlik yapsın* sahipleri* adalet* sizden* ve yapın* şahitliği* allah için
(ve sizden adalet sahibi insanlar şahitlik yapsın ve şahitliği allah korkusu ile yapın
* zâlikum* yûazu* bi-hî* men* kâne* yu’minu* billâhi* vel yevmi el âhir,
-işte bu* vaaz olunur* bununla* kimselere* olan* iman etmekte* allah'a* ve ahiret gününe
(işte bu, Allah'a ve ahiret gününe iman etmekte olan kimselere vaaz olunur
* ve men* yettekı* allâhe* yec’al* lehu* mahracâ
-ve kim* takva sahibi olursa* allah* buldurur* ona* bir çıkış  
(Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah ona bir çıkış sunar)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
2-Süre sona erdiğinde, boşanmak isteyip istemediğiniz konusunda kesin kararınızı veriniz ve her iki durumda da anlayışlı ve adaletli davranınız, kadınların haklarına riayet ediniz. Onlarla ya örfe uygun bir şekilde bir arada durun ya da yine örfe uygun ve adil bir biçimde ayrılın. Eğer kararınız boşanma yönündeyse bunu, güvenilir en az iki şahidin huzurunda ilan ediniz ve şahitlik konusuna gereken önemi veriniz. İşte bu, tevhide ve ahiretteki hesap gününe iman edenlere Allah'ın öğüdüdür. Her kim Allah'ın emirlerine titizlikle itaat eder, boşamakta olduğu karısını mağdur etmez, onu zora sokmaz, mehir ve nafaka gibi mali görevlerinde kusur etmezse, Allah da onun boşanmaktan doğan sıkıntılarını, üzüntülerini giderir (bkz.Zemahşeri)

3-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve yerzukhu min haysü la yahtesib ve men yetevekkel 'alellahi feHUve hasbüh* innAllahe baliğu emriHİ, kad ce'alAllahu likülli şey'in kadra;
*Ve yerzuk-hu* min haysu* lâ yahtesib,
-ve rızıklandırır* yerden* hiç beklemediği yerden
(ve hiç beklemediği yerden rızık kapıları açar
* ve men* yetevekkel* alâ allâhi* fe huve* hasbu-hu,
-ve kim* tevekkül ederse* allah'a* o zaman* ona allah yeter
(ve kim tevekkül ederse Allah'a o zaman ona Allah yeter
* inne* allâhe* bâligu* emri-hî,
-muhakkak ki* allah* gerçekleştirir* kendi emrini (yapacağı işi)*
(Allah yapacağı işi muhakkak gerçekleştirir)
* kad* ceale* allâhu* li* kulli* şey’in* kadrâ
-etmiştir* kılmıştır* allah* için* her* şey* kader
(Allah her şey için bir kader tayin etmiştir)
TÜRKÇE ÖZÜ:
3-Hiç beklemediği rızık kapıları açar. Kim tevekkül ederse Allah'a o zaman ona Allah yeter. Bu hususlarda ilahi emirleri titizlikle yerine getiren ve Allah'a güvenen kimse Allah'ın vereceği muazzam ödüle ve merhamete nail olur. Allah kendi emrini / yapacağı işi muhakkak gerçekleştirir. Allah her şey için bir kader tayin etmiştir, işte Allah bu şekilde boşanma konusunu belli kurallara bağlamış bulunmaktadır. (bkz.Taberi)

4-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Vellaiy yeisne minelmehıydı min nisaiküm inirtebtum fe'ıddetühünne selasetü eşhurin, vellaiy lem yehıdne, ve ülatul'ahmali eceluhünne en yeda'ne hamlehünn* ve men yettekıllhe yec'al lehu min emriHİ yüsra;
*Ve ellâî* yeisne* min el mahîdı* min nisâi-kum* in* irtebtum
-ve onların* kesilen* hayızdan* kadınlarınızdan* eğer* şüphe ederseniz
(Adetten kesilen kadınların bekleme süreleri hakkında kuşkuya kapılırsanız)
* fe* iddetu-hunne* selâsetu* eşhurin* ve ellâî* lem yahıdne,* 
o takdirde* onların iddet müddetleri* üç aydır* olanların da* hayız görmemiş
(onların bekleme süresi üç aydır, hayız görmemiş olanların da)
ve ulâtu* el ahmâli* ecelu-hunne* en yada’ne* hamle-hunn,
* ve onlar* hamile olanlar* onların süreleri* doğurana kadardır* yüklerini
(Hamile kadınların iddet süreleri ise çocuklarını doğuruncaya kadar devam eder)
* ve men* yettekı* allâhe* yec’al* lehu* min emri-hî* yusrâ
-ve kim* takva sahibi olursa* Allah'da* sağlar* ona* onun işlerinde* kolaylık
(Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah da işlerinde ona kolaylık sağlar)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
4-Adetten kesilen veya adet görmeyen kadınların bekleme süreleri hakkında kuşkuya kapılırsanız, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile kadınların iddet süreleri ise çocuklarını doğuruncaya kadar devam eder. Ve kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah da işlerinde ona kolaylık sağlar

 5-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Zâlike emrullahi enzelehu ileyküm* ve men yettekıllahe yükeffir 'anhu seyyiatihi ve yu'zım lehu ecra;
*Zâlike* emru* allâhi* enzele-hû* ileykum,
-bunlar* emirler* allah'tan* bildirilen* size
(Bunlar size Allah tarafından bildirilen ilahi emirlerdir)
* ve men* yettekı* allâhe* yukeffir* an-hu* seyyiâti-hî
-ve kim* takva sahibi olursa* allah* örter / bağışlar* onun* günahlarını
(ve kim bu ilâhi emirlere titizlikle itaat ederse, Allah onun günahlarını bağışlar)
* ve yu’zım* lehû* ecrâ
-ve arttırır* onun* mükafatını
(ve onun mükafatını arttırır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
5-Bunlar size Allah tarafından bildirilen ilahi emirlerdir. Artık kim bu ilahi emirlere titizlikle itaat ederse Allah ona kolaylık sağlar, hatalarını bağışlar ve kendisine ahirette muazzam bir ödül bahşeder.

6-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Eskinuhünne min haysü sekentum min vucdiküm ve la tudarruhünne litudayyiku 'aleyhinn* ve in künne ulati hamlin feenfiku 'aleyhinne hatta yeda'ne hamlehünn* fein erda'ne leküm featuhünne ucurehünne, ve'temiru beynekum Bima'ruf* ve in te'asertum feseturdı'u lehu uhra;
*Eskinû-hunne* min haysu* sekentum* min vucdi-kum
-onları oturtun* yerde* ikâmet ettiğiniz yerde* gücünüz yettiği kadar
(Sizin ikâmet ettiğiniz yerin bir kısmında, gücünüz yettiği kadar onları oturtun)
* ve lâ tudârrû-hunne* li tudayyikû* aleyhinne,
-ve onlara zarar vermeyin* sıkıntıya düşürmek için* onları
(Ve onları sıkıntıya düşürmek için onlara zarar vermeyin)
* ve in* kunne* ulâti* hamlin
-ve eğer* onlar* işte onlar* hamile / yüklü (iseler)* 
(ve eğer onlar (kadınlar) hamile / yüklü iseler)
* fe* enfikû* aleyhinne* hattâ* yada’ne* hamle-hunne,
-o takdirde* infak edin* onlara* kadar* bırakıncaya* yüklerini
(o takdirde, yüklerini bırakıncaya (doğum oluncaya) kadar onlara infâk edin (nafakalarını verin))
* fe in* erda’ne* lekum* fe âtû-hunne* ucûra-hunne,
-bundan sonra eğer* emzirirlerse* sizin için* o zaman onlara verin* ücret
(Ve eğer bundan sonra sizin için emzirirlerse o zaman onların ücretlerini verin)
* ve’ İtemirû* beyne-kum* bi ma’rûf,
-ve görüşün* aranızda* örfe uygun olarak
(ve bu sürede birbirinizle örfe edebe ahlâka uygun olarak görüşün
* ve in teâsertum* fe* se-turdıu* lehû* uhrâ*
-ve eğer bir güçlüğünüz olursa* o takdirde* emzirtin* onu* bir başkasına 
(Ve eğer bir güçlüğünüz olursa (zorlanırsanız), o taktirde bebeğinizi bir başkasına emzirtin)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
6-Bekleme süresi boyunca eşlerinizin barınma ihtiyaçlarını karşılayınız, evlerinizden ayrılmaları için onları zorlamayınız. Bu süre içinde onlara herhangi bir zorluk çıkarmayınız. Eğer iddet bekleyen eşleriniz hamile ise, çocuklarını doğuruncaya kadar geçimlerini temin ediniz; doğurduktan sonra çocuğu emzirmeye gönüllü olurlarsa da onlara süt emzirme bedeli ödeyiniz. Bu hususlarda birbirinize karşı anlayışlı olunuz, makul şartlar çerçevesinde anlaşmaya çalışınız. Eğer emzirme bedeli veya bir başka konuda anlaşamazsanız bir başka süt anne tutabilirsiniz.

7-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Liyunfık zü se'atin min se'atih* ve men kudire 'aleyhi rizkuhu felyunfık mimma atahullah* la yukellifullahu nefsen illâ ma ataha* seyec'alullahu ba'de 'usrin yüsra;
*Li* yunfık* zû* seatin* min seati-hî,
-yapsın* infak etsin* sahip* geniş imkânlara
(Varlıklı olanlar boşandıkları eş ve çocuklarına nafaka versin)
* ve men* kudira* aleyhi* rızku-hu* fe* li yunfik* mimmâ* âtâ-hu* allâhu,
-ve kim* az veriliyorsa* ona* onun rızkı* o takdirde* infak etsin* şeyden* ona verdiği* allah'ın
(Ve kime, Allah'ın verdiği rızık az ise, o da Allah’ın ona verdiği kadarından infâk etsin)
* lâ yukellifu* allâhu* nefsen* illâ* mâ* âtâ-hâ,
-mükellef tutmaz* allah* kimseyi* ...den fazlası ile* şey* ona verdiğin(den fazlasıyla) 
(Allah kimseyi, ona verdiğinden fazlası ile mükellef (sorumlu) tutmaz)
* se yec’alu* allâhu*  ba’de* usrin* yusrâ*
-verecektir* allah* sonra* güçlükten* kolaylık
(Allah, zorluktan sonra kolaylık verecektir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
7-Varlıklı olanlar, boşanmış oldukları eşlerinin ve çocuklarının (*) (bkz.Zemahşeri) nafakasını karşılasınlar; varlıklı olmayanlar ise imkanları ölçüsünde onlara yardımcı olmaya çalışsınlar. Allah herkesi, kendisine nasip ettiği imkanlar ölçüsünde mükellef tutmaktadır. Ancak eğer bu şartlar altında ilahi emirlere uymaya devam ederseniz Allah zorlukları aşmanızı ve rahata kavuşmanızı sağlar.

İLAHİ EMİRLERİ UMURSAMAYANLARIN SONU
8-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve keeyyin min karyetin 'atet 'an emri Rabbiha ve RusuliHİ fehasebnaha hısaben şediyden ve 'azzebnaha 'azâben nükra;
*Ve keeyyin* min karyetin* atet* an emri* rabbi-hâ* ve rusuli-hî
-ve nice* kavimler* itaat etmedi* emirlerine* rabbinin* ve O'nun resullerinin
((geçmişte) nice kavimler rablerinin ve O'nun resullerinin emirlerine itaat etmedi)
* fe hâsebnâ-hâ* hisâben* şedîden
-onları hesaba çektik* hesaba* şiddetli
(onları şiddetli bir hesaba çektik)
* ve azzebnâ-hâ* azâben* nukrâ*
-ve azaplandırdık* azapla* çok korkunç 
(Ve onları çok korkunç azapla azaplandırdık)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
8-Biliniz ki geçmişte nice kavimler rablerinin ve O'nun resullerinin ilâhi emirlerine itaat etmedi. Bu davranışlarından dolayı onları çetin bir hesaba çektik ve onları çok korkunç azapla cezalandırdık. 

9-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Fezâkat vebale emriha ve kâne 'akıbetu emriha husra;
*Fe* zâkat* vebâle* emri-hâ* ve kâne* âkıbetu* emri-hâ* husrâ
-böylece* tattılar* vebalini* yaptıkları işin* ve oldu* akıbet* onların işi* hüsran
(Böylece o kavimler yaptıkları işin karşılığını tattılar ve onların sonu hüsran oldu)
TÜRKÇE ÖZÜ:
9-Böylece o kavimler yaptıklarının karşılığını alıp ettiklerini buldular ve sonları hüsran oldu

10-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
E'addAllahu lehüm 'azâben şediyden fettekullahe ya ulil'elbabi, ellezine amenu* kad enzelAllahu ileyküm Zikra;
*Eadde* allâhu* lehum* azâben* şedîden
-hazırladı* allah* onlar için* azap* şiddetli
(Allah onlar için çok şiddetli bir azap hazırladı
* fe ittekû* allâhe* yâ* ulî el elbâb,* ellezîne* âmenû,
-artık takva sahibi olun* Allah'a* ey* üstün akıl sahipleri* kimseler* amenü olan
(artık takva sahibi olun ey amenü olan üstün akıl sahipleri
* kad* enzele* allâhu* ileykum* zikrâ
-olmuştur* indirdi* Allah* size* zikri
(Allah size zikri (Kur’ân’ı) indirmiştir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
10-Allah onlara şiddetli bir cehennem azabı da hazırlamıştır. Şimdi siz aklı başında insanların bu durumdan ders alması ve ilahi emirlere uyma konusunda titiz davranması gerekir. Allah size hiç aklınızdan çıkarmamanız gereken bir Kur'an indirdi. 

11-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Rasûlen yetlu 'aleyküm ayatillahi mubeyyinatin liyuhricelleziyne amenu ve 'amilussalihati minezzulumati ilenNur* ve men yu'min Billahi ve ya'mel salihan yudhılhu cennatin tecriy min tahtihel'enharu halidiyne fiyha ebeda* kad ahsenAllahu lehu rizka;
*Resûlen* yetlû* aleykum* âyâti allâhi
-resul* okur* size* allah'ın ayetlerini 
(Muhammed size Allah'ın ayetlerini bildirmekte)
* mubeyyinâtin* li yuhrice* ellezîne* âmenû* ve amilû es sâlihâti* min ez zulumâti* ilâ en nûr,
-açıklayarak* çıkarmak* için* o kimseleri* amenü olanları* ve amilû es sâlihâti olanları* karanlıklardan* nur'a
(iman edenleri ve Allah'ın rızasına uygun işler yapanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için açıklamakta
* ve men* yu'min* bi allâhi* ve ya'mel* sâlihan
-ve kim* iman eder* allah'a* ve amel işlerse* salih,
(ve kim iman edip Allah'a, Allah'ın rızasına uygun işler yaparsa
* yudhil-hu* cennâtin
-onu dahil eder* cennetlere
(onu dahil eder cennetlerine)
* tecrî* min tahti-hâ* el enhâru
-akan* altından* nehirler
(altından nehirler akan
* hâlidîne* fî-hâ* ebedâ,
-kalacakları* orada* ebedi*
(orada sonsuza kadar kalacakları)
* kad ahsene* allâhu* lehu* rızkâ
-en güzeli olmuştur* allah* onlar için* rızık olarak
(onlar için en güzel rızık Allah olmuştur)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
11-Ey tevhide ve elçimize iman edenler! Allah, elçisi Muhammed vasıtasıyla iman edenleri ve Allah'ın rızasına uygun işler yapanları, karanlıklardan nura çıkarmak için size Allah’ın âyetlerini açıklayarak emirlerini ve öğütlerini bildirmekte, Kur'an'ı vahyetmektedir. Peygamber sizlere ilahi mesajları açıkça iletmekte ve bunlara uyan müminleri şirk karanlığından tevhidin aydınlığına çıkarmaktadır. Artık kim bu mesajlara kulak verir ve tevhide iman edip ilahi emirlere uygun yaşarsa, Allah onu, içlerinde ırmakların çağıldadığı ve sonsuza kadar kalacağı cennetlere dahil eder. Evet, işte böyle müminlere Allah gerçekten de çok güzel bir ödül hazırlamıştır.

12-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Allahulleziy haleka seb'a Semavatin ve minel'Ardı mislehunn* yetenezzelül'emru beynehünne lita'lemu ennAllahe alâ külli şey’in Kadiyrun, ve ennAllahe kad ehata Bikülli şey'in 'ılma;
*Allâhu* ellezî* halaka* seb'a* semâvâtin* ve minel ardı* misle-hunn,
-allah* o ki* yarattı* yedi* kat göğü* ve yeryüzünü* misli kadar görkemli
(yedi kat gökyüzünü ve onun kadar görkemli yeryüzünü yaratan Allah
* yetenezzelu* el emru* beyne-hunne* li ta'lemû
-devamlı yollar* emirler* onların arasında* sizin bilmeniz için*
(sizin bilmeniz için devamlı emirler yollar yer ile gök arasında
* enne* allâhe* alâ kulli şey'in* kadîrun
-olduğunu* allah'ın* her şeye* kadir
(Allah'ın her şeye kadir olduğunu)
* ve enne* allâhe* kad* ehâta* bi kulli şey'in* ilmâ*
-ve olduğunu* allah'ın* olduğunu* kuşatmış* her şeyi* ilmi ile
(ve Allah'ın her şeyi ilmi ile kuşatmış olduğunu)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
12-Bu muazzam yedi kat gökyüzünü ve onun kadar görkemli yeryüzünü (*) (bkz.İbn Aşur) yaratan kudret, müşriklerin şefaatçi kabul edip tazimde bulundukları varlıklar değil, sadece Allah'tır. (*) (bkz.Taberi) Allah işte bu muazzam kainatın tamamında yegane yaratıcı ve hükümrandır. (*) (bkz.Zemahşeri) Yedi kat gökyüzünü ve onun kadar görkemli yeryüzünü yaratan Allah, her şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmi ile kuşatmış olduğunu sizin bilmeniz için devamlı emirler yollar yer ile gök arasında. Yaşadığınız bu kainata ibret nazarıyla bakarsanız (*) (bkz.Razi) ilahi kudretin ve ilmin sınırsızlığını görür ve O'ndan başka hiçbir varlığın kulluk edilmeye layık olmadığını anlarsınız. 

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed Coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR