15 Ağustos 2017 Salı

KURAN -103- (24) NUR SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
\Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir\

64 Ayet - /Tevhit inancını ve ilahi mesajları gösteren ışık : Kur'an/

----- Farklı zamanlarda vahyedilen bölümlerin yanı sıra, hicretin bir yıl sonrası ile Tebük seferi öncesinde geçen süreyi kapsar. Zina ve iftira suçlarına uygulanacak cezaların konu edildiği sürece, Hz.Aişe'ye atılan iftira anlatılmakta ve bu olay karşısında müminlerin takındıkları tavır eleştirilmektedir. Ayrıca müminlerin yaşadığı toplumda uyulması gereken ailevi ve toplumsal birtakım adab-ı muaşeret kuralları anlatılmaktadır.
(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

İLÂHİ VAHİYLE BİLDİRİLEN ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER

1-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Açıklamakta (bkz.Mukatil) olduğumuz hükümler (bkz. Ragıb el-İsfahani "el-Müfredat") Allah tarafından Muhammed'e bildirilmiş vahiylerden olup sizin bu hükümlere uyarak dosdoğru tevhit inancı üzerine sebat etmeniz istenmektedir.

2-Bu hükümlerden biri, zina eden erkek ve kadın hakkındadır. Bunların her birinin alacağı ceza yüz sopadır. Tevhide ve Muhammed'e inandığınıza ve ahirette hesaba çekileceğinize iman ettiğinize göre, sakın duygusallığa kapılıp da Allah'ın bildirdiği bu hükümleri uygulama konusunda gevşek davranmayınız. Ayrıca uygulayacağınız cezanın, bir grup müminin tanıklığı ile gerçekleşmesini sağlayınız.

3-Doğrusu bu çirkin zina fiili, gerçek bir mümine yakışmaz. Erkek yahut kadın, zina eden herkes, tıpkı kendisi gibi ahlaki zaafı olan biriyle ya da bir müşrik ile bu fiili gerçekleştirebilir.  Gerçek müminler ise Allah tarafından haram kılınan bu çirkin fiilden uzak dururlar.

4-Bir diğer hüküm ise iffetli kadınlara zina iftirası atanlar hakkındadır. Mümin kadınlardan birine yönelik zina suçlamasında bulunduğu halde bu iddiasını destekleyecek dört şahit getiremeyenler "iftiracı" sayılırlar. Bunların alacağı ceza seksen sopadır. Ayrıca bir daha asla onlara itimat edilmez, şahitlikleri de kabul edilmez. Çünkü bunların yalancı olduğu açığa çıkmış bulunmaktadır.

5-Ancak bu kimseler, tüm bunlardan sonra pişman olur, tövbe eder ve ıslah olup bir daha yapmayacağına söz verirse o zaman başka. Şüphesiz Allah çok merhametli ve bağışlayıcıdır. 

6-Eğer bir koca kendi eşine yönelik zina suçlamasında bulunur ve bu iddiasını destekleyecek dört şahit bulamazsa, bu durumda doğru söylediğine dair dört defa Allah adına yemin edip
7-Beşincisinde de, "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın rahmetinden mahrum olup azabına maruz kalayım" demelidir. Bunu yaptığı takdirde iftira suçundan kurtulmuş ve karısından boşanmış olur.

8-Erkek bu şekilde yemin ettiği takdirde, zina suçlaması yöneltilmiş olan erkeğin eşi de dört defa, kocasının yalan söylediğine dair Allah adına yemin edip
9-Beşincisinde de, "Eğer kocamın söylediği doğruysa Allah'ın rahmetinden mahrum olup azabına maruz kalayım" demelidir. Bunu yaptığı takdirde zina suçlamasından aklanmış ve kocasından boşanmış olacaktır.

10-Ey elçimize iman edenler! Şunu iyi biliniz ki Allah'ın size olan engin rahmeti ve nimeti olmasaydı, bu tür hataları yapanları derhal cezalandırıp rezil ederdi. Ancak O, hatalarından pişman olup tövbe eden müminleri bağışlar ve sizlere böyle hikmetli bir şekilde yol gösterir. 

PEYGAMBER EŞİNE İFTİRA ATAN MÜNAFIKLAR

11-Elçimiz Muhammed'in eşine iftira atan üç beş kişilik münafık grubun davranışına gelince, şunu iyi biliniz ki bu olay başlangıçta elçimizi ve müminleri üzmüşse de, netice itibariyle sizler için bazı hayırlı sonuçlar doğurmuştur. Bu iftiraya karışan herkes, yaptığının cezasını elbette görecektir. Bununla beraber iftirayı planlayan ve ifşa eden münafıklar ise en şiddetli cezaya maruz kalacak, cehenneme atılacaklardır. 

12-Ey Muhammed'e iman edenler! Peygamberin eşi hakkında ortaya atılan bu çirkin iddiayı duyduğunuzda, hüsnüzanda bulunmanız ve bunun açıkça bir iftira olduğunu söylemeniz gerekmez miydi? 
13-Üstelik bu iddiayı ortaya atanlar dört şahit getirmesi gerekmez miydi? Şahitleri olmadığına göre bunların Allah'ın vahyettiği hükümler itibariyle düpedüz yalancı olduklarını anlamanız gerekmez miydi?

14-Doğrusu Allah'ın size olan rahmeti ve bağışlayıcılığı olmasaydı, bu konuda hassas davranmamış ve atılan iftiraya karşı kararlı bir tavır almamış olmanız sebebiyle cezaya müstehak olurdunuz. 
15-Zira sizler münafıkların yaydığı bu iftirayı dilinize dolamış ve konuyla ilgili sağlıklı bir bilgiye sahip olmadığınız halde uluorta konuşmaya başlamıştınız. Elçimizin eşine iftira atılması Allah nezdinde son derece ciddi ve ağır bir suç olmakla beraber, sizler durumun önemini kavramamış ve olayı hafife almıştınız.
16-Oysa yapmanız gereken şey bunun bir iftira olduğunu ilan etmek ve "Peygamberin eşi hakkında böyle şeyler konuşmak bize yakışmaz!" diyerek münafıklara açıkça tavır almaktır.

17-Ey elçimiz Muhammed'e inananlar! Madem onun peygamberliğine ve ona vahyedilen ilahi emirlere iman etmiş bulunuyorsunuz, o halde sakın bir daha böyle davranmayınız.
18-Bakınız, Allah sizlere böyle durumlarda nasıl davranacağınızı açıkça anlatmakta, sizlere yol göstermektedir. Doğrusu Allah sınırsız ilim sahibidir ve sizler için en doğru hükümleri bildirmektedir.

19-Ayrıca unutmayınız ki mümin toplum içerisinde böylesine çirkinlikler çıkaran münafıklar hem dünyada hem ahirette çok büyük azaba uğrayacaklardır. Siz bilemeseniz de, Allah bu münafıkların iç yüzünü bilmektedir. 
20-Unutmayınız ki Allah'ın size olan rahmeti ve nimeti olmasaydı, bu olay sebebiyle hepiniz cezaya maruz kalır, hiçbiriniz kurtulamazdınız. 
21-Ey müminler! Şeytanın izinden gidip sakın onlara itibar etmeyiniz, iftiralarına kulak asmayınız. Şeytana uyup da ilahi emirleri ihlal etmeyiniz. Kim şeytanın izinden giderse ondan fuhuşu yaygınlaştırmasını ve çirkin davranışlarda bulunmasını ister. Allah'ın size iyiliği ve ikramı olmasaydı, sizden hiç kimse sonsuza kadar temize çıkamazdı. Allah bütün söylediklerinizi işitmekte ve yaptıklarınızı görmektedir. 

22- Ey elçimiz Muhammed'e inananlar! İçinizden varlıklı ve fazilet sahibi olup elçimize iman etmiş ve bu uğurda hicret etmiş, yoksul müminlere ve akrabalarına yardımcı olanlar bu yardımlarını yapmaya devam etsinler. Bunlardan bazıları iftira olayına karıştı diye onlara yardımı kesmesinler. Affedici ve bağışlayıcı davransınlar. Kaldı ki sizler bir günah işlediğinizde Allah'ın sizi bağışlamasını, hatanızı affetmesini istemez misiniz? O halde sizler de affedici olunuz. Zira Allah, tövbe eden müminlere karşı çok merhametli  ve bağışlayıcıdır.

23-Diğer taraftan, bu olayda olduğu gibi iffetli mümin kadınlara böyle çirkin iftiralar atanlar dünyada da ahirette de Allah'ın rahmetinden mahrum olacak ve büyük bir azaba maruz kalacaklardır. 
24-Onların yapmakta olduklarına, kendi dilleri, kendi elleri ve kendi ayaklarının şahitlik ettiği gün
25-O hesap günü, Allah onlara, hak ettikleri cezayı tam olarak verecek ve gerçekleri tüm açıklığıyla ortaya çıkaranın ve hakkı tam olarak yerine getirenin Allah olduğunu göreceklerdir.

26-Bu iftiracı münafıkların iddia ettiği şeyler elçimizin tertemiz eşine ve iffetli mümin hanımlara değil, kendilerine yakışır. Elçimizin eşi ve iffetli mümin hanımlar onların bu çirkin iftiralarından beridirler ve Allah'ın mağrifetine nail olup cennetle ödüllendirileceklerdir. 

ADAB-ı MUAŞERET KURALLARI

27-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! kendi evinizden başka bir eve girmek istediğiniz zaman insanların mahremiyetine tanık olmamak ve birtakım şaibelere mahal vermemek için (bkz.Razi, Alusi) ev sahiplerinden habersiz olarak ani bir şekilde içeriye girmeyiniz, önce selam veriniz, kendilerinden izin isteyiniz ve ondan sonra içeri giriniz.
28-Ev sahipleri içeride değilse, izinsiz bir şekilde içeri girmeyiniz. İzin verilmiyorsa ısrarcı olmayınız, geri dönünüz. Çünkü böylesi, aranızdaki ilişkiler açısından daha doğrudur. Unutmayınız ki Allah, sizin bilmediklerinizi bilmekte ve size en uygun olan hükümleri iletmektedir. 

29-Eğer herhangi bir ihtiyaç sebebiyle girmek istediğiniz yer meskûn bir mahal değilse, içeri girmenizde bir sakınca yoktur. Bu tür muaşeret kuralları hususunda yaptığınız ve düşündüğünüz gizli-açık her şeyin Allah tarafından bilindiğini unutmayınız.

30-Ey Muhammed! Sana inanan erkeklere, ziyarete gittikleri yerde bu tür muaşeret kurallarına uymalarını, kendileri için namahrem olan kadınlara göz dikmemelerini, iffetli, ağırbaşlı ve edepli davranmalarını söyle! Çünkü böylesi onlar için en nezih davranıştır. Unutmasınlar ki Allah onların her yaptığından haberdardır.

31-Benzer şekilde mümin kadınlara da aynı hassasiyeti göstermelerini, kendileri için namahrem olan erkeklere göz dikmemelerini, örf uyarınca doğal olarak görünen (bkz.Zemahşeri) uzuvları el ve yüz dışında kendilerini teşhir etmemelerini, başlarındaki örtülerini yaka ve göğüs kısmını kapatacak şekilde örtmelerini; kocaları, babaları, kayınpederleri, kardeşleri, yeğenleri, hizmetinde olan kadınlar ve cariyeleriyle, iyice yaşlanmış veya henüz ergenlik çağına gelmemiş erkek esirleri dışında kimseye güzelliklerini teşhir etmemelerini, güzellikleri ile dikkat çekmeye çalışmamalarını söyle! Ey elçimize iman edenler! Kadın-erkek hepiniz bu ilahi hükümlere titizlikle riayet ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

BEKARLARIN EVLENDİRİLMESİ

32-Bekar gençlerinizi (bkz.Ebu Ubeyde) ve evlilik sorumluluğu taşıyabilecek köle ve cariyelerinizi evlendiriniz. Fakir bile olsalar bu durum sizi onları evlendirmekten alıkoymasın, (bkz.Taberi) bilin ki Allah onlara bolluk ve bereket lütfeder.

33-Evlenmek istedikleri halde maddi imkan bulamayanlar ise Allah'ın lutfu ile bu imkana kavuşuncaya kadar sabırlı olsun, iffetlerini muhafaza etsinler. Köleleriniz içerisinden belli bir maddi bedel ödeme karşılığında özgürlüğe kavuşma sözleşmesi mükatebe yapmak isteyenler olursa, onların böyle bir sözleşmenin şartlarını yerine getirebileceklerine, yani kazanıp gerekli bedeli ödeyebileceklerine kanaat getirirseniz bu isteklerine olumlu cevap veriniz, sözleşmeyi yapınız, hatta bu konuda onlara maddi anlamda yardımcı olunuz, ödeme kolaylığı sağlayınız ve bedelde indirim yapınız. Sakın Cahiliye müşriklerinin ve bazı münafıkların yaptığı gibi (bkz.Taberi) üç kuruşluk dünyevi kazanç uğruna cariyelerinizi fuhuşa zorlamayınız. Unutmayınız ki Allah zorla bu fiile sürüklenen o zavallı cariyeleri bağışlar ama onları bu fiile zorlayanlara müstehak oldukları cezayı verir.

34-Ey elçimize iman edenler! İşte biz bu şekilde sizlere dünya ve ahiret saadetini temin edecek en uygun hükümleri bildiriyor, geçmiş toplumlardan örnekler vererek ilâhi emirleri dikkate alan insanlara nasihatler veriyoruz. 
35-Zira Allah, yerde, gökte ve bütün kainatta bulunan varlıkların yaratıcısıdır, sahibidir, onlara rahmetiyle muamele eder ve kendileri için en doğru şeyleri bildirir, onlara böyle hidayet eder. (bkz.Taberi, Razi) İşte içinizden biri olan elçisi Muhammed'e vahiy göndermekle de size bu rahmetini yansıtmaktadır. Dolayısıyla O'nun elçisi olan Muhammed ve ona vahyedilen Kur'an, sizler için bir hidayet kaynağıdır, rahmettir, nurunun nurudur. (bkz.Razi) Bu ilahi vahiy nuru, Muhammed'e iman edenlerin gönüllerini ve yollarını aydınlatan bir ışık gibidir. (bkz.Taberi) Bu sayede onların kalpleri her türlü şirkten ve inkardan arınmış, Kur'an nuru ile ışıl ışıl parlayan bir yıldız gibi olmuştur. (bkz.Taberi) Evet, Muhammed'e vahyedilen bu Kur'an, tıpkı bir kandil gibi yolunuzu aydınlatır; kaynağı ise sürekli güneş ışığı alarak yetişmiş bir zeytin ağacının yağından beslenen kandilin ışık kaynağı gibi güçlü ve kesintisizdir. Zira Kur'an'ın kaynağı da, mutlak hidayetin sahibi olan Allah'tır. Kâinattaki tevhide dair deliller o kadar açık ve net delillerdir ki aslında Allah hiç vahiy göndermeseydi bile bu deliller, aklını kullananların Allah'ın tekliğini ve kudretini idrak etmelerine yeterdi. (bkz.Taberi) Bu sebeple Kur'an'da anlatılan tevhide dair bütün deliller aslında kainatta var olan delillerin üzerine yapılmış bir izahtır, nur üstüne nur, delil üstüne delildir. (bkz.Taberi) Artık dileyen Allah'ın bu rahmetinden nasiplenir, nuru ile aydınlanır. İşte Allah böyle örneklerle size lutfu olan ilâhi vahyin önem ve değerini açıklamaktadır. O her şeyi bilmektedir. 

36-Allah'ın hidayet nuru olan bu Kur'an, elçimiz Muhammed'e iman edenlerin evlerinde okunur ve bu sayede onlar her daim tevhit inancı üzeredirler, sadece ve sadece O'na kulluk eder, sabah-akşam O'na ibadet ederler.

GERÇEK MÜMİNLERİN ÖDÜLÜ

37-Bu müminler, şirk ve nifaktan arınmış tevhitte sebat gösterme ve Allah'a kulluk etme uğrunda her türlü dünyevi çıkardan vazgeçmişlerdir. Zira bunlar, tevhitten sapanların gözlerinin korkudan fal taşı gibi açılacağı yüreklerinin ağızlarına geleceği hesap gününün sorumluluğu ile yaşarlar. 
38-Allah da onları işledikleri bu güzel amellerin karşılığında en güzel şekilde ödüllendirecektir. Zira Allah böyle müminleri sınırsız şekilde mükafatlandırır. 

PEYGAMBERİ İNKAR EDENLERİN DURUMU

39-Buna karşılık tevhidi, Muhammed'in peygamberliğini ve Kur'an'n ilahi vahiy olduğunu inkar eden (bkz.Taberi) ve buna rağmen kendilerini doğru yolda görenlerin amellerinden beklentileri ise ıssız çölde serap görüp onu su zanneden ve koşup yanına vardığında gördüğünün serap olduğunu anlayan kimsenin beklentisi gibi boşa çıkacaktır. Evet, Muhammed'i inkar ettikleri halde kendilerini doğru yolda görenler mahşer gününde hesap vermek üzere ilahi huzura çıkarıldıklarında, yanlış yolda olduklarını anlayacak ve yaptıklarının hesabını vereceklerdir. Zira Allah herkesin yaptığı her şeyi bilmektedir ve hesabı da ona göre yapacaktır.

40-Bir başka benzetmeyle, elçimizi inkar edenlerin hali, engin bir denizde fırtınaların koptuğu, şimşeklerin çaktığı ve zifiri karanlığın çöktüğü bir anda yol bulmaya çalışanların durumu gibidir. Doğrusu, Allah'ın peygamberini ve tevhidi inkar edenlerin kurtuluşa ermeleri, tıpkı böyle bir denizde kalan kimselerin kıyıya ulaşması gibi imkansızdır. 

TEVHİDİN DELİLLERİ

41-Tevhidi kabul etmeyen müşrikler, kâinatta var olan her şeyin Allah tarafından yaratıldığını, sıra sıra uçan kuşlara varıncaya kadar her şeyin O'nun emrine ve iradesine boyun eğdiğini, bütün bu varlıkların Allah'ın ilahlığını ikrar edip yaratılışları gereği sadece O'na kulluk ettiklerini hiç düşünmezler mi? Böyleyken nasıl olur da Allah'tan başka varlıklardan medet umarlar? Unutmasınlar ki Allah onların yaptıklarından haberdardır ve kendilerine bunun hesabını soracaktır.

42-Doğrusu, kâinatta var olan her şey Allah'a aittir ve nihayetinde herkes O'nun huzuruna çıkıp hesap verecektir. O gün şirk koşanlar müstehak oldukları cezaya uğrayacaklardır. (bkz.Taberi) O halde sakın O'ndan başka varlıklardan medet ummayınız, onları ululamayınız, sadece Allah'a kulluk ediniz. 

43-Allah'tan başka varlıklardan medet umup onları ululuyanlar, kâinata hiç bakmaz ve kulluk edilmeye lâyık yegane kudretin Allah olduğunu gösteren onca delili düşünmezler mi? O'nun yarattığı bu muazzam kainat içerisinde bulutların nasıl oluştuğunu, nasıl toplanıp üst üste kümeleştiklerini va ardından yağmur yağdığını, bazen de o devasa bulutların içinden nasıl da dolu şeklinde sağnak yağışın olduğunu, gözleri kamaştıracak kadar şiddetli bir şekilde çakan şimşekler eşliğinde yağan bu dolu ile kimi bölgelerdeki ekinlerin (bkz.Taberi) harap olduğunu, bütün bunların ilâhi kudretle gerçekleştiğini, diğer taraftan kendilerine ilahlık atfettikleri varlıkların böyle bir güce asla sahip olmadıklarını hiç düşünmezler mi? 

44-Evet, Allah gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesi örneğinde görüldüğü gibi, kainatta muazzam bir düzen yaratmıştır. Aslında bu ilahi düzene ibret nazarıyla bakan akıl ve insaf sahibi herkes, O'ndan başka hiçbir kudretin kulluk edilmeye layık olmadığını anlayacaktır.

45-Nitekim sürüngenler de dahil olmak üzere (bkz.Ebu Ubeyde) kainattaki iki ayaklı ve dört ayaklı bütün canlıların analarının rahmindeki bir damlacık berrak sıvıdan (bkz.Taberi) yaratan da Allah'tır. Müşriklerin ortak koştukları varlıkların hiçbir yaratma kudreti yokken Allah dilediği canlıyı dilediği gibi yaratma kudretine sahiptir. O halde nasıl olur da, hiçbir kudrete sahip olmayan varlıklardan medet umup onları yüceltirler?

46-İşte biz bu şekilde tevhit inancının delillerini açık seçik sıralamaktayız ki müşrikler doğru yolu görsün ve şirkten vazgeçsinler. Bilsinler ki Allah, tövbe edip tevhide dönenleri affedecek ve ödüllendirecektir.

PEYGAMBERİN HAKEMLİĞİNE RAZI OLMAYAN MÜNAFIKLARIN ELEŞTİRİLMESİ

47-Münafıklara gelince, bunlar her ne kadar "Bizler tevhide ve Muhammed'in peygamberliğine iman ettik, peygambere itaat etmeyi kabul ettik" deseler de, bir takım menfaatleri söz konusu olunca sırf kendi istedikleri sonucu alma ümidiyle hemen yahudi alimlerinin hakemliğine başvurmakta, Muhammed'in hakemliğini kabul etmemektedirler. (bkz.Nisa suresi 60, 61, 62) Doğrusu bunlar, söylemlerinin aksine, Muhammed'in peygamberliğine inanmamış kimselerdir.   
48-Aralarında hüküm verilmesi için Allah'a ve O'nun elçisi çağırdığında bir kısmı hemen yan çizer.

49-Eğer haklı konumda olsalar koşa koşa gelirler
50-Nitekim işlerine gelen konularda elçimizin hakemliğini kabul etmekte, fakat sonuç kendi aleyhlerine olacağı zaman adeta onun peygamberliğinden şüphe ve kendilerine haksızlık edeceğinden endişe edercesine davranmakta, elçimizin hakemliğini reddetmektedirler. Doğrusu bunların davranışları düpedüz inkarcılıktır. 

51-Halbuki gerçek müminler bu tür olaylarda elçimiz Muhammed'in hakemliğini seve seve kabul eder ve onun vereceği hükme razı olur, umduklarına kavuşacak olan onlardır. 
52-Kim Allah'ın peygamberine itaat eder ve Allah'ın huzurunda vereceği hesabı dikkate alıp O'nun emirlerine uyarak yaşarsa, kurtuluşa erip cennet ödülünü kazanmayı başaracak olanlar da onlardır.

53-Ey elçimiz Muhammed! Bu münafıklar mümin olduklarına seni inandırmak için gelip, kendilerine emir verdiğin takdirde seninle birlikte savaşa katılmaya hazır olduklarını söylerler. O zaman onlara şöyle cevap ver: "Boşuna yemin etmeyin. Bunu takdir etmek göstereceğiniz itaate bağlıdır. Unutmayın ki Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir ve sizleri ona göre hesaba çekecektir. 
54-Allah'a boyun eğin, elçisine de boyun eğin."
Eğer bu uyarıları dikkate alır ve münafıklıktan tövbe ederlerse kendileri kazançlı çıkar. Ama tövbe etmez ve aynı tavrı sürdürmeye devam ederlerse de bilsinler ki artık bundan sen sorumlu değilsin. Zira sen görevini yapmış, onlara gerekli tebliğde bulunmuş durumdasın. Dolayısıyla artık sorumluluk onlardadır. Eğer tövbe eder ve sana gerçekten itaat ederlerse doğru yolu bulur ve kurtuluşa ererler. 

MÜMİNLERE ZAFER MÜJDESİ

55-Ey elçimiz Muhammed! Sürekli düşman tehdidi ve baskısı altında bulunmaktan dolayı sıkıntı içinde olan müminlere şu müjdeyi ilet: (bkz.Taberi) Allah tevhide ve Muhammed'e sadakatle iman eden ve onun bildirdiği ilahi emirlere titizlikle riayet edenlere zafer vaat etmekte, müşriklerin saltanatının yıkılacağını, (bkz.Taberi) onun yerine tevhidin hakim olacağını, korku ve baskı dolu günlerin bitip tıpkı geçmiş ümmetlerin bazılarında olduğu gibi tevhit inancının ve müminlerin hakim olduğu dönemin geleceğini müjdelemektedir. Bu müjde gerçekleştiğinde artık müminler tevhitte ilelebet sebat edip asla şirke geri dönmemelidirler. Bu noktadan sonra artık kim Allah'ın bahşettiği bu zafer nimetine nankörlük eder ve ilâhi emirlerden yüz çevirirse gerçekten yoldan çıkmış ve ilahi cezaya müstehak olmuş demektir.

56-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Allah'ın zafer vaadinden emin olunuz ve tevhitte sebat ediniz. Kendinizi her türlü şirk ve nifaktan arındırarak sadece O'na kulluk ediniz, namazınızı ve bütün ibadetlerinizi bu şekilde yapınız. Muhammed tarafından bildirilen ilahi emirlere itaat ediniz. 
57-Müşriklerin güçlü olmalarına bakıp da bu güçlerinin ilelebet devam edeceğini ve tevhide galip geleceğini sanmayınız. Çünkü yakında onlar müminlerin karşısında hezimete uğrayacak, dahası ahirette cehenneme atılacaklardır. Doğrusu bu gerçekten çok kötü bir sondur.

ADAB-I MUAŞERETE DAİR DİĞER BAZI HUSUSLAR

58-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Aile hayatınızdaki mahremiyet ve adab-ı muaşerete dikkat ediniz. Hizmetinizde bulunan köleleriniz ve ergenlik çağına girmemiş küçük çocuklarınız da aile mahremiyetinize dikkat etsinler; sabahın erken vaktinde, gecenin geç vaktinde ve öğlen uykusu esnasında yani elbiselerinizi çıkarmış olabileceğiniz anlarda odanıza izin almadan uluorta girmesinler. Bu sayılan vakitler dışında, izin almadan girip çıkmaları mümkündür. Gördüğünüz gibi Allah, sonsuz ilmiyle sizler için en uygun hükümleri bu şekilde açıklamakta, sizlere nasihat etmektedir.  
59-Ayrıca çocuklarınız ergenlik çağına geldiklerinde artık sadece bu üç vakitte değil, tıpkı diğer büyükleri gibi her zaman izin alarak içeri girsinler. Gördüğünüz gibi Allah, sonsuz ilmiyle sizler için en uygun hükümleri bu şekilde açıklamakta, sizlere nasihat etmektedir.  

60-Yaşlanmış ve karşı cinse yönelik cazibesi azalmış kadınların, erkeklerin yanında örtünme konusunda titizlik göstermemelerinde bir sakınca yoktur. Zira esas olan iffetin korunmasıdır. Allah bütün yaptıklarınızdan ve konuştuklarınızdan haberdardır, bu sebeple her halinizde ilâhi emirlere uygun davranınız. 

61-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Kendi eviniz hükmünde olan eşleriniz ve çocuklarınızın evlerinde davetsiz olarak girip çıkmanızda, yemek yemenizde bir mahzur yoktur. Beraber ve ayrı ayrı yemek konusunda da serbestsiniz, bu hususta Cahiliye döneminden kalma anlamsız adetlere itibar etmeyiniz. Birbirinizin evine gittiğinizde selâmlaşınız, Allah'tan esenlik ve bereket dileyiniz. Sefere çıkarken evlerinizi emanet ettiğiniz, onlardan faydalanmalarına müsaade ettiğiniz engelli ve hasta müminler rahatça evlerinize girip çıkabilir, yemek yiyebilirler. Bu hususta çekinmelerine gerek yoktur. (bkz.Taberi) İşte Allah böylece içinizin müsterih olmasını sağlayacak açıklamalar yapmakta ve sizlere nasihat etmektedir. 

PEYGAMBERE SADAKAT ve İTAAT

62-Elçimiz Muhammed'e gerçek anlamda iman edenler onunla birlikte savaş ve benzeri önemli bir konuyu görüştükleri esnada (bkz.Zemahşeri) izin istemedikçe onun yanından ayrılamaz, ona karşı itaatsizlik ve hürmetsizlik göstermezler. Ey Muhammed! Şunu bil ki böyle durumlarda hep senin yanında yer alan ve senden izin almadıkça ayrılmayan, sana bu hususta gerekli hürmet ve edebi gösterenler (bkz.Razi) gerçek müminlerdir. Bu yüzden onlar herhangi bir sebeple senden izin istedikleri zaman uygun gördüklerine izin ver ve bu samimiyetleri sebebiyle onlar için duacı ol! Allah gerçek müminlere karşı çok merhametli ve bağışlayıcıdır.

63-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Elçimize karşı saygıda kusur etmeyiniz, onun emirlerine itaat ediniz. (bkz.Taberi) Onun sözlerini diğer herhangi bir insanın sözü gibi değil, sizlere iletilmiş ilahi bir emir olarak telâkki ediniz! Unutmayınız ki onun emrine muhalefet eden ve önemli bir husus görüşülürken farkettirmeden oradan ayrılan münafıkları Allah çok iyi bilmektedir. Elçimize muhalefet eden bu kimseler şunu iyi bilsinler ki bu davranışlarından vazgeçip tövbe etmedikleri takdirde hem dünyada hem ahirette müstehak oldukları cezaya maruz kalacaklardır. 

64-Ey elçimize iman edenler! Yer, gök ve bütün kâinatta var olan her şeyin Allah'ın hükümranlığı altında olduğunu, kimlerin peygambere itaat ettiğini ve kimlerin muhalefet ettiğini O'nun çok iyi bildiğini (bkz.Taberi) ve hesap gününde her şeyin karşınıza çıkarılacağını, bütün yaptıklarınızın hesabının sorulacağını, Allah'ın her şeyi bildiğini asla aklınızdan çıkarmayınız!

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR