17 Ağustos 2017 Perşembe

KURAN -105- (58) MÜCADELE SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
(Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir)

Buradaki MÜCADELE = Tartışma anlamındadır. 
22 Ayet - /Kocası tarafından mağdur edilen bir kadının hak arayışı/

----- Medine döneminde vahyedilmiştir. Kocasının, Cahiliye geleneğindeki zıhar adetini uygulaması sebebiyle mağdur olan bir kadının şikayetinden bahseden ilk ayetler hariç, surenin neredeyse tamamı münafıklara yapılan uyarılar ve müminlerin de onlar gibi olmaması yönündeki tembihlerden oluşmaktadır.

(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

KOCASI TARAFINDAN MAĞDUR EDİLMİŞ BİR KADININ HAK ARAYIŞI
AYETİN OKUNUŞU: 1-) Kad semiallâhu kavlelletî tucâdiluke fî zevcihâ ve teştekî ilâllâhi, vallâhu yesmeu tehâvurakumâ, innallâhe semîun basîrun
KELİMELERİ: *Kad* semia* allâhu* kavle elletî* tucâdilu-ke* fî* zevci-hâ* ve teştekî* ilâ allâhi,* ve allâhu* yesmeu* tehâvura-kumâ,* inne allâhe* semîun* basîrun
KELİME KARŞILIKLARI: -...mişti* işit(mişti)* Allah* o söz ki* seninle çekişen* hakkında* kocası* ve şikayet eden* Allah'a* ve Allah* işitti* siz ikinizin* Muhakkak ki Allah* en iyi işitendir* en iyi görendir
MEALİ: (Allah, kocası hakkında seninle çekişen ve Allah’a şikâyet edenin (kadının) sözünü işitmişti. Ve Allah, siz ikinizin konuşmalarınızı işitti. Muhakkak ki Allah; en iyi işitendir, en iyi görendir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
1-Ey elçimiz Muhammed! Kocasının kendisine Cahiliye adeti olan zıhar(1) uygulamasını reva görmesi sebebiyle mağdur olduğu için seninle çekişen ve senden çözüm isteyip şikayetini arz eden kadının feryadı elbette Allah tarafından işitilmiştir. Zira O, her şeyi işitir ve görür.
AYETİN OKUNUŞU: 2-) Ellezîne yuzâhirûne minkum min nisâihim mâ hunne ummehâtihim, in ummehâtuhum illâllâî velednehum, ve innehum le yekûlûne munkeran minel kavli ve zûrâ, ve innallâhe le afuvvun gafûr
KELİMELERİ: *Ellezîne* yuzâhirûne* min-kum* min nisâi-him* mâ* hunne* ummehâti-him,* in* ummehâtu-hum* illâ ellâî* veledne-hum,* ve inne-hum* le yekûlûne* munkeran* min el kavli* ve zûrâ,* ve inne* allâhe* le* afuvvun* gafûr
KARŞILIKLARI: -o kimselerin* zihar yapanlar* içinizden* kadınlarına* değil* onlar* onların anneleri*  sadece* onların anneleri* ancak* onları doğuranlardır,*  Şüphesiz onlar* söylüyorlar* çirkin*  bir söz* günaha sokan ağır,* Ve muhakkak ki* Allah* gerçekten* çok affedicidir* çok bağışlayıcıdır
MEALİ: (İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar, onlar(o kadınlar) onların anneleri değildir. Onların anneleri, sadece onları doğuranlardır. Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken)  çirkin ve günaha sokan ağır bir söz söylüyorlar. Ve muhakkak ki Allah gerçekten çok affedicidir çok bağışlayıcıdır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
2-Eşlerine bu haksız zıhar uygulamasını reva görenlerin söyledikleri, "Sen artık benim annem gibisin" sözü anlamsızdır, zira insanın annesi, onu dünyaya getiren kişidir ve bu sözü söylemekle kimsenin eşi, annesi olmaz. Ama bu çirkin sözü söyleyen ve eşlerine böylesine haksız bir muameleyi reva görenlerin davranışları çok yanlıştır. Müminler bu tür davranışları sürdürmeyip buna derhal son vermelidirler. Eğer ilâhi emre uyup bu davranışlarına son verirlerse Allah onlar için affedici ve bağışlayıcı davranacaktır.
AYETİN OKUNUŞU: 3-) Vellezîne yuzâhirûne min nisâihim summe yeûdûne li mâ kâlû fe tahrîru rakabetin min kabli en yetemâssâ, zâlikum tûazûne bihî, vallâhu bi mâ ta’melûne habîr
KELİMELERİ: *Ve ellezîne* yuzâhirûne* min nisâi-him* summe* yeûdûne* li-mâ* kâlû* fe tahrîru* rakabetin* min kabli* en yetemâssâ,* zâlikum* tûazûne* bi-hî,* ve allâhu* bi-mâ* ta’melûne* habîr
KARŞILIKLARI: -o kimseler* zıhar yaparak ayrılıp* kadınlarından* sonra* dönen* şeyden* söyledikleri*  o takdirde azat etsinler* bir köle* önce* el sürmeden* işte bu* yükümlülüktür,* Ve Allah* şeylerden* yaptığınız* haberi olandır
MEALİ: (Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra söyledikleri şeyden dönen o kimseler o takdirde (kadınlarına) el sürmeden önce bir köle azad etsinler. İşte bu yükümlülüktür. Allah yaptığınız şeylerden haberi olandır) 
TÜRKÇE ÖZÜ: 
3-Cahiliye döneminden kalma bu çirkin alışkanlığı halâ sürdüren ve eşlerine bu haksızlığı yapmaya kalkışanlar bu davranışlarından dolayı derhal tövbe etmeli ve ceza olarak da bir köleyi azad etmelidirler. Ancak ondan sonra eşlerine yaklaşabilirler. Bu, bir daha böyle çirkin bir şeye yönelmemeniz için, siz iman edenlere Allah'ın yüklediği bir yükümlülüktür. (2) Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
AYETİN OKUNUŞU: 4-) Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’âmu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike li tu’minû billâhi ve resûlihî, ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve lil kâfirîne azâbun elîm
KELİMELERİ: *Fe* men* lem yecid* fe siyâmu* şehreyni* mutetâbiayni* min kabli* en yetemâssâ,* fe* men* lem yestetı* fe* ıt’âmu* sittîne* miskînâ,* zâlike* li* tu’minû* bi Allâhi* ve resûlihî,* ve tilke* hudûdu* allâh,* ve li el kâfirîne* azâbun* elîm
KARŞILIKLARI: -artık* kim* (köle) bulamazsa* oruç tutsun* iki ay* ardarda* önce* el sürmeden* fakat* kimin* gücü yetmezse(oruca)* o zaman* doyursun* altmış* yoksul* işte bu* içindir* iman ettiğiniz* Allah'a* ve O'nun resulüne* Ve işte bunlar* sınırlarıdır* Allah'ın* ve kafirler için* azap* elimdir
MEALİ: (Artık kim (azad edecek köle veya cariye) bulamazsa, o taktirde (eşlerine) temas etmeden önce iki ay devamlı (ardarda) oruç tutsun. Fakat kimin (oruca) gücü yetmezse, o zaman altmış miskini (çalışmaktan aciz, yaşlı kimseyi) doyursun. İşte bu, Allah’a ve O’nun Resûl’üne îmân ettiğiniz içindir. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır ve kâfirler için elîm azap vardır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
4-Bu çirkin davranışa kalkışan ve ceza olarak bir köle azat etme imkanına sahip olamayanlar, iki ay peş peşe altmış gün oruç tutmalıdırlar. Ancak bundan sonra eşlerine yaklaşabilirler. Eğer bu orucu tutacak güce sahip değillerse, o zaman altmış fakiri doyurmalıdırlar. İşte bunlar, tevhide ve elçimiz Muhammed'e iman eden sizler için Allah tarafından belirlenmiş sınırlardır. Bu ilâhi hükümleri Allah'ın hükmü olarak kabul etmeyenler için ise acı bir azap vardır. (3)

Hz. PEYGAMBER'E MUHALEFET EDENLERE UYARI
AYETİN OKUNUŞU: 5-) İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehu kubitû kemâ kubitellezîne min kablihim ve kad enzelnâ âyâtin beyyinâtin, ve lil kâfirîne azâbun muhîn
KELİMELERİ: *İnne ellezîne* yuhâddûne* allâhe* ve resûle-hu* kubitû* kemâ* kubite* ellezîne* min kabli-him* ve kad* enzelnâ* âyâtin* beyyinâtin,* ve li el kâfirîne* azâbun* muhîn
KARŞILIKLARI: -muhakkak ki onlar* muhalefet edenler* Allah* ve resulüne* alçaltılmış* olanlar gibi* alçaklaştırılacaklardır* onlardan* öncekiler gibi* ve oysa* indirdik* ayetler*  apaçık* ve kafirler için vardır* bir azap* alçaltıcı
MEALİ: (Muhakkak ki onlar, Allah’a ve Resûlüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaklaştırılacaklardır. Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
5-Elçimiz Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğunu kabul etmeyen ve ona muhalefet eden müşrikler ve münafıklar, (4) geçmişte benzer davranışta bulunanlar gibi zelil ve perişan olacak, tevhit ehli müminler karşısında yenileceklerdir. (5) İşte apaçık ayetlerimizle onları açıkça uyarıyoruz, eğer vazgeçmezlerse ahirette kendilerini çok ağır bir azap beklemektedir.
AYETİN OKUNUŞU: 6-) Yevme yeb’asuhumullâhu cemîan fe yunebbiuhum bi mâ amilû, ahsâhullâhu ve nesûhu, vallâhu alâ kulli şey’in şehîd
KELİMELERİ: *Yevme* yeb’asu-hum* allâhu* cemîan* fe* yunebbiu-hum* bi mâ* amilû,* ahsâ-hu* allâhu* ve nesû-hu,* ve allâhu* alâ kulli şey’in* şehîd
KARŞILIKLARI: -O gün* onları diriltip* Allah* cem ettikten (huzuruna topladıktan)* sonra* onlara haber verecek* şeyleri* yaptıkları* sayacak* Allah* onların unuttuklarını* Ve Allah* her şeye* şahittir  
MEALİ: (Allah o gün onları diriltip huzuruna topladıktan sonra onlara yaptıkları şeylerden hesaba çekecek. Allah onların unuttuklarını tek tek hatırlatacak. Ve Allah her şeye şahittir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
6-Nitekim kıyametten sonra Allah onların hepsini diriltip huzuruna çıkaracak ve bütün yaptıklarından hesaba çekecektir. Belki onlar bu yaptıklarını unutmuş olacaklardır ama Allah, yaptıklarını herkesin önüne bir bir serecektir. (6) Zira O, her şeyi görüp gözetmektedir ve herkese gereken karşılığı verecektir. 

PEYGAMBER ve MÜMİNLERİN HAKKINDA GİZLİ-SAKLI KONUŞANLARA UYARI
AYETİN OKUNUŞU: 7-) E lem tera ennallâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard, mâ yekûnu min necvâ selâsetin illâ huve râbiuhum ve lâ hamsetin illâ huve sâdisuhum ve lâ ednâ min zâlike ve lâ eksera illâ huve meahum eyne mâ kânû, summe yunebbiuhum bi mâ amilû yevmel kıyâmeti, innallâhe bi kulli şey’in alîm
KELİMELERİ: *E lem tera* enne allâhe* ya’lemu* mâ* fî es semâvâti* ve mâ fîl ard,* mâ yekûnu* min necvâ* selâsetin* illâ huve* râbiu-hum* ve lâ* hamsetin* illâ huve* sâdisu-hum* ve lâ* ednâ* min zâlike* ve lâ* eksera*  illâ huve* mea-hum* eyne mâ* kânû,* summe* yunebbiu-hum* bi mâ* amilû* yevme el kıyâmeti,* inne allâhe* bi kulli şey’in* alîm
KARŞILIKLARI: -görmüyor musunuz* Allah'ın* bildiğini* şeyleri* göklerde* ve yerdeki,* olmaz* gizli bir konuşma* üçte* O (Allah) olmasın* dördüncüsü*  ve olmaz* beşte* O (Allah) olmasın* altıncısı* ve olmaz* daha az* bundan* ve olmaz* daha çok* mutlaka O(Allah) olur* onlarla beraber* nerede olurlarsa* olsunlar,*  Sonra* onlara haber verecek* şeyleri* yaptıkları* kıyamet günü,* Muhakkak ki Allah* her şeyi* en iyi bilendir
MEALİ: (Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Ve bundan daha azı veya daha çoğu, nerede olurlarsa olsunlar, mutlaka O (Allah), onlarla beraberdir. Hesap günü geldiğinde Allah bu yaptıklarınızı karşınıza çıkaracak. Zira O, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
7-Ey elçimiz Muhammed ve ona iman edenler aleyhinde aralarında gizli saklı konuşup planlar yapanlar! Bilmez misiniz ki Allah kâinatta olup biten her şeyden haberdardır. Gizli konuşan üç kişinin dördüncüsü Allah'tır, beş kişinin altıncısı da O'dur, daha azının da çoğunun da bir fazlası O'dur. Kaç kişi olursanız olun, nerede ve ne kadar gizli konuşursanız konuşun, Allah'tan hiçbir şey saklayamazsınız! Hesap günü geldiğinde Allah bu yaptıklarınızı karşınıza çıkaracak ve müstehak olduğunuz cezayı verecektir. Zira O, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. 
AYETİN OKUNUŞU: 8-) E lem tera ilâllezîne nuhû anin necvâ summe yeûdûne li mâ nuhû anhu ve yetenâcevne bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli, ve izâ câûke hayyevke bi mâ lem yuhayyike bihillâhu, ve yekûlûne fî enfusihim lev lâ yuazzibunâllâhu bi mâ nekûlu, hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevnehâ, fe bi’sel masîr
KELİMELERİ: *E lem tera ilâ* ellezîne* nuhû an* en necvâ* summe* yeûdûne* li-mâ* nuhû* anhu* ve yetenâcevne bi* el ismi* ve el udvâni* ve ma’siyeti* er resûli, * ve izâ câû-ke* hayyev-ke* bimâ* lem yuhayyi-ke* bi-hi* allâhu, * ve yekûlûne* fî enfusi-him* lev* lâ* yuazzibu-nâ* allâhu* bi-mâ* nekûlu, * hasbu-hum* cehennem, * yaslevne-hâ,* fe* bi’se* el masîr
KARŞILIKLARI: -görmedin mi* onları* men edilenleri* gizli gizli konuşmaktan*  sonra* dönüyorlar* şeye* men edildikleri* ardından*  ve gizli gizli konuşuyorlar* günah* ve düşmanlık* ve isyan*  resule, * ve sana geldikleri zaman* seni selamlarlar* bir şekilde* seni selamlamadığı* onunla* Allah'ın,* Ve diyorlar* kendi aralarında* "şayet öyle ise* değil mi* bize azap eder* Allah* sebebiyle* bizim söylediklerimiz",* onlara yeter* cehennem, * ona atılacaklar,* işte* ne kötü* varılacak yerdir. 
MEALİ: (Gizli konuşmaktan nehyedilenleri (men edilenleri) görmedin mi? Sonra men edildikleri şeye dönüyorlar ve ardından günah düşmanlık ve resule isyan konularında gizli gizli konuşuyorlar. Ve sana geldiklerinde Allah’ın senin için takdir etmediği bir şekilde seni  selâmlıyorlar. Ve kendi aralarında: “Öyle ise (o gerçekten peygamber ise) Allah, söylediklerimizden dolayı bize azap etmeli değil mi?” diyorlar. Onlara cehennem yeter. Ona atılacaklar. Ne kötü varış yeridir orası!)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
8-Evet, bunlar Allah'ın yasaklamasına aldırmaksızın, aralarında elçimiz Muhammed'e ve ona vahyedilen ilâhi emirlere muhalif (7) gizli saklı konuşmalar yapar; elçimiz Muhammed'in yanına geldiklerinde Allah'ın ona verdiği değeri dikkate alarak saygı ve hürmet dolu ifadelerle onu selamlamak yerine bir takım dil oyunları yaparak kendilerince onu incitmeye çalışırlar, sonra da kendi aralarında "Eğer Muhammed peygamber olsaydı bu söylediklerimizden dolayı başımıza bir azap gelirdi" (8) diye konuşurlar. Böylelerinin hakkından cehennem azabı gelecektir. Varacakları yer orasıdır! Ne kötü bir sondur cehennem!
AYETİN OKUNUŞU: 9-) Yâ eyyuhâllezîne âmenû iza tenâceytum fe lâ tetenâcev bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli ve tenâcev bil birri vet takvâ, vettekûllâhellezî ileyhi tuhşerûn
KELİMELERİ: *Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû* iza tenâceytum* fe* lâ tetenâcev bi* el ismi* ve el udvâni* ve ma’siyeti* er resûli* ve tenâcev bi* el birri* ve et takvâ,* ve ittekû* allâhe* ellezî* ileyhi* tuhşerûn
KARŞILIKLARI: -eyyy* iman edenler* aranızda gizlice konuştuğunuz zaman* bundan böyle* gizli gizli konuşmayın* günah* ve düşmanlık* ve isyan* resule* fısıldaşarak konuşmalarınız olsun * iyilik* ve takvaya* Ve takva sahibi olun* Allah'a* o ki* O'nun huzurunda toplanacaksınız 
MEALİ: (Ey âmenû olanlar (Allah’a inananlar, îmân edenler)! Aranızda gizlice konuştuğunuz zaman artık günah, düşmanlık ve resûle isyan konusunda gizli gizli konuşmayın. İyilik ve takva konusunda aranızda müşavere edin (fısıldaşın). Ve kendisine haşrolunacağınız (huzurunda toplanacağınız) Allah’a karşı takva sahibi olun)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
9-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! sakın bunların yaptıkları gibi peygamberin aleyhinde gizli saklı konuşmayınız. Fısıldaşmalarıınız iyilik ve her zaman sizleri Allah'a ve peygambere itaat etmeye, ilâhi emirlere uymaya sevkedecek şeyler olsun. (9) Hesaba çekileceğinizi unutmayınız ve O'nun emirlerine itaat ediniz. 
AYETİN OKUNUŞU: 10-) İnnemân necvâ mineş şeytâni li yahzunellezîne âmenû ve leyse bi dârrihim şey’en illâ bi iznillâh, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn
KELİMELERİ: *İnnemâ* en necvâ* min eş şeytâni* li yahzune* ellezîne* âmenû* ve leyse* bi dârri-him* şey’en* illâ* bi izni allâh,* ve alâ allâhi* fe li yetevekkeli* el mu’minûn
KARŞILIKLARI: -muhakkak ki* fısıldaşmalar* şeytandandandır* mahzun etmek için* olanları* imanlı* ve değildir* onlara bir darlık verecek* şey* olmadıkça* Allah'ın izni* Ve Allah'a* tevekkül etsinler* müminler
MEALİ: (Muhakkak ki necva (gizli fısıldaşma) şeytandandır, iman edenleri  mahzun etmek içindir. Ve Allah’ın izni olmadıkça onlara bir darlık (sıkıntı) verecek değildir. Öyleyse mü’minler, Allah’a tevekkül etsinler)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
10-Şunu da biliniz ki bunların yaptıkları türden gizli saklı konuşmalar şeytanın yönlendirmesiyle yapılmaktadır ve sizleri üzmek, moralinizi bozmak gibi amaçlar güdülmektedir. Sizler ilâhi emirlere itaat ediniz ve Allah'a güveniniz! Onların gizli konuşmalarından size bir zarar gelmesinden endişe etmeyiniz. Zira onların planları Allah'ın izni ile boşa çıkacaktır.

TOPLANTI ADABI
AYETİN OKUNUŞU: 11-) Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kîle lekum tefessehû fîl mecâlisi fefsehû yefsehıllâhu lekum, ve izâ kîlenşuzû fenşuzû yerfeillâhullezîne âmenû minkum vellezîne ûtûl ilme deracât, vallâhu bi mâ ta’melûne habîr
KELİMELERİ: *Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû* izâ kîle* lekum* tefessehû* fî el mecâlisi* fe ifsehû* yefsehı allâhu* lekum,* ve izâ kîle* enşuzû* fe* enşuzû* yerfei* allâhu* ellezîne âmenû* minkum* ve ellezîne ûtû* el ilme* deracât,* ve allâhu* bi mâ* ta’melûne* habîr
KARŞILIKLARI: -eyyy* iman edenler* denildiği zaman* size* yer açın* meclislerde* o takdirde yer açarsanız* yer açar genişlik sağlar* Allah* size,* ve denildiği zaman* kalkın kenara çekilin* o zaman hemen* kalkıp kenara çekilin ki*  yükseltsin* Allah* iman edenler* sizden* ve verilenlerin* ilim* derecelerini*,  Ve Allah* şeylerden* yaptığınız* haberdar olandır
MEALİ: (Eyyy iman edenler! Toplantılarda sizlere "Yer açın" denilince yer açarsanız Allah da size yer açıp genişlik verir. Ve: “Kalkın, kenara çekilin!” denildiği zaman hemen kalkıp kenara çekilin ki  Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Ve Allah yaptığınız her şeyden haberdar olandır) 
TÜRKÇE ÖZÜ: 
11-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Toplantılarda sizlere "Yer açın" denilince yer açarsanız Allah da size yer açıp genişlik verir, "Kalkın veya kenara çekilin" denince de kalkıp kenara çekilin ki Allah, içinizden inanıp güvenenler ile kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Unutmayınız ki Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır. 

PEYGAMBERLE ÖZEL KONUŞMALAR YAPANLAR
AYETİN OKUNUŞU: 12-) Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nâceytumur resûle fe kaddimû beyne yedey necvâkum sadakaten, zâlike hayrun lekum ve athar, fe in lem tecidû fe innellâhe gafûrun rahîm
KELİMELERİ: *Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû* izâ* nâceytumu* er resûle* fe kaddimû* beyne yedey*  necvâ-kum* sadakaten,* zâlike* hayrun* lekum* ve athar,* fe in* lem tecidû* fe inne* allâhe* gafûrun* rahîm
KARŞLIKLARI: -eyyy* iman edenler* ile zaman* başbaşa konuşacağınız* peygamber* o zaman* öncesinde* özel görüşmeniz* sadaka,* işte bu* daha hayırlı* sizin için* ve daha temizdir,* şayet* bulamazsanız* o takdirde muhakkak ki* Allah* gafurdur* rahimdir 
MEALİ: (Ey iman edenler! Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman özel görüşmenizden önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
12-Ey müminler! Elçimizle özel veya gizli görüşme yapmak isteyenler önce fakirlere sadaka versinler ve böylece konuşacakları şeyin önemli olduğunu ve niyetlerinin kötü olmadığını kanıtlamış olsunlar.  (10) Verecek bir şey bulamazsanız Allah bağışlar ve ikramda bulunur. 
AYETİN OKUNUŞU: 13-) E eşfaktum en tukaddimû beyne yedey necvâkum sadakâtin, fe iz lem tef’alû ve tâballâhu aleykum, fe ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve etîûllâhe ve resûlehu, vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn
KELİMELERİ: *E* eşfaktum* en tukaddimû* beyne yedey* necvâ-kum* sadakâtin,* fe* iz lem tef’alû* ve tâbe* allâhu* aleykum,* fe* ekîmû* es salâte* ve âtû* ez zekâte* ve etîû* allâhe* ve resûle-hu,* ve allâhu* habîrun* bi mâ* ta’melûn
KARŞILIKLARI: -...mi* zor geldi (mi)* vermek* öncesinde* başbaşa görüşmeniz* sadakalar* o takdirde* veremediğiniz zaman* tövbelerinizi kabul eder* Allah* sizin,* o zaman* yerine getirin* ilâhi emirleri* ve verin* zekat* itaat edin* Allah'a* ve resulüne,* ve Allah* haberdardır* şeylerden* yaptığınız
MEALİ: (Baş başa konuşmanızdan önce sadakalar vermek sizi zorluyor mu! O takdirde veremediğiniz zaman Allah sizin tövbelerinizi kabul eder. O zaman ilâhi emirleri yerine getirerek namaz kılın zekat verin Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
13-Elbette bu sadaka yükümlülüğü, varlıklı olanlar için söz konusudur. Yapacağınız özel görüşmelerden önce her defasında sadaka vermek sizin için zorluk teşkil ediyorsa ve veremiyorsanız Allah sizin bu konudaki tövbenizi kabul eder. O zaman ilâhi emirlere itaat edip, tevhit esasına bağlı kalan, şirk ve nifaktan büsbütün arınmış bir şekilde namazını tam kılıp zekatını tam verenlerden olarak Allah'a kulluk edip, samimi bir mümin olduğunuzu ortaya koyun ve Allah'ın elçisine boyun eğin. Unutmayınız ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

MEDİNE YAHUDİLERİ ile İŞBİRLİĞİ YAPAN MÜNAFIKLARIN AHİRETTEKİ HALLERİ
AYETİN OKUNUŞU: 14-) E lem tera ilâllezîne tevellev kavmen gadıballâhu aleyhim, mâ hum minkum ve lâ minhum ve yahlifûne alâl kezibi ve hum ya’lemûn
KELİMELERİ: *E* lem tera ilâ* ellezîne* tevellev* kavmen* gadıbe* allâhu* aleyhim,* mâ* hum* min-kum* ve lâ* min-hum* ve yahlifûne* alâ* el kezibi* ve hum* ya’lemûn
KARŞILIKLARI: -...mi* görmedin(mi)* onları* dostluk kuranları* kavimle* öfkelendiği* Allah'ın* onlara,* değildir* onlar sizden*  ve değildir* onlardan da* ve yemin ederler* yere* yalan* ve onlar* bile bile
MEALİ: (Allah'ın öfkelendiği kavimle dostluk kuranları görmedin mi! Onlar sizden de değildir onlardan da. Ve onlar bile bile yalan yere yemin ederler) 
TÜRKÇE ÖZÜ: 
14-Ey elçimiz Muhammed! Müminlere düşmanlık besleyen ve bu sebeple ilâhi cezaya müstehak olan Medine yahudileriyle dostluk kuran şu münafıkları görüyorsun değil mi? Doğrusu onlar sizden de onlardan da olmadıkları halde, her iki tarafa da bile bile yalan yeminler ederek kendilerini samimi göstermeye çalışmaktadırlar. 
AYETİN OKUNUŞU: 15-) Eaddallâhu lehum azâben şedîdâ(şedîden), innehum sâe mâ kânû ya’melûn
KELİMELERİ: *Eadde* allâhu* lehum* azâben şedîdâ,* inne-hum* sâe* mâ* kânû* ya’melûn
KARŞILIKLARI: -hazırladı* Allah* onlara* şiddetli bir azap,* muhakkak ki onların* yapmakta* şey* olduğu* çok kötü
MEALİ: (Allah, onlara (münafıklara) şiddetli azap hazırladı. Muhakkak ki onların yapmış oldukları şey (çok) kötü)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
15-Allah, münafıklar için çok kötü bir azap hazırlamıştır. Onlar çok kötü işler yapıyorlar.
AYETİN OKUNUŞU: 16-) İttehazû eymânehum cunneten fe saddû an sebîlillâhi fe lehum azâbun muhîn
KELİMELERİ: *İttehazû* eymâne-hum* cunneten* fe* saddû an* sebîli allâhi* fe* lehum* azâbun muhîn
KARŞILIKLARI: -yaptılar* yeminlerini* kalkan* böylece* men ettiler* Allah yolundan* bunun için* onlar için vardır* alçaltıcı bir azap
MEALİ: (Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır.)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
16-Bu şekilde yeminler ederek kendilerini koruyabileceklerini, gerçek yüzlerini ilelebet saklayabileceklerini düşünmekte ve insanları tevhitten uzaklaştırmak için gizliden gizliye gayret sarfetmektedirler. Artık onlar için alçaltıcı bir azap var. 
AYETİN OKUNUŞU: 17-) Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â, ulâike ashâbun nâr, hum fîhâ hâlidûn
KELİMELERİ: *Len tugniye an* hum* emvâlu-hum* ve lâ* evlâdu-hum* min allâhi* şey’â,* ulâike* ashâbu en nâr,* hum* fî-hâ* hâlidûn
KARŞILIKLARI: -asla fayda vermez* onlara* malları* ve olmaz* çocukları* Allah'tan* bir şeye,* işte onlar* ateş ehlidir,* onlar* orada* ebediyen kalacaklardır
MEALİ: (Onların malları da, evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. İşte onlar, ateş ehlidir, onlar orada ebediyen kalacak olanlardır.)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
17-Bilsinler ki bütün planları boşa çıkacaktır. Çok güvendikleri malları da soy sopları da onları bu azaptan kurtaramayacaktır. Cehenneme atılacak ve orada sonsuza kadar kalacaklardır.
AYETİN OKUNUŞU: 18-) Yevme yeb’asuhumullâhu cemîan fe yahlifûne lehu kemâ yahlifûne lekum ve yahsebûne ennehum alâ şey’in, e lâ innehum humul kâzibûn
KELİMELERİ: *Yevme* yeb’asu-hum* allâhu* cemîan* fe* yahlifûne* lehu* kemâ* yahlifûne* lekum* ve yahsebûne* enne-hum* alâ şey’in,* e lâ* inne-hum* humu* el kâzibûn
KARŞILIKLARI: -o gün* diriltecek* Allah* hepsini* o zaman* yeminler edecekler* ona da* gibi* yemin ettikleri* size* ve hesap ederek* kendilerini olduğunu* bir şey üzerine* değiller mi* muhakkak onlar* onlar* yalancı
MEALİ: (O gün Allah hepsini yeniden diriltecek. O zaman size yemin ettikleri gibi O’na da yemin edecekler, kendilerini (kurtaracak) bir şey üzerine olduklarını hesap ederek. Onlar yalancının ta kendisidir) 
TÜRKÇE ÖZÜ:
18-Hesap gününde Allah onları diriltip huzuruna çıkardığı vakit samimi olduklarına dair yeminler edecek, dünyada size karşı yaptıkları gibi Allah'a karşı da yalan yeminler ederek kendilerini kurtarabileceklerini zannedeceklerdir. Bunlar büsbütün münafıklığa saplanmış kimselerdir. (11) İşte onların gerçek yüzleri budur. Onlar yalancının ta kendisidir. Onların yalancı olduklarını biliniz ve kendilerine karşı dikkatli olunuz. 
AYETİN OKUNUŞU: 19-) İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh, ulâike hizbuş şeytân, e lâ inne hizbeş şeytâni humul hâsirûn
KELİMELERİ: *İstahveze* aleyhimu* eş şeytânu* fe* ensâ-hum* zikrallâh,* ulâike* hizbu* eş şeytân,* e lâ*  inne* hizbe* eş şeytâni* humu* el hâsirûn
KARŞILIKLARI: -hakimiyeti altına alıp* onları* şeytan*  böylece* unutturmuştur* Allah'ın zikrini,* işte onlar* hizbi* şeytanın* değil mi,* Muhakkak ki* hizbinden* şeytanın* onlar* hüsranda olanlardır. 
MEALİ: (Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp onlara ilâhi emrilere itaat etmeyi unutturmuştur. İşte onlar şeytanın hizbi değil mi! Muhakkak ki şeytanın hizbinden olanlar hüsrana uğrayanlar olacaktır) 
TÜRKÇE ÖZÜ: 
19-Onlar kendilerini büsbütün şeytana kaptırmış, onun esiri olmuş, böylece samimi birer mümin olup ilâhi emirlere itaat etmekten tamamen uzaklaşmışlardır. Onlar, şeytandan yanadırlar. Dikkatli olun; şeytandan yana olanlar umduğunu bulamayacaklar, dünyada da ahirette de perişan olacaklardır.
AYETİN OKUNUŞU: 20-) İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehû ulâike fîl ezellîn
KELİMELERİ: *İnne ellezîne* yuhâddûne* allâhe* ve resûle-hû* ulâike* fî* el ezellîn
KARŞILIKLARI: -muhakkak ki onlar* haddi aşanlar* Allah'a* ve O'nun resulüne* işte onlar* içindedir* zillet
MEALİ: (Muhakkak ki Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı haddi aşanlar, işte onlar zillet içindedirler)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
20-Zira Allah'ın peygamberine muhalefet eden ve onun bildirdiği ilâhi emirlere karşı çıkanlar zillete ve perişanlığa mahkumdur.
AYETİN OKUNUŞU: 21-) Keteballâhu le aglibenne ene ve rusulî, innallâhe kaviyyun azîz
KELİMELERİ: *Ketebe* allâhu* le* aglibenne* ene* ve rusulî,* inne* allâhe* kaviyyun* azîz
KARŞILIKLARI: -Yazmıştır (hüküm vermiştir)* Allah* "Mutlaka* galip geleceğim* ben* ve resullerim,"* Muhakkak* Allah* kavidir* azizdir
MEALİ: (Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye hüküm vermiştir. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
21-Çünkü Allah şöyle hüküm vermiştir; “Ben, elçilerimle birlikte mutlaka galip gelirim.” Çünkü Allah güçlüdür, her işin üstesinden gelir, vaadini gerçekleştirmeye ve peygamber düşmanlarını cezalandırmaya elbette muktedirdir.

GERÇEK MÜMİNLERİN TAVIRLARI ve ÖDÜLLERİ

22-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn
*Lâ tecidu* kavmen* yu’minûne* bi allâhi* ve el yevmi el âhiri* yuvâddûne* men* hâdde* allâhe* ve resûle-hu* ve lev* kânû* âbâe-hum* ev* ebnâe-hum* ev* ihvâne-hum* ev* aşîrate-hum,
-bulamazsın* bir kavmi* iman eden* Allah'a* ve ahiret gününe* dostluk kurduğunu* kimse ile* haddi aşan* Allah'a* ve O'nun resulüne* ve olsa bile* olsalar* onların babaları* veya* oğulları* veya* kardeşleri* veya* aşireti
(Allah’a ve ahiret gününe îmân eden bir kavmin, onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı haddi aşanlara  sevgi veya sempati beslediğini göremezsin) 
* ulâike* ketebe* fî kulûbi-him* el îmâne* ve eyyede-hum* bi rûhin* min-hu,
-işte onların* yazıldı* kalplerinin içine* iman* ve onları destekledi* bir ruh ile* kendinden
(İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından ruh ile desteklemiştir)
* ve yudhılu-hum* cennâtin* tecrî* min tahti-hâ* el enhâru* hâlidîne* fî-hâ,
-ve dahil edilecekler* cennetlere* akan* altından* nehirler* kalacakları* orada
(Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere dahil edecektir)
* radıye* allâhu* an-hum* ve radû* an-hu,* ulâike* hizbu allâh,* e lâ* inne* hizbe allâhi* humu el muflihûn
-razı oldu* Allah* onlardan* ve razı oldular* O'ndan* işte onlar* Allah'ın taraftarları* değil mi* muhakkak ki* Allah'ın taraftarları* kurtuluşa erenlerdir
(Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
22-Zaten tevhide ve elçimiz Muhammed'e samimiyetle iman eden, ahirette Allah'a verecekleri hesabın sorumluluğu ile yaşayan gerçek müminlerin, elçimiz Muhammed'e düşmanlık edenlerle iş birliği yapması kesinlikle mümkün değildir. (12) Onlara böyle bir şey asla yakışmaz! (13) Elçimize düşmanlık edenler bu müminlerin akrabaları, kardeşleri hatta öz babaları ve evlâtları bile olsalar durum değişmez. Çünkü bunlar samimiyetle iman etmişler, Allah da onların kalplerine imanı iyice yerleştirmiş (14) ve kendilerini destekleyip kuvvetlendirmiştir. (15) Allah ahirette onları içlerinde ırmakların çağıldadığı ve sonsuza kadar kalacakları muhteşem cennetlere dahil edecek, dahası tevhide ve ilâhi mesaja gönülden iman ve itaat ettikleri için onlardan razı olacaktır. (16) İşte bu kimseler Allah'ın dostlarıdır (17) ve kazançlı çıkanlar münafıklar değil, bu müminler olacaktır.

(1) (Zihâr, kişinin eşine “sen bana annemin sırtı gibisin”.diyerek cinsel yönden onu annesi konumuna sokmasıdır) 
(2) (bkz.Taberi)
(3) (bkz.Taberi)
(4) (bkz.Razi, Kurtubi)
(5) (bkz.Kurtubi)
(6) (bkz.Zemahşeri)
(7) (bkz.Taberi)
(8) (bkz.Zemahşeri, Razi)
(9) (bkz.Taberi)
(10) (bkz.Maverdi)
(11) (bkz.Zemahşeri)
(12) (bkz.Zemahşeri)
(13) (bkz.Zemahşeri)
(14) (bkz.Maverdi)
(15) (bkz.Maverdi)
(16) (bkz.Taberi)
(17) (bkz.Taberi) 

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed Coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR