19 Ağustos 2017 Cumartesi

KURAN -108- (64) TEGABÜN SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
(Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir)

TEGABUN = Aldanma
18 Ayet - /Esas kaybın ve kazancın belli olacağı hesap günü/

Ata b. Yesar'dan gelen bir rivayete göre ilk on üç ayet Mekke'de diğerleri Medine'de vahyedilmiştir.(1) Söz konusu ayetlerin içeriği bu rivayeti destekler mahiyettedir. İlk on üç ayette tevhit ve ahiret inancı vurgulanır, hesap günü uyarısı yapılır, devamındaki ayetlerde ise, iman ve hicret etmeye yakın oldukları halde ailelerinin itirazları sebebiyle kararsızlık yaşayanlara çıkış yolu gösterilir, müminlere mallarını infak etmeleri tavsiye edilir.

(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

TEVHİT İNANCI

1-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard, ehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr
*Yusebbihu* li allâhi* mâ* fî es semâvâti* ve mâ* fîl ard,*
-tesbih eder* Allah'ı* şeyler* semalardaki* ve şeyler* yeryüzündeki
(Göklerdeki ve yerlerdeki her şey Allah'ı şanına lâyık ifadelerle anar)  
*lehu* el mulku* ve lehu* el hamdu* ve huve* alâ kulli şey’in* kadîr
-O'nundur* mülk* ve O'nadır* hamd* ve O* her şeye* kadirdir
(O'nundur mülk ve O'nadır övgüler ve O her şeye kadirdir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
1-Göklerdeki ve yerlerdeki her şey Allah'ı şanına lâyık ifadelerle anar. O'nundur mülk ve O'nadır övgüler  ve O her şeye kadirdir. Kainattaki her şeyin yaratıcısı ve mutlak hakimi olan Allah, kulluk edilmeye lâyık yegane mabuttur. O, sonsuz kudret sahibidir.

2-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Huvellezî halakakum fe minkum kâfiru ve minkum mu'min, vallâhu bimâ ta’melûne basîr
*Huve ellezî* halaka-kum* fe* min-kum* kâfiru* ve min-kum* mu'min,
-O'dur* sizi yaratan* buna rağmen* bir kısmınız* kâfir* bir kısmınız* mümin
(O'dur sizi yaratan buna rağmen bir kısmınız müşrik bir kısmınız mümin)
* ve allâhu* bimâ* ta’melûne* basîr
-Ve Allah* şeyleri* yaptığınız* en iyi görendir
(Ve Allah yaptığınız şeylerin hepsini görmektedir)
TÜRKÇE ÖZÜ:
2-Sizi ana rahminde bir damlacık berrak sıvıdan yaratan O olduğu halde, içinizden bazıları tevhide iman ederken diğerleri O'na nankörlük edip ortak koşmaktadır.  Ve Allah yaptığınız şeylerin hepsini görmektedir

3-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Halakas semâvâti vel arda bil hakkı ve savverakum fe ahsene suverakum ve ileyhil masîr
*Halaka* es semâvâti* ve el arda* bi el hakkı
-yaratan* gökleri* ve yeri* gerçek varlıklar olarak
(Gökleri ve yeri gerçek varlıklar olarak yaratandır)
* ve savvera-kum* fe* ahsene* suvera-kum
-ve size biçim veren* sonra da* mükemmel yapan* suretinizi
(-ve size biçim verip sonra da suretinizi mükemmel yapandır)
*ve ileyhi* el masîr
-ve O'nadır* varış
(Ve sonunda varış O'nadır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
3-Gökleri ve yeri gerçek varlıklar olarak yaratan ve size biçim verip sonra da suretinizi mükemmel yapan O'dur ve sonunda dönüş O'nadır. Kötüler canlarını verdiklerinde Allah'ın huzuruna çıkıp hesaba çekilecek ve müstehak oldukları şekilde cezalandırılacaklardır. 

4-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ tusirrûne ve mâ tu’linûn, vallâhu alîmun bi zâtis sudûr
*Ya’lemu* mâ* fî es semâvâti* ve el ardı
-bilir* şeylerin hepsini* semalarda* ve yerde
(Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir)
* ve ya’lemu* mâ* tusirrûne* ve mâ* tu’linûn,
-ve bilir* şeylerin hepsini* gizlediğiniz* ve şeylerin hepsini* açığa vurduğunuz
(gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeylerin hepsini de bilir)
* ve allâhu* alîmun* bi zâti* es sudûr
-ve Allah* bilir* ...de olanı* içiniz(de olanı) (gönlünüzden geçeni)
(Ve Allah gönlünüzden geçenleri de bilir)
TÜRKÇE ÖZÜ:
4-O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir, neleri gizlemek için neleri açığa vurduğunuzu da bilir. Allah, içinizden geçirdiklerinizin tümünü ve bütün olanı biteni bilmektedir. 

"BEŞER PEYGAMBER OLUR MU?" İTİRAZINA CEVAP

5-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
E lem ye’tikum nebeullezîne keferû min kablu fe zâkû ve bâle emrihim ve lehum azâbun elîm
*E* lem ye’tikum* nebeu* ellezîne* keferû* min kablu
-...mi* size gelmedi(mi)* haberleri* o kimselerin* inkar eden* daha önce 
(daha önce inkar eden o kimselerin haberleri size gelmedi mi
* fe zâkû* vebâle* emri-him
-o zaman tattılar*  vebalini* onlar işlerinin* 
(zamanında yaptıklarının vebalini tattılar)
* ve lehum* azâbun* elîm*
-ve onlar için vardır* azap* elim bir
(ve onlar için elim bir azap vardır
TÜRKÇE ÖZÜ: 
5-Ey elçimizi inkar eden müşrikler!(2) Geçmişte sizin gibi şirk koşan ve Allah'ın gönderdiği peygambere inanmayanların başına gelenleri duymadınız mı? Onların hak ettikleri acılı bir azaptı, yaptıklarının vebalini tadıp helak edilerek lâyıklarını buldular.

6-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Zâlike bi ennehu kânet te'tîhim rusuluhum bil beyyinâti fe kâlû e beşerun yehdûnenâ fe keferû ve tevellev vestagnallâhu, vallâhu ganiyyun hamîd
*Zâlike* bi* enne-hu* kânet* te'tî-him* rusulu-hum* bi el beyyinâti
-İşte bu* sebebiyle* oldu* olduğu *onlara getirmiş* onların resulleri* açık delilleri
(Bu onların resullerinin onlara getirmiş olduğu açık deliller sebebiyle oldu
* fe kâlû* e beşerun* yehdûne-nâ
-dediler* "bir beşer mi* bizi hidayete erdirecek"
("Bir beşer mi bizi hidayete erdirecek" dediler
* fe keferû* ve tevellev* vestagna* allâhu,
-böylece inkar ettiler* ve yüz çevirdiler* ve müstağni olduğunu gösterdi* Allah
(Bunun üzerine Allah, müstağni olduğunu (Kendisinin hiçbir şeye ve de onların îmânlarına da ihtiyacı olmadığını) gösterdi)
* ve allâhu* ganiyyun* hamîd
-ve Allah* ganidir* hamiddir
(Allah her bakımdan sınırsız zenginliğe sahiptir eksiksiz övgülere lâyıktır)
TÜRKÇE ÖZÜ:
6-Helak edilmeleri onların resullerinin onlara getirmiş olduğu açık deliller sebebiyle oldu; kendilerine peygamberler açık delillerle geldikleri halde, "Nasıl olur da, bizim gibi bir beşer, peygamber olduğunu iddia eder?" diyerek kibirlerine kapılıp tevhidi ve peygamberi inkar ettiler. Unutmayın ki Allah onların kulluklarına muhtaç olmadıkları gibi sizlerin kulluğunuza da muhtaç değildir. Allah her bakımdan sınırsız zenginliğe sahiptir, bunun üzerine Allah, müstağni olduğunu (Kendisinin hiçbir şeye ve de onların îmânlarına da ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah her bakımdan sınırsız zenginliğe sahiptir,  hiç bir şeye muhtaciyeti yoktur, eksiksiz övgülere lâyıktır.

HESAP GÜNÜ UYARISI

7-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Zeamellezîne keferû en len yub’asû, kul belâ ve rabbî le tub’asunne summe le tunebbeunne bimâ amiltum, ve zâlike alâllâhi yesîr
*Zeame* ellezîne* keferû* en* len* yub’asû,
-zannında bulundular* o kimseler* inkar edenler* olmak* asla* tekrar dirilmek
(İnkarcı o kimseler (müşrikler) tekrar dirilişin asla olmayacağı zannında bulundular)
* kul* belâ* ve* rabbî* le* tub’asunne
-Onlara de ki* "Hayır* andolsun* rabbime* mutlaka* diriltileceksiniz* 
(Onlara de ki "Hayır andolsun rabbime mutlaka diriltileceksiniz
* summe* le* tunebbeunne* bimâ* amiltum,
-sonra* mutlaka* haberdar edileceksiniz* şeylerden* yaptığınız
(Sonra da yaptığınız şeylerden dolayı hesaba çekileceksiniz)
* ve zâlike* alâ allâhi* yesîr
-ve işte bu* Allah için* çok kolaydır
(ve işte bu Allah için çok kolaydır
TÜRKÇE ÖZÜ: 
7-Kulumuz Muhammed'in peygamberliğine ve davet ettiği tevhide inanmayan müşrikler, bu inkârlarının sonucu olarak tekrar diriltilerek ahirette hesap verecekleri ve cehenneme gidecekleri uyarısıyla karşılaşınca sırf buna tepki olarak, ahirette diriltilmeyeceklerini iddia etmişlerdir. Ey elçimiz Muhammed! Onlara şöyle söyle: "Hayır, rabbime yemin olsun ki mutlaka diriltilecek ve yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekileceksiniz. Unutmayın ki öldükten sonra diriltmek ilk yaratmaya göre daha kolaydır."(3)

8-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Fe âminû billâhi ve resûlihî ven nûrillezî enzelnâ, vallâhu bimâ ta’melûne habîr
*Fe* âminû* bi allâhi* ve resûli-hî* ve en nûri ellezî* enzelnâ,
-artık* iman edin* Allah'a* ve O'nun resulüne* ve Nur'a* indirdiğimiz 
(Artık Allah’a, O’nun Resûl’üne ve indirdiğimiz Nur’a îmân edin)
* ve allâhu* bimâ* ta’melûne* habîr
-ve Allah* şeylerin hepsinden* yaptığınız* haberdardır
(Ve Allah, yaptığınız şeylerin hepsinden haberdar olandır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
8-Ey kulumuz Muhammed'in peygamberliğini ve davet ettiği tevhidi inkâr eden müşrikler! Sizleri şirk karanlığından çıkaracak bir hidayet ışığı, bir yol gösterici olarak vahyettiğimiz Kur'an'a iman edin! Bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

9-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yevme yecmeukum li yevmil cem’i zâlike yevmut tegâbuni, ve men yu’min billâhi ve ya’mel sâlihan yukeffir anhu seyyiâtihî ve yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ, zâlikel fevzul azîm
*Yevme* yecmeu-kum* li yevmi* el cem’i* zâlike* yevmu* et tegâbuni,*
-gün* sizi toplayacak* gün içinde* toplanma* işte o* gün* kar zarar
(Sizi toplayacağı gün içinde biraraya toplanma(mahşer) günü, işte o gün gerçek kar zararın ortaya çıkacağı hesap günüdür)
*ve men* yu’min* bi allâhi* ve ya’mel sâlihan* yukeffir* an-hu* seyyiâti-hî
-ve kim* iman eder* Allah'a* ve kim salih amel işlerse* örter* ondan* onun günahlarını
(Ve kim Allah'a iman edip ilâhi emirlere uygun olarak yaşarsa onların günahlarını bağışlayacak)
* ve yudhıl-hu* cennâtin* tecrî* min tahti-hâ* el enhâru* hâlidîne* fî-hâ* ebedâ,
-ve onları dahil edecek* cennetlerine* akan* altından* nehirler* devamlı kalacakları* orada* ebediyen
(Ve onları orada ebediyen kalmak üzere, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek)
* zâlike* el fevzu* el azîm
-işte bu* kurtuluştur* büyük
(İşte bu fevz-ül azîmdir (büyük kurtuluştur))
TÜRKÇE ÖZÜ: 
9-Gerçek kâr ve zararın ortaya çıkacağı mahşer günü sizin hesaba çekileceğiniz gündür. Ve kim tevhide ve elçimize iman edip ilâhi emirlere uygun bir şekilde yaşarsa hatalarını bağışlayacak ve onları içlerinde ırmakların çağıldadığı, sonsuza kadar kalacakları muhteşem cennetlere dahil edecektir. İşte bu  fevz-ül azîmdir (büyük kurtuluştur) ve bu  mükâfata nâil olmak gerçekten muazzam bir başarıdır.

10-)  AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr
*Ve ellezîne* keferû* ve kezzebû* bi âyâti-nâ
-ve onlar* inkar edenler* ve yalanlayanlar* ayetlerimizi
(Âyetlerimizi inkâr edenler ve yalanlayanlar)
* ulâike* ashâbu en nâri* hâlidîne* fî-hâ
-işte onlar* ateş halkıdır* ebediyen kalacak olan* orada (cehennemde)
(işte onlar, ateş ehlidirler, orada (cehennemde) ebediyen kalacak olanlardır)
* ve bi’se* el masîr
-ve ne kötü* bir varış yeridir
(Ve (o) ne kötü varış yeridir (ulaşılacak yer))
TÜRKÇE ÖZÜ:
10-Buna karşılık dünya hayatında tevhidi ve peygamberleri inkâr edenler o gün cehenneme girecek ve sonsuza kadar orada kalacaklardır. Bu ise, gerçekten ne kötü bir sondur.

11-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâhi, ve men yu'min billâhi yehdi kalbehu, vallâhu bikulli şey'in alîm
*Mâ esâbe* min musîbetin* illâ* bi izni allâhi,*
-isabet etmez* musibet* olmadıkça* Allah'ın izni
(Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez)
*ve men* yu'min* bi allâhi* yehdi* kalbe-hu,*
-ve kim* iman ederse* Allah'a* hidayete ulaşır* onun kalbi
(Ve kim Allah’a îmân ederse, onun kalbi hidayete ulaşır
*ve allâhu* bikulli şey'in* alîm
-ve Allah* her şeyi* en iyi bilendir
(Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
11-Şunu iyi bilin ki başınıza gelen musibetlere varıncaya kadar her şey Allah'ın ilmi dahilindedir. Allah, tevhide ve elçisine iman edenlerin kalplerine sükûnet ve huzur verir. Ve Allah her şeyi bilir.

12-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve etîûllâhe ve etîûr resûl, fe in tevelleytum fe innemâ alâ resûlinâl belâgul mubîn
*Ve etîû* allâhe* ve etîû* er resûl, 
-ve itaat edin* Allah'a* ve itaat edin* resulüne
(Ve itaat edin Allah'a ve resulüne)
*fe in* tevelleytum* fe* innemâ* alâ resûli-nâ* el belâgu* el mubîn
-eğer hala* yüz çevirirseniz* artık* sadece* resulümüzün sorumluluğu* tebliğdir* apaçık
(Eğer hâlâ yüz çevirirseniz, artık resûlümüzün sorumluluğu, sadece apaçık tebliğdir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
12-O halde artık Allah'ın bildirdiği emirlere ve elçisi Muhammed'e itaat ediniz. Eğer elçimizi inkâr etmekte ısrar ederseniz bundan elçimiz değil, sizler sorumlu olursunuz!(4) Zira onun görevi bu mesajı size iletmektir ve görevini yerine getirmiştir.

13-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Allâhu lâ ilâhe illâ huve, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn
*Allâhu* lâ ilâhe* illâ* huve
-Allah* başka ilah yoktur* ...dan başka* O(n)(dan başka)
(Allah; O’ndan başka İlâh yoktur)
*ve alâllâhi* fe* lİ yetevekkelil* el mu’minûn
-ve Allah'a* artık* tevekkül etsinler* müminler
(Ve mü’minler artık Allah’a sığınıp güvensinler)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
13-Artık Allah'tan başka hiçbir varlığın kulluk edilmeye lâyık olmadığını bilmelisiniz. Ey müminler! Müşriklerin inkârına aldırmayıp inancınızda sebat ederek Allah'a sığınıp güveniniz.  Allah'ın sizlere yardım edip zafere ulaştıracağından kuşku duymayınız.(5)  

DÜNYEVİ SEBEPLERİN İLÂHİ EMİRLERE İTAATİ ENGELLEMESİ

14-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyhuhâllezîne âmenû inne min ezvâcikum ve evlâdikum aduvven lekum fahzerûhum, ve in ta’fû ve tasfehû ve tagfirû fe innallâhe gafûrun rahîm
*Yâ eyhuhâ* ellezîne* âmenû
-eyyyy* olanlar* amenü
(Eyy iman edenler)
* inne* min ezvâci-kum* ve evlâdi-kum* aduvven* lekum
-muhakkak ki* eşlerinizden* ve çocuklarınızdan* düşman olur* size
(Muhakkak ki, sizin zevcelerinizden ve evlâtlarınızdan size düşman olanlar olabilir)
* fe ahzerû-hum
-o zaman onlardan sakının
(Böyle bir şey olursa onlardan sakının
* ve in ta’fû* ve tasfehû* ve tagfirû
-Ve eğer affederseniz* kusurlarına bakmazsanız* bağışlarsanız* 
(Ve eğer onları affeder, kusurlarına bakmazsanız ve bağışlarsanız)
* fe* inne allâhe* gafûrun* rahîm
-o takdirde* muhakkak ki Allah da* gafurdur* rahimdir
(o taktirde muhakkak ki Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir (size karşı))
TÜRKÇE ÖZÜ: 
14-Ey iman edenler! Hicret etmeye karar verdiğiniz için eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler olursa(6) onlara karşı dikkatli olun. Bununla beraber ailelerinize kötü davranmayınız, onlara karşı anlayışlı ve affedici olmanız çok daha iyidir; nitekim Allah da sizlere karşı pek bağışlayıcı ve merhametli davranmaktadır. Ancak yine de onların sizi tevhitten ve elçimize iman etmekten alıkoymasına izin vermeyiniz.

15-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitnetun, vallâhu indehû ecrun azîm
*İnnemâ* emvalu-kum* ve evlâdu-kum* fitnetun,* ve allâhu* inde-hû* ecrun* azîm
-Sadece* mallarınız* ve evlatlarınız* fitnedir* ve Allah* indindedir* mükâfat* en büyük
(Mallarınız ve evlatlarınız sadece imtihandır ve asıl büyük ödül Allah katındadır)
TÜRKÇE ÖZÜ:  
15-Mallarınız ve çocuklarınız sadece sizi imtihan etmek içindir. Unutmayınız ki hem elçimize ve tevhide iman etmeniz hem de ailelerinize karşı anlayışlı ve merhametli davranmanız halinde Allah da sizlere merhametli davranacak ve sizi muazzam bir şekilde ödüllendirecektir.

MÜMİNLERE ÖĞÜTLER

16-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Fettekûllâhe mâsteta’tum vesmeû ve etîû ve enfikû hayran li enfusikum, ve men yûka şuhha nefsihî fe ulâike humul muflihûn
*Fe* ittekû* allâhe* mâ* isteta’tum
-artık* takva sahibi olun* Allah'a karşı* kadar* gücünüz yettiği 
(Artık Allah’a karşı gücünüzün yettiği kadar (en üst seviyede) takva sahibi olun)
* ve ismeû* ve etîû* ve enfikû* hayran* li enfusi-kum,
-ve dinleyin* ve itaat edin* ve infak edin* hayrına* kendinizin
(Dinleyin ve itaat edin! Ve kendiniz için hayır olarak verin (para mal vs))
* ve men yûka* şuhha nefsi-hî* fe* ulâike* humu el muflihûn*
-ve kim korursa* nefsini cimrilikten* o takdirde* işte onlar* kurtuluşa ereceklerdir
(Ve kim nefsini cimrilikten arındırırsa o taktirde işte onlar; onlar felaha (kurtuluşa) erenlerdir)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
16-Ey elçimiz Muhammed'e iman edenler! Allah tarafından sizlere bildirilen bu ve diğer emirlere uygun yaşamak için elinizden gelen bütün gayreti gösteriniz; elçimiz Muhammed'in öğüt ve emirlerine kulak verip itaat ediniz, onun talimatları doğrultusunda mallarınızı yoksullarla paylaşınız, infak ediniz! Şunu biliniz ki ahirette kurtuluşa erenler, nefislerini cimrilikten arındırıp bu ilâhi emirleri uygulayan kimseler olacaktır.

17-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
İn tukridûllâhe kardan hasenen yudâıfhu lekum ve yagfir lekum, vallâhu şekûrun halîm
*İn* tukridû* allâhe * kardan* hasenen
-eğer* kredi açarsanız* Allah'a* borç* güzel*
(eğer Allah'a kredi açıp güzel bir borç verirseniz)  
* yudâıf-hu* lekum* ve yagfir* lekum,
-onu kat kat arttırarak öder* size* ve mağriget eder* size
(onu size kat kat geri öder ve üstüne günahlarınızı bağışlayarak ödüllendirir sizi)
* ve allâhu*  şekûrun* halîm
-ve Allah* şekurdur* halimdir
(Allah şükredilendir ve eksiksiz övgülere lâyıktır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
17-Eğer ilâhi emirleri dikkate alır ve elçimizin talimatları doğrultusunda Allah'a kredi açıp güzel bir borç verir gibi gerekli maddi yardımları yaparsanız Allah da onu size kat kat geri öder  sizin günahlarınızı bağışlar ve yaptığınız her yardımı katbekat ödüllendirir. Üzerine düşeni eksiksiz yapanlara karşı çok merhametli davranır.(7) Allah şükredilendir ve eksiksiz övgülere lâyıktır

18-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Âlimul gaybi veş şehâdetil azîzul hakîm
*Âlimu* el gaybi* ve eş şehâdeti* el azîzu* el hakîm
-bilendir* gaybi* ve şahadet edileni (görüneni) azizdir* hakimdir
(Gaybı (görünmeyeni) ve şahadet edileni (görüleni) bilendir, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir)
TÜRKÇE ÖZÜ:
18-Zira O, görünür ve görünmez her şeyi bilir. Emirlerine uyan müminleri ödülsüz bırakmaz. Sonsuz kudret sahibidir, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir. Sizler için en hayırlı hükümleri bildirir.

(1) (bkz.Taberi)
(2) (bkz.Zemahşeri)
(3) (bkz.Kurtubi)
(4) (bkz.Zemahşeri)
(5) (bkz.Zemahşeri)
(6) (bkz.Taberi)
(7) (bkz.Zemahşeri)

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed Coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR