19 Ağustos 2017 Cumartesi

KURAN -109- (61) SAF SURESİ TÜRKÇE ÖZÜ

(Bismillahirrahmanirrahim)
(her şeye) Yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lütuf, ihsan, rahmet bahşeden, rahmetiyle sayısız nimetler ihsan eden, merhameti ve rahmeti bol, kulluk edilmeye layık tek ilah Allah'ın ismi ile (yardımıyla) (başlanır)
(Aynı zamanda müşriklerin bir işe başlarken Allah yerine kendi ilahlarının adlarını zikretmelerine nispettir)

SAF = Sıra, dizi
14 Ayet - /Tevhit düşmanlarına karşı kenetlenen müminler/

Medine döneminde vahyedilmiştir. Uhud Savaşı'nda müslümanların ordusunu terkeden münafıklar eleştirilmekte, Hz.Peygamber'in yanında kenetlenip savaşan müminlerini Hz.İsa'ya iman edip destek veren havariler gibi samimi olmaları istenmekte, bu takdirde cehennem azabından kurtulup dünyada fetih ve zaferlere, ahirette de cennete nail olacakları ifade edilmektedir.

(bkz.Hasan Elik & Muhammed Coşkun, "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri)

TEVHİT İNANCI

1-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard, ve huvel âzîzul hakîm
*Sebbeha* li allâhi* mâ* fî es semâvâti* ve mâ* fîl ard,* ve huve* el âzîzu* el hakîm
-tesbih eder* Allah'ı* ne varsa göklerde* ve ne varsa* yerde* ve O* azizdir* hakimdir
(Yerde ve göklerde ne varsa Allah' sürekli şanına lâyık ifadelerle anar. O üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir
TÜRKÇE ÖZÜ: 
1-Kâinattaki her şeyin yaratıcısı ve mutlak hakimi olan Allah, kulluk edilmeye lâyık yegâne mabuttur. Yerde ve göklerde ne varsa Allah'ı sürekli şanına lâyık ifadelerle anar. O, üstündür, sonsuz kudret ile hüküm ve hikmet sahibidir, tevhide ve peygamberlere düşmanlık edenleri cezalandıracaktır. Onun vahyi sizler için en faydalı ve hikmetli emirlerdir. 

SÖZÜNDE DURMAYAN MÜNAFIKLAR

2-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lime tekûlûne mâ lâ tef’alûn
*Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû* lime* tekûlûne* mâ lâ tef’alûn
-eyyyy* amenü olanlar* niçin* söylüyorsunuz* yapamayacağınız şeyi
(Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
2-Ey elçimiz Muhammed'e iman ettiğini söyleyen münafıklar!(1) Niçin elçimiz Muhammed'e içtenlikle iman etmediğiniz halde müminlerdenmiş gibi davranıyor, müminlere savaşta yardım edeceğinizi söylediğiniz halde sözünüzde durmuyorsunuz?

3-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Kebure makten indallâhi en tekûlû mâ lâ tef’alûn
*Kebure* makten* inde allâhi* en tekûlû* mâ* lâ tef’alûn
-çok büyük oldu* büyük suç* Allah indinde* söylediğiniz* şeyi* yapmamanız
(Yapmayacağınız bir şeyi söylemeniz Allah’ın katında, çok büyük suçtur)
TÜRKÇE ÖZÜ:
3-Yapmayacağınız bir şeyi söylemeniz Allah’ın katında, çok büyük suçtur ve şunu iyi biliniz ki bu davranışınız Allah tarafından ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.

4-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
İnnallâhe yuhıbbullezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen ke ennehum bunyânun mersûs
*İnne* allâhe* yuhıbbu* ellezîne* yukâtilûne* fî sebîli-hî* saffen
-muhakkak ki* Allah* sever* onları* savaşanları* onun yolunda* kenetlenerek
(Muhakkak ki Allah, kendi yolunda kenetlenerek savaşanları sever)
* ke enne-hum* bunyânun* mersûs
-onlar sanki gibidirler* binalar* birbirine birleştirilerek kuvvetlendirilmiş 
(Onlar sanki birbirine birleştirilerek kuvvetlendirilmiş binalar gibidir)
TÜRKÇE ÖZÜ:  4-Zira Allah sizin gibi savaş meydanını terkeden münafıkları değil, tevhidi müdafaa uğruna düşman karşısında Allah yolunda kenetlenerek mücadele eden gerçek müminleri sever! Onlar sanki birbirine birleştirilerek kuvvetlendirilmiş binalar(2) gibidir

İSRAİLOĞULLARI'NIN DAVRANIŞLARINDAN MÜNAFIKLARA İBRET UYARILAR

5-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi lime tu'zûnenî ve kad ta'lemûne ennî resûlullâhi ileykum, fe lemmâ zâgû ezâgallâhu kulûbehum, vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikîn
*Ve iz* kâle* mûsâ* li kavmihî
-ve olduğunda* demişti* Musa* kavmine
(Musa kavmine o zaman şöyle demişti)
* yâ* kavmi* lime* tu'zûnenî
-"ey* kavmim* niçin* bana eziyet ediyorsunuz"
("Ey kavmim niçin bana eziyet ediyorsunuz")
* ve kad* ta'lemûne* ennî* resûlu allâhi* ileykum,
-"ve olduğumu* bildiğiniz halde* benim* Allah'ın resulü* sizin için"
("benim sizler için gönderilmiş Allah'ın resulü olduğumu bildiğiniz halde")
* fe* lemmâ* zâgû* ezâga* allâhu* kulûbe-hum,
-artık* olunca* sapma* döndürdü* Allah* onların kalplerini
(Onlar sapıtınca, Allah da onların kalbini hidayete kapattı
* ve allâhu* lâ yehdî* el kavme* el fâsikîn
-ve Allah* hidayete erdirmez* kavmini* fasıkların
(Çünkü Allah, emirlerini tanımayan fesatçıların kavmini hidayete erdirmez
TÜRKÇE ÖZÜ: 
5-Ey elçimiz Muhammed! Seninle birlikte savaşacaklarına söz verip sonra bu sözlerini tutmayan o münafıklara; vaktiyle benzer şeyleri elçimiz Musa'ya yapan İsrailoğulları'nın ibretlik durumunu hatırlat. Nitekim onlar Musa'dan sürekli mucizeler istemişler, onları esaretten kurtarmasına şükredeceklerine, "Bizi çöllere düşürdün!" diye sızlanmışlar(3) ve daha birçok davranışlarıyla ona sürekli muhalefet etmişlerdi. Musa da onlara, "Sizler benim Allah tarafından sizlere gönderilmiş bir peygamber olduğumu ve bana samimi bir şekilde itaat etmeniz gerektiğini pekalâ bildiğiniz halde niçin böyle yapıp eziyet ediyorsunuz?"(4) diye uyarıda bulunmuştu. Fakat onlar Musa'ya muhalefetlerini sürdürüp sapıtınca Allah da onların kalbini hidayete kapatıp bu halleriyle baş başa bırakmıştı.(5) Çünkü Allah, emirlerini tanımayan fesatçıların kavmini hidayete erdirmez. İşte Medine'deki münafıklar da iyi bilmelidirler ki Allah'ın peygamberine itaat etmeyenlerin sonu perişan olmaktır.

6-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve iz kâle îsâbnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiran bi resûlin ye’tî min ba’dîsmuhû ahmed, fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn
*Ve iz* kâle* îsâ ibnu meryeme
-ve olmuştu* dedi* Meryem oğlu İsa
(Ve Meryem oğlu İsa demişti)
* yâ* benî isrâîle* in-nî* resûlu allâhi* ileykum
-"ya* İsrailoğulları"* muhakkak ki ben* Allah'ın resulüyüm* sizler için"
("Ya İsrailoğulları! Muhakkak ki ben sizler için Allah'ın resulüyüm"
* musaddikan* li mâ* beyne yedeyye* min et tevrâti
-"tasdik eden* şeyi* ellerimin arasında tuttuğum* Tevrat'da olan"
("ellerimin arasında tuttuğum Tevrat'da olan şeyi tasdik eden")
* ve mubeşşiran bi* resûlin* ye’tî* min ba’dî* ismu-hû*  ahmed,
-"ve .... ile müjdeleyen* resul* gelecek* benden sonra* ismi* Ahmed"
(ve benden sonra gelecek olan Ahmed isimli resul ile müjdeleyen
* fe lemmâ* câe-hum bi* el beyyinâti* kâlû* hâzâ* sihrun* mubîn
-fakat olduğu zaman* onlara getirdiği* beyyineler* dediler* bu* bir sihirdir* apaçık
(Fakat onlara deliller getirdiği zaman onlar: “Bu apaçık sihirdir.” dediler)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
6-Ve Meryem oğlu İsa'yı da İsrailoğulları'na peygamber olarak göndermiştik. O da onlara şöyle demişti; "Ya İsrailoğulları! Muhakkak ki ben ellerimin arasında tuttuğum Musa peygamberin tebliğ ettiği Tevrat'da olan şey tevhidi  tasdik eden ve benden sonra gelecek, Allah tarafından büyük bir rahmet ve lûtuf olarak gönderilecek olan övgüye mazhar, adıyla-şanıyla yüce ayırıcı özelliği  Ahmed(6) olan resulü müjdeleyen sizler için gönderilmiş Allah'ın resulüyüm"
Ama elçimiz İsa onlara peygamber olduğunu gösteren nice deliller sunmuş olmasına rağmen yine de ona inanmadılar ve onu sihirbaz olarak nitelendirip “Bu apaçık sihirdir” dediler.

Hz. PEYGAMBER'İ İNKÂR EDEN ve MÜŞRİKLERLE İŞBİRLİĞİ YAPAN MEDİNE YAHUDİLERİNE UYARILAR

7-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhil kezibe ve huve yud’â ilâl islâm, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn
*Ve men* azlemu* mimmen* ifterâ* alâ allâhi* el kezibe
-ve kim* daha zalim* kimseden* uyduran* Allah'a karşı* yalan
(ve Allah'a karşı yalan uyduran kimseden daha zalimi kimdir)
* ve huve* yud’â* ilâ el islâm,
-ve o* davet edilirken* islam'a (Allah'a teslim olmaya)
(İslam'a (Allah'a teslim olmaya) davet edilirken
* ve allâhu* lâ yehdî* el kavme* ez zâlimîn
-ve Allah* hidayete erdirmez* kavmini* zalimlerin
(Allah, zalimlerin kavmini hidayete erdirmez
TÜRKÇE ÖZÜ: 
7-İslâm’a (Allah'a teslim olmaya) davet edilirken, Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kim vardır? Nitekim onların soylarından gelen Medine yahudileri ve hristiyanları da, kendi kutsal kitaplarının müjdecisi olan elçimiz Muhammed'e iman etmeleri gerekirken bu ilâhi bilgiyi gizlemekte, elçimizin tevhit çağrısını reddetmektedirler. Ve böyle yapmaya devam ederlerse Allah, zalimler topluluğuna kılavuzluk edip onların kavmini hidayete erdirmez. 

8-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yurîdûne li yutfiû nûrallâhi bi efvâhihim vallâhu mutimmu nûrihî ve lev kerihel kâfirûn
*Yurîdûne* li yutfiû* nûra allâhi* bi* efvâhi-him
-istiyorlar* söndürmeyi* Allah'ın nurunu* ile* ağızları
(Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmeyi istiyorlar)
* ve allâhu* mutimmu* nûri-hî* ve lev*  kerihe* el kâfirûn
-ve Allah* tamamlayacak* nurunu* velev ki* kerih görseler bile* kâfirler
(ama Allah, kâfirler fena görseler nurunu tamamlayacaktır)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
8-Bunlar müşriklerle işbirliği yaparak, Muhammed'in daveti olan tevhidi engellemeye ve Allah'ın nurunu ağızlarından çıkan saçma sözlerle söndürmeye çalışmaktadırlar. Ancak şunu iyi bilsinler ki onlar ne kadar istemeseler ve fena görseler de Allah, elçisi Muhammed'e yardım edecek, tevhidi muzaffer kılacak ve nurunu tamamlayacaktır.  

9-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn
*Huve ellezî* ersele* resûle-hu* bi el hudâ* ve dîni el hakkı* li yuzhira-hu* alâ ed dîni kulli-hî
-O'dur* gönderen* resulünü* hidayet ile* ve hak din ile* üstün kılmak için* bütün dinlerin üzerine* 
(Tevhidi bütün dinlerin üzerine çıkarıp üstün kılması için resulünü hak din ve doğru yol kılavuzu ile gönderen O'dur)
* ve lev* kerihe* el muşrikûn
-ve bile* kerih görseler* müşrikler
(müşrikler fena görseler bile
TÜRKÇE ÖZÜ: 
9-Müşrikler fena görseler bile, tevhidi bütün dinlerin üzerine çıkarıp üstün kılması için resulünü hak din ve doğru yol kılavuzu ile gönderen bizzat Allah'tır. 

SAVAŞ MEYDANINDA Hz. PEYGAMBER'İ TERKEDEN MÜNAFIKLARA UYARILAR

10-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû hel edullukum alâ ticâretin tuncîkum min azâbin elîm
*Yâ eyyuhâ* ellezîne* âmenû
-eyyy* olanlar* amenü
(Eyyy iman edenler!)
* hel edullu-kum* alâ ticâretin* tuncî-kum* min azâbin* elîm
-size yol göstereyim mi* bir ticaret* sizi kurtaracak* azaptan* elim
(Sizi elîm azaptan kurtaracak bir ticaret için, size yol göstereyim mi?)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
10-Ey elçimiz Muhammed'e iman ettiğini söyleyen, fakat savaş meydanında onu terkeden münafıklar! Sizi ahirette bekleyen ilâhi azaptan kurtaracak, kazançlı bir yol göstereyim mi?

11-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Tu’minûne billâhi ve resûlihî ve tucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlikum ve enfusikum, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta'lemûn
*Tu’minûne* bi allâhi* ve resûli-hî
-iman ederseniz* Allah'a* ve resulüne
(Allah’a ve O’nun Resûl’üne îmân ederseniz)
* ve tucâhidûne* fî sebîli allâhi* bi* emvâli-kum* ve enfusi-kum,
-ve cihad ederseniz* Allah'ın yolunda* ile* mallarınız* ve canlarınız
(ve Allah’ın yolunda canlarınızla ve mallarınızla cihad ederseniz)
* zâlikum* hayrun* lekum* in* kuntum* ta'lemûn
-işte bu* hayırlıdır* sizin için* keşke* siz bunu* bilebilseniz
(İşte sizin için hayırlı olan budur. Keşke bunu bilebilseniz)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
11-Bunun tek yolu, tevhide ve elçimiz Muhammed'e samimiyetle inanmak ve onun emirleri doğrultusunda gerektiğinde malınızı harcayarak, gerektiğinde bilfiil savaşa savaşa iştirak ederek destek vermektir. Bu davranış sizler için, şu anda benimsediğiniz münafıkça tavırdan kesinlikle daha hayırlı olacaktır. Keşke bunun farkına varabilseniz. 

12-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yagfir lekum zunûbekum ve yudhılkum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, zâlikel fevzul azîm
*Yagfir* lekum* zunûbe-kum
-mağrifet eder* sizin için* günahlarınıza
(sizin günahlarınızı bağışlar
* ve yudhıl-kum* cennâtin* tecrî* min tahti-hâ* el enhâru
-ve dahil eder* cennetlerine* akan* altından* nehirler
(Ve sizi altından nehirler akan cennetlere dahil eder
* ve mesâkine* tayyibeten* fî cennâti adnin
-ve meskenlere* güzel* adn cennetlerinde* 
(ve adn cennetlerinde güzel meskenlere)
* zâlike* el fevzu* el azîm
-işte bu* kurtuluştur* büyük
(İşte bu, fevz-ül azîmdir (büyük kurtuluştur))
TÜRKÇE ÖZÜ:  12-Zira bu nasihati dikkate alıp gereğini yaptığınız takdirde Allah sizleri affedecek, içlerinde ırmakların çağıldadığı muhteşem cennetlerle ödüllendirecek, adn cennetlerinde sizlere güzel meskenler nasip edecektir. İşte bu, fevz-ül azîmdir (büyük kurtuluştur) ve asıl kazanç budur. 

13-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Ve uhrâ tuhıbbûnehâ, nasrun minallâhi ve fethun karîb, ve beşşiril mu’minîn
*Ve uhrâ* tuhıbbûne-hâ
-ve başka bir şey* hoşunuza gidecek
(Ve hoşunuza gidecek başka bir şey)
* nasrun* min allâhi* ve fethun* karîb,* ve beşşiri* el mu’minîn
-yardımıyla* Allah'ın* ve fetih* yakın* müjde* müminlere
(Yakında Allah'ın yardımıyla fetih. Müjde olsun müminlere)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
13-Üstelik bu şekilde iman edip elçimize destek verdiğiniz takdirde Allah sizlere, dünyada da çok istediğiniz zafer ve fethi yakında nasip edecektir. İşte gerçek müminlerin müjdesi budur.

14-) AYETİN OKUNUŞU, KELİMELERİ, KARŞILIKLARI ve MEALLERİ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû ensârallâhi kemâ kâle îsâbnu meryeme lil havâriyyîne men ensârî ilâllâh, kâlel havâriyûne nahnu ensârullâh, fe âmenet tâifetun min benî isrâîle ve keferet tâifetun, fe eyyednâllezîne âmenû alâ aduvvihim fe asbehû zâhirîn
*Yâ eyyuhâ* ellezîne âmenû* kûnû* ensâra allâhi
-eyyy* amenü olanlar* olunuz* Allah'ın yardımcıları
(Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olunuz)
* kemâ* kâle* îsâ ibnu meryeme* li el havâriyyîne
-gibi* dediği* Meryem oğlu İsa'nın* havarilere
(Meryem oğlu İsa'nın havarilere dediği gibi)
* men* ensârî* ilâ allâh* kâle
-"kim* yardım eder bana* Allah'a giden yolda" dediğinde
("Allah'a giden yolda kim bana yardım eder?" dediğinde
* el havâriyûne* nahnu* ensâru allâh,
-havarilerin* "Biz* Allah'ın yardımcısı oluruz"
(havarilerin; "Biz Allah'ın yardımcıları oluruz" -dediği gibi-)
* fe* âmenet* tâifetun* min benî isrâîle* ve keferet* tâifetun,
-bunun üzerine* iman etti* bir grup* İsrailoğullarından* inkar etti* bir grup ise
(Bunun üzerine İsrailoğulları’ndan bir grup îmân etti, bir grup ise inkâr etti)
* fe* eyyednâ* ellezîne âmenû* alâ* aduvvi-him* fe* asbehû* zâhirîn
-o zaman* destekledik* iman edenleri* karşı* düşmanlarına* böylece* oldular* galip
(O zaman biz de îmân edenleri düşmanlarına karşı destekledik. Böylece onlar üstün geldiler)
TÜRKÇE ÖZÜ: 
14-Ey iman edenler! Samimiyseniz siz de elçimize samimiyetle iman edenler ve vaktiyle İsa peygambere inanan samimi havariler gibi tevhide ve peygambere destek olarak Allah'ın yardımcısı olunuz! Nitekim İsa peygamber İsrailoğulları'na tevhidi anlatıp, "Allah'a giden yolda bana kimler yardım eder?" dediğinde havarilerin; "Bizler Allah'ın gönderdiği bu tevhidi destekleme konusunda senin yanındayız. Allah'ın yardımcıları oluruz " dedikleri gibi. Bunun üzerine İsrailoğulları'nın geri kalanlarından bir kısmı ona iman ederlerken diğer bir kısmı da onu inkar ettiler. O zaman biz de îmân edenleri düşmanlarına karşı destekledik. Böylece onlar üstün geldiler. İşte şimdi de biz de elçimiz Muhammed'i göndererek tevhidi pekiştirdik ve müminleri inkarcılara karşı muzaffer kıldık.(7) 

(1) (bkz.İbn Zeyd, Taberi, Hasan- Basri, Zemahşeri, Razi, İbn Aşur)
(2) Eski ve yakın dönem inşaat tekniği olarak, büyük kütlelerin birbirine kilitlenmesinde kullanılan ve malzemenin içinde açılmış oluklara erimiş kurşun madeni akıtılarak yapılan lehim yöntemi. Hem esnek hem de dayanıklı ve uzun ömürlü olan bu yöntem çimento ve demirin yaygınlaşması ile terk edilmiştir. Mimar Sinan eserlerinde sıkça görülür, bilinen örneklerinden birisi Bosna’daki Mostar Köprüsüdür.
(3) (bkz.Bakara 2/61)
(4) (bkz.Kasımi)
(5) (bkz.İbn Aşur)
(6) "Ahmed" burada özel isim değil Hz.Peygamber'in yüceliğini ifade eden bir sıfat olarak kullanılmaktadır. (Ahmed = işini çok iyi yapan ve bu nedenle övgüye başkalarından daha fazla layık) ("hamd" kökünden sıfat bkz.İsm-i tafdil)
Aynı zamanda Tevrat, Yuhanna'nın çeşitli ayetlerindeki "Faraklit / Yardımcı (Yeni gelecek peygamber)" söylemine nispettir.
(7) (bkz.Taberi)

(Surelerin Türkçe özü için, Sayın Hasan Elik ve Sayın Muhammed Coşkun hocalarımızın ilmine ve onların "İndirildiği Dönemin Işığında Kur'an Tefsiri - Tevhit mesajı" isimli muhteşem eseri ile Sayın Abdülaziz Bayındır hocam ile Sayın Hakkı Yılmaz hocalarımın ilimlerine minnettarım)

Diğer sureler için link;
TÜRKÇE ÖZLÜ KURAN ve DİĞER YAZILAR